KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Evet, ben de sözlerimin başlangıcında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilimiz sevgili dostum Sırrı Süreyya Önder'in kaybından dolayı duyduğumuz hem kişisel hem de partimiz adına büyük üzüntüyü burada bir kere daha ifade etmeyi gerekli görüyorum. Beraber çalışmak hepimiz için öğretici bir süreçti. Zor geceleri kolaylaştıran üslubu hiç aklımızdan çıkmayacak. Türkiye'nin bütünleşmesine, birleşmesine, barışa olan katkıları unutulmayacak. Kendisine rahmet diliyorum, DEM PARTİ'ye ve yakınlarına tekrar başsağlığı diliyorum.

Aynı zamanda, Sayın Genel Başkanımıza yönelik yapılan alçakça saldırıyı isim vererek kınayan tüm Komisyon üyelerine de teşekkürlerimizi ifade etmek istiyorum.

Evet, gerçekten üç erkten biri yasama, diğer ikisi yürütme ve yargı. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının devlet olmanın çok önemli bir unsuru olduğunu biliyoruz. İki tane önemli laf var: Birincisi, "Devletin dini adalettir." lafı ama en az onun kadar önemli ve milattan sonra 50'nci yılda söylenmiş bir başka söz daha var, "Devletin içerisinden adaleti çıkartırsanız bir çeteden başka ne kalır ki?" diyor. Bunu milattan sonra 50'nci yılda bir felsefeci söylemiş. Dolayısıyla yasama, yürütme ve yargı arasındaki erkler ayrılığının sağlanması açısından önemli bir toplantıyı gerçekleştiriyoruz.

Şimdi, arkadaşlarımız çeşitli sözler söylediler, Türkiye'deki yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığa ilişkin açıklamalar yaptılar, kendi dönemlerinde buna ne kadar önem verildiğini ifade ettiler.

Efendim, Allah rahmet eylesin, Bolu'daki otel yangınında çocuğunu kaybeden Danıştay Daire Başkanımızın bu Meclis çatısı altında yaptığı konuşma hepimiz için öğreticidir. O demişti ki: "Biz aldığımızda yargıya güven yüzde 80'ler düzeyindeydi, şimdi yargıya güven yüzde 20'lere düştü. Bu, hepimiz için ders alıcı bir durum ve nitelik taşımaktadır." Ben bunu mevcut yüksek yargının önemli bir daire başkanının sözü üzerinden burada aktarmayı gerekli görüyorum.

Bir konuyu daha burada söylemek isterim, ifade etmek isterim. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı gerçekleri olanca açıklığıyla vurgulamamız gereken önemli bir çatıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu içerisinde Adalet Bakanı var. Geçmişte DSP döneminde de varmış da bu çıkartılmamış. Vallahi, DSP şu anda koalisyon ya da iktidar ortağınız, dolayısıyla çıkar, DSP bunu neden yaptığını ya da neden yapmadığını söyler ancak bu sizin yirmi iki yıldır bu yargının bağımsızlığına doğrudan zarar veren uygulamayı kaldırmamanızın bir gerekçesi olarak herhâlde burada savunulamaz.

Peki, bu nelere yol açıyor, onu da ifade edelim. Örneğin, Ekrem İmamoğlu yargılamasında yargılama devam ederken, henüz İstanbul'da birinci yılını doldurmamış bir hâkimi coğrafi teminat ilkesine rağmen, eşi de hamile olmasına rağmen, kendisinin arzu etmediğine yönelik dilekçelerine rağmen geldiği yere, Samsun'a geri gönderdiniz. Sonra aynı hâkim, hâlen kürsü kullanan hâkim "Bana Ekrem İmamoğlu'na yönelik yargılamada ceza vermem konusunda baskı yapıldı. Ceza vermezsem başıma gelecekler konusunda çeşitli şeyler söylendi ve üstelik de ceza verirsem kararın istinafta onaylanacağına yönelik de garanti verildi." dedi. Şimdi, ben Samsun'da görev yapan hâkimin doğru söyleyip söylemediğini bilmiyorum, kimse bilmiyor ama bunun HSK tarafından soruşturulması gerekir, HSK'nin 2. Dairesi de bunun için kurulmuştur. Eğer...

