KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu dönemde, özellikle son üç dört yıldır hem emekli maaşlarının hem de asgari ücretin bu kadar çok tartışılmasının temelinde hepimizin bildiği husus var. Bu, hakikaten Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı enflasyon verilerinin gerçek hayatı yansıtmaması. Şimdi, tabii, Türkiye İstatistik Kurumu verileri sıkıntılı olunca, bu sefer onun üzerinden, sıkıntılı veriler üzerinden ayarlama yapınca da insanların dertleri epeyce artmış oldu. Dolayısıyla bir defa, Türkiye İstatistik Kurumunun doğru bir veri üretmesini Hükûmetin sağlaması lazım yani bu, muhalefetin yapacağı bir şey değil, bunu defalarca gündeme getiriyoruz.

Sayın Başkan, ikinci şey, yapılması gereken şey, ücrete baz teşkil edecek bir yaşam maliyeti endeksi adı altında Türkiye İstatistik Kurumunun başka bir endeks oluşturması lazım. Evet, enflasyon sepetinin ülkenin geneli için ve bütün vatandaşlar için... Bunun içerisinde sanayici de var, şu da var, bu da var ama bizim bu ücretini konuştuğumuz kesim toplumun gelir olarak daha altta kalmış bir kesimi. Dolayısıyla bunların tüketim sepeti ile ülkenin genelinin tüketim sepeti farklı yani ülkenin genelinin tüketim sepeti üzerinden en düşük emekli maaşının artırılması tanımsal olarak yanlış bir defa; gıda fiyatlarına bakın işte, diğerinden daha fazla.

(Uğultular)

ERHAN USTA (Samsun) - Arkadaşlar konsantrasyonumuz dağılıyor.

Şimdi, dolayısıyla bir defa, bunu mutlaka Hükûmetin gündemine alması lazım yani yaşam maliyeti endeksi adı altında bir endeks oluşturulması ve asgari ücret için veya emekli maaşları için, memur maaşları için baz alınması gereken endeksin bu olması lazım. Türkiye geneli için kullanılan endeksin bu insanlarla çok fazla alakası olmayabilir; bu da diğer bir husus. Yani biraz daha işin tanımsal yönüne gidiyorum.

Şimdi, tabii öteden beri bizim de siyasi parti olarak düşüncemiz, en düşük emekli maaşının en azından asgari ücret kadar olması şeklindeydi. Tabii, dikkat ediyor musunuz, bilmiyorum, Türkiye'de her şeyi asgariden konuşmaya başladık; ücreti asgariden konuşuyoruz, çalışanların yüzde 42'si asgari ücret alıyor, bir tık üzerinde alan da yüzde 50-60. En düşük emekli maaşını yine asgariden konuşuyoruz; asgari dediğimiz zaman en düşük diyoruz. Hiç olmayan bir şey oldu bir iki yıldır -2023 Temmuzundan beri- aslında memur maaşları da en düşükten konuşulmaya başlandı. Yani Sayın Erdoğan en düşük emekli maaşına yaptığı zammın büyüklüğüyle övünür oldu. Ben yıllardır bu işin içerisindeyim, memur maaşı hiç en düşükten konuşulmamıştı, en düşük emekli maaşının ne olduğunu kimse çok fazla bilmezdi; o da buradan konuşuluyor, asgariden konuşuluyor. E, kredi kartı ödemelerine bakıyorsun, o da asgariden konuşuluyor; insanlar asgari ödemesini ancak yerine getirebiliyor. Dolayısıyla Türkiye'yi vasatın altına çekmiş bir iktidar tarafından Türkiye yönetiliyor. Az önce Emekli Derneği temsilcisi arkadaşımız güzel bir şey söyledi aslında; "ölüm sınırı" diye.

Şimdi, bir konu daha var yani geçmişle mukayeseleri hatırlayın, bundan sekiz on yıl önce, maaş mukayesesinde, şurada burada, mukayeseleri "Yoksulluk sınırının altında kalıyor, kalmıyor." falan diye hep yoksulluk sınır üzerinden yapardık. Yoksulluk sınırı şimdi çok lüks oldu; bırakın, emekli için, işçi için, şu anda bir genel müdür için bile lüks. İşçilerin zaten tamamı neredeyse yoksulluk sınırının altında da herhâlde memurların bile yüzde 90-95'i yoksulluk sınırının altında. Şimdi, açlık sınırı da lüks olmaya başladı. Şu anda en düşük emekli maaşı, bugün artan zammı söylemezsek açlık sınırının 10 bin lira altındaydı, şimdi de işte 8 bin liraya düşmüştür veya asgari ücret -çalışanların önemli bir kısmı asgari ücretten alıyor artık, yaygın ücret- açlık sınırının 5-6 bin lira altında. Açlık sınırı da lüks olmaya başladı. O zaman başka bir şeye ihtiyacımız var yani hiç olmazsa bir sınırın üzerinde tutmamız lazım bu insanları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum.

