| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ile 106 Milletvekilinin Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3160) |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .06.2025 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bürokrasimizin, basınımızın, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, usul üzerinde söz aldığımda ifade etmiştim ama burada çok kısa bir şekilde tekrar söylemek istiyorum. Birazdan detaylarına bakacağız bu kanun teklifindeki bütün maddelerin. Genelini konuşmak tabii, bu tür kanunlarda zor ama genele ilişkin de söyleyebileceğimiz birkaç kelime var elbette. Ama acilen yapılması gereken işlerle Komisyonumuz ve Genel Kurul uğraşmıyor. Acilen yapılması gereken işler emekli maaşlarına ilişkin düzenlemelerdir ve özellikle çalışanların ve asgari ücretlilerin bir ücret güncellemesi meselesi gündemdedir. Türkiye bunu konuşuyor fakat Plan ve Bütçe Komisyonunun gündeminde hiç böyle bir şey yok, bunun olması gerekiyor. Bugün biz İYİ Parti Grubu olarak aşağıda buna ilişkin bir araştırma önergesi de vereceğiz, orada bu konuya ilişkin düşüncelerimizi paylaşacağız. Ha, elimizde hazır malzeme de var, başka partilerden başka milletvekillerinin de olabilir ama koordinasyonunu parti içerisinde benim başkanlığımın yaptığı çalışanlar ve emekliler için bir "refah paketi" adı altında etki analizi yapılmış, bütün ölçümleri yapılmış, sanki bugün iktidar sorumluluğunu üstlenmiş bir siyasi parti hassasiyeti içerisinde bir kanun teklifi verdik.
Değerli arkadaşlar, bunun içerisinde vergi dilimlerine ilişkin meseleler de var, işte en düşük emekli maaşının -bakın, bir anda da değil kademeli bir şekilde- beş yıllık bir dönem içerisinde asgari ücrete eşitlenmesi meselesi de var. Efendim, enflasyon hedefinde revizyon yapıldı, oradan kaynaklanan enflasyon farkı var, seyyanen meselesi sözleri vardı, onlara ilişkin meseleler falan var. Öyle bütçesi de yani bu Hükûmetin birçok konuda harcadığı bütçelerden çok yüksek bir bütçe değil ama Hükûmetin tercihi tabii, çalışanların ve emeklilerin meselelerini çözmekten yana olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla, bugün burada bunları konuşmayı çok arzu ederdik. Tabii, bizim yine İYİ Parti grubu olarak buna ilişkin önergelerimiz olacak, bakalım Komisyonun takdiri ne olur?
Şimdi, peki, görüşeceğimiz Kanun Teklifi 21 madde malum, yürütme yürürlüğü çıkarırsak 19 madde, yine usul esnasında söylemiştim arkadaşlar. Bakın, 1'inci maddenin gerekçesine bakıyorum, şöyle bir hüküm var: "Anlaşılırlığının artırılmasını teminen..." Madde 3 "Kanun metnine daha açık dercedilerek..." Madde 9 "İhtilafın giderilmesi..." Madde 10 "Farklı yorumlanması..." Madde 12 "Bakanlık yetkisinin netleştirilmesi..." Madde 17 "Uygulamaya açıklık getirilmesi..." 19 maddenin 6 tanesinde aslında yeni bir şey yapılmıyor, kötü kanun yapmışız, yapmışsınız, getirmişsiniz ve buradan çıkarmışsınız itirazlarımıza rağmen, şimdi onların burada düzeltilmesi var. Uygulamaya açıklık getirilmesi, ihtilafların giderilmesi. Efendim, niye ihtilafa maruz kalacak bir kanun yapıyoruz, niye? Çünkü istişaresiz yapıyorsunuz. Hükûmetin kendi içerisinde istişare yok, Maliye Bakanlığı getirse Sanayi Bakanlığının haberi yok, Sanayi Bakanlığı getirse Maliye Bakanlığının haberi yok. Burada yaşadık geçen işte serbest bölgeyle ilgili meselede, iki bakanlığın birbirleriyle farklı şeyleri var, düşünceleri vardı, haberleri yoktu. Dolayısıyla, düzgün kanun yapalım diyoruz. Bakın, birazdan örnekler vereceğim, burada itiraz etmişiz, "Bakın, bu tekrar önümüze gelecek." demişiz, şimdi bu kanunda geliyor önümüze. O gün itibar edilseydi bunlar gelmeyecekti belki, arkadaşlar yani olmuyor. Dolayısıyla, yani bu kadar yakıcı sorunumuz varken 19 maddenin 6 tanesi işte uygulamaya sarahat kazandırılması, ihtilafların giderilmesi vesaire şeklinde olmaz, yakışmıyor bu. Yani biz yeni bir devlet falan değiliz ya, bu milletin binlerce yıllık bir devlet geleneği var, yüzyıllık da cumhuriyetle yönetiyoruz.
