KOMİSYON KONUŞMASI

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Şimdi öncelikle penolojik açıdan, penoloji bilimine uygunluk ve insan onuruna saygıyı gözeterek böylesi bir değişiklik yapıldığı söylendi özel infaz usulleri dikkate alınarak. Ancak Türkiye'de belli suç tipleri için, aslında TMK'nin kendisi için, sayın vekilimizin söylediği gibi politik mahpusların politik penolojik adaletsizlik meselesi yıllardır var. Birçok infaz düzenlemesinde "TMK hariç" denilerek aslında daha başlangıcından bir penolojik adaletsizliğin başlığı atılmış oluyor. İnfaz merkezli yaklaşım var, birçok yargı paketinde infaz yer alıyor, birçok yönüyle var ancak suç türüne göre değil; bireyin, toplumun, hepsinin hayata kazandırılmasını konuştuğumuz bir yerde, hele ki bunlar "özel infaz usulleri" dediğimiz meselelerde dikkate alınacaksa ortaya çıkan bu ayrım var olan bu adaletsizliği daha da derinleştiren bir mesele hâlini alıyor hem suç türü anlamındaki farklılık hem de suçun içeriği itibarıyla. Çünkü burada ifade edilen meselede milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, öğrenciler, yaşlılar yani bir bütünü içerisine alabilecek çok geniş bir skaladan bahsediyoruz. Bugün eğer bunu ifade edeceksek ve meselenin nedeni hastalık, hasta mahpus ya da özgün durumlarsa, mesela yaşlılık, çocuk ya da gebelik, ağır hastalık gibi meseleler üzerinden bir konutta infaz tartışılacaksa o zaman Anayasa 17'yi hatırlatmak gerekir: "Herkes yaşama, maddi, manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir." Yaşama hakkı bütün hakların en temelidir. Aslında burada sistem dâhilinde bırakarak olası bir yaşam hakkı ihlali... Biraz önce sayıları verdik, biraz önce ölüm rakamlarını verdik. Daha en başından devlet olarak infazda bu 17'nci maddenin kendisini bir tehdit ve riski göze alarak bunu yapmış oluyorsunuz. İşte, bu göze alma bilinçli tercihini toplum görüyor, kabul etmiyor ve o nedenle, ikili hukuk ya da adaletsizlik meselesi olarak görüyor. Aynı zamanda, öyle ağır hasta bir mahpusun sırf bu kanundan dolayı çıkmaması, yaşamını yitirmemesi için 17 kapsamına alınmasa bile işkence yasağı, kötü muamele yasağı üzerinden değerlendiren Anayasa Mahkemesinin, AHİM'in farklı kararları var. Bu yönüyle kabul edilebilir değil.

Bir diğer mesele, toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturma meselesi. Bu, size göre belki çok net yani bunu değerlendirecek olan savcıya, hâkime sormak gerekir "Toplumun neyini dikkate alacaksınız, neye göre tehlike?" "Ağır bir somut tehlike nedir? Bununla ilgili bir değerlendirme var mı?" diye. Örneğin, cezaevinde kalan birisi, hapishanede olan birisinin -bir yıl, iki yıl, üç yıl, ne kadar yatmış bilmiyorum bunu- toplum güvenliği bakımından ağır bir tehlike olması disiplin cezaları üzerinden mi değerlendiriliyor? Hayır. Mesela, ben birçok örnek biliyorum, disiplin cezası yok, gayet iyi bir cezaevi süreci var, gayet uyumlu, gardiyanlarla bir sorun yok, idareyle bir sorun yok, kaldığı odada bir disiplin cezası almış değil, iyi hâlli ama kişiyle ilgili "toplum için tehlikeli" denilerek bırakmama hâli oluyor. Tam da burada eğer TMK'yi dışında bırakırsanız, bu madde kapsamında olası ihtimallerde bile bunu değerlendiren hâkim, savcıların ve infaz hâkimliklerinin bu konuda artı bir keyfî ve siyasi saiklerle yaklaşım biçimi dikkate alarak bu meseleyi değerlendirme riski var. Bu riski göze almamak, her ne kadar bir genişleme olması hasebiyle pozitif bir mesele olsa da ayırımcı bir düzenleme içermesi itibarıyla maddenin bu hâliyle eksik kalacağını, gerçekten çözüm olmayacağını, bazı hususları düzeltelim derken, bazı hususların eksik kalmasının göz göre göre yapılmasının kabul edilebilir olmayacağını; bir değişiklik yapacaksak gerçekten yaşam hakkını da koruyan, insan rehabilitasyonunu da sağlayan, gerçekten topluma kazandırılabilecek, toplumu bütünleştiren meselelerde ortaklaşıp kesin çözüm bulalım. Bir ay sonra, bir yıl sonra bir daha gelip o madde üzerine bir daha, bir daha, bir daha tartışma durumuna düşmeyelim diyorum.