KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHİN TİN (Denizli) - Teşekkür ederim Başkanım.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çok az.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Deniz Bey, ben konuşayım müsaadenle.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Net söylüyorum en az 15 olması gerekirdi.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Evet, Başkanım, teşekkür ederim.

Evet, arkadaşlar, ben kanun üzerine birkaç değerlendirme yapmak istiyorum.

Burada, öncelikle konuşma yapan değerli arkadaşlardan Ümit Bey'e ben teşekkür ederim -Ümit Özlale ayrıldı galiba- çünkü masanın her iki tarafında da olarak sorular sordu; çok mantıklı, doğru yerlerde bence sorular sordu. Yani hem orada çalışan işçiler ne olacak kapatıldığında, artı, elektrik üretmediğimizde o elektriğin kaybını nereden karşılayacağız? Evet, aynı zamanda zeytinleri kaldırdığımızda zeytinin, oradaki zeytincilerin ya da köylülerin durumu ne olacak? Arazi ne olacak? Zeytinler taşındığındaki maliyet ne olacak? Bunun gibi konularla bence yerinde sorulardı. Tabii ki bunlar hepimizin aklında aslında baktığımızda.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) -

Bir de bu ağaçları nereye...

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ben bitireyim efendim, lütfen...

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) -

Onu da sorarsanız, arkadaşımızın soruları da aynı mahiyette.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Seda Hanım da güzel sorular sordu. Teşekkür ederim, sağ olun.

Yani şimdi neden bunu söyledim? Çünkü bazı konulara değinirken "Evet, bunu yapmalıyız ama, fakat"la girip ondan sonra "Bunu yapmamalıyız." anlamına gelen konuşmaları genelde çok duyuyoruz burada muhalefet milletvekillerimizden. Ama direkt, doğru yöne odaklı sorularda o zaman hedefine doğru ulaşan ve aslında "Evet, bu iş yapılsın, yapılabilir ama şunları da karşılamalıyız." anlamında bir sonuç çıkarmış oluyorum burada.

Şimdi, birçok konuşmacı, arkadaşlar, sayın vekiller madenciliği eleştirdiler, bu madenin çıkarılmamasına kadar ileriye gittiler. Pekala, o zaman biz madencilik yapmayacaksak o zaman elinizdeki şu kullandığınız bütün materyallerin, arabaların, evlerin ya da çocuklarınızın herhangi işlem...

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - "Çıkar telefonunu göster." gibi!

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ya, arkadaşlar, ben bir konuşayım, lütfen, ben konuşayım ondan sonra siz sıranız geldiğinde konuşun.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Ama çok abartıyorsun. Başka yöntemi yok mu bunun ya.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Siz de çok iyi abartıyorsunuz, o konuda sizin üstünüze olamam, o kadar değilim, kusura bakma. Ama ben bitireyim.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Öyle bakarsan telefon için mi madencilik yapılıyor?

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Karşılıklı konuşmayalım.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çok mütevazısınız(!)

CAVİT ARI (Antalya) - Sizin yaptığınız bu madencilik kömür...

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ya, neden, niye laf atmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi?

CAVİT ARI (Antalya) - Hissetmiyoruz, gereği olduğu için.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Zorunda hissediyorsunuz çünkü savunamıyorsunuz, ondan sonra laf atıyorsunuz.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Ya, siz savunamadığınız için "Abartıyorsunuz." diyorsunuz.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Tamam, iyi savunuyorsunuz, anlaşıldı, iyi hadi tamam.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Karşılıklı konuşmayalım.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Savunabilseniz "Abartıyorsunuz." demezsiniz.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Çok iyi savunuyorsunuz, tebrik ediyorum sizi!

Şimdi, burada işçiler de sizi görüyor, köylüler de görüyor, çevre dernekler de görüyor; bizi de görüyor, sizi de görüyor.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Bizi de görüyor, sizi de görüyor.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Biz o köylülerle yaşıyoruz, yaşıyoruz, her gün görüyorlar bizi. Biz Akbelen'e kaç defa gittik birlikte, jandarma saldırdı bize Akbelen'de.

