KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, bir torba kanunun genelini konuşmak son derece zor ama yine de elimizden geldiği kadar bir genelleme yaparak bazı konulara girmeye çalışacağım.

Şimdi, bu kanun teklifindeki 5 maddede AYM iptalleri var. Bunların yine benim tespit ettiğim 3 tane maddesi, 6'ncı, 7'nci ve 20'nci maddeleri sistem değişikliğiyle ilgili maddeler yani bu sistem nasıl bir sistem ise hâlâ bunun değişiklikleri, işleri devam ediyor aradan geçen yedi sekiz yıla rağmen. Bunu da o kadar açık söyleyeceğim sadece. Az önce olmayan bir fıkraya atıf yapıldığına ilişkin meseleyi konuşmuştuk burada yani bu hem kurumdan gelen kanun tekliflerinin ne kadar niteliksiz olduğu, hem Komisyonun uzman kapasitesinin, yönetici kapasitesinin ne kadar yetersiz olduğu hem de müzakerelerin ne kadar yetersiz olduğunun net bir göstergesi. Buna itiraz eden varsa bunu akşama kadar tartışabiliriz. Yani orada 10'uncu fıkra deniliyor, ortada bir 10'uncu fıkra yok. Bu kanun çıkarsa nasıl yapacaklar bakalım yani nasıl uygulanacak ben onu çok merak ediyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi ikinci örneği vereceğim. Bu kalitesiz, niteliksiz iş yapma, "Ben bilirim." anlayışıyla iş yapma, hiç kimseyi umursamama, hukuku umursamamanın diğer bir örneğini de şimdi söyleyeceğim. Hatırlarsınız burada biz geçen haftalarda bir kanun geçirdik, 7551 sayılı Kanun burada kabul edildi -işte şu- Resmî Gazetede de yayınlandı. Değerli arkadaşlar, bu kanunun bir 9'uncu maddesi var, sunumda da Resul Bey bundan hiç bahsetmedi. Şimdi, hatırlarsanız orada -Sayın Kalaycı da iyi hatırlayacak- Gençlik Spor Bakanlığında bir maddeyle koordinasyon ofisleri diye yurt dışı teşkilatı kuruluyordu ve ben buna çok itiraz ettim. Yani bir maddeyle yurt dışı teşkilatı kuruyorsunuz, sınırsız bir teşkilat kuracaksınız, ya burada Dışişleri Bakanlığına bile dünya kadar sınırlama varken burada hiçbir zaman sınırlama yok, bu israftır filan şeklinde bir sürü itirazlarda bulunmuştuk, bu itirazlarımızı Genel Kurulda da ifade ettik. Şimdi, o kanun teklifinde 3289 sayılı Kanun'un 35'inci maddesini başlığıyla birlikte değiştiriyordu "koordinasyon ofisleri" diye. Değerli arkadaşlar şimdi gelen kanun teklifinde yine aynı kanunun -lütfen, madde 8'i açın, bakın- "3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanununun mülga 35 inci maddesi -şu anda mülga değil, bir 35'inci madde var zaten- başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir." diye günlük çalışma saatlerinin tespiti yapılıyor. Ben buradan şunu anladım, dedim ki: Ya, biz itiraz ettik tamam mı, evet, Parlamento esnasında bu itirazlarımız görülmedi ama bizim itirazlarımız daha sonra en azından yürütme tarafından herhâlde bir yerde bir karşılık buldu. Daha işte üç beş gün önce -1 Temmuzda, üç beş gün önce bile değil- 1 Temmuzda Resmî Gazetede yayınlanan bu kanunun Gençlik ve Spor Bakanlığının yurt dışı koordinasyon ofisleri kurmasına ilişkin maddesini kaldırıyorlar diye düşündük biz ve ben bu anlamda bir teşekkür "tweet"i attım. Hatta şunu da istismar etmeyeceğiz dediğim yani "Biz size söyledik, yapmadınız, bakın biz yine haklı çıktık." filan da demedik yani geç de olsa bir hatadan dönüldü diye ben teşekkür "tweet"i attım, oradaki konuşmaların videolarını da koydum. Şimdi, ben bir soru soruyorum Resul Bey'e kanun teklifinin hazırlayıcısı olarak: Sizin amacınız -benim az önce ifade ettiğim şekilde- Gençlik ve Spor Bakanlığının geçen hafta çıkardığımız kanunla yurt dışı koordinasyon ofislerini kaldırmak mı bu maddede -şu anda kaldırıyorsunuz- yoksa burada bir hata mı var? Şimdi, gerekçede bir şey yok, sunuma baktık, sunumda da herhangi bir şey yok yani bize sunumda da bir şey söylenmedi. Şu denilebilirdi, bunun denilmesi lazım: "Ya, biz geçen hafta böyle bir kanunu buradan geçirdik ama arkadaşlar şimdi düşündük ki bu yanlış oldu." veya işte ne bileyim "Maliye Bakanlığı itiraz etti, Cumhurbaşkanı itiraz etti -her neyse- bu nedenlerle biz bu maddeyi kaldırıyoruz." Şu anda çünkü bu madde kalkıyor ama bizim içeriden öğrendiğimiz -biraz araştırttım ben meseleyi- kadarıyla arkadaşların böyle bir niyeti yokmuş, yani o yurt dışı koordinasyon ofislerinin devam etmesi fakat bu yapılan şey yanlışlıkla, yani geçen hafta çıkardığımız maddenin şimdiki kanun teklifinde yanlışlıkla çıkarıldığına ilişkin bir bilgi aldık. Umarım böyle değildir, umarım birinci şekildedir, yani bir yanlıştan dönülmüştür. Eğer bu yanlıştan dönüldüyse bu konuyu hiç uzatmayacağım ben, hakikaten teşekkür edeceğim. Hani keşke burada yapılsaydı ama burada yapılmadı, yanlışın neresinden dönülse kârdır çünkü bu, devlete ciddi bir külfet getirecekti, personel arasında ciddi bir huzursuzluk getirecek bir meseleydi. Şimdi, bir defa, bunu netleştirmemiz lazım, bunu netleştirdikten sonraki yorumlarımızı ona göre yapacağız. Umarım, çok özür dilerim, biz 35'inci maddeyi bilememişiz, yeni bir madde yaptığımızı, 35 değil, bu 45 olacaktı veya ne bileyim, 35/a olacaktı, falan olacaktı, filan olacaktı diye bir şeyle inşallah karşımıza gelmezsiniz. Eğer öyle olursa bu çok fena bir şey olur. İşte, az önceki bahsettiğim gibi, yani işte kötü iş yapmanın, niteliksiz insanlarla iş yapmanın, efendim, ehliyetsiz, liyakatsiz insanların Türkiye'yi getirdiği bir sonuç olarak ben bunu yorumlarım; umarım öyle olmaz.

