KOMİSYON KONUŞMASI

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sayın bürokratlar; önümüze bir teklif geldi. Tabii, kâğıt üzerinde izin süreci düzenlemesi olarak gösteriliyor olabilir ama bu teklif memleketin doğasına, köylerine, ormanlarına, suyuna ve zeytinlerine dair verilmiş önemli ve en kapsamlı mücadele yetkisidir.

Şimdi, bu teklifin üzerine üstün kamu yararı etiketi yapıştırılmış ama Türkiye'yi parsel parsel ruhsatlama teklifidir bu. Şimdi, hepimiz biliyoruz, gerçek bir kamu yararı nedir? Bu gerçek kamu yararı sadece birkaç şirketin değil bütün bir toplumun yararı demektir ama bu aynı zamanda su demektir, gıda demektir, orman demektir, temiz hava demektir, üretim hakkı demektir, sağlıklı çevre demektir. Bu teklifin içinde ne bilimsel bir planlama var ne doğayı koruyacak bir sınır ne de halkı sürece dâhil eden bir mekanizma var arkadaşlar; sadece hız var, sadece ruhsat var, sadece de belli şirketlere ayrılmış ayrıcalıklar var.

Değerli milletvekilleri, teklifin gerekçesine baktığımızda, Avrupa Birliğine referans veriliyor ve burada diyor ki: "Avrupa Birliği de süreçleri hızlandırıyor." Şimdi, bunu iyi anlamamız gerekiyor. Avrupa Komisyonu 13 Mayıs 2024 tarihinde yenilenebilir enerji ve ilgili altyapı projelerine yönelik izin süreçlerinin hızlandırılması hakkında rehberlik dokümanı yayınladı mi? Yayınladı. Ama gelin, bu belgeye bir bakalım, ne diyor bu; rehberin girişinde belli tanımlar var ve açıkça şunu söylüyor: Bu rehber yalnızca -bakın, dikkatli- yenilenebilir enerji projeleri ve onlara bağlı altyapılar için geçerlidir yani güneş, yani rüzgâr, yani jeotermal gibi projeler için; madencilik bu kapsamda yer almıyor ama siz burada gerekçede öyle bir diyorsunuz ki sanki madencilikte varmış gibi. Şimdi bu dokümanı hepimiz okumuş...

OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Öyle bir şey demiyoruz gerekçede.

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Diyorsunuz efendim, hep beraber gerekçeyi okuyabiliriz.

Ama sizler bu belgeyi tüm ruhsat süreçlerine uygulanabilir bir gerekçe olarak söylüyorsunuz. Rehberin en önemli uyarılarından bir tanesini de göz ardı etmişsiniz, üzülerek söylüyorum çünkü rehber bir şeyi çok net bir şekilde söylüyor "Eğer bir hızlandırma yapılacaksa bu mutlaka belli kurallara bağlanmalıdır." diyor. Ne diyor? Şimdi söyleyeceğim yere lütfen dikkat edin ve not almanızı rica ediyorum çünkü bence bizim bu teklifimizde yer almayan konu bu ve bu teklifin de en büyük eksikliği bu. Bakın "Mevcut yasal çerçeve içinde kalınmalı, enerji ve çevre alanlarında bilgiye erişim hakkı, halkın karar alma süreçlerine katılım hakkı ve çevresel konularda adalete erişim hakkı ihlal edilmemeli." diyor. Yani ne diyor? Avrupa diyor ki: "Bilimsel harita yapılmalı. Ulusal koruma alanları, kuşların göç yolları ve hassas ekosistemler ruhsat kapsamı dışında bırakılmalı, kurumsal kapasite güçlendirilmeli, personel eksiklikleri giderilmeli ve halkın sürece etkin bir biçimde -ki mesela bugün alınmadıkları gibi- katılımı sağlanmalı." Yani Avrupa diyor ki: "Önce doğayı haritalandırıyoruz biz, sonra da bilimsel olan uygulama alanlarını belirliyoruz, kurumları güçlendiriyoruz, süreci de hızlandırıyoruz." Biz ne yapıyoruz? Harita yok, koruma sınırı yok, kurumsal kapasite değerlendirmesi yok, doğanın her karış toprağını potansiyel ruhsat sahası gibi gösteriyoruz. Bir de diğer gerekçe, özellikle bazı arkadaşlarımız da söyledi, AK PARTİ'den arkadaşlarımız yani burada bir İspanya, Portekiz'de yaşanan elektrik kesintilerine değindiniz. Bakın, arkadaşlar, bunlar gerçekler, yere basmıyor. Avrupa Elektrik İletim Sistemi var ve burada, hâlen bu kesintilerin nedenleri araştırılıyor yani kanıtlamış bir şey yok, hâlen onlar da bunların sebeplerini bilmiyorlar. Yani bunu enerji arz güvenliğine dayandırıyorsunuz ama İspanya, Portekiz'deki olayların ne olduğunu henüz hiçbirimiz daha bilemiyoruz. Ortada ne teknik bir rapor var ne de alınmış bir karar var. Yani daha sonuç çıkmadan biz bu belirsizliği fırsata çevirelim, fosil yakıt yatırımlarını ve maden ruhsatlarını savunmak için bir zemin oluşturalım diyorsunuz maalesef. Bilimsel bilgi olmadan, enerji güvenliği üzerinde korku yayarak kamuoyunu yanıltıyorsunuz ve çevre politikalarını da üzülerek söylüyorum ama zedeliyorsunuz.

