KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Şimdi, burada arkadaşlarımız açıkladı, Türkiye'deki yargının siyasallaşmasından, hukuk devletinden uzaklaşılmasından -bazı arkadaşlar kızıyor ama özellikle söylüyorum- yargının saraya bağlanmasından, niteliksiz bir şekilde yasama faaliyetleri gösterilmesinden, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'nun siyasi rakiplik dışına itilmek için haksız, hukuksuz tutuklanmasından, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'ndaki tutuklama nedenlerinden yani Türkiye'de hukukun olmadığından bahsetmeyeceğim çünkü bahsetti arkadaşlar, açıkça bahsetti yani buralara girmeme gerek yok, yaşıyoruz arkadaşlar, yaşıyoruz. Türkiye'de can güvenliği, hukuk güvenliği, trafik güvenliği, hep böyle şeyler yani güvenlik, güvenlik, güvenlik de nerede güvenlik? Milletvekillerinin bile güvenliği yok, şu anda Can Atalay cezaevinde. Nerenin güvenliği? Anayasal hak ve özgürlüklerimizi kullanmaya kalktığımız zaman milletvekillerine hemen fezlekeler geliyor ama bazı milletvekillerine hiçbir şey gelmiyor. Bazı milletvekilleri altın getiriyor bir yerlerden ve istifa ettiriliyor, haklarında bir tek soruşturma açılmıyor ama ifade özgürlüğünü kullanan, hak, hukuk, adalet için çırpınan ve haksız, hukuksuz yere tutuklanan, siyasetten yargıyla dışlanmak istenenleri savunduğumuz zaman Cumhuriyet Halk Partisi gibi yılların çınarı hakkında mahkeme köşelerinde yok o tarihte, yok bu tarihte diye televizyonlarda ve Cumhuriyet Halk Partisinin liderleri konumunda bulunan kişiler hakkında da şöyledir, böyledir deyip de ifadeler yoluyla, başka yollarla taciz yapılan, yargı tacizi yapılan bu memlekette biz çıkıyoruz hukuku tartışıyoruz ve tartışıyoruz arkadaşlar, tartışıyoruz. Şimdi diyecek ki Başkan: "Benim görüşüm farklı, burada etki değerlendirmesi olayı farklıdır." Başkanım, burada açıkça eylemli İç Tüzük ihlali var, eylemli İç Tüzük ihlali var. Nasıl HSK seçimlerinde eylemli İç Tüzük ihlaliyle beraber, önce 3'üncü tur icat edilip Genel Kurulda 3'üncü turu yapmadan kuraya girdiniz ya, var bu, var; komisyon ayrı, Genel Kurul ayrı. O nedenle, burada arkadaşlar çok iyi açıkladı, anlattı, bir daha o noktalara girmeyeceğim ama önümüzdeki süreçte Türkiye'de hukuk devletini inşa edeceğiz. Demokrasi ve özgürlüklerin, siyasi görüşü ne olursa olsun anayasal hak ve özgürlüklerin kullanımı için artık insanlar can güvenliğini, hukuk güvenliğini düşünmeyecek, bununla birlikte trafik güvenliği de düşünmeyecek.

