Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 47 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .03.2025 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin adı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; yürürlük ve yürütme maddeleriyle beraber 18 maddelik bir torba yasadan bahsediyoruz. Ne var bunun içinde? Yok, yok yani bir madde 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nda değişiklik öngörüyor; üç tane maddesi 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Yasası'nda değişiklikler öngörüyor, 4295 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu'nda değişiklikler öngörüyor, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nda değişiklikler öngörülüyor, Türkiye Varlık Fonunda değişiklikler öngörüyor, Cumhurbaşkanı emekli maaşıyla alakalı düzenlemeler var, vakıf üniversiteleriyle ilgili düzenlemeler var, Devlet Hava Meydanlarıyla ilgili düzenlemeler var, doğum yardımıyla ilgili düzenleme var, emekli ikramiyesiyle alakalı düzenleme var; toplamda 12 tane kanunda değişiklik yapılıyor. Biraz evvel söz alan, aramıza yeni katılan Sayın Milletvekilimiz Sadullah Kısacık bir serzenişte bulunmuştu: "Ya, 18 tane madde var, 12 tane kanunda değişiklik yapılıyor ancak bu kanun teklifi bize pazartesi günü geldi, nasıl çalışacağız?" dedi. Ben kendisine Plan ve Bütçe Komisyonuna -kendisi şu an burada yok ama- hoş geldin diyorum. Burası Plan ve Bütçe, Plan ve Bütçeye ilk geldiğimde saçlarımda tek tük de olsa siyahlar vardı, şu anda hiçbir tanesi kalmadı. Sağlık problemlerim yoktu, şimdi hipertansiyon hastası hâline geldim. Sadullah Bey'e de şu anki fotoğrafını çekmesini ve bir yıl sonra o fotoğrafa tekrardan bakmasını tavsiye ediyorum. Gerçekten de "İzahı olmayan şeylerin mizahı olur." diyordu büyük üstat, Allah rahmet eylesin, ışıklar içinde yatsın. Hakikaten de bir insanın yapabileceği bir şey değil bu tempo.
Şimdi, bu kanun teklifi içerisinde kamuoyunun en çok merakla beklediği şeylerden bir tanesi hiç şüphe yok ki emekli ikramiyeleriydi. Biliyorsunuz, emekli ikramiyesi Haziran 2015 seçimlerinden önce Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde yer alıyordu. O dönemde "Nasıl yapacaksınız?" diyorlardı. 2015 seçimlerinde iş zora girince, tekrarlanınca, tekrarlanma işi ortaya çıkınca bu sefer "Ben de yapacağım." denildi. Seçim öncesinde iktidar söz vermişti, emeklilerin oyunu almıştı ancak seçimden sonra emekliyle işi bitti iktidarın, işi oyu alana kadardı. Ne zaman aklına geldi emekli ve emekli ikramiyesi? 2018 seçimleri öncesinde aklına geldi ve 2018 seçimlerinde o günkü parayla bin lira emekli ikramiyesi verildi, bir Ramazan Bayramı'nda verilmişti bildiğim kadarıyla. Şimdi, 2018-2019-2020 yıllarında biner lira olarak verildi her iki bayramda da, 2021-2022'de 1.100 lira olarak verildi, 2023'te 2 bin liraya çıkartıldı, 2024 yılında 3 bin liraya çıkartıldı ve 2025 yılında da bayramlarda 3 bin liradan 4 bin liraya çıkartılıyor, yüzde 33'lük bir artış söz konusu, bin liralık bir artış söz konusu. Dün zannedersem grup toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gazetecilerden biri "Bu 4 bin lira artar mı?" tarzında bir soru sordu. Cumhurbaşkanımızın verdiği cevap enteresandı "Daha ne olsun? Beni dolduruşa mı getiriyorsunuz?" tarzında hakikaten ibretlik bir cevap verdi. Daha ne olsun? Yani hakikaten de düşünmemiz gereken şeylerden bir tanesi iktidarın bakış açısını da bize gösteriyor. Daha ne olsun? Yani bakın, bu ülkede en düşük emekli maaşı 14.469 lira, açlık sınırı 22.000'leri geçmiş durumda, yoksulluk sınırı 65.000 lira, bizim emeklimize verdiğimiz bayram ikramiyesini 3.000 liradan 4.000 liraya çıkarıyoruz ve buna da "Daha ne olsun?" diyoruz. Daha ne olması lazım? Biraz bunun üzerinde kafa yormamız gerekir.