Şimdi, Hükûmetin bir tercihi var, bizim de İYİ Parti olarak desteklediğimiz bir tercih. Vergi istisna ve muafiyetlerinin azaltılması meselesi. Tabii, bunu böyle genelinde söylemek kolay ama detayına girdiğiniz zaman bir sürü sıkıntıyla karşılaşıyorsunuz, herkes bir taraftan zıplıyor "Bunları daraltayım." dediğiniz zaman. Şimdi, genel politika bu olmasına rağmen bu 19 maddenin 3 tanesinde değerli arkadaşlar, istisnalar genişletiliyor. Daha dün burada konuştuk, Mehmet Şimşek burada bütün politikasını, maliye politikasının temelini istisnaların daraltılmasına koydu, madde 6, madde 8 ve madde 13'te istisna genişletiliyor, niye yapıyorsunuz? Madde 6'da -detayında konuşacağız- Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki taşınmazların elden çıkarılmasından elde edilen KDV. Yani bugüne kadar bu KDV alınmış böyle bir işlem varsa eğer yani bugün niye almıyoruz? Yani neyi var bunun? Yani bugüne kadar hangi iş aksadı da şimdi "İstisnaları azaltacağım." diye iddialı bir politika ortaya koyduğunuz bir dönemde bu istisnayı genişletiyorsunuz. Niye? Birisi bastırmış. Böyle bir şey olmaz. Veya madde 13, bakın, biz İYİ Parti olarak savunma ve güvenlik bütçelerine olumlu oy kullanan bir siyasi partiyiz. Yani yaptıkları uygulamalara katılmamakla rağmen birçoğuna ama askerimizin, polisimizin arkasında olduğumuzu göstermek için o bütçelerde olumlu oy kullanıyoruz, bütçenin geneline olumsuz oy veriyoruz. Şimdi burada savunma ve güvenlik amaçlı bazı taşıt edinimlerine ÖTV istisnası getiriliyor. Yani bunun ne mantığı var? Soruyorum şimdi, ne mantığı var bunun? Ya bir tarafta devletin harcaması bir tarafta devletin geliri. Şimdi, Çevre Bakanlığı bu araçları ÖTV'li alıyor, tamam mı? Düşünün şöyle, mantıken düşünün, bakın, mukayese edilebilir bile yapmıyorsunuz bütçeleri, bu tür istisnalarla. İkisinin de 10 milyar lira ödeneği var, birisi ÖTV ödüyor, öbürü ÖTV ödemiyor, bütün ödeneğiyle araç aldığını düşünelim, birisine atıyorum 100 araçlık bütçe veriyorsunuz, öbürüne aynı miktar bütçe verdiğinizi düşünüyorsunuz ama öbürüne 70 araçlık bütçe veriyorsunuz. Yani bakın, bütçeler arasındaki mukayeseyi dahi bozuyor, olmaz böyle bir şey, niye getiriyorsunuz bunu? Yani nihayetinde Emniyet Genel Müdürlüğü bunu vergi olarak ödeyecektir, öbür taraftan Gelir İdaresine de vergi olarak girecektir yani harcama, denklik bozulmuyor, bir şey getirilmiyor ama mukayeseyi bozuyor ve bugüne kadar da olmamış yani, anlatabiliyor muyum? Şimdi "İstisnaları azaltacağım." dediğiniz bir dönemde tutuyorsunuz böyle bir istisna getiriyorsunuz.
