KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT DİNDAR (Van) - Ben de Komisyon üyelerini ve kurum temsilcilerini selamlıyorum.

Türkiye'de nükleer enerji, enerji ihtiyacını karşılamak için bir çözüm olarak sunulsa da beraberinde ciddi riskler, çevresel sorunlar ve kamuoyunda tartışma yaratan problemler getiriyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşasında adı geçen Nükleer Teknik Destek AŞ bu tartışmaların bir parçası maalesef. Meselenin tüm boyutlarıyla risklerinin, yolsuzluk iddialarının ve çevresel tehlikelerinin şeffaf bir biçimde sunulması lazım.

Türkiye, nükleer enerjinin en büyük riski olan radyoaktif atıklar konusunda çok deneyimsiz. Basit deprem hazırlıklarında bile yetersiz kalan altyapıyla nükleer riskleri nasıl karşılayacağız? Bu atıklar binlerce yıl boyunca çevreye, insan sağlığına zarar verebilecek kadar tehlikeli. Akkuyu'da üretilecek atıkların nasıl bertaraf edileceği hâlâ net değil. Ekoloji kurumları dünyada 263 bin ton nükleer atığın güvenli bir şekilde depolanmadığını söylüyor. Türkiye'de bu atıklar için kalıcı bir çözüm sunulmazken olası bir sızıntı, sabotaj veya kaza, toprağı, suyu ve havayı zehirleyebilir, üstelik Türkiye deprem bölgesi.

Akkuyu'nun, fay hattına yakınlığı felaket riskini artırıyor. Çernobil ve Fukuşima gibi kazalar bu işin şakaya gelmeyeceğini gösteriyor. Ekolojik boyut ve ilgili sorunlar sadece atıklarla sınırlı değil, nükleer santrallerde soğutma için tonlarca su kullanılıyor; bu deniz ekosistemini bozabilir, balıkçılığı bitirebilir. Mersin'in güzelim kıyıları santral, sıcak su ve deşarjıyla zarar görebilir ayrıca uranyum madenciliği çevreye zehir saçıyor, yerel halkı ve işçileri riske atıyor. Enerji politikasının yönünü ranttan çevirmesi ve yeni bir enerji bilincinin oluşturulması gerekiyor.

Gelelim yoksulluk iddialarına. Akkuyu Projesi Rusya'ya bağımlılığı arttırırken şeffaflık eksikliğiyle de eleştiriliyor. Nükleer Teknik AŞ, santralin teknik denetiminde rol alıyor ama bu şirketin ihale süreçleri ve faaliyetleri yeterince denetleniyor mu? EÜAŞ ve NÜTED gibi kuruluşların denetimlerinde usulsüzlük ve kamu zararı iddiaları gündeme geliyor ama şeffaf ve kamuoyuna açık bir süreç işletilmiyor. Kamuoyu, projelerde kimin ne kadar kazandığını, paraların nereye gittiğini merak ediyor. Akkuyu sürecinde tamamen Rusya'nın egemen olması sorundur, Türk firmaların sadece yüzde 25, yüzde 30'luk bir pay alması sorundur. Bu, yerli enerji hâliyle bağdaşmıyor diyor, teşekkür ediyorum.