Şimdi, biraz evvel biz toplantıya başlamadan önce de arkadaşlarımız söyledi, Diyanetin bir fetvası var. Diyanete göre emekliye fitre verilebiliyor. Yani devlet şunu yapsa, dese ki: "Ben emeklime bayram ikramiyesi vermeyeceğim, onun yerine fitre vereyim. Diyanet de böyle bir fetva vermiş. Fitre vereyim." demiş olsa fitrenin bu seneki bedeli Diyanetin hesaplamasına göre 180 lira; bir aylık fitre bedeli de 5.400 lira. Yani devlet "Ben bayram ikramiyesi vermeyeceğim, fitre vereceğim dese -ki fetva vermiş o şekilde Diyanet- 5.400 lira vermesi lazım ancak karşımıza gelen rakam 4.000 lira. Daha ne olsun? "Daha ne olsun?" diye baktığımız zaman çeşitli hesaplamalar yapılıyor. İşte 2018 yılında 1.000 lirayla neler alınabiliyor? Bugün 4.000 lirayla neler alınabiliyor? Bunların mukayesesi yapılmakta. Genelde biz altın hesabı yapıyorduk fakat iktidar temsilcileri bize altın hesabı yaptığımız zaman kızıyor. O zaman "bayram" deyince aklımıza ne geliyor? Çocukluğumuzdan beri şeker gelir, baklava gelir, tatlı gelir. Özellikle Ramazan Bayramı'nın bir adı da Şeker Bayramı'dır, tatlı bayramıdır. Biz de baklava üzerinden bir hesaplama yaptık yani 2018 yılında 1.000 lira bayram ikramiyesini alan bir emeklimiz baklavacıya gittiği zaman -90 liraymış o zaman kilosu- 11 kilo baklava alıyormuş ikramiyesiyle, üzerine para da kalıyormuş. Bugün gelinen noktada baklavanın kilosu 1.000 lira, dilimi 90 lira. Şu anda dilim baklava satılıyor 90 liradan. Yani 2018 yılında kilosu 90 liraymış, bugün dilimi 90 lira hâline gelmiş. İkramiye 4.000 liraya çıktı. Kilosu 1.000 liradan hesapladığımız zaman 4 kilogram ancak baklava alabiliyor. 2018 yılında 11 kilogram alırken bugün 4 kilogram alıyor. Peki, aradaki 7 kilogram nerede?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Burada.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 7 kilogram nerede? Esas sormamız gereken soru o. Yani geçmişte, 2018'de emeklilerimizin torunlarının kursağındaki o baklava, 7 kilogram baklava nerede? Torunlar yemiyor, onu biliyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Burada, burada.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Evet.
Torunlar yemiyor. Bu baklavayı kim yedi? Ben size söyleyeyim: Bu baklavayı, aradaki 7 kilogram baklavayı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yedi, onun yanlış ekonomi politikaları yedi yani enflasyon canavarı yedi. 90 liradan binlere çıkmış ki bu masum bir rakam, 1.250-1.300 liraya satılan baklavalar da var. Gelinen noktada yanlış ekonomik politikalar, enflasyon, bütçenin içinde bulunduğu durum ikramiyeyi artık itibarsız hâle getirmiş durumda. Öyle hâle gelmiş ki tabii, Türk girişimcisi bu durumlarda mutlaka bir çözüm üretir, onlar da bir çözüm üretmiş, baklavacılarımız da, artık boş baklava yapılıyor. İnsanlar eskiden bir misafirliğe giderken "Hiç olmazsa bir baklava alalım da 1 kilo elimiz boş gitmesin." diyordu. Artık bu büyük bir lüks hâline gelmiş. İnsanlar boş baklavayı götürmek zorunda kalıyor misafirliklerine.
Arkadaşlar, bakın, bu 4.000 liralık bayram ikramiyesi hakikaten de kabul edilemez. İşin tuhafı ne, biliyor musunuz? Kimi basında, işte, "4.000 liraya çıkarıldığı zaman emeklilerimiz çok şaşırdı, üzüldü." falan... Emeklilerin şaşırdığı, üzüldüğü yok, ben size söyleyeyim. Yani bu rakam açıklanmazdan önce "Beklentiniz ne?" diye sorduğumda "3.500 lira verir Tayyip, verse verse en fazla 4.000 lira." diyordu yani emekliler esasında şu anki iktidardan tamamıyla umudunu kesmiş durumda, gelinen nokta o.
