| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3119) münasebetiyle |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 22 .05.2025 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yine bir 35 maddelik torba yasa teklifiyle karşı karşıyayız ve elbette burada da daha önceleri olduğu gibi, Cumhurbaşkanının Anayasa'yı ihlal ederek Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini gasbetmesiyle ilgili olarak karşımıza yeni bir torba kanun teklifiyle, yasa teklifiyle çıktınız. Cumhurbaşkanı Anayasa'ya uymuyor, bilerek ve isteyerek Anayasa'ya uymuyor, üstelik yeni anayasa teklifi de var şimdi ve siz onun bu Anayasa tanımazlığını Türkiye Büyük Millet Meclisini alet ederek meşrulaştırmak istiyorsunuz. Bu önümüze getirdiğiniz aynı mahiyette 4'üncü torba yasa teklifi. Birkaç tane daha hazırlandığını duyuyoruz tabii ama şimdi size, iktidar vekillerine bir soru sormak istiyorum: Allah göstersin, bu teklif diyelim ki Komisyonda veya Genel Kurul aşamasında reddedildi -Allah göstersin- eğer yasalaşmaz ise ne olacak? Yani şimdi buraya getirdiğiniz teklifteki işlemler zaten tesis edilmiş, yapılmış, bitmiş, atamalar yapılmış, bütçeler buna göre çıkarılmış, ödemeler planlanmış ama diyelim ki Komisyonda ya da Genel Kurulda reddedildi, ne yaparsınız bunu, ne yapacaksınız bu durumda? Demek ki hatayı telafi etmekle olmuyor, hata yapmamak lazım.
Şimdi, eski bir bakanımız vardı, eski bakanımız ne demişti hatırlayalım. Vaktiyle İçişleri Bakanı, bahis çetelerinden rüşvet aldığı iddiasıyla gündemde olan Bakan diyordu ki: "Siz yıkın, kanun arkanızdan gelir." Aslında bugün yaptığınız, bugün yapmaya çalıştığınız bu; önce yapıyorsunuz, sonra kanun çıkarıyorsunuz. Yani "hukuk devleti" dediğimiz anlayışı aslında iktidarınız bitirdi. Bir yandan Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükmünde kararnameler buraya geliyor, diğer taraftan da Anayasa'yı çiğnemeye ve Cumhurbaşkanı yetkisi olmayan KHK'lerle atamaları yapmaya devam ediyor. Sizin ona "Bu yaptığınız yanlıştır." deme haddiniz yok, bunu biliyoruz. Siz milletin temsilcisi olmayı bıraktınız, şimdi Cumhurbaşkanın temsilcisi ya da onun bu tür hukuk dışı kararlarını aklayan bir yer hâline getirdiniz Meclisi. Millet artık sizden bir şey beklemiyor, milletimiz seçim sandığının gelmesini ve millete sırtını dönenlerin bir an önce tarihteki siyasi mevta sonuna gelmesini istiyor.
Şimdi, bu getirdiğiniz 40 yamalı bohçanıza bir bakalım. Diyorsunuz ki: "Gelibolu'daki tarihî alanında yapılacak olan Çanakkale Savaşları ile 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi etkinliklerini düzenleme ve bu amaçla kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapma yani renovasyon, restitüsyon, rekonstrüksiyon ve benzeri inşaat işlerini yapmayla ilgili faaliyetlerde burası Kamu İhale Yasası'ndan muaf olsun ve Kamu İhale Yasası burada uygulanmasın, Orman Kanunu hükümlerine de uymak zorunda kalınmasın yani biz istediğimiz gibi yapalım." Yani aslında öyle yapmak yerine "Birkaç tane müteahhidimiz var, bunu istediğimiz firmaya verebilelim, o müteahhitler büyüsün. Vatandaşın hakkı, hukuku önemli değil. Orman alanlarını da imara açabilelim. Orman alanlarında da bizim istediğimiz müteahhitler her yerde iş yapabilsinler." deseydiniz, böyle söyleseydiniz aslında daha dürüst davranmış olurdunuz.
Yine, teklifin içinde, bakıyoruz "Cumhurbaşkanınca, anonim şirket kurulan kamu sermayeli şirketler Türk Ticaret Yasası'nın hem kuruluş hem de denetleme hükümlerinden muaf olsun..." Yani her şey Cumhurbaşkanının istediği biçimde yürüsün, o yetki de Cumhurbaşkanında olsun, her şey ona sorulsun. Mesela, ben iki ay evvel Mecliste söz etmiştim, Rize'de insanların içme suyu yok, içme suyu. İçme suyuna kaynak ayrılabilmesi hâli bile Cumhurbaşkanından talimat almak üzere planlanmış yani İller Bankasının genel müdürünün herhangi bir rolü kalmamış. Cumhurbaşkanının onay vermediği hiçbir şeyi kimse yapamıyor.