Bakınız, 36 madde değişiyor. Değiştirilen bu Karayolları Trafik Kanunu'nun 36 maddesinin 32 maddesi ana madde; bunun 2 maddesi yürürlük maddesi, 2 maddesi de ek maddeler. Şimdi, bu maddelerde ne var, bunun ruhunda ne var? Şimdi, Sayın Bakan dün geldi açıklamalarda bulundu, bugün de açıklamalarda bulundu, ruhuna bakmak lazım. Ruh nedir? Ruh şudur: Ruha bakarken ne yapacağız? Anayasa'ya bakacağız ve Karayolları Trafik, Kanunu'nun çıkışındaki gerekçelere bakacağız. Bunlar neler? 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu Türkiye'deki kara yolu trafik düzenlemelerinin yasal çerçevesini düzenliyor. Kanun, trafik güvenliğini artırmak, kazaları önlemek ve sürücülerin, yolcuların ve yayaların haklarını korumak amacıyla oluşturulan bir kanun. Kanun trafik kurallarını, sürücülerin ve araçların yükümlülüklerini, ceza uygulamalarını ve trafik denetimlerini kapsayan bir örgü ortaya koymak zorunda. Ayrıca, trafik kazalarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını da öngören bir kanun. Karayolları Trafik Kanunu motorlu taşıt sürücülerinin sürücü belge alma şartlarını, araçların muayene ve sigorta gerekliliklerini, hız limitlerini ve diğer trafik kurallarını detaylı bir şekilde düzenleyen bir metin. Bu kanun trafik kazalarının azaltılması ve güvenli bir ulaşım ortamının sağlanması için hayati öneme sahip. Trafik güvenliği bir devletin egemenlik alanında yaşayan insanlara sağlayabileceği bir yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığın korunması ve gelişimini sağlama hakkı ve sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı için en önemli başlıklar arasında yer alır. Nedir bu? Trafik güvenliği. Kara yollarında motorlu bir aracı sevk ve idare etmek kişilerin anayasal hakları arasında yer alan seyahat hürriyetine dayanır, bunun eğitimi yanında ticari bir faaliyet kapsamında yapılması hâlinde de bu, teşebbüs hürriyetidir. Bakınız, trafik güvenliğinden nereye geldik? Seyahat özgürlüğüne geldik, oradan çıktık, ticari bir şekilde yapıldığı takdirde ise teşebbüs hürriyetine geldik. Bu çerçevede, kişilerin motorlu araçlarla bir yerden bir yere intikali hukuka uygun usul ve esaslarla trafik güvenliği içinde gerçekleştirilmesi gereken bir olaydır. Ancak her toplumsal faaliyette olduğu gibi kişilerin yaşam düzenindeki işlemlerin bir hukuki rejime tabi tutulması gerektiği açık. Bu düzenlemenin sınırlarını ise Anayasa'mız belirliyor. Çeşitli tercihler arasında bir kamu politikasının oluşturulması ve kamu yararını gözetmek üzerine kural koyma ise devletin egemenlik alanı olan Türkiye Büyük Millet Meclisine ait. Kanun yapmak yani genel, soyut, sürekli, kişilik dışı ve bir defa uygulanmakla tükenmeyecek nitelikte kural koyma yetkisi ise bize ait, Yasama Meclisine ait.

Burada kanun teklifinin genel gerekçesinin üçüncü paragrafını yazmış arkadaşlar, diyor ki: "Bu ihtiyaca istinaden, teklifle öngörülen değişiklikler yapılırken kanunda yer alan tüm cezaların artırımı şeklinde bir yöntem izlenmemiş..." bu çok önemli arkadaşlar, bakın "...sahada trafik güvenliğini tehlikeye düşüren hususlarda caydırıcılığın artırılmasına yönelik bazı yaptırımların kademelendirilmesi ve ağırlaştırılması amaçlanmıştır." Bu ifadeler gerekçede yer alıyor. Burada her ne kadar "cezaların artırımı yöntemi izlenmemiş" ifadesi kullanılsa da cezaların çok yüksek oranlarda artırıldığı açıkça kanun teklifinde var yani bunu gerekçe ortaya koyuyor ama cezaların çok yüksek oranda artırıldığı açık. Bu durum trafik cezalarının hafife alınması anlamında olmamakla birlikte, ülkemizin toplumsal gerçekliklerini ve içinde bulunduğu ekonomik koşulları da gözeterek adil ceza oranları belirlemek suretiyle düzenleme öngörülmesini gerektiriyor. Yani burada iki nokta var, burada bu kanunu hazırlarken cezalar konusunda ne yapmamız gerekiyor? Adil ceza oranları ve ülkemizin bulunduğu ekonomik durumunu öngörmemiz gerekiyor.