Gelelim teklifin bir diğer kritik konusuna: Kurumsal yapının çökertilmesi. Bugüne kadar orman izinlerini kim veriyordu? Orman Genel Müdürlüğü. Şimdi kim verecek? MAPEG. Yani madencilik ruhsatı veren kurum aynı zamanda doğaya da izin veren kurum hâline geliyor. Denetleyenler, ruhsat verenler hepsi aynı elde toplanıyor, ya bunun mantığını ben anlayamadım yani anlayan varsa lütfen bana da anlatsın. Bu sadece idari bir bozulma da değil, aynı zamanda Anayasa'ya da aykırı bir durum. Anayasa 169 diyor ki: "Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez." Ama bu teklifte ormanın kaderini doğrudan ruhsatı dağıtan kuruma devrediyorsunuz. Üstelik bu da yetmiyor, eğer ilgili kamu kurumu dört ay içinde cevap vermezse ruhsat verilmiş sayılıyor. Ya, peki, kurumdaki personel yetişemezse, bilimsel rapor hazırlanmamışsa, bilim konuşamadı diye biz gideceğiz, doğaya kazma mı vuracağız? Ya, buradaki mantık nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Buyurun.

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Burada kurumların çok zayıfladığını düşünüyoruz ve halk dışlanıyor, denetim zayıflıyor, bunu bir hızlandırma adı altında yapıyorsunuz.

Zeytinlere çok fazla arkadaşımız değindi ama zeytin taşınacak bir eşya, değiştirilecek bir nesne de değil. Zeytin binlerce yıllık bir üretim kültürü ve biz burada bir zeytinden bahsederken... Aslında zeytinin yerini değiştirdiğimizde sadece ağacı da değiştirmiyoruz, biz oradaki köyü, üretim yapısını, ekosistemi yani oradaki yöre halkını, buradaki birçok arkadaşımızı çevre sürgününe zorluyoruz. Yani bunun adı bir sürgün, adı da çevre sürgünü, üzülerek söylüyorum. 40'a yakın köy bu sürgüne uğrayacak, köyler üretimden koparılacak. 1939 yasasına değinmiyorum bile. Zaten kararlar çok net, Danıştay çok net bu konuda.

Son olarak şunu söyleyeyim: Enerji planlamasının böyle doğru olduğunu düşünmüyoruz, böyle bir kapitalizm anlayışı da olamaz, üzülerek söylüyorum. Bu teklif serbest piyasa düzeni değil, kişilere özel çıkar sağlayan bir imtiyaz teklifidir. Bunu çıkarırsak da Türkiye için çok sakıncalı sonuçlar olacağını ve bunun bir enerji reformu değil, ayrıca da bir ruhsat rejimi olduğunu söylüyorum.

Teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.