Madde 8, serbest bölgeler: Malum serbest bölgelerdeki ticari faaliyetler gelir ve kurumlar vergisinden istisnaydı. Temmuz 2024'te güzel bir şey yapıldı. Biz de bir muhalefet partisi milletvekili olarak bir verginin artırılmasını burada teknisyen sıfatımızdan dolayı destekledik, bazı muhalefet milletvekilleri itiraz etmesine rağmen iktidara destek verdik; evet, olsun dedik. Neyle sınırlandırdık? "Sadece ihracat gelirlerinden elde edilen gelirler muaf olsun, diğerleri olmasın." dedik. Bugün niye getiriyorsunuz kardeşim şimdi? Serbest bölge içinde ve diğer serbest bölgelere yapılan faaliyetlerden elde edilen gelirleri niye kurumlar vergisinden istisna ediyoruz? Ya daha dün yaptık bunu ya; daha bu düzenlemeyi dün yaptık, mürekkebi kurumadı! Söylemişim, tutanaktan okuyorum şimdi: "Bu önerge -orada bir önerge daha verilmişti, istisna azaltılıyordu, buraya geldi, istisnanın kapsamı daraltıldı yani hemen bir taviz verildi- onaylanan önerge ve kabul edilen önerge bile gösterdi ki önümüzdeki günlerde artık biz bu maddeden istisna edilen kanunlarla uğraşacağız. Yani geldiği gün delinen bir kanun bu. Bakın, vergi konuluyor ve bir muhalefet milletvekili olarak buna diyorum ki doğru bir şey yapılıyor ama iktidar grubu daha kanunu çıkarmadan istisnasını çıkarmaya başladı. Şimdi, yarın bir gün -bugünü söylemişim- işte bugün serbest bölgeye geldi, yarın öbürü bastıracak, bu gelecek, o bastıracak, o gelecek yani yaptığımız iş hiçbir işe yaramayacak." İşte o, buyur. Yani dün çıkardığımız kanunu bugün delen bir düzenlemeyle geliyorsunuz ve bunu söylerken de...
Seydi Bey bu konuları iyi çalışmış olmalı ki bunların hepsine ilişkin kanun teklifi hazırladı. Ya Allah rızası için ne sunumda var ne gerekçede var ne etki analizinde var yani böyle fark etmesek -birçok insan da fark etmemiş olabilir- bizi uyutmaya getireceksiniz, yani böyle bir uyanıklık da yapılıyor. Söyleyin, hiç olmazsa "Temmuz 2024'te bu düzenleme böyle yapılmıştı aslında ama şu türlü aksaklıklar oldu." deyin. Gerekçe budur değil mi? Yani kendimize saygımızdan dolayı en azından bunu söylememiz lazım. "Dün yaptım ben bunu ama öngörmediğimiz bir aksaklık oldu, o yüzden bu kısmını şöyle düzeltiyoruz." deyin bize. Yani yazın veya sunuma koyun. Bakın, hiçbir yerde bu yok. Şu anda benim söylediğim meseleler sanki hiçbir yerde böyle bir şey olmamış gibi, bununla ilgili daha çok yeni bir düzenleme yapmamışız gibi davranılıyor; bunu da doğru bulmuyorum arkadaşlar.
Şimdi, birkaç tane maddenin detayına gireceğim, daha fazla şey yapmayacağım, onları maddelerde geldiği zaman konuşacağız ama genelinde konuşulmasının doğru olacağını düşündüm.
Bu 15'inci madde, otomobillerle ilgili mesele. Şimdi, öteden beri ben burada şunu söyledim, maliyeci arkadaşlar da bilecektir: Fiyat üzerinden vergi olmaz. Dolayısıyla, hele enflasyonist bir ortamda bir şeyin fiyatı artacak küt diye vergi 45'ten 60'a çıkacak, 70'e çıkacak, 80'e çıkacak. "Eşik değeri artırmayacağız." Eşik değeri bir anda artıracağız, dün 70 ÖTV ödeyerek aldığın vergi ertesi gün 60'a düşecek; böyle bir vergi sistemi olmaz, dünyanın hiçbirinde böyle bir şey yok. Bundan vazgeçin diye defalarca söyledim ben bunu arkadaşlar hatırlarlar; bu, tutanaklara da geçmiştir muhtemelen veya ikili görüşmelerimizde söylemişizdir.