Başka ne var bu kanun teklifinde? Doğum yardımı var. Evet yani daha önce 300-400-600 lira olan doğum yardımı üzerinde bir düzenleme yapılmakta. Burada bu doğum yardımıyla ilgili rakamı ve usulleri, esasların hepsini Cumhurbaşkanı belirleyeceği söylenmekte. Bir kere, biz buna karşıyız. Ya, neden bunu Cumhurbaşkanı belirlesin? Daha önce, dediğim gibi, 1'inci çocuk için 300, 2'nci çocuk için 400 3'üncü çocuk için 600 lira vardı ve 2024 yılında toplam doğum yardımı 211 milyon liraymış. Şimdi, etki analizine bakıyorum, bir rakam vermiş burada: 22,8 milyar lira. Yani bu ödeme 100 katına çıkarılacak önümüzdeki sene, bu 2025 senesinde. Şimdi, ben teklif sahibine soruyorum: Bu etki analizini neye göre yaptınız? Yani Cumhurbaşkanın niyetini mi okudunuz? Neye göre bir etki analizi yaptınız da böyle bir rakamla karşımıza çıktınız? Basından takip ettiğimiz kadarıyla ortada bir rakam var. 2025 yılında doğan çocuk için tek seferlik 5.000 lira ücret verilecek, para verilecek. 2025 yılından sonra 2'nci çocuk doğarsa 1,500 lira her ay verilecek. 3'üncü çocuk için de aylık toplamda 6.500 aileye para verilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İki dakika ek süre veriyorum.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tamam.
Peki, bu ücretler yeterli mi? Yani bu tek seferde 5.000 lira gerçekten yeterli mi? Bir araştırma yapmıştık biz. Bir aylık çocuğun, yeni doğmuş bir çocuğun bir aylık bez masrafı 1,300 lira, ıslak mendil en normali 70 lira, biberon 400 lira, emzik 200 lira, ateşölçer 1.000 lira, aylık mama masrafı 1,500 lira, bebek arabası en uygunu 5.000 lira, hastane ücretleri de 30.000 lira ila 50.000 lira arasında değişmekte; yani bu rakamlar yeterli değil.
Peki, neden birdenbire bu doğum yardımını artırma ihtiyacı duyduk, neden 2025 yılını "Aile Yılı" diye ilan ettik? Doğurganlık hızının 1,51'e düşmesi iktidarı endişelendirdi. Esasına bakılırsa uzun zamandan beri alarm vermekteydi çünkü bu 1,51 oranı yenilenme düzeyinde olan 2,10'un oldukça altında. Peki, neden bu hâle gelindi? Bakıyorsunuz kaba doğum hızında oldukça düşüş var, binde 11,2'ye düşmüş ve buna bağlı olarak da nüfus hızının artışında da ciddi azalmalar söz konusu. Doğum yapan annelerin ortalama yaşı 29,2'ye çıkmış, 26,7'den. Nüfus hızı yavaşlamış, binde 13,1'den binde 3,4'e düşmüş. Evlenme sayısı azalıyor, buna karşılık boşanma sayısı artıyor ve hakikaten de aile kurumu ciddi bir sarsıntı içerisinde. Peki, gençler neden evlenmiyor? Neden evlenmeyi düşünmüyor? TÜİK'in 2021 yılında yapmış olduğu bir çalışma var. Buna göre ankete katılan erkeklerin yüzde 22,5'i "Maddi kazancım yerinde değil, önümüzdeki beş yıl içerisinde evlenmeyi düşünmüyorum." diye cevabını vermiş. Yüzde 11,2'si ise "İş garantim yok." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayalım.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Selamlayacağım.
Yani yüzde 34'ü, yüzde 35'i maddi gerekçelerle evlenmeyi öteliyor. Şu andaki gençlerimizin, 15-24 yaş arasındaki gençlerimizin yüzde 27'si ne eğitimde var ne istihdamda var, "ev gençleri" denilmekte ve geniş tanımlı işsizlik oranı da yüzde 28,2'ye çıkmış durumda. Yani hâl böyleyken, insanların aile kurma, evlenme imkânları yokken buna benzer pansumanlarla aile kurumunu ayakta tutmayı beklemek hakikaten de çok zor gözüküyor. Daha sonra bütün maddelerde de tek tek eleştirilerimizi getireceğiz.
Teşekkür ederim.