| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/517) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 14 .01.2016 |
SEYİT TORUN (Ordu) - Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, çok değerli Komisyon üyelerimiz, sevgili milletvekillerim, çok değerli bürokratlar; hepinize tekrar sevgiler, saygılar sunuyorum.
Ben on beş yıl yerel yöneticilik yapmış biriyim ve muhtarlarla bire bir çalıştık, gecemizle gündüzümüzle gerçekten bir görev arkadaşlığı yaptık ve onların sorunlarını da yaşayarak bilen biriyim, bire bir, pratikte onların hangi sorunlarla karşılaştıklarını bilen biriyim.
Sayın Çam birçok konuya değindi, gerçekten söyledikleri, ifade ettikleri her konu çok önemli. Muhtarlarımıza hep "demokrasinin ilk ayağı" deriz, "toplumumuzun önderi" deriz, her şeyi deriz ama maalesef onların yetki ve sorumlulukları anlamında gereken önemi hâlâ yerine getiremedik. Hâlâ bir kurumsal yapıları yok, hâlâ bir hizmet binaları veya sürdürdükleri faaliyetlerle ilgili, maalesef, bir bütçeleri yok.
İlk sevincimizi onlarla paylaşırız, acımızı onlarla paylaşırız, evimizden sokağa adımımızı ilk attığımızda onlarla karşılaşırız, birçok sorunumuzun çözümünde onları önümüze katarız, çözüm isteriz ama onların sorunlarını da bir türlü çözüme kavuşturmayız.
Bakın, bugün muhtarlarımızın, çağın gereği olarak ellerinden, demin Sayın Bakanımın da ifade ettiği gibi, belli sembolik paralar alındı ve artık vatandaşımız da o konuda son derece bilinçli. Önceden, işte, iyi hâl kâğıdıydı, nüfus cüzdanı suretiydi falan, onları alırken sembolik belli paralar ödeniyordu, onlar da o bütçelerle kendi zorunlu giderlerini karşılıyorlardı ama artık bu mümkün değil ve verilen bu ücret belki ihtiyacı olmayan, emekli olmuş, ekonomik kaygısı olmayan muhtarlarımız için yeterli olabilir. Ama kırsalda yaşayan ve şehre gidip gelmek zorunda olan, kendi köyünün sorunlarını çözebilmek için belki haftanın belli günleri bürokrasinin kapısını zorlamak, yerel yönetimlerin kapısını zorlamak için sürekli giden, yanında belki de ihtiyar heyetini de götüren bir muhtarımızı düşünün. Ayda birkaç kere gittiğini düşünseniz, yol parası, yemek parası, şu parası, bu parası... İnanın karşılaması mümkün değil. Kaldı ki muhtardır, toplumun her sorununa koşacaktır, demin de söylediğim gibi, düğününe gidecektir, cenazesine gidecektir, birçok alanda vatandaşının yanında olacaktır. Bunların hepsi belli bir maliyet.
O yüzden muhtarlarımız sadece emeklilerin tercih ettiği, sorumluluk almak istediği görevler hâlinde olmamalı, yani ekonomisi yerinde, işini gücünü bitirmiş, işte "Ben de mahallemde, köyümde üstüme düşen sorumlulukları yerine getireyim." dememeli. Özendirilmeli, teşvik edilmeli, iddialı olmalı ve bu anlamda da seçilirken de sadece seçim günü, bastırılan bir kâğıtla değil, adaylığını aynı yerel yönetimciler veyahut da seçime diğer katılanlar nasıl belirliyorsa önceden belirlenmeli. Son anda, o gün dahi müracaat ederek muhtar adayı olabiliyorsunuz. Yani, bu da gerçekten...
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Hiç müracaat etmeden oluyor, yani öyle bir özelliği var.
SEYİT TORUN (Ordu) - Evet, yani hiç müracaat etmeden de olabiliyor.
Yani, mutlaka bununla ilgili oy pusulaları düzenlenerek bir başvuru ve o anlamda bir sorumluluğun da yerine getirilmesi lazım. Ve Sayın Bakanımın da ifade ettiği gibi, başvuru gerekmediği gibi iyi hâl kâğıdı falan da istenmiyor. Yani aday olacak olan muhtarın, seçilecek olan muhtarın gerçekten sabıkası var mıdır, herhangi bir suçu var mıdır, bu bile araştırılmıyor. Ancak göreve geldikten sonra bir şikâyet vuku bulmasında belki görevden çekiliyor. Bu sefer tekrar başa dönmüş oluyorsunuz ve bu da biraz da işin kurumsal yapısına zarar veriyor.
Tabii, muhtarlarımızın, demin de söyledik, ellerinden bazı yetkiler alındığı için de gelir imkânları da kalmadı. Şunu söylemek istiyorum kısacası: Belediye meclislerinde temsil hakları yok, sadece ricacılar. Herhangi bir kurumda ancak diyaloglarıyla, kişisel ilişkileriyle ciddi anlamda hizmet alabiliyorlar. Eğer hükûmete yakın değilse hep ayrı bir sıkıntı. Çünkü çıkardığı oya göre maalesef değerlendiriyorlar. Eğer o sandıktan oy çıkmamışsa muhtarlarımız da ona göre derecelendiriliyor. Bu anlamda her türlü yükü çeken onlar, her türlü sıkıntıyı çeken onlar. Mutlaka eğer onlara demokrasinin birinci ayağı diyorsak, onları gerçekten -muhtarlık görevlerini- vatandaşın sorununun çözümünde ilk ayak olarak görüyorsak belli yetkilerle değerlendirmemiz gerekiyor. Bu anlamda Sayın Çam da birçok konuya değindi. Ben tekrara düşmemek için onları dile getirmek istemiyorum. Ama mutlaka ve mutlaka muhtarlarımız kurumsal bir yapıya kavuşmalı, bütçeleri olmalı, sosyal güvenceleri kamu tarafından karşılanmalı ve kendilerine hiç değilse belli zorunlu giderlerini karşılayacak da bir ücret takdim edilmeli.
Çok teşekkür ederim.