Şimdi, dolayısıyla... Ama bunu getiriyorsunuz, burada şimdi fiilî uygulama ne? 1600 cc altı için konuşuyorum; 45, 50, 60, 70 kalkmış, şu anda hepsi fiyattan dolayı 80'e gelmiş. Şimdi, bu 80'i tartışacağız, o ayrı bir mesele. Tamam, tek vergi hâline geldi, en azından dediğimizin bir kısmı oldu ama peki, şimdi niye getirdiğimiz kanun teklifinde bu eşik değerleri, o basamakları tutuyoruz? Bu bir belirsizlik yaratıyor, yarın tekrar mı uygulayacağız bunu? Gelin, 80 yerine bunun makul vergisi neyse insanların ulaşabileceği... Bakın, artık otomobil lüks olmaktan çıktı arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Yani geçmişte -çok affedersiniz- at neyse, katır neyse, eşek neyse bugün otomobil o ya. Tamam lüksü falan değil ama insanların ayağını yerden kesecek, çoluğuyla çocuğuyla bir yere gidecek, hastanesine gidecek, komşusuna gidecek bir otomobil alma ihtiyacı var; bu artık lüks falan olmaktan çıktı, hangi devirde yaşıyoruz? Yüzde 80 vergi çok fazla, 1600 cc altı için söylüyorum. Lüks otomobildeki, 220'ye hiçbir şey demiyorum, anlatabildim mi? Ama buralara bir makul vergi oranı getirelim. Gençler perişan; insanların bütün hayali çalışırken, ederken bir otomobil sahibi olabilmek. Bunu çok görmeyelim, yüzde 80 ÖTV çok yüksek. Bir de onun üzerinden KDV alıyoruz, yüzde 80'in yüzde 20'sini de al, eder 16, 96; yüzde 100 işte. Vatandaş 1 devlete alıyor, 1 kendisine alıyor. Yüzde 20 KDV'de, bir de toplamından koy. Çok daha yüksek bir oran ya, 2 tane otomobil alıyor, 1'i... Lükslerde ayrı; 4 tane alıyorsun, 3'ünü devlete veriyorsun, 1 tanesini kendine alıyorsun ama onun parası var, alıyor hadi diyelim. Ama daha makul, yani şöyle normal bir vatandaşın bütçesine uygun otomobillerde Sayın Hatiboğlu, bu yüzde 80 oranını düşürmek gerekir. Elbette bir vergi kaybına neden olacak. E, zaten biz bütçe diyoruz. Bütçe bir tercihler manzumesi yani buradan daha az vergi alacaksınız, buradan daha az vergi almayı uygun görüp ondan sonra başka yerlerden onu telafi edeceksiniz. Şimdi, burada bu oranların...
Ha, bakın bir de şu var tabii: Bu, makro açıdan da bir şeyi bozuyor, bir şeyin oranını sürekli yukarı doğru artırırsanız -yani bu otomobil için söylüyorum- o zaman ne oluyor biliyor musunuz? Otomobil nedir normalde? Bir tüketim malıdır yani tüketilmesi lazım, tüketim malıdır, bütün uluslararası literatürde bu böyledir, tüketim malıdır ama biz, bunu bir yatırım aracı hâline getiriyoruz. Yani bugün ÖTV'si dün 45'ti, 60 oldu, 70 oldu, 80 oldu belki yarın 100 olacaksa insanlar artık bunu bir yatırım aracı olarak görüyor ve biz tüketimi kamçılıyoruz. Tüketimi teşvik eden bir politika, geneli itibarıyla söylüyorum -az önceki söylediğimle, kendimle çelişmiyorum, yanlış anlaşılmasın- yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Yani dolayısıyla, burada verginin trendinin yukarıya doğru olması, tasarrufu değil tüketimi teşvik eden bir politikadır ve insanlar şunu düşünüyor: "Ya otomobil almak, tamam bir zararı olmuyor, nasıl olsa fiyatı olduğu yerde artıyor." Yani enflasyonun dışında fiyatı artıyor çünkü sürekli vergilerini yukarı doğru çekiyoruz. İşte burada yaptık şimdi, neleri o 45, 50, 60, 70'leri kaldırdık, işte diğerlerinde 130'u kaldırdık, 150 yaptık, bilmem 80'leri kaldırdık, daha üstüne yaptık. Dolayısıyla, bence, bunun üzerinde düşünmek lazım, doğru bir politika olduğunu düşünmüyorum. Hem makro açıdan hem de vatandaşın alım gücü açısından belli otomobillerde bunu yapmak lazım. Ha, şunu diyebilirsiniz: "Tabii elektriklilerde filan vergi oranları düşük, o zaman ondan alsın veya hibrit." Hibritlerde çok düşük sayılmaz zaman nispeten düşük ama onun da kendine göre şu an itibarıyla uygulamadan kaynaklanan birtakım sorunları var. Yani işte uzun menzilli gidemiyorsunuz, bilmem ne filan problemleri var veya onlar da ucuz değil yani onların sıfırı var, oranların ikinci eli filan yok. Dolayısıyla, buraya böyle bir bakmak lazım.