Güzel bir ifade kullandı, çok dikkat çekmedi: "Ölüm sınırı." O zaman, bir şey söyleyelim, şu TÜRK-İŞ'e falan söyleyelim, bir endeks açıklasın da hiç olmazsa şu emekli maaşlarını falan ölüm sınırın üzerinde tutalım ya; açlık sınırının da altında zaten bu sürmeye devam ediyor. Buradan gelmek istediğim nokta şu: İnsanlar bu kadar alın teri dökmüş, emek harcamış -kamuda olabilir, özel sektörde olabilir- ve prim ödemiş; arkadaşlar, bakın, vermiş bu insanlar, bu insanlar bizden bedava bir şey istemiyor, zamanında primini tıkır tıkır yatırmış, bu insanların maaşını konuşuyoruz ama bugün, devlet onların maaşının üzerine önemli bir ölçüde çöküyor, bunlar yanlıştır. Bu seyyanen meselesinin emeklilerde mutlak suretle halledilmesi lazım. Sayın, Erdoğan'ın, Sayın Cumhurbaşkanının sözü var, sözünün arkasında durması lazım. Bunlara ilişkin defalarca biz burada önergeler verdik, her defasında önergelerimiz reddolundu. Şimdi, önerge üzerinde, bu konuda ayrıca Ayyüce Hanım da konuşacak.

Bir de hepimizin gündeminden kaçan bir konu daha var. Şimdi, dedik ki hep asgariden konuşuyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Bitireceğim Başkanım.

En düşük emekli maaşını elbette söylüyoruz çünkü açlık sınırının 8-10 bin lira altında. Ama bir de bu sisteme prim vermiş, prim yatırmış -fazla çalışarak yani hem gün sayısı olarak hem yüksek prim olarak- insanlar var. Şimdi, öyle bir noktaya geliyoruz ki artık bütün emeklilerin maaşı neredeyse aynı olacak; bu da yanlış. Bizim böyle bir sosyal güvenlik sistemini teknik olarak sürdürme imkânımız yok. Bundan sonra hiç kimse ne yüksek oranda ne de yüksek miktarda prim yatırır, "Nasıl olsa günün sonunda hepimiz aynı maaşı alacağız." noktasına da götürmememiz lazım. Dolayısıyla o kademeyi de hiçbir zaman bozmamak gerekiyor.

Burada özel olarak da gündeme getirmek istediğim husus; kamuda çalışan... Bakın, bu siyasi bir talep değil yani toplamını saysam 1.000-2.000 kişidir ama biz adil olmak durumundayız. Efendim, kamuda yüksek mertebede görev yapmış, devletine, milletine dürüstçe çalışmış insanlar var, müsteşarlar var, genel müdürler var, kaymakamlar var, valiler var, il emniyet müdürleri var; Allah aşkına, onların emekli maaşına da bir bakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen, Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Başkanım.

Yani şimdi, İstanbul il emniyetini teslim ettiğiniz bir insan bugün 40 bin lira alıyor. Ha, bu zamanında çok affedersiniz hırsızlık yaptıysa zaten onun bu 40 bin liraya da ihtiyacı yok, bu verdiğiniz para onu "enterese" etmiyor ama biz dürüst çalışmış insanları, önemli kısmının da dürüst olduğuna hepimiz inanıyoruz... Ya, kırmızı plaka vermişiz "Devleti temsil edersin sen." demişiz, vali demişiz, müsteşar demişiz. Bugün bir müsteşarın emekli maaşı şu artan şeylerle 80 bin lira oluyor arkadaşlar; yoksulluk sınırının altında. Yani belki milyarlarca dolarlık meselelere imza atmış insanlar bunlar. Dolayısıyla kamuda emekli olan, efendim, üst düzey bürokratların da maaşlarını mutlak surette iyileştirmek durumundayız. Buradan bütçeye bir külfet falan gelecek değil. Bakın, ben bir muhalefet milletvekili olarak söylüyorum; ben yoksa daha büyük kitleye hitap edecek şeyler söylerim ama hak var, adalet var ve ülke var. Bu ülkeyi ileri götürecek insanlar bunlar, ya, siz her şeyi teslim ediyorsunuz; devletin hazinesi teslim etmişiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum.

Bir tane borçlanmada bir Hazine Müsteşarının bir bankaya bir göz kırpması, milyar dolarlara mal olacak bir şey; bunu yapmayıp dürüstlükle çalışmış. Bakın, benim tanıdığım kaç tane Hazine Müsteşarı var; inanın, bu insanlar geçinemiyor bugün ya, yapmayın böyle. Bunları bugün olması için söylemiyorum ama bunların da mutlaka konuşulması lazım. Biz dürüst insana sahip çıkacağız arkadaş bu ülkede. Devleti emanet etmişiz, 80 bin lira para veriyorsunuz, 40 bin lira para veriyorsunuz bir il emniyet müdürüne; böyle bir şey olabilir mi ya? Bu adamın elinin altında neler geçiyor, istese ne tür yolsuzluklar yapar. Dediğim gibi, zaten kötü yapanların bu parayla da işi yok ama biz iyi olanları, dürüst insanları, çalmamış, çırpmamış insanları hayatının bu evresinde korumak, kollamak durumundayız. Bunları da mutlak surette gündemimize alalım diye iletmek istiyorum.

Teşekkür ederim.