Bu faslı burada daha sonra sizin vereceğiniz bilgilere göre kapatacağım şimdilik ama bu bilgileri sunumda vermeniz lazımdı Resul Bey. Yani hata varsa, hatayı göremediyseniz bir şey diyemem ama bir değişiklik yapıyorsanız yani bunu oldubittiye getirip...

RESUL KURT (Adıyaman) - Ben bilgi verdim, izah edeceğim size, teşekkür ederim.

ERHAN USTA (Samsun) - "Bilgi verdim." mi? Amacınız kaldırmak mıydı?

RESUL KURT (Adıyaman) - Bu maddeyle getirilen düzenleme konusunda bilgi verdim size.

ERHAN USTA (Samsun) - Onu demiyorum, bilgi verecek bir şey yok orada, onu biliyorum zaten, okuyorum onu ben.

RESUL KURT (Adıyaman) - O şekilde.

ERHAN USTA (Samsun) - O şekilde değil. Bilmiyorum, siz bu söylediklerimin daha önce farkında mıydınız? Ben anlatmakta zorluk çekiyorum, baştan anlatacağım.

RESUL KURT (Adıyaman) - Ben gayet net anladım, hiç sıkıntı yok.

ERHAN USTA (Samsun) - O zaman niye "Bilgi verdim." diyorsunuz bana? Yani sizin amacınız, geçen hafta çıkardığımız maddeyi ortadan kaldırmak mı, yoksa bilmeden oraya o maddeyi... Çünkü "O madde başlığıyla birlikte değiştirilmişti." diyorsunuz. Geçen hafta yani 1 Temmuzda çıktı Resmî Gazetede. Şu anda bir kanun teklifi görüşüyoruz. Bu görüştüğümüz kanun teklifinin kabul edilmesi durumunda geçen hafta çıkardığımız Gençlik Spor Bakanlığının yurt dışı koordinasyon ofisleri maddesi kalkacak, başlığıyla birlikte değişecek,

RESUL KURT (Adıyaman) - Bilgi vereceğiz.

