| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli bürokrat arkadaşlarım, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
Değerli arkadaşlar, Sayın Keskin, çok değerli Bakanımızın yanındaki Müsteşarından bilgi almasına tahammül edemiyorsunuz ama ben bir türlü söze giremiyorum, konuşamıyorum.
BAŞKAN - Sayın Aydemir, topa gir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sizin Bakanımızdan beklediğiniz bu hassasiyeti ben de sizlerden bekliyorum
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben istiyorum, dinlerim, masal da anlatsan dinlerim, dert etme.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Teşekkür ederim sağ olun.
Değerli arkadaşlar, gelişen ve değişen ülkemizde her geçen gün elektrik enerjisi tüketiminin arttığını hep birlikte görüyoruz. Yılda yüzde 7, yüzde 8 oranında elektrik tüketiminde artış olduğunu biliyoruz. Değerli arkadaşlar, bu artışı, elektrik enerjisini karşılayabilmek için gerek yer altındaki gerekse yer üstündeki kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanmamız lazım. Bakınız, ülkemizde 2002 yılında -biz de bu kaynakları ne şekilde kullandığımızı ifade ediyoruz- 129 milyar kilovatsaat olan elektrik üretimimiz 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 190 milyar kilovatsaate çıkmıştır. 2002 yılında 31.846 megavat olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla yüzde 114,2 artışla 68.230 megavat olmuştur. 2002 yılında 300 olan elektrik üretim santral sayımız...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Uğur Bey kendini yormasın, burada var; Sayın Bakan okudu zaten.
BAŞKAN - Sen soru hakkını kullandın Sayın Zozani, onun için konuşma.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - ...2014 Ekim itibarıyla yaklaşık 3,5 kat artarak 1.084'e yükselmiştir.
BAŞKAN - Tutanaklara geçiriyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bir daha duyalım. "Ettekrarü ahsen, velevkâne yüz seksen." Sayın Zozani, dinle!
2002 yılında 4.510 kilometre olan doğal gaz iletim hattı, dağıtım boru hattı uzunluğu 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 20 kat artarak 93.500 kilometreye ulaşmıştır. 2002 yılında sanayi ile konutta 5 şehrimizde doğal gaz varken, değerli arkadaşlar, şimdi 73 şehrimizde vardır.
Değerli arkadaşlar, enerji dediğimizde tabii ki maden kazalarından hepimiz üzülüyoruz, Allah hiçbir ülkenin başına vermesin, hiçbir milletin başına bir daha vermesin diyoruz ama elektrikte maden kazası var.
2013 yılı kesin hesabını burada görüşüyoruz, 2014 yılı faaliyetlerimizi, 2015 yılı için tahmini bütçe yapıyoruz.
Az önce çok değerli milletvekili arkadaşlarımız işte rüzgâr enerjisinden, nereden nereye geldiğimizden bahsettiler, Danimarkalı bakanla da yemek yediğini, rüzgâr enerjisinden çok iyi duruma geldiklerini söylediler, Türkiye'de de geriye gittiğimizi ifade ettiler, tutanaklarda var. 2002 yılında neredeyse yok sayılacak düzeyde olan 19 megavat rüzgâr enerjisi kurulu gücümüz, değerli arkadaşlar, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla neredeyse 3.500 megavata kadar yükseltmişiz. Yani bu gerileme mi ilerleme mi? Bunu bilemiyorum, takdirinize bırakıyorum.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sen beni dinlememişsin, anlamamışsın da.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, biz rüzgârdan da faydalanıyoruz, faydalanmamız lazım, sudan da faydalanmamız lazım. Yani, Türkiye'nin bugün enerjide ne bulduysa faydalanması lazım, tabii, çevre duyarlığıyla birlikte faydalanması lazım. Biz de Hükûmet olarak bunu en güzel şekilde ne yapıyoruz? Uyguluyoruz. Petrol arama çalışmalarına geldiğimizde de 2002'yle kıyaslanmayacak derecede petrol arama çalışmalarımıza kaynak aktarıyoruz. Niye? Çünkü enerjiye çok ihtiyacımız var. Neden? Türkiye'nin cari açığına baktığımız zaman, tamamen enerjiden kaynaklandığını görüyoruz. Eğer Türkiye cari açıkta enerjiyi kendi içerisinde halledebilirse ticarette artı duruma geçtiğimizi hep birlikte biliyoruz, değerli arkadaşlar. Bu yüzden ne yapmamız lazım? Bizim, ülkemizdeki enerjilerden en güzel şekilde faydalanmamız lazım, bunun için de ne gerekiyorsa yapmamız lazım.
