Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 47 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .03.2025 |
SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sizi, değerli kurul üyelerini, bürokratları ve basın mensuplarımızı saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün benim Plan ve Bütçe Komisyonundaki ilk günüm. Şimdi, usule baktığımız zaman, bu kanun teklifi zannedersem cuma günü Meclise sunuldu, bize de salı günü mesaj geldi "Perşembe günü kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek." diye. Şimdi, baktığınız zaman...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kısacık, pazartesi günü duyuruldu ve aynı gün dağıtıldı.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Bu pazartesi mi Sayın Başkanım? Tamam.
Şimdi, aslında baktığınız zaman, bugün 12 farklı kanunu içeren bir torba yasa düzenlemesini konuşuyoruz. Şimdi, 12 farklı kanunu içeren bir düzenleme için bu süre, çalışma süresi, muhalefetin çalışma süresi bence çok az. Burada eğer biz Meclisi kaliteli, çalışılabilir, düşünen bir Meclis, üreten bir Meclis hâline getirmek istiyorsak, bu süreyi biraz daha uzun tutup uzmanlarımızın, bizlerin daha farklı şeylerde çalışmasını sağlamalıyız çünkü dediğim gibi 12 kanun teklifini içeriyor; bunların diğer kanunlara etkileri var, diğer yönetmeliklere etkileri var yani bu süreyi biraz daha uzun tutmamız, Meclisin çalışması, üretmesi, düşünmesi açısından önemli.
Şimdi, tabii, diğer sözcülerimiz de bahsetti, evet, torba kanun aslında çok tasvip edilen bir yöntem değil. Şimdi, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Genel Kurulda da mesela istiyoruz ki iktidar ve muhalefetin el birliğiyle, oy birliğiyle hepsi onaylansın, bazı kanunlar da geçsin yani muhalefet her şeye de "Hayır." her şeye de "Yok." her şeye de "İstemezük." demesin ama torba kanunlar öyle profesyonel hazırlanıyor ki mesela -şimdi olduğu gibi- 7-8 maddesi çok iyi, arada 1-2 tane böyle tehlikeli, zehirli madde var. Şimdi, biz o tehlikeli, zehirli madde yüzünden tamamına "Evet." diyemiyoruz. Dolayısıyla, orada sanki muhalefet her şeye "Yok." diyen, ne gelirse gelsin "Yok." diyen bir pozisyona düşüyor, o pozisyona da düşmek istemiyoruz. Onun için, şu torba kanunu Meclisin artık gündeminden çıkarıp da böyle kanunları düzgün, konu bazlı çalışsak daha iyi olur düşüncesindeyiz.
Şimdi, mesela buna bir örnek, işte, bu gelen kanun teklifinde Mali Müşavirlik Kanunu'nda bir değişiklik öngörülüyor. Buna göre, Mali Müşavirler Odası seçimlerinde tebligat yerine internet sitesinden duyuru geliyor. Doğrudur, artık dijital çağdayız, internet çağındayız, birçok şeyi artık dijitalden öğreniyoruz ama bunu sadece bu şekilde yazdığımız zaman biraz sığ kalıyor. Biz burada kanunları düşünürken bunun kötüye kullanımını, uygulamasını vesairesini de düşünmemiz lazım.
Şimdi, köylerde bazı tarla düzenlemeleri olur toplulaştırmada vesairede derler ki: "Bu askıya asılsın." Muhtar gider, muhtarlık ya da kahveye asmaz da kahvenin deposunun kapısının arkasına asar askıya ya da gider kendi odasının iç odasının askısına asar, biri geldiği zaman "Askıda mı?" "Askıda." diye.
Şimdi, burada diyelim duyuru yapılacak. Peki, bu duyuru nasıl yapılacak? Adam ilk siteye girdiği zaman açılacak mı, görecek mi? Ya da gidip köşe bucağa, bir yere mi koyacak? Nereye koyacak belli değil. Siteye koydun mu? Koydum. Ama ara ki bul. Şimdi, bu tür şeyleri de bir... Evet, tebligatın özelliği nedir? "Ben aldım bunu, evet, haberim oldu."dur. Biz, şimdi, bu haberim oldu mekanizmasını nasıl sağlayacağız? İşte, mesela bu tür şeyleri dijitalle konuşmak gerekiyor, belki belli altyapısını hazırlamak gerekiyor. Bizim hayal ettiğimiz Meclis, burada bunları düşünen, tartışan, kaliteli yani böyle, işte, boş söylemler değil de her bir maddeyle ilgili konuşulan bir Meclistir. Bu anlamda, ben burada rica ediyorum, bunlara da bir kafa yorsak iyi olur, Plan ve Bütçe Komisyonunu da bu hâle getirsek, diğer komisyonları da bu hâle getirsek çok iyi olur.