ERHAN USTA (Samsun) - Niye vermiyorsun arkadaş? Bunun zamanında bilgisini ver bana ya! Niye bilgi vermiyorsunuz, burası Parlamento değil mi?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yeni başladı.

ERHAN USTA (Samsun) - Nasıl yeni başladı? Genelinde en önemli söyleyeceği mesele buydu. Geçen hafta bir hata yapıldı, bilmem ne.

RESUL KURT (Adıyaman) - Maddelere gelince...

ERHAN USTA (Samsun) - Bu söylenmesi gereken bir şey, bakacağız nasıl bilgi vereceksiniz?

CAVİT ARI (Antalya) - Erhan Bey, belki farkında değiller yani.

ERHAN USTA (Samsun) - O söylenebilir ya, "Farkında olunmadı arkadaş, hata yaptık." denilir. Yani böyle hiç kimse, kimseye kurnazlık yapmaya kalkmasın yani; anlatabildim mi? Şimdi neyse, vereceğiniz cevaba göre bu fasla devam edeceğiz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Resul Bey konusuna hakim.

ERHAN USTA (Samsun) - Elbette hâkimdir de. Yani elbette hâkim, yoksa torba kanun düzenlenebilir mi? Askeriyeden de biliyor, askerlerdeki yaş sınırının uzatılmasının ülkeye nasıl bir fayda sağlayacağını, her şeyi biliyor, her şeyi biliyor!

Çok kısa bir şey daha söyleyeyim, bu askerler meselesine genelinde geleceğim, maddede çok uzatmak istemiyorum. Bu enflasyon farkı meselesi sürekli söylediğim bir şey arkadaşlar. Şimdi, bugün, yine olacağı için yani bu enflasyon farkı vermek, çalışanlara, emeklilere, çalışanların refah kaybını azaltmaz. Yani enflasyonun doğru ölçüldüğünü varsayıyorum, zaten doğru ölçülmüyor, ayrı bir fasıl da, doğru ölçülmüş olsa bile enflasyon farkı, tanımı gereği -"by defination"- bir defa refah kaybı demektir çünkü siz, başta vereceğiniz artışı çok kısık tutup, çok düşük tutup, yüzde 5'te, 6'da tutup ondan sonra 15'lik enflasyon yaşadığınız zaman ancak enflasyon farkını verdiniz diyelim ki temmuz veya ocak aylarında, sadece o günden başlayarak bir telafi yaparsınız ama geçen altı aydaki orada bir üçgen oluşuyor, bunu daha önce grafiklerle filan izah ettik, o altı aylık dönemdeki azar azar başlayan ve sonuna doğru artan refah kaybını telafi etmiş olamazsınız. Şimdi, dolayısıyla, Hükûmet veya iktidar hep şunu söyleyecek: Biz enflasyona ezdirmiyoruz, enflasyon farkı veriyoruz değil, enflasyon farkı vermek, tanımı gereği bir defa zaten enflasyona ezdirmek anlamına gelir, bunun düzeltilmesi lazım, özellikle düzeltilmesi lazım. Toplumun acil konuları var dedik, usul hakkında konuştuğum için tekrar söylemiyorum, o esnada söyledik, asgari ücret meselesi, en düşük emekli maaşı meselesi. Efendim, burada sözleri verilmiş olan müfettişlerle ve uzmanlarla ilgili meselenin mutlaka bu kanun teklifine, bu torba kanun teklifine -biz bunlarla ilgili önergeler de vereceğiz- ama bu kanun teklifine konulmasının bir zaruret olduğunu değerlendiriyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizle ilgili 3 tane madde var. 1'inci maddeyle ilgili çok fazla bir itirazımız yok, tamam, o olabilir. Şimdi, özellikle 2'nci maddede ne yapılıyordu? Bir defa, bir kısım bekleme süreleriyle ilgili, daha doğrusu görev süresi uzatılacak generallere ilişkin sayılar artırılıyordu. Yani işte, normal şartlarda 36'dan 60'a çıkarılıyor, zorunlu durumlarda 47'den 75'e çıkarılıyor. Bir şey daha yapılıyor, kuvvet komutanlarının yaş sınırı 65'ten 67'ye çıkarılıyor ve ayrıca da birer yıl olmak kaydıyla 72'ye kadar uzatılmasına ilişkin 2'nci maddede hüküm var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, önce şunu belki söylemek lazım, yeri gelmişken direkt maddeyle alakalı değil bu. Şimdi, tabii, Millî Savunma Bakanlığında sivil bakan yardımcılarımız var veya sivil yöneticiler var. Onlar bir defa tabii, askeriyeyle belli rütbelerle eşleştiriliyor, sonra Millî Savunma Üniversitesi Rektörü var, işte ona da yanlış hatırlamıyorsam korgeneral unvanına denk bir unvan falan veriliyor. Bir defa askerlik nosyonuna sahip olmayan sivil şahıslara genel rütbe karşılığı unvan verilmesi meselesinin ben doğru olmadığını değerlendiriyorum. Tabii, tartışılabilir bu konu ama bizim düşüncemiz bu şekilde. Kişiselleştirmek istemiyorum ama özellikle bir şey dikkatimizi çekti bizim, arkadaşlarımız bizi o konuda uyardı: Millî Savunma Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Erhan Afyoncu, kursiyerlere "Kösem Sultan" kitabını okumalarını tavsiye etmiş. Benzer bir şey Amerika Birleşik Devletleri'nin Genelkurmay Başkanlığında oluyor, o da "Otuz Altı Yıl Askeri Tecrübe" kitabını tavsiye ediyor. Yani askeriyeye ilişkin tabii, rektörün tavsiye edebileceği kendi eseri yok, "Kösem Sultan". "Kösem Sultan" kitabı önemli olabilir, değerli bir kitaptır da ama herhâlde askeriyedeki kursiyerlere... Yani bunu bu kadarcık söyleyeyim, daha fazla söylemeye gerek yok.