Değerli arkadaşlar, bakınız, Çalışma Bakanlığı bütçesinde de görüştük. Arkadaşlarımız yine duvarlara bir şeyler astılar, Hükûmetimize de karne verdiler, Bakanımıza da karne verdiler. Allah'a hamdolsun ki ana muhalefet partisi çok kabiliyetli, en azından karne verme işini bugün kaldırdılar. Neden? Dedik ki arkadaşlarımıza: "Ana muhalefet partisi karne veremez, objektif davranamaz, dolayısıyla karne verme huyundan vazgeçsinler." Dinlemişsiniz bizi, teşekkür ediyoruz, karne vermemişsiniz. Ama, yine duvarlara ilanlar asmaya, reklam yapmaya devam ediyorsunuz, devam edin.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Soma'ya gel Soma'ya, Manisa Vekili.
MUSA ÇAM (İzmir) - Öyle mi görüyorsunuz Sayın Uğur?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Karneye gerek görmemişler.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Alın kiriniz o sizin!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, iş kazalarını engellemek için iş güvenliği tedbirini almamız lazım, güvenlikleri artırmamız lazım, katılıyorum, hepsini yapmamız lazım. Yalnız, iş kazalarını önlemek için de bunun yanında eğitime de önem vermemiz lazım, kültüre de önem vermemiz lazım, bu kültür meselesi, eğitim meselesidir. Mesela, her zaman örnek veriyoruz, işte, geçtiğimiz günlerde trafik kazası oldu, minibüsçü arkadaşımız ne yaptı? Jandarmayı geçene kadar 26 kişi, jandarmayı geçti mi 46 kişiyi dolmuşa doldurdu, kaza yaptılar; Allah rahmet eylesin. Veya müfettişi gördüğümüz zaman fiş alıyoruz, müfettişi görmediğimiz, denetim olmadığı zaman hiçbir şey yapmıyoruz veya polisi gördüğümüz zaman kemeri çekiyoruz, polisi geçince kemeri bırakıyoruz. Şimdi, az önce de Sayın Çam'da ben onu gördüm, basını görünce bareti taktı. Ben beklerdim ki Sayın Çam'dan, ne beklerdim? En azından, bugün bu bütçe bitene kadar baretini çıkarmasın.
BAŞKAN - Ya, Sayın Aydemir, kusura bakmayın...
MUSA ÇAM (İzmir) - Hiç yakışmadı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yani, hakikaten daha iyi olur, daha güvenli olurdu. Ama, basın gidince Sayın Çam'da baretini çıkardı.
BAŞKAN - Sayın Aydemir, tahrik ediyorsunuz, tahrike girmeyin.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayır, tahrik etmiyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) - Cevabı siz verecektiniz, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ben veriyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayır ya, ben niye tahrik ediyorum, ben gördüğümü söylüyorum, kültür meselesi. Basını görünce baret, basın gidince çıkartıyor. Tamam olabilir cevabı versin.
BAŞKAN - Bareti ben çıkarttırdım Sayın Aydemir.
MUSA ÇAM (İzmir) - Cevabı ver, cevabı.
BAŞKAN - Verdim işte.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, şimdi, Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerim hakikaten zeytin ağacının kutsallığından çok güzel bahsediyorsunuz, hakikaten kutsal ağaçtır. Yaş kesen baş keser, hakikaten çok güzel değiniyorsunuz, teşekkür ediyorum.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Öğrenmişsin, aferin!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Neredeyse bütün hadisleri ezberlemişsiniz ve neredeyse ayetleri tefsir edecek şekle gelmişsiniz. Belki de biraz sonra müftümüz de buraya gelecek bütün ayetlerden bahsedecek.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Yine öğreteceğim sana: "Kul hakkı yiyenin Allah'ın huzurunda yeri yoktur."
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, bakınız, yaratılanların en eftali insandır, bütün her şey insanlık için, hepsi insanlığın hizmetine sunulmuştur. Zeytin ağacı da kutsaldır.
BAŞKAN - Uğur Aydemir, bundan sonra size en son vermeyeceğim bilesiniz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İstanbul'dan İzmir'e otoban geliyor, zeytin ağaçları kesildi. O zaman yaş ağaç değil miydi onlar? Kesilmedi mi?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Söyledik biz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne yapacağız, ağaçların üstünden mi gideceğiz kesmemek için?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Alternatif yol var.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne yapmamız lazım, ağaçları köprü mü yapacağız?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Ya yapma Uğur Bey, alternatif yol var.
BAŞKAN - Sayın Aydemir, ağaçlar kesilmiyor, ağaçlar taşınıyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, bakınız, Manisa'mızda, Türkiye'nin her tarafında bölünmüş yollar yapıldı, her tarafında bölünmüş yollar, zeytin ağaçları kesildi.
