| Komisyon Adı | : | Dilekçe Komisyonu İle İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonu |
| Konu | : | Dilekçe Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonları Üyelerinden Oluşan Karma Komisyon Alt Komisyonunun hazırladığı Kamu Denetçiliği Kurumu 2024 Yıllık Raporu hakkında görüşme |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 26 .06.2025 |
NACİ ŞANLITÜRK (Ordu) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Öncelikle, ben de hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Kamu Denetçiliği Başkan ve üyelerimize de hoş geldiniz diyorum.
Daha önceki Başkanımız da donanımlıydı, efendim, önceki Kamu Denetçiliği Kurumu üyelerimiz de kıymetli çalışmalar yaptılar, hayırlı uğurlu olsun. Ben kurumumuza yeni seçilen arkadaşlarımıza da başarılar diliyorum. Tabii, Yargıtay Başkanlığı gibi bir tecrübeye sahip bir Başkanımız da var, cenaze dolayısıyla da sabırlar dilemiş olayım.
Tabii, Sayın Başkanım, Kamu Denetçiliği Kurumu tavsiye kararlar alıyor. Özellikle yerel yönetimlerle ilgili -raporu işte ben de okudum- vatandaşlarımızdan 2014 yılından 2024 yılına kadar 13.500 müracaat olmuş Kamu Denetçiliği Kurumuna. Tabii, dediğim gibi, tavsiye kararları var. Bu kararların ya da bu şikâyetlerin azalması için Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bizim de yasalarla bunların, şikâyetlerin aza indirilmesiyle ilgili yasal düzenlemeleri de yapmamız gerekir. "Nedir bunlar?" diye baktığımızda, yine burada mülkiyet hakkıyla ilgili kamulaştırmasız el atma var. Bunu biz 3194 sayılı İmar Kanunu'nda düzenlemişiz fakat belediyelere, yerel yönetimlere beş yıllık bir süre veriyor, belediyeler -tabirimi mazur görün- hülle yaparak bunu beş yılda bir uzatıyor. 1982 yılında vatandaşın arsasına kamulaştırmasız el atma yöntemiyle el atılmış; efendim, 2018 yılına kadar her beş yılda değiştirerek "belediye hizmet alanıdır, parktır, yeşil alandır" gibi... Dolayısıyla, bu 3194 sayılı İmar Kanunu'muzda Sayın Özhaseki'nin Çevre ve Şehircilik Bakanı olduğunda diyor ki: Beş yıllık süre içerisinde ya kamulaştırırsın, parasını ödersin, istediğin lejandında ne yazıyorsa kullanırsın ya da vatandaşa bitişikteki parselin imarını verirsin." Ama şu anda bununla ilgili de sıkıntılar var. Bununla ilgili, bu sürenin kesinlikle uzatılmaması adına bu süreyi sonlandıracak bağlayıcı bir hüküm oraya koymamız lazım.
Yine, orman vasfını yitirmiş araziler var, burada yine aynı şekilde Kamu Denetçiliği Kurumuna da yazmışlar, Karadeniz Bölgesi'nde bizim yaşadığımız üzerinde fındık bahçesi ve evler olan yerler var. Dolayısıyla, buralar vatandaşın kullanımına devam ediyor, elinde tapusu yok; efendim, zirai don oldu, bunlardan yararlanamıyor, kamulaştırma olduğu zaman bunlardan yararlanamıyor. Dolayısıyla, bizim burada Mecliste bir kanun çıkararak orman vasfını yitirmiş arazilerin öncelikle 2/B'lik alana atılması, 2/B'lik alandan da vatandaşa satılmasıyla ilgili bir kanuni düzenleme yapmamız gerekiyor. Orman Bakanlığımızın yetkilileriyle görüştüğümüzde, Orman Kanunu'nun ek 16'ncı maddesinde bir bölüm var, orada diyor ki: Köy yerleşkesinin 15 metre dışındaysa bu ek 16'ncı maddeden faydalanamazsınız. Karadeniz Bölgesi milletvekillerimiz de burada, Karadeniz'de iki kardeşin evinin arasındaki mesafe 500 metre, 1 kilometre. Dolayısıyla, bunun buradan faydalanabilmesi mümkün değil. Bunun da yönetmelikle çözülmesi mümkün değil. Bizim burada Meclisten bu spesifik alanlarda kanuni düzenleme yapmadan bu şikâyetlerin en aza indirilmesi kesinlikle mümkün değildir. Karadeniz Bölgesi'nin de bu çok ciddi bir sorunudur diye düşünüyorum.
Özellikle kamulaştırmasız el atmayı da söyledik. Yine, burada mülkiyet hakkıyla ilgili çok kanun maddesi var, ben onları da söylemek istemiyorum.
Yine, belediye meclis kararlarında belediyeden belediyeye bir tekdüzelik yok. Belediye meclislerinin mesela itfaiye raporları farklılık arz ediyor; bir belediyede daha ucuz, bir belediyede daha fazla. Meclis kararlarıyla bunların da... Yani Trabzon'da yaşayan bir vatandaş ile İzmir'de yaşayan vatandaşın aldığı aynı hizmete aynı oranda ücret ödemesi adına yine burada bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekli düzenlemeyi yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Cezaevleriyle ilgili -ben aynı zamanda Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonundayım- buradaki Komisyonla birlikte cezaevlerini denetliyoruz. Birçok yere gittik; Erzurum, Erzincan, Sincan Cezaevlerini denetledik; Mardin'e ve Diyarbakır'a ben gidemedim ama arkadaşlarımız oralara da gitti. Bu ağız içi aramaların neden yapıldığını sorduğumuzda idarenin bize en çok söylediği şey, bir kısım mahkûm ağzında jilet saklıyor ve karşıya zarar veriyor. Dolayısıyla, ağzının içine bakılmış olması bir insan hakları ihlali değildir, bu bir güvenlik tedbiridir. Çıplak aramalarla ilgili şikâyetler gelmişti, bize, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna ya da alt komisyona şu ana kadar gelen bizim yerinde tespit ettiğimiz "Beni çıplak aradılar." diye... Efendim, örtü verilmeden çıplak arama şu anda cezaevlerimizde yok, geçmişte böyle şikâyetler bildirilmiş. Mesela kitaplarla ilgili, mahkûm başı 18 kitap veriliyor, 3 kişilik koğuşta 18x3 yani 54 kitap bulundurulabiliyor, değişiklik oluyor. Mesela ne istemişler? Kürtçe gazete istenmiş; "Xwebûn" "Demokrasi" gibi işte birkaç tane yazılı basından talepleri olmuş. Bunlarla ilgili de cezaevlerimiz ellerinden geldiği kadar bu hakları da mahkûmlara vermiş oluyor.
Ben sözü çok fazla uzatmak istemiyorum. Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.