Şimdi, bu görev süresinin uzatılması meselesi bir defa nereden çıktı? Buna ilişkin maddeyi görüşürken herhâlde bize bilgi verilecektir ancak bunun, hiçbir şekilde, görev süresinin uzatılmasındaki sayıların, kontenjanların artırılmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu bir defa alt rütbedeki generallerle ve generalliğe terfi edecek albayların mağduriyetine, haklarının yenmesine, görev ve motivasyonlarının azalmasına sebebiyet verecektir, dolayısıyla bu yapılan iş son derece yanlıştır. Şimdi, bu maddenin ikinci kısmında da bu dediğim gibi kuvvet komutanlarının 65 yaştan 67'ye çıkarılıyor, 72'ye kadar uzatılması. Burada dikkati çeken husus gerekçe. Gerekçe enteresan, gerekçe diyor ki: "Genelkurmay Başkanıyla uyumlu olması sağlanıyor." deniliyor. Şimdi, vallahi kusura bakmayın, sizin yaptığınız son düzenlemeden sonra Genelkurmay Başkanıyla bu memlekette Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanının hiçbir alakası kalmadık. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 331 no.lu Kararname'nin 338'inci maddesinin 1'inci fıkrasının birinci cümlesi diyor ki: "Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanına bağlıdır." Yine, aynı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, maddesini söylemeyeyim; "Milli Savunma Bakanı görevlerini; Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ile Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşları vasıtasıyla yerine getirir." Vallahi, hiç bu kuvvet komutanlarının Genelkurmay Başkanıyla ilgisine ilişkin bir şey yok, bağlı olduğu yer orası. Başkomutanlık, barışta, zaten barışta Başkomutan Cumhurbaşkanı, savaşta Başkomutan... Yani barış şartlarında dahi Genelkurmay Başkanı -savaş durumu zaten farklı bir durum- zaten Başkomutan değil, dolayısıyla, yani böyle bir gerekçeyle yani "Oraya uyum amaçlı bir şey yapıyoruz, düzenleme yapıyoruz." demek bir defa başlı başına yanlış. Yani bu bir çaresizlikten kaynaklanan bir durum olsa gerek; bu birincisi.

İkincisi: Yani şimdi yaptığınız şeyin sonucunda ciddi mağduriyet oluşacak. Ya, bunun bir hiyerarşisi var, bunun bir düzeni var ve bu işin bir programı var. Bu işin aynı zamanda hem bir ahlakı, kuralı, disiplini, şunu bunu var da bir de aritmetiği var. Yani bu işte sayılar bellidir, gelecekler bellidir, gidecekler bellidir. Siz bir kişinin yaşını uzattığınız zaman yukarıda, aşağıda dünya kadar mağdur yaratırsınız. Buradan akla gelen şu, yaptığınız şey şu: Biz aşağıdan bir kısım insanları bekliyoruz, onlar gelinceye kadar aradakileri harcayalım, üsttekilerin hem bekleme sürelerini uzatarak, hem bekleme sürelerini uzatıp hem yaşlarını uzatarak aşağıdan beklediklerimiz gelinceye kadar aradakileri harcayalım demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Yani bugünkü bir kısım ast rütbelerde olan generallerin veya işte kurmay, albayların falan harcanması meselesinden başka bir şey değildir, akla bir şey gelmiyor.