Mesela, hiç Ticaret Bakanına sordunuz mu, sordunuz da "Elbette bu bizim çok önemli bir ihtiyacımız yani Türk Ticaret Yasası şirketlerin elini kolunu bağlıyor. Cumhurbaşkanının kuracağı kamu sermayeli şirketlerin bu yasadan muaf tutulması hakikaten çok isabetli olur." falan dedi mi acaba size?
Getirdiğiniz teklifle, merkezî hükûmet öğrencilerin barınma gereksinimlerini karşılamadığı için belediyelerimizin yaptığı öğrenci yurtlarına müsaade etmek istemediniz. Belediyelerimizin öğrencilerimize vermek istediği bir öğün yemeğe müdahalede bulundunuz. Cumhurbaşkanına mevcut yetkilileri yetmiyormuş gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini de kafasına estiği gibi dizayn etme yetkisi veremezsiniz. Elbette, teklifin 4'üncü, 9'uncu ve 10'uncu maddelerini geri çektiğinizi biliyoruz ama 3'üncü maddesinde subayların rütbe bekleme sürelerinin Cumhurbaşkanınca değiştirilmesi hâli Türk Silahlı Kuvvetlerinin rutin işleyen anlayışına da bir darbe vurmaktır. Dolayısıyla orada Silahlı Kuvvetlerimizi özgürleştirmemiz ve geleneklere uygun hâlde karar alabilme yeteneğini vermemiz gerekiyor. Merhum Cumhurbaşkanı -Süleyman Demirel'den söz ediyorum tabii- derdi ki: "Okula, camiye ve kışlaya siyaseti sokmayın." Ne kadar doğru bir cümle. Siz de bunun tam tersini yapıyorsunuz, size tavsiyem buna uymanız. Siyasetin hiç girmemesi gereken yerleri, siyasi müdahaleye kapalı olması gereken yerleri, bu kurumları siyasetin aracı hâline getirmek istiyorsunuz, bunu yapmayın. Bizim iktidarımızda biz nasıl yapacağız biliyor musunuz? Bu da yakındır. Önce hırsızlıkla, yolsuzlukla mücadele; bunların önlenmesini, çalınanların geri verilmesini, üretilmesini, hazinenin toparlanmasını, 86 milyon yurttaşımızın gelirden adil bir biçimde yararlanmasını sağlamak; siz bunu yapamadınız şu ana kadar. Mafyaya açtığınız alanları kapatacağız, sokak çeteleriyle mücadelemizi büyüteceğiz. Uyuşturucu ve kumar bataklığına sürüklediğiniz gençlerin -Türkiye acayip bir durumda- bağımlılıktan kurtarılması lazım; çabanız yok, bunu biz yapacağız. Yeni fırsatlar koyarız, onları kazanırız, suç oranlarını aşağı çekeriz, ülkemizde huzuru sağlarız, bunları yapabiliriz ama bin yıllık geleneği olan bir orduyu siyasetin aracı hâline getirirseniz, eğitimi cemaatlerin oyun alanına çevirirseniz, kışlaya, okula, camiye, siyaseti sokarsanız bu ülkeye geri dönüşü olmayan çok büyük zararlar verirsiniz. Şu anda Türkiye'nin durumu budur. Kurumsallaşmış bütün yapıları tarumar edince orduyu istediğiniz şekilde dizayn ederek, eğitim kurumlarından başlayarak insanları birbirlerine düşürerek, düşman ederek, kazanamadığınız belediyelerin yetkilerini budayarak, yenileceğinizi gördüğünüz rakipleri esir alarak siyasi ömrünüzü uzatamazsınız, onu söyleyelim. Bu yüzden adalete ve demokrasiye bir daha davet ederek sözlerimi devam ettiriyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı tarihî bir konuşmadan bir alıntıyı özellikle bu tarih dönemi için söyleyeceğim. Ne diyor Ulu Önder? "İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hileyle aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet, hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakruzaruret ve harap ve bitap düşmüş olabilir." Bu durumda bile mücadeleden vazgeçmeyeceğiz, cumhuriyeti ve demokrasimizi müstevlilerin emellerine kurban etmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika veriyorum size.
Buyurun.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bu yaptıklarınızla halkın nazarında -bir nebze kalmışsa şayet- itibarınızı yerle bir ettiniz aslında, bunun farkında olun lütfen. Bütün canlılar gibi hepimizin hayatı sona erecek ve bu milletin evlatları, sizin, bizim, hepimizin torunları, bir sonraki nesiller için sizleri nasıl anacak? Hiç bunu dert etmiyor musunuz? Bunu bir düşünün. Bu uğurda yoksullaştırılan, yoksun bırakılan, açlığa, sefalete sürüklenen milyonların hakkını nasıl ödeyeceksiniz? Bunu bir düşünün.
"Kul hakkıyla karşıma gelmeyin." diyen Mevla'ya bunun hesabını nasıl vereceğinizi bir düşünün diyorum, bunun vicdanını biraz yapın diyorum.
Saygılar sunuyorum.