ADEM ÇALKIN (Kars) - Biz de yaşıyoruz ya, ağaç kavuğundan çıkmadık ya!

ŞAHİN TİN (Denizli) - Bir dakika...

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - O köylüler bizi görüyor, biz o köylülerle yaşıyoruz, memleketimiz orası bizim, burada görmüyor bir tek.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Şahin Bey, karşılıklı atışmayalım.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Tamam "Atışmayalım." dedi Başkanım, müsaade edin...

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Köylü bizimle burada karşılaşmadı, sizinle burada karşılaştı.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Ya, arkadaşlar, kim daha köylü tartışması yapmayalım şimdi, lütfen...

Şahin Bey, konuşmanızı atışmadan bitirin.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ben bitireyim mi?

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Bizi "Köylüler sizi görüyor." diye tehdit edip tehdit edip bir şey yapmaya çalışıyorsunuz, ona cevap veriyoruz.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Şahin Bey, devam eder misiniz.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Evet, şimdi ben konuşayım o zaman.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - O köylülerle birlikte jandarma bize saldırdı, bunu unutmayın. Köylülere saldıran jandarma beni gözaltına aldı vekilken, bunu unutmayın; sisteminizle getirdiğiniz yasa bu.

ADEM ÇALKIN (Kars) - Şu anda bu konuyla alakası yok.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Alakası bu, aynen bu şiddet devam edecek. Yerinden edeceksiniz, hayatından edeceksiniz, sonra da bize "Köylüler sizi görüyor..." Hayatlarında görüyorlar, yanlarında görüyorlar.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Şimdi, şöyle diyeyim o zaman: Zeytin ağaçlarının taşınmasıyla ilgili burada birkaç arkadaş "Zeytini taşıyıp diktikten sonra kırk, elli yıl zeytin vermiyor." dedi.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - On yıl...

EDNAN ARSLAN (İzmir) - On yıl...

ŞAHİN TİN (Denizli) - Dediler ya, tutanaklara...

(CHP milletvekillerinin laf atmaları, gürültüler)

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ya, niye benim sözümü kesiyorsunuz, bir dinleyin lütfen ya, rica ediyorum, lütfen ya!

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Lütfen oturur musunuz?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Abartıyorsunuz.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Vallahi abartmıyorum, bakın tutanaklara.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Şahin Bey, lütfen karşılıklı atışmayın.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ama cevap veriyorlar Başkanım.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Siz salona konuşun.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ama ben ne yapayım?

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Lütfen siz bu tarafa bakın.

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, Şahin Bey hangi sıfatla orada konuşuyor?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Nasıl hangi sıfatla ya?

CAVİT ARI (Antalya) - Şuraya geçip konuşacak, Divandan konuşamaz.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Nasıl sıfatla konuşmamı istiyorsunuz?

CAVİT ARI (Antalya) - Divandan anlatamaz bunları.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Başkan orada, Başkan yönetiyor orada.

CAVİT ARI (Antalya) - Geçecek, oradan koşuşacak. Divanı mı yönetiyorsun, söz mü alıyorsun, anlaşılır gibi değil.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ben yönetmiyorum, Başkan orada, Başkan yönetiyor.

CAVİT ARI (Antalya) - Yanlış iş yapıyorsunuz. Sayın Başkanım, siz Bakanken böyle hatalar yapmazdınız.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Evet, ben bitiriyorum, teşekkür ederim.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Şahin Bey, sizden ricam, lütfen salona hitap edin, tartışmayı bırakalım, ilerleyelim.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Tamam.

Zeytin ağaçlarını kendim taşıma yaptım dolayısıyla aşağı yukarı bin civarında zeytin ağacını taşıdığımda iki yıl sonra tuttu ve zeytin oldu, bunu söylemek istiyorum.