Şimdi, 17'nci madde meselesi, önemli bu yatırım indirimi meselesi. Tabii şunu çok merak ediyorum: Bu Sanayi Bakanlığı tarafından mı geldi, Maliye Bakanlığı tarafından mı geldi? Bunu fikir babası kim? Kısıtlama olduğuna göre Maliye Bakanlığı tarafından gelmiş olması lazım. Şimdi, yatırımlarda yatırım teşvik sistemiyle ilgili bir düzenleme Hükûmetin takdiridir. Yani bu politikaya ilişkin düşüncemizi elbette söylüyoruz ama "bunun yapılması yanlıştır" anlamında hani zararlarını düşünüyorsak söyleyebiliriz ama Hükûmetin en temel politika takdiridir. "Ben teşvikleri kısıyorum." diyebilir, "Artırıyorum." diyebilir; ona bir şey demem. Ama şunu merak ediyorum: Neyi ölçerek bunu yaptınız? Şimdi, Sanayi Bakanı Yardımcısı burada. Yani kamuoyuyla paylaştığınız zaten bir şey yok ama burada belki bizimle özel bir şey paylaşırsınız? Yani bugün mevcut sistemde hem yatırıma katkı oranını hem işte indirimli kurumlar vergisindeki indirme oranını hem de diğer faaliyetlerindeki indirme oranına ilişkin kısıtlamalar getiriyorsunuz. Detaylarını maddede konuşacağız ama bunu gerçekten merak ediyorum ben.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Bitireceğim Başkanım.
Objektif hangi çalışmaya istinaden yapıyorsunuz bunu? Bunu bizimle bir paylaşmanız lazım değil mi? Yani laf olsun diye veya "Ben böyle görüyorum, ya herhâlde böyledir." diye böyle radikal bir politika değişikliği olmaz. Bir de şöyle bir şey olacak: Ha, güzel bir şey yapılmış, yürürlük, yürütme maddesiyle. En azından geçmişte yapıyordunuz, şimdi onu yapmamışsınız. Önceki teşvik belgelerine şümulü yok, bundan sonra olacak olanlara ama aynı sektörde olan, işte teşvik belgesini dün almış ile bugün almış arasında bir farklılık oluşacak. Dolayısıyla, bu farklılığın makul gerekçelerinin olması gerekir. O yüzden soruyorum, neye istinaden yapıyorsunuz? Buradan çok ciddi bir gelir kaybımız mı oldu yoksa beklediğimiz teşvikler gelmedi mi? Dolayısıyla, her tarafı teşvik ediyor gibi görünmek -mesela size söyleyeceğiniz şeylere ilişkin izler veriyor- hiçbir yeri teşvik etmediği anlamına mı geliyor? Burada mesela en fazla ne etkilenecek? İşte beşinci, altıncı bölge etkilenecektir değil mi yanlış anlamıyorsam?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Çünkü oralarda yüzde 90'a kadar indirimler vardı, kurumlar vergisi indirimleri vardı; muhtemel oralar daha fazla etkilenecek diye düşünüyorum eğer bilmediğimiz başka bir şey yoksa. Dolayısıyla, buna ilişkin de bize bir bilgi verilirse, teknik bilgi verilirse çok memnun kalacağım.
