KOMİSYON KONUŞMASI

SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Memleketim Milas Akbelen'den gelen İkizköylülere, çevre örgütlerine, basın mensuplarına, Bakanlık mensuplarına, değerli milletvekillerine, herkese saygılarımı sunuyorum.

Şimdi, AK PARTİ milletvekilleri olayı uluslararası, ulusal ve devlet boyutundan aktarmaya çalışıyorlar. Ben size hem biraz mikro hem de sizin de konuşmayı sevdiğiniz gibi makro olarak olayı bir değerlendireyim istiyorum. Önce mikro, yerelden bakalım; şöyle: Ben Bodrumluyum, Muğla Milletvekiliyim, benim büyük dedem müftü, bizim Çömlekçi köyünde -ki bir yörük köyüdür kendisi- orada minik birkaç ağaçtan oluşan bir zeytinlik var ve bütün ailemden o zeytinliğin yağıyla büyüyenler bugüne kadar vatana millete hayırlı evlat oldu, öğretmen oldu, esnaf oldu, önemli devlet büyükleri oldu. Bugün ben buradayım; dedemin, atamın toprağında yetişen o zeytinin yağıyla büyüdüm. Şimdi, buyurun size mikro.

Burada, Akbelen'e gelen iktidar milletvekili var mı, bilmem. Genelde Bodrum'daki, Marmaris'teki, Fethiye'deki yazlıklarınıza gelirsiniz. Ama Akbelen'de bizim yıllardır size anlatmak istediğimiz şey şu: Aslında ömrünü tamamlamış termik santrallere kestiğiniz, kurban ettiğiniz ağaçlar, köylülerimizin, hepimizin tarımı, doğası, hatta bizim su kaynaklarımızın yok edilmesine sebep olan bu ağaçların kesilmesiyle Muğla'da ekosistem değişti ve şimdi bundan bahsetmek zorundayım çünkü adrese teslim yasa teklifinde krokiler var. Muğla'nın zeytinlikleri yetmemiş, doymamış bu şirketler ve siz bunu "Enerjide dışa bağımlılık azalacak." diye bu maskeyle sunuyorsunuz ama... Bir dakika, o uluslararası kısmıydı, önce mikro kısmını anlatayım.

Şimdi, biz Muğla'da zeytini yeriz, zeytinyağını içeriz, bir yerimiz yaralandığında zeytini vücudumuza süreriz çünkü bu bizim geçim kaynağımızdır, tarımımızdır; oradaki yok olan su kaynakları bizim varlığımızdır. Muğla bir tarım kentidir, turizm kentidir ve kültür kentidir. Şimdi, bunu bir kenara koyalım.

Evet, ne diyorduk? Akbelen'e geldiniz mi? Yok, gelmediniz ama bu köylüleri tanırsınız, ağaçlara sarılıyorlardı. Neden? Çünkü atalarının ağaçları, çünkü sizin söylediğiniz gibi, biz, genç zeytinlerin ürün verdiğini biliriz, biz de Fransa'ya gidiyoruz, biz de Kanada'ya gidiyoruz, biliyoruz ne kadar üretildiğini ama biz üç yüz yıllık ağacı kıymet veriyoruz. Niye, biliyor musunuz? Büyük büyük dedelerimiz dikmiştir, onlarla bütün aile beslenmiştir, büyümüştür; bunu da bir kenara koyalım.

Evet, ne diyorduk? Ulusal çıkarlar... Şimdi, ulusal çıkarlara göre, Tarım Komisyonunda, Çevre Komisyonunda görüşülmesi gereken çok önemli bir konudur bu zeytin mevzusu. 1939 yılında kanunla korumaya alınmıştır; boşuna alınmamıştır beyler. 1939 yılından beri millî çıkarlarımız çerçevesinde zeytin vardır ve var olacaktır.

Şimdi, ulusal çıkarlar, uluslararası çıkarlar... "Uluslararası alanda dışa bağımlılığın azaltılması gerekmektedir." Katılıyorum. İsterseniz sizinle saatlerce uluslararası dışa olan enerji bağımlılığının azaltılması gerektiği konusunda ne kadar hemfikir olduğumu konuşabilirim ama burada insanların vaktini almayalım, kimsenin vaktini almayalım. Fakat uluslararası alanda bağımsızlık, tarımda dışa bağımlı olmamakla olur, ekonomide dışarı bağımlı olmamakla olur, pasaportumuzun dışarıda kıymeti olmasıyla olur, paramızın dışarıda pul olmamasıyla olur. Evet, enerji olarak kendi kaynaklarımızla geçinmek zorundayız ama bunun bedeli köylünün ekmeği olmamalıdır.

Değerli arkadaşlar, Ulu Önder Atatürk boşuna söylememiştir; köylü bu milletin efendisidir. Neden biliyor musunuz? Çünkü köylü, çünkü halk bu devleti var eden unsurdur yani yirmi üç yıldır yönetmeye çalıştığınız bu devlet bu köylünün omuzlarında yükselmektedir ve devlet yönetmek öyle o kadar kolay bir iş değildir yani sizin o çizdiğiniz dünyanızda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Zamanım bitti galiba, son cümlelerimi söyleyeyim.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Buyurun.

Bir dakika veriyorum.

SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Peki, tamam.

Bizim baktığımız yerden belli ki başka dünyaların insanlarıyız değerli iktidar vekilleri ama biz sizin baktığınız yerden bakabiliyoruz çünkü çok uzun yıllar devlet tecrübem var. Evelallah biliyorum ulusal çıkar nedir, uluslararası bağımsızlık nedir, milletin menfaati nedir. Bunu uzun uzun konuşalım, hep birlikte konuşalım; bu işin iktidarı, muhalefeti yok.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tekrar söylüyorum; köylü bu milletin efendisidir, devlet de köylü için vardır.

Saygılarımı sunuyorum.