Bu arada, dünya nadir elementler için birbiriyle savaşırken biz kendi nitelikli nadir topraklarımızı ve elementlerimizi çıkarmamak için mücadele ediyoruz, bu çok yanlış bir şey. Bunu çıkarmak için evet, hem doğayı koruyacağız hem çevreyi koruyacağız hem insanlarımızı koruyacağız ama yer altı madenlerimizi de çıkarmak zorundayız. Bunu çıkarmazsak o zaman dünyanın bugün gelmiş olduğu en üst gelişmişlik seviyesine ulaşmamız ne yazık ki imkânsız ve bunu yaparken de her tarafı da yani her iki tarafı da veya üç, dört tarafı da hem doğayla ilgili, köylülerimizle ilgili, çiftçilerimizle ilgili, sanayicilerimizle ilgili korumak zorundayız, onlara destek olmak zorundayız, üreticilerimizin önünü açmak zorundayız. Bugün belki birçok yerde madenciler gelip şikâyet ediyor "Ormandaki şu cezalar çok yüksek" "Şuradaki vergiler yüksek." ya da "şunlar..." Ben onlara karşı herhangi bir şey demiyorum. Onlar bile artık bu madenciliğin yapılamayacağını Türkiye'de, bir izin almanın bile beş yıl sürdüğünü burada bize iletiyorlar. Dolayısıyla, baktığımızda aslında, buradaki Maden Kanunu'nda, MAPEG'in koymuş olduğu, getirmiş olduğu veya bizim burada onlara sağlamış olduğumuz kanunlarda, taslakta madenciliğin yapılabilmesiyle ilgili, madencilerin önünün nasıl açılabilirliğiyle ilgili çalışmalar yaparak burada, bu sektöre karşı olan zayıflığı ya da gelişmeyi daha çok artırmaya gayret etmiş oluyoruz.

Dolayısıyla, şimdi, sanayici enerji fiyatlarının yüksek olduğuyla ilgili şikâyet ediyor. Oysaki biz devlet olarak aslında yüzde 57'sini sübvanse ediyoruz yani elektriğin üretim maliyetinin yüzde 57'sini biz karşılıyoruz devlet olarak ve bu da hazineye bir yük sonuçta. O zaman biz bunu yaparken 3 tane termik santralin kapatılmasıyla Türkiye'deki elektrik üretiminin yüzde 3,5'luk oranını kapatmış oluyoruz yani şalterleri indirmiş olacağız dolayısıyla elektrik maliyetini tekrar yükseltmiş olacağız. Yani hem elektriği ucuzlatmak istiyoruz hem kömürü çıkarmayalım hem de elektrik santralini devam ettirmeyelim diye uğraşıyoruz, bunda karar kılmak lazım. Biz bunun neresinde olacağız öncelikle? Yani hem sanayiciyi desteklemek gerekiyor hem de oradaki doğayı, zeytini, tarımı, ziraatçıyı da aynı şekilde korumak ve onunla beraber burada yaşamak gerekiyor.

Diğer bir konu, şunu da belirtmek istiyorum, çok üzüldüğüm bir konuydu bu: Bunun aracılığıyla, Genel Kurulda dün bu yasanın altına imza atanlarla ilgili, şahıslarla ilgili, kişilerle ilgili söylemlerde bulundular. Burada bu konu bence kırıcı bir konudur, üzücü bir olaydır. Yani biz eğer kişilerin şahsiyetleriyle uğraşacaksak o zaman, bunun bir anlamı olmalı.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Milletvekilleri kendileri ve akrabaları için yasa yapamaz. Bu bir çıkar ilişkisidir. Sizin imzanız varsa bu bir tartışma konusudur; basit, bitti.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Şimdi, dolayısıyla burada varsa konuyla ilgili, kanunla ilgili girilmeli. Senin özel hayatına ya da özel işlerinle ilgili konuşmak ayıptır ve ben bunu kınıyorum.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Bunun özel hayatla bir ilgisi yok, milletvekilleri kendi çıkarları ve akrabalarının çıkarları için yasa yapamaz. Var mı madenci akrabanız, çıkın açıklayın burada. Bunun özel hayatla ne ilgisi var? Yatak odanız mı burası sizin?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Dolayısıyla bununla ilgili konuşmaların yapılmasını ben...

CAVİT ARI (Antalya) - Çok önemli bir soru sordu Sayın Vekil.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Yok, olmadığını söylüyorum o zaman, cevapladım. Yok dedim, doğru mu, oldu mu?

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Sayın Tin, açıklayın, var mı madenci akrabanız? Madenci holding, akrabanız var mı?

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Rafçı, rafçı.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Yok, yok. Ben demirciyim, demirci; raf yapıyorum, çelik raf, çelik binalar yapıyorum.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Akrabanız var mı, açıklayın.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Yok, yok, yok. Varsa getir önümü koy.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Ama çeliğin kaynağı madenden geliyor.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ama o da demir; madenden üretiliyor.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Sudan'da altın keşfine çıktınız mı? Sudan'da ne yapıyorsunuz?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ya, Sudan'a isterseniz sizi gönderelim.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Beni göndermenize gerek yok, siz gitmişsiniz zaten.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ha, bununla ilgili bir şey söyleyeyim, bir dakika, bununla bitireyim, söyleyeyim, herkes bilsin diye. Ben Afrika'ya gidiyorum, oralarda dolaştım, oralara birçok arkadaşı da götürdüm iş yapsın diye, hatta orada mermer ve diğer konularla ilgili de. Orada benim yaptığım iş ile buradaki kömürün, termik santralin ne alakası var Allah aşkına? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu ayırt edemeyecek kadar...

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Çok alakası var. Uluslararası sermayenin bir parçası olmaktan utanmamakla ilgili...

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Niye utansın adam sermayenin bir parçası olmaktan?

Şahin Bey, bitirebilir misiniz?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Bitiriyorum, bitiriyorum.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Açıklayın, imzacılar arasında akrabası ve kendisi maden şirketi sahibi olan kimse var mı?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Yok, yok, yok. Onu bilmiyorum ben, ben kendi adıma yok diyorum, kendiminkine, benimki yok.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - O zaman olmaz. Bu kadar büyük iddialarda bulunmayın. Bu, sizin özel hayatınız değil memleket meselesi. Ne demek özel hayat?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Evet, ben bunu, bu tür ithamları ayıplıyorum, kınıyorum ve yakıştıramıyorum bir milletvekiline. Lütfen, bu konulara bir daha girilmemesini tavsiye ediyorum, girilirse de gerekli şeyler zaten yapılacaktır hukuki olarak.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Mesela ne yapacaksınız?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Hukuken diyorum, hukuken.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Teşekkür ediyoruz, çok sağ olun Şahin Bey.

Evet, Adem Bey, buyurun.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Maden şirketi var bunun altında imzası olan vekillerin ya!

ŞAHİN TİN (Denizli) - Onu bilemem.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Bu bir çıkar ilişkisidir, açık bir anayasal suçtur, yeminize aykırıdır.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Arkadaşlar, lütfen, lütfen...

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - O zaman siz sorun, cevap versin imzacı olarak!

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Söyledi, cevap verdi "Yok." dedi işte.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Verdim ya, ben, yok dedim.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Nasıl cevap verecek daha? Tamam, lütfen... Diğerini nereden bilsin?

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - "Benim yok." diye "Bu bir özel meseledir." diye işin içinden sıyrılamaz Sayın Vekil.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Neymiş özel mesele?

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Kendisi söyledi "Özel mesele." diyor.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ya, yok dedim ya, yok dedim, benim akrabam yok, daha anlamıyor musunuz; Türkçe.

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - "Yok." dedi, kimin imza attığını nereden bilsin adam? Kimin imza attığını nereden bilecek? Siz biliyor musunuz kimlerin imzası var? Ben bakmadım bile kimin imzası var.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Ne demek ya! Bu bir grup önerisi değil mi? Siz bunu parti olarak vermiyor musunuz kardeşim! "Benim yok." deyip sıyrılamazsınız!

ŞAHİN TİN (Denizli) - Benim bakın, benimkini söylüyorum ben ya.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Eğer kendisiyle ilgili bir şey varsa da...

BAŞKAN MUSTAFA VARANK - "Yok." dedi işte.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Var olup olmaması... Niye imzacılara kefil oluyor kendisi? Nasıl kefil olabiliyorsunuz imzacılara siz?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Yok. Ya, Türkçe, İngilizce, Arapça, hepsini söyleyeyim istiyorsan, anlamadıysanız.