Arkadaşlar, bakın, dolayısıyla yine insanların önlerini kapatacaksınız, görev motivasyonları kaybolacak, hakları yenecek, liyakat ve disipline dayalı köklü teamüllerin -TSK'nin böyle bir teamülü var- bunların bozulmasına, biat kültürünün yerleşmesine, kuvvet komutanlarının siyasetin güdümüne girmesine neden olacaktır. Bir yıl daha uzatılsın, bir yıl daha uzatılsın diye... Yani elbette siyasetle ilişkisi olacak, nihayetinde siyasettir ama herkesin de bir rolü, fonksiyonu vardır. Bu kadar da askeriyenin siyasallaştırılması meselesini hiçbir şekilde bizim kabul etme imkânımız yok. Bakın, tarihimizde bununla ilgili ciddi sıkıntılar çektik yani 3'üncü maddeyle de alakalı. Yani, İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensupları arasındaki o siyasal tartışmanın Osmanlı'yı yıktığını, ne kadar toprak kaybettiğini, ne kadar nüfus kaybettiğini hepimiz canlı canlı daha yüz yıl önce yaşadık değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Usta, lütfen tamamlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani aynı siyasallaştırma burada yapılıyor ya! Böyle bir şey olabilir mi ya, böyle bir şey olabilir mi? Askeriyenin bu kadar çok siyasallaştığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kadar siyasallaştığı bir durum yok.

Sayın Başkanım, maddelerde biraz daha kısa konuşuruz yani bütünlüğü bozulmasın diye yapıyorum.

Dünyada da emsali yok arkadaşlar. Bu 72 yaşın bana bir tane emsalini gösterin ya. Biz NATO ülkesiyiz, değil mi? Bakın 32 tane NATO ülkesinin tek tek genelkurmay başkanlarının kaç yaşında göreve geldiğine, kaç yaşına kadar da devam edeceklerine ilişkin elimizde bilgi var. Yani yok böyle bir şey. Şimdi, tek tek okumayayım, biraz şuradan toplulaştırarak okuyayım. Yani bizde şu anda Genelkurmay Başkanımız 65 yaşında, tamam mı, kuvvet komutanlarının da işte kimisinin yaşı onun gibi, kimisi daha düşük. Yani bakın İspanya Genelkurmay Başkanı 52, Polonya 53, ABD Genelkurmay Başkanı 56, İngiltere Silahlı Kuvvetleri Profesyonel Başkanı 56, İtalya, Portekiz, Kanada 57, Hollanda'nın 59, Yunanistan 60, Almanya, Fransa 61 yaşındaki genelkurmay başkanlarıyla sevk ve idare ediliyor. 40 yaşında olan genelkurmay başkanları da var, onları örnek olarak vermiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Yani şimdi sanki bizim askerimiz yokmuş gibi bu kadar çok burayı uzatmak... Yani şu olsa, burayı uzattığımız zaman alttan gelenlerde bir sıkıntı olmamış olsa, efendim, hadi onlar biraz daha en fazla gecikir desek değil; onları da yarın bir gün kadrosuzluk nedeniyle bu sefer emekliye ayıracağız; yapacağınız o. O zaman bu ne oluyor? Kişiye göre, şahsa göre bir şey yapmanın ötesinde başka bunun ne anlamı var, lütfen bize birisi bunu söylesin.

Şimdi, 3'üncü maddeyle ne yapılıyor? Hele bu hiç kabul edilebilir bir şey değil ya. "Tümgeneral, tümamiral, tuğgeneral, tuğamiral rütbelerinde bulunanların korgeneral, koramiral olabilmesi için kuvvet harp enstitüleri komuta ve kurmay öğrenimini başarıyla tamamlama şartı aranmaz." deniliyor. Kimler için aranmaz? Bu belli, sayılar da belli, şahıslar da belli, isimleri de belli. Yani bu Kuvvet Harp Enstitüsünü komutanın bitirmiş olması şartı aranmaz diye bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Usta, isterseniz maddede daha geniş...

