Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
Konu | : | Bayburt Milletvekili Orhan Ateş ve İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut ile 110 Milletvekilinin Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3174) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 03 .07.2025 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, daha en başta bu kanunla ilgili 2029 yılının 2035 yılına ötelenmek zorunda kalınmış olması, az önce sizin de vurguladığımız gibi, yine uygun bir planlamanın yapılmadığını bize gösteriyor. Buradaki en önemli sorun bence de aile hekimliği uzmanlık eğitiminde -sözleşmeliler ve diğerleri açısından- daha iyi bir zemin yaratılmalı ancak "eğitimin standardizasyonu" konusu gözden kaçırılmış gibi görünüyor. Anımsayacak olursanız, aile hekimliği uzmanlığına ilk önce yabancı dil puanıyla yalnızca yerleştirme yapıldı. Daha sonra birinci basamak eğitim süreci olmadan yalnızca aile hekimlerinin eğitildiği, dünyada örneği olmayan bir yaklaşım gündemimize geldi. Yeri gelmişken söyleyeyim: 2000'li yılların başına, 2003 yılında dönecek olursak -burada Sayın Recep Akdağ'ı da analım- ilk aile hekimliği uygulamasına geçiş sırasında, 2005-2006'lar civarında iki ayrı birinci basamak hekiminden söz ediliyordu. Birinin adı "aile hekimi", birinin adı "aile doktoru." Dolayısıyla ben kendisine şöyle bir soru sormuştum: Örneğin, uluslararası bir toplantıda olsak bunu İngilizceye nasıl çevireceğiz? Çünkü sonuç olarak siz burada herhangi bir uzmanlık eğitimi almamış birisi ile uzmanlık eğitimi almış birisini kastederek böyle bir düzenleme yapmaya çalışıyorsunuz ama burada hem eğitimin standardizasyonuyla ilgili sorun var hem de birinci basamak hekiminin Türkiye'de hangi bilgiyle, hangi beceriyle, hangi tutumla hizmet sunmaya başlayacağına ilişkin bir çerçeve çizmekle ilgili bir eksiklik var demiştim. Günümüzde bu kanun teklifinde de ben aynı sorunun yaşandığı kanısındayım. Böyle bir düzenleme yapılması uygun ancak tarafların görüşlerini almadan böyle bir düzenleme yapılması çok uygun değil. Örneğin, bana soracak olursanız, böyle bir düzenleme yapılırken daha önce birinci basamakta çalıştığı yıldan daha fazla böyle bir uzmanlık unvanı aldıktan sonra ne kadar çalışacağı da önemli olmalıydı. Örneğin, bana gelen onlarca mesaj var, şöyle ki: Aile hekimi uzmanı unvanı olduktan sonra daha yüksek gelir ve çalışma koşullarının uygunluğu nedeniyle hastanelerin belli birimlerinde, acillerinde ve başka birimlerinde çalışmak için başvurular daha yüksek.
Bu arada, aile hekimliği akademisi ve uzmanları da bu maddeye çok ciddi eleştirilerini bizimle paylaşıyorlar. Aşırı iş yükünün azaltılmadığı koşullarda böyle bir düzenlemenin yapılması, yapıcı geri bildirim sistemlerinin gündeme getirilmemiş olması -geçen toplantıda da söylemiştik- altı ay içinde başvurmayan bireyler için hekim ve aile sağlığı çalışanının ödemelerinden kesinti yapılması gibi aslında uygun olmayan maddelerden söz ediyorum. Bunun daha kapsamlı değerlendirilmesi gerekir ancak kayıtlara geçsin diye söylüyorum, ben size şu anda Türkiye'de aile hekimliği uzmanlığı ve sözleşmeli aile hekimliği uzmanlığı veren bir tıp fakültesi aile hekimliği ana bilim dalındaki öğretim üyesi ve asistan sayılarını söylüyorum, gerçek rakamlar: Bir ana bilim dalında 3 öğretim üyesi var, 63 aile hekimi uzmanlığı asistanı var, artı 62 sözleşmeli aile hekimliği uzmanı var. Şimdi, 125 aile hekimliği asistanının olduğu, yalnızca 3 öğretim üyesinin olduğu, sahayla ilişkilendirilmede ciddi zorlukların yaşandığı, öğretim üyelerinin bu asistanlara yani bırakın eğitim için, selam vermek için bile zaman bulmakta zorlandığı koşullarda -ki benzer durumun başka birimlerde de olduğuna ilişkin bilgiler var elimizde- bu alanı düzenlerken gerçekten birinci basamağın ihtiyacına dönük bir düzenleme yapmak şart. Ayrıca, burada böyle bir düzenleme yapılırken döner sermaye ek ödemelerinden motivasyonun artırılması amacıyla yapılan ödemenin hariç tutulması da ek bir sorun. Dolayısıyla bu maddeyi bu kanun teklifinden çıkarıp tarafların önerileri, ülkenin ihtiyacı ve birinci basamağın ilke ve değerleri üzerinden bir süreci tanımlamanın daha uygun olacağı kanısındayız.