BAŞKAN - Bakın, yanlış bir ifade kullanıyorsunuz, ağaçlar taşınıyor.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Hüseyin Bey, sen Bursalı değil misin, ne diyor bu?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Demiröz, zeytini en az sizin kadar biliyorum, zeytinciliği de en az sizin kadar biliyorum. Akhisar'ımız zeytinin başkentidir ülkemizde. 12 milyon ağaç diktik.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Doğrudur, tamam, tebrik ediyorum!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ancak bakınız, 5 bin tane ağacı keseceğiz, ne yapacağız? Belki gerekli yere 50 bin ağaç dikeceğiz. Bizim o madeni alıp da başka yere kaydırma şansımız varsa, Sayın Bakanımız bir şey çıkartıyorsa, teknoloji varsa, altına raylı bir sistem kursun, başka yere taşıyalım, ağaçları kesmeyelim. Ama, şimdi orada maden dururken, madenler bize bakarken, zeytin ağacı...
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Yargı kararı var Uğur Bey, onu söyle bakalım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, bir zeytin ağacının ne olduğunu benim kadar bilemezsiniz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Nasıl bilemeyiz!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Evet, benim kadar bilemezsiniz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Beş sene boşuna okuduk!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Çünkü zeytinin başkentinde yaşayan bir kardeşinizim, o şehrin milletvekiliyim, Soma'yı da çok iyi bilenim.
Değerli arkadaşlar, Yırcalı muhtarının dışında Yırcalı'da isyan eden de yoktur.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Bir tane zeytin ağacı diktin mi?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ha nedir, gelin bunu birlikte konuşalım. Zeytin Kanunu var; evet, bunu çıkarmamız lazım, düzeltmemiz lazım. Kamu yararı olan, yoldur, sudur, budur, kamu yararı olan yerlerde zeytin ağaçları da kesip kanunu düzeltelim burada, haklısınız ama Anayasa'ya aykırı mıdır? Doğru, düzeltelim. Bunu kim yapacak? Yine biz birlikte yapacağız.
BAŞKAN - Lütfen toparlayın Sayın Aydemir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ama, madenleri orada bırakarak, cari açıkta... Türkiye'nin en büyük kamburunun cari açık olduğunu burada her hatibimiz söylerken, bizim madenlerimizi orada bırakacak hâlimiz yok. Güvenli bir şekilde en zararsız bir şekilde madenleri çıkartacağız. Ne yapacağız? Ülkemize inşallah bunları hizmet olarak geri getirmenin yollarını hep birlikte arayacağız.
Değerli arkadaşlar, bakınız...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Allah'ı karıştırmayın burada.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Her zaman biz Allah'ı kullanıyoruz, sadece zeytin deyince aklımıza gelmiyor. Değerli arkadaşlar biz Allah'ı da...
ADNAN KESKİN (Denizli) - İş kazalarında 500 kişi ölürken...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Niye teşekkür ediyoruz? Allah kaza vermesin...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Allah'ı burada mı görüyorsunuz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - ...Allah başımıza kaza vermesin ama kazadan sonra da o yaraları saracak birileri lazım.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Cukkaları yerken hiç aklına gelmiyor Allah!
BAŞKAN - Sayın Keskin, hiç yakışmadı size!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İşte, Hükûmetimiz görülmedik bir şekilde oradaki vatandaşlara sahip çıkmıştır. Kaza yerinde de Bakanımızı temsilci olarak bırakmışlardır, Bakanımıza milletimiz adına teşekkürü borç biliyorum, Allah kendisinden razı olsun. Karargâh kurmuştur, orada milletimizin yaralarını en kısa sürede, en güzel şekilde sarmak için de mücadele etmiştir. Cenazemizi bulduğumuza da şükredeceğiz, şükür önemlidir.
ADNAN KESKİN (Denizli) - 700 bin liralık saate de şükür edeceğiz!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Evet, saat de önemlidir.
Yeri gelir, öldüğü zaman da şükrederiz, ölümüzü bulduğumuzda da şükrederiz ama her şeye şükrederiz, Rabb'imin verdiği her şeye. Biz kadere inanan insanlarız, şükretmesini bilmemiz lazım değerli arkadaşlar.
Sayın Bakanım, ben soru kısmında söz almayacağım. Size bir soru sormak istiyorum. Sayın Bakanım, Ermenek'teki kazada, basından takip ettiğimiz kadarıyla, Bakanlar Kuruluna bir sunum yaptınız, maketle birlikte. Biz sizden rica ediyoruz, eğer imkânınız varsa, mümkünse, yapabilirseniz burada bu sunumu yapma şansınız var mı? Yaparsanız bizi memnun edersiniz.
Çok teşekkür ederiz.
Ben tekrar bütçemizin hayırlı olmasını Cenabı Allah'tan temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.