ERHAN USTA (Samsun) - Bütünlük bozulmasın, tamam, çok da fazla istismar etmeyeceğim.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Bunu kabul etmek mümkün değil. Yani, böyle bir düzenlemeyi niye yapıyorsunuz? Bu geçici madde olarak yapılıyor, evet ama bu kişiye özel bir şey, belli bir kitleye bir imtiyaz veriyorsunuz. Yani "Harp marp bilmese de kuvvet komutanı olur." diyorsunuz. Coğrafyadaki sıkıntıları görmüyor muyuz biz ya? Ya, harp nosyonu almamış, harp eğitimi almamış birini nasıl kuvvet komutanı veya korgeneral yapacaksınız bu ülkede; böyle bir şey olabilir mi? Ondan sonra bizim başımıza gelen sıkıntılar niye geldi diyoruz?

Bakın, bu birilerinin kimler olduğunu bilmiyorum, ben askeriyenin iç yüzünü bilmem, ben askeri severim, onun dışında çok fazla bazı şeyleri bilmem ama bakın arkadaşlar, geçmişte Balyoz, Ergenekon operasyonları yapılırken de geçmişte kötü birtakım işler yapılırken de birileri bunların çok önemli olduğunu, çok zaruret olduğunu bizlere hep söylediler. İktidara söyledi, iktidar yaptı, HSK'de de aynı şeyi yaptı. Ondan sonra Türkiye'nin geldiği durum ortada. Dolayısıyla bunları böyle yapmamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, bir de 2017'den itibaren Kara Kuvvetlerinde 28, Deniz Kuvvetlerinde 7, Hava Kuvvetlerinde 11, toplam 46 kurmay subay kökenli general ve amirali de emekliye sevk ettiniz. 46 general emekliye sevk edildi. Bunların herhangi bir şeyi yok bakın, terörle iltisakı yok, o tespit yapıldı. Yani YAŞ kararında herhangi bir terör nedeniyle filan değil, terörden olanlar oldu zaten, onlar cezasını çeksin; onlara kimsenin bir şey diyeceği yok ama tabii bu subjektif değerlendirmelerle sen 46 kurmayı, daha doğrusu generali emekliye sevk ediyorsun. "Eyvah, işler kötü oldu." diyorsunuz. Bu sefer "Gel, şu 65'i 72'ye uzatalım." falan diyorsunuz. Olmaz, böyle bir şey olmaz. Bunun emsali de var.

Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkan. Bizim önerimiz şu: Burada eğer bir ihtiyaç varsa "Artık biz plan yapamıyoruz, TSK de bozuldu, öngörü kabiliyetimizi yitirdik. Yani 3-5 subayın bile hangi kadroda ne kadar kaldığını... Bunları yapacak bir kabiliyetimiz yok." diyorsanız eğer ben size yardımcı olayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Daha önceden nasıl pilotlarda haksız hukuksuz yere emekli edilmiş olanların talep etmesi hâlinde Türk Silahlı Kuvvetlerine geri dönmesine ilişkin bir düzenleme yapıldıysa bu 46 general için aynı düzenlemeyi yapalım. Tabii, kendilerinin talep etmesi hâlinde, bir şart olarak şunu koyun: Herhangi bir siyasi partiye üyeliği olmama şartını koymak kaydıyla, o arada bir siyasi partiyle bağlantısı da olmamış olsun; bunları tekrar kazandıralım. Bu yanlışlardan dönülmesi lazım. Bunları kabul etmek mümkün değil. Metehan'dan beri Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir kötü dönem görmedi arkadaşlar ve iş daha da kötüye gidecektir. Daha da kötüye gitmesinin önünde engel olmak lazım. Bugünkü komuta kademesi bizim bu söylediklerimize, bize hak verecek mi? Vermeyecek çünkü kendi menfaatlerine birtakım düzenlemeler yapılıyor. Olmaz, yani kendi menfaatimizi değil de ülkenin menfaatini önceleyerek düzenleme yapmamız lazım, iş yapmamız lazım. Hükûmetin bu anlamda yaptığı meselelerin de yanlış olduğunu düşünüyorum. "Benim kendi adamım gelinceye kadar..." Böyle bir şey yok. Türk Silahlı Kuvvetlerinde eğer terörle bir iltisakı yoksa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Olanları zaten tespit edin, atın ama "Yok, benim adamım, benim düşüncem." anlayışıyla Türk Silahlı Kuvvetlerini dizayn etmeye kalkarsanız bu işten bu ülke zarar görür değerli arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.