Cezalandırma yetkisi burada çok önemli fakat buna ön gelecek ve olması gereken bir trafik düzeni yok ise vatandaşların verilmeyen kamusal hizmetler karşısında cezalandırılması sorunu kaynağında çözüme engel oluşturuyor. Yani ilk önce vatandaşa ne vereceksin? Kamusal hizmet vereceksin, kamusal hizmetleri verdikten sonra karşılığında cezalandırma yoluna gideceksin. Nitekim, temel eğitim kapsamında nitelikli biçimde verilmeyen, geçiştirilen ve süresi kısıtlı trafik eğitimi, sürücü belgelerinin alımında kolaylık, sürücü kurslarının açılmasındaki rahatlık, sürücü belge sahiplerinin belirli periyotlarla denetime tabi tutulmaması ve tehlike arz eden motorlu taşıtların, belgelerin edinimindeki kolaylık binlerce vatandaşımızın meydana gelen kazalar sonucu yaşamını yitirmesine ve sakatlanmasına neden oluyor. Bu açıdan, trafik güvenliği sağlanamadığından ve bilimsel ve mühendislik projelerine uygun olmayan yollar da bunun üzerine eklendiği zaman kazalara yol açan sebebi ortadan kaldırmaksın cezaların artırılması yöntemiyle hareket etmeyi esas alan bir kanun teklifiyle karşı karşıya kalıyoruz. Burada hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşacak şekilde insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesini hedef almamız gerekiyor. Burada kolluk kuvvetlerinin ve trafik zabıtalarının yapacakları işlemlerde ve uygulayacakları cezalarda bu hususlara dikkat etmesini ve söz konusu yetkinin kullanımında kanun koyucunun Anayasa hükümlerine aykırı düzenleme yapmaması gerekiyor.

Şimdi, teklifin 1'inci maddesinde trafik zabıtası ve genel zabıtanın ayrı ayrı müdahale etmesi nedeniyle zaman, personel ve iş gücü kaybının önlenmesi amacıyla, otoyollardan sorumlu birimlerde görevli trafik zabıtasının sorumluluk sahasıyla sınırlı olmak üzere İçişleri Bakanının uygun görmesi hâlinde genel zabıta olarak görevlendirilmesi yönünde düzenleme yapılıyor. Ancak bu durum kamu hizmetlerinin yürütülmesinde trafik zabıtası kolluğu açısından belirlilik ve hizmetin usulüne uygun ve nitelikli biçimde yürütülmesinde bazı sakıncalara yol açıyor. Otoyollarda trafik zabıtası görevini jandarmaya verdik değil mi Sayın Bakanım?

İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MÜNİR KARALOĞLU - Yüzde 70.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu çerçevede, jandarma da özel eğitimden geçirildi, özel eğitim çalışmaları yapıldı, verildi. Bu sıkıntıların giderilmesinde zabıtaya da eğitim olanaklarının daha geniş bir şekilde sağlanması gerekiyor.

10'uncu maddesinde ise "Düğün, asker uğurlama gibi kutlamalar nedeniyle oluşturulan konvoylar aracılığıyla veya münferiden ve keyfî olarak karayolunun kısmen ve tamamen trafiğe kapatılması" ifadesi yer alıyor. Burada "Münferiden ve keyfî olarak karayolunun kısmen ve tamamen trafiğe kapatılması" ifadesi yasal anlamda belirsizlik taşımakta olup toplantı ve gösteri yürüyüşleri bakımından Anayasa’nın 34'üncü maddesinde belirlenen şekilde kamuoyu oluşturmak amacıyla trafiğin aksaması sonucunun doğduğu hâllerde... Bunlar neler? Konya'da domates üreticilerinin Niğde yolunu kapatmaları, diğer alanlarda da çiftçilerin eylemleri gibi. Bu yaptırımın uygulanması durumunda demokratik muhalefet ve kamuoyu oluşumunun önüne engel konulma riskiyle karşılaşılabilmesi mümkün oluyor. Yani bu 10'uncu madde açıkça anayasal toplantı ve gösteri yürüyüş hakkını belirleyen 34'üncü maddenin ve bu çerçevede ifade özgürlüğünü ortaya koyan ve anayasal hak ve özgürlüklerin çiğnenmesine neden olabilecek bir madde. Yani vatandaş çıkıp da "Ben bu iktidarın tarım politikasını protesto ediyorum. Benim portakalın kilosu 1 lira, ben mazotundan tut girdisine kadar bunun maliyetini karşılayamıyorum. Bu bakımdan çıkıyorum yola, döküyorum portakalımı." dediği zaman bu madde onun toplumsal muhalefetini ve anayasal hak ve özgürlüğünü engelleyici madde olacaktır. Bu çok önemlidir, bu maddenin de tamamen çıkarılması gerekiyor.