HALUK İPEK (Amasya) - O zaman niye söylüyorsun burada? Niye o zaman söylüyorsun?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Burada söyleyecek. Nerede söyleyecek? Burada söyleyecek ya!

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Bakın, siz konuşurken kimse yorum yapmadı, siz yorum yapıyorsunuz.

HALUK İPEK (Amasya) - Yaptı, yaptı.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Burada söyleyecek. Nerede söyleyecek?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Arkadaşlar, bu gereksiz laf atmalara yanıt vermeye gerek yok çünkü doğru bir açıklamayı doğru bir üslupla yapıyoruz.

Bu, yargılamaya külliyen gölge düşüren bir husustur. Hâkimler ve Savcılar Kurulu araştıracak, bunu ben araştırmayacağım. HSK gidecek, hâkimin doğru söyleyip söylemediğine ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapacak, HSK'nin 2'nci Dairesinin görevi tam olarak budur. Bırakın resen bunu yapmayı, yaptığımız başvuru üzerine dahi bunu reddediyor ve biz bu yargılamayı hâlâ istinafta sürdürüyoruz. Sonra burada bizim yargımızın bağımsız ve tarafsız olduğu konusunda çeşitli konuşmaları da dinlemeye devam ediyoruz. Şimdi, burada yapacağımız oylama da Komisyonda yaptığımız uygulama da bu zihniyetin bir devamı olarak kendisini gösteriyor. Bunu üzülerek ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Mecliste milletin iradesiyle ortaya çıkmış sandalye sayısı var. O sandalye sayısına uygun bir dağılım yalnızca partilerin orada kullandığı oylarla değil, milletin iradesinin yargıya yansımasını gösterecektir ve bu iradeyi biz adil yansıtmak zorundayız. Üstelik, bu bizim subjektif kararımızdan öte Anayasa’nın amir hükmüdür.

Bakın, arkadaşlarımız söylüyorlar, doğru da ifade ediyorlar. Gerçekten, Komisyonda yapılacak oylamanın usulüne ilişkin Anayasa'da da İç Tüzük'te de hüküm eksikliği vardır ancak aynı oylamanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda nasıl yapılacağını Anayasa’nın 159'uncu maddesi açıkça dercetmiştir. O hâlde, yöntemin ve usulün paralelliği ilkesi uyarınca aynı yöntemi, Genel Kurulda uygulayacağımız yöntemi biz Komisyonda da yapmamalı mıyız? Ha, denilebilir ki "Ya, geçtiğimiz seferlerde yapmadık." Arkadaşlar ifade ettiler, onlardan bir kısmında Cumhuriyet Halk Partisi grubu uygun bulmadığı için oylamaya katılmadı, bir diğerinde ise ortaya çıkan sonucun bir uzlaşıyla olduğu için buna ilişkin itirazını dercetti ve öyle uygulama yapıldı.

Şimdi, biz ne yapmaya çalışıyoruz? Biz, çok daha az milletvekilline sahip olan parti ile onun 2,5 katı, 3 katı milletvekiline sahip olan partiye aynı derecede, aynı sayıda HSK üyesi vermek üzere usulü Anayasa'ya aykırı olarak buraya dercetmeye çalışıyoruz. Bu, yalnızca bir hâkim falan değildir. O hâkimin adı Ahmet olsa ne olur, Mehmet olsa ne olur? Biz burada Anayasa’nın amir hükmüne uygun bir karar alamaz da ad çekme usulüyle bunu yapacak duruma Türkiye Büyük Millet Meclisini getirirsek, bu, Meclisin saygınlığı açısından da doğru bir tutum olmaz.

Kendi adıma hep söylediğimi bir kere daha söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kürsüde bir tek CHP'li hâkim ve savcı olmamalıdır. Bu, diğer partilerin iktidarında da aynı olmalıdır. Biz karşısına çıktığımız hâkimin, savcının tarafsız ve bağımsız olduğundan emin olursak, bu memlekette devlete olan güvenimiz, adalete olan güvenimiz birazcık daha artar. Bunu hep beraber sağlamanın yararlı olacağını düşünüyorum ve Komisyon üyesi olmamama karşın söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun.