Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3147) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 31 .05.2025 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Kanun teklifinin 23, 24 ve 25'inci maddeleriyle ilgili olarak konuşuyorum. Kanun teklifinin genel gerekçesinde "Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere, hukuk devletinde yer alan ceza hukuku kuralları önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olmalıdır." ifadesine yer verilmektedir. Belirtilen Anayasa Mahkemesi kararları esasen AK PARTİ iktidarının kanun tekniği ve esasına getirdiği niteliksiz kanunlaştırmanın sonucudur. 2002 yılından bu yana iktidarda bulunan AK PARTİ, yürürlükte bulunan hemen hemen bütün kanunlarda değişiklik yapmıştır. Bu kanunların kabul edilme sürecinde müzakereci demokrasi araçlarına başvurmamış, muhalefetin öneri ve eleştirilerini dikkate almamıştır. Bunun sonucunda, açılan iptal davaları sonucu Anayasa'ya aykırı olan pek çok kanun hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve kanun teklifi gerekçesinde belirtildiği gibi birçok karara konu olmuştur. Bu da istikrarlı veya yerleşik hâle gelmiş olan bir kanun tekniğinin bulunmadığı, kamu yararı yerine siyasi sonuç elde etme ve iktidarın otoritesini tesis etme odaklı bir yaklaşımla hareket edildiğinin açık göstergesidir. Verilen bu kanun teklifinin 23, 24, 25'inci maddeleri çerçevesinde genel gerekçesi de bunun itirafı olup çoğunlukçu anlayışa dayalı kanun yapma sürecinin doğal sonucudur.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararları gerekçe gösterilerek teklifteki birçok konu şekillendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 5651 sayılı Kanun'un kişilik haklarının ihlaline ilişkin 9'uncu maddesi hemen hemen aynı hükümlerle yeniden düzenlenmiş, öngörülen cezalar ise artırılmıştır. Bu açıdan da Anayasa Mahkemesi iptal kararı gerekçeleri istikametinde hareket edilmediği ve kelime oyunları yapılarak durumun geçiştirilmeye çalışıldığı açıkça bu düzenlemede görülmektedir. Anayasa Mahkemesi kararında ifade özgürlüğüne getirilen müdahalenin hukuki güvenlik ve belirlilik ölçütleri bağlamında tereddütlere yol açtığı ve kapsamı ile sınırlarının belirli olmadığını belirterek iptal kararı verilmiştir. Bunla birlikte, Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçeleri değerlendirildiğinde, kanun teklifinin 23 ve 24'üncü maddelerine getirilen, yeni olduğu iddia edilen hükümlerin Anayasa Mahkemesi gerekçesine uygun olmadığı, kelime değişikliği yoluyla âdeta aynı hükmün getirildiği ve hukuki belirsizliklerin bulunduğu görülmektedir. Teklifin 23'üncü maddesinde "içeriğin çıkarılması ve/veya kaldırılması" yerine "internetten kaldırılması" ifadesi getirilmektedir. Bu ikisi arasında bir fark bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla, aynı işlemin esası, farklı olmayan kelime değişikliği yoluyla tekrar getirilmektedir.
Yine, teklifin 24'üncü maddesinde, 8/4 bendinde "içeriğin çıkarılması veya" şeklinde aynı ifadeye yer verilerek düzenleme yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından BTK Başkanlığına verilen içeriğin yayınına çıkarılması yetkisi masumiyet karinesine aykırı bulunarak iptal edilmesine rağmen teklifte bu yetkinin hâkim onayı şartı konularak aynı şekilde geri getirilmiş olduğu görülmektedir. Bu husus, Anayasa’nın 38'inci maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/2'nci maddesine aykırıdır. Bu sebeplerle, getirilen düzenleme Anayasa’nın 11'inci maddesinde yer verilen "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz." hükmüyle Anayasa’nın 153'üncü maddesinde yer verilen "Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." hükmüyle düzenlenen Anayasa Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığı ilkesine aykırı olduğu açıktır.
Teklifin 25'inci maddesiyle -madde 9/2 ve madde 4- "Sulh ceza hâkimliğince, ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde yirmi dört saat içinde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilir." hükmünde "ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde" yetkisi hukuki belirlilik, öngörülebilirlik ve hukuki güvenlik ilkesinden yoksun olması ve bu sebeple de Anayasa’nın 2'nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine ve Anayasa’nın 38'inci maddesinde yer alan suç ve cezalarda kanunilik ilkesine açıkça aykırı olduğu açıktır.
İlk bakışta ihlal doktrini her ne kadar çatışan hakların dengesi itibarıyla gerekli bir yaklaşım olduğu iddia edilse de taşıdığı hukuki belirsizlikler ifade hürriyeti bakımından keyfî bir sınırlayıcılığa dayanak olabilecek ve yapılan düzenlemeyle Anayasa’nın 12'nci maddesine açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Teşekkür ederim.