Diğer bir yan, 23/3/2004 tarih 2001.119 esas, 2004.37 kararıyla Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar var. Hukuk devletinde ceza hukuku alanında olduğu gibi idari para cezalarına ilişkin düzenlemeler de kuralların önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olması gerektiğini belirtiyor, bu çok önemli -hocalarımız da var burada- nedir? Getirilecek idari para cezalarının ya da trafik idari para cezalarının önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olması gerektiğini belirtiyor. Anayasa Mahkemesinin bununla birlikte birkaç tane kararı var bu konuda. Yani bakıyoruz, burada, AYM kararlarında da vurgulandığı şekilde hukuk devletinde ceza hukuku alanında olduğu gibi idari para cezalarına ilişkin düzenlemelerde kuralların önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olması gerektiği açıklanmakta, idari para cezalarındaki bu artışlar önleme ve iyileştirme amacına uygun düşmemektedir. Neden düşmemektedir? Birincisi, 1 Ocak 2025'te yürürlüğe giren, Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan yüzde 43,93 oranında yeniden değerleme oranı var mı? Var. Trafik para cezalarına zaten 2025 yılı için yaklaşık yüzde 44'lük bir zam gelmiş mi? Gelmiş. Söz konusu kanun teklifimiz ise cezalarda yüzde 100 ve yüzde 300 arasında artış öngörüyor. Bunun yanında, takograf ve taksimetre takmayanlara getirilen para cezaları adil ve hakkaniyete uygun değil. Taksici ve yolcu taşıyan esnafların ödeme gücünün üzerinde para cezalarında fahiş artışlar yaparak kolaycılığa kaçılan bir durum var. Kamuda denetim sistemi de kalmadı, şeffaflık ve hesap verilebilir bir ortam da kalmadığı için söz konusu para cezalarının hangi kriterlere göre belirlendiği sayın imzacı vekillerimiz tarafından açıklanmalıdır. Bu kriterler nedir? Yani önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun bir artışın kriteri nedir arkadaşlar Anayasa Mahkemesi kararına göre? Örnek veriyorum: Tescil belgesi ve tescil plakası alınmadan bir aracın trafiğe çıkarılmasında uygulanan idari para cezası 9.267 lira, hurda aracı trafiğe çıkaran sürücülere verilen idari para cezası ise 18.677 lira ancak söz konusu kanun teklifinde bu iki para cezası yüzde 200'e varan artışla aynı miktara getirilerek 46 bin liraya yükseltilmekte. Bu artışı hangi kritere göre yaptınız? Yani bunun maksadı nedir? Daha önce her iki ceza arasında yüzde 100 fark vardı. Bu örnekleri kanun teklifinde çoğaltabiliriz. Bu örnekler, açıkça önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olan artışları ortaya koymamaktadır. Neyi ortaya koymaktadır? 19 Mart tarihinde gerçekleştirilen sivil yargı darbesi girişimini finanse etmek için getirilen bir kanun teklifidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Teşekkür ediyorum Sayın Bülbül.

NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sonuncu ifaden olmadı.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın milletvekilleri...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, bir şey daha söyleyeyim.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Buyurun.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Biraz önce Sayın Ahlatcı açık ve net "Cumhuriyet Halk Partisi geçmişinden utanmalıdır." dedi. Yani biz burada beraber farklı siyasi partilerden milletvekilleriyiz. Burada kullanılan sözcüklerin daha dikkatli kullanılması gerekir.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Katılıyorum.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinden utanılacak...

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Siz de son cümlenizle yanlış yaptınız.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bakın, Sayın Cumhurbaşkanına yönelik burada belirtilen açıklamalarda bu tür konuştuğum konuşmalar yapılmadı, yapıldığını iddia edemezsiniz; arkadaşlarımız ve bizler açıkça siyasi ve hukuki eleştirilerimizi ortaya koyduk. "Cumhuriyet Halk Partisinin tarihinden utanması gerekir." diyen Sayın Vekil burada bu özrü ortaya koymazsa ve bu açıklamayı yapmazsa bu açıdan Adalet Komisyonunun yıllardan beri gelen bu güzel havasına, ruhuna uygun bir tavır olmayacaktır diye düşünüyorum ve bu özrü de Sayın Milletvekilinden bekliyoruz arkadaşlar.