Bir de şu iş var: Tabii, bu yatırım indirimi meselesi, biliyorsunuz, bunun daha evvelinde yatırım indirimi vardı. Maalesef, o zaman bir yanlış yapıldı; 2006 yılında, bizim bütün itirazlarımıza rağmen, sistemden yatırım indirimi kaldırıldı. Yatırım indirimi kaldırıldı ama "yatırım indirimi" denilmeden karmakarışık bir sistem getirildi bugünkü sistem. Bu sistemle de o günden bugüne kadar hep boğuşuluyor. Hâlbuki, yatırım indirimi sistemi çok daha sarih bir sistemdi, ne olduğu anlaşılabiliyordu. Mesela, burada bir şey daha var: Şimdi, bir tesise yatırım yapıyorsunuz, makineleriniz var, yanına bir makine daha koyuyorsunuz; o makineden elde ettiğiniz kazanç ile ondan sonra diğer işlerden elde ettiğiniz kazancı sanki ayıracak bir muhasebe sistemimiz var bizim. Var mı böyle bir sistemi ya? Biz normal vatandaşın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Bu kadar kayıt dışılığın çok olduğu bir ülke olduğunu düşünürsek normal vatandaşın kazancını takip etmekte zorlanıyoruz yani bu yatırımdan kaynaklanan kazanca ayrı bir teşvik getiriyoruz önceki faaliyetlerinde ama devam eden, aynı binanın içerisinde devam ediyor, farklı şirketse zaten kolay iş ama farklı şirket değil yani aynı sistemin içerisinde bu kazançları nasıl ayırt ediyorlar bilmiyorum. Buna ilişkin de bize teknik bir bilgi verirlerse memnun olurum. Ayırt edilemediğini ben biliyorum, bu ancak hesaben yapılır. Burada, dürüst mükellef veya idareden korkan mükellef ile idareden korkmayan mükellef arasında ciddi bir haksız rekabetin olduğu bir ortam var. Dolayısıyla, ölçemeyeceğimiz şey üzerinde politika geliştirmenin bir anlamı yok, bunun izlerini hâlâ burada gördüğüm için söylüyorum.
Diğer konuları maddelerde konuşacağım, önemsiz olduğundan değil ama genelinde belki söyleyebileceğimiz son bir konu: Bu Maliye çalışanlarıyla ilgili fazla çalışma ücreti hem miktar olarak hem personel sayısı hem de ödeme miktarı saat başına miktar olarak artırılıyor. Ona bir itirazımız falan yok zaten...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) - Son şey Başkanım.
Bir ayarlama yapılması gerekir ama bunun "Bal tutan parmağını yalar." mantığıyla da olmaması lazım, değil mi? Yani, bu ihtiyaç Gelir İdaresi Başkanlığında varsa hemen hemen benzer işi yapan, mesela SGK denetmenleri var yani onlar da hemen sizin gibi özel sektörün bu tür denetimlerini, kayıt dışı denetimleri yapıyor veya SGK müfettişleri, Çalışma Bakanlığı müfettişleri ve diğer alanlardakiler; buna bir topluca bakmak lazım. Burada şunu söylemiyorum: Yani "Bu maddeyi şimdi çıkartalım da toplu bakalım, hepsini birlikte koyalım." deyip hepsini göndermeyelim daha önce BDDK uzmanlarında olduğu gibi, böyle bir şey olsun falan demiyorum ama bunu mümkünse hemen bugün, bugün değilse Genel Kurula diğer benzer faaliyetleri yapan, en azından bu amaçlı olarak çalışan diğer kamu görevlilerinde de bu düzeltmeyi yapmak lazım yani haksızlık yapmayalım. O insanlar da nihayetinde kayıt dışıyla mücadele anlamında gece gündüz çalışıyor; sıcakta soğukta, şu şekilde bu şekilde. Dolayısıyla, burada da bir dengeyi ben gözetmenin doğru olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum. Maddeler geldiğinde daha kapsamlı şekilde bazı konuları görüşeceğiz.
Sağ olun Başkanım.