Şimdi, buradaki temel şey, tabii, emeklilerimizin beklediği emekli ikramiyelerinin durumu, bugün bu teklifi de görüşeceğiz. 3 bin TL'den 4 bin TL'ye çıkıyor. Açıkça söyleyeyim, şimdi, emekliye 4 bin TL ikramiyeyi burada konuşmaya ben utanıyorum. Ya, 4 bin TL'nin şu anda artık ikramiye anlamında bir hükmü, bir anlamı vesairesi kalmamıştır; yıllar boyu emeklilerimiz gittikçe erimiştir, zaten bu rakamlarla da ortadadır. Şimdi, bizim emeklilerimizin önünü açacak bir düzenleme, sıçrama yapacak bir düzenleme yapmamız lazım. Yani artık emeklilerimize böyle 3 bin lira ver, 4 bin lira ver, yok kurbanlar falan, bunlarla emeklilerin kurtulacak hâli kalmamıştır.
Şunu da söyleyeyim: Tabii, maşallah, hem Mecliste hem şeyde ekonomist çok ama ekonominin bir temel kuralı vardır, mesela Keynes'in, Keynesyen politikaların bir kuralı vardır. Siz toplumsal refahı artırmak istiyorsanız ne yaparsınız? Vatandaşa, tabana muslukları açarsınız. Eğer siz gelir ücretini artırırsanız toplumda bir refah sağlanır. Şimdi, biz ne yapıyoruz? Biz musluğu kimin için açıyoruz? Yine, bütçeyi görüştük rakamlarla, 1 trilyon 950 milyar. Kim için açıyoruz? Kur korumalı mevduat için açıyoruz. Şimdi, açtıkça ne oluyor? Bu tabana yansıyor mu? Yansımıyor çünkü zengin olan daha da zengin oluyor. Yani diyelim ki adam bugün 100 bin yatırıyor, yarın 120 bin yatırıyor, öbür gün 130 bin yatırıyor mevduata; bu mevduat büyüyor, mevduat büyüyor. Bakın, arkadaşlar, inanın, biz emekliye versek bunu, emekli para biriktirmez, emekli yastıkaltı yapmaz, emekli mevduata para yatırmaz; emekli bunu ya harcar, ya torununa harçlık verir, ya zorda olan oğluna, kızına, çocuğuna destek verir. Emekliye vereceğimiz her şey tabanda bir refaha sebep olur ama biz her şeyi zengine verdiğimizde adam zaten harcayacağını harcıyor, harcamayacağını biriktiriyor; biz biriktiren adama veriyoruz, biz biriktiren adamı büyütüyoruz; biz harcayacak adama 3 bin lira, 4 bin lira verip zaten hep ekside yaşatıyor, hep borçlandırıyoruz. İnanın, emekliye vereceğimiz her kuruş aynı zamanda bizim genel anlamda ekonomimizin rahatlamasına da neden olacaktır. Onu kanun anlamında...
Tabii, 4 bin lira eleştirilecek bir konu yani aslında bunu her zaman söylüyoruz. Son yaşına gelmiş, artık bir huzur içerisinde yaşam geçirmek isteyen büyüklerimize, atalarımıza biz haksızlık yapıyoruz. Adam yıllarca çalışıp didinmiş, uğraşmış, çoluk çocuk sahibi olmuş, belli bir yere gelmiş, son zamanda da artık elektrik faturasını, su faturasını, doğal gaz faturasını düşünmesin, "Aman, doğal gazı biraz kısayım da biraz battaniyeye sarılayım." demesin. Türkiye'de ne zaman büyük ülke oluruz? Emeklimizi rahat bir şekilde yaşattığımız zaman biz büyük ülke, güçlü ülke oluruz. Bize emek vermiş, ülkemize emek vermiş atalarımıza, dedelerimize rahat bir hayat, son yaşında rahat bir refah sağlarsak büyük ülke oluruz ama biz şu anda emekliyi gördüğümüz ama zaman boynumuzu büküyoruz, yeri geliyor emeklinin anlattıkları karşısında gözlerimiz doluyor.
Sayın milletvekilleri, bizim emeklilerimiz üzerinde hâlâ yük var. Bizim Türkiye'de yaşam şartları ağır, emekli olduğu zaman adam sadece kendine bakmıyor, işsiz oğlu var, işsiz kızı var, oğlu işten çıkarılmış torununun okul masrafı var yani emeklilerimiz, babalarımız, annelerimiz bir de onları da düşünüyor, öyle düşünün. Emeklilerimiz bizim ülkede maalesef, kendini kurtarmış değil, sadece kendine bakan değil, aynı zamanda aile sorumluluğunu hâlâ taşıyan bir varlık. Onun için, emeklilerimize ne yapsak az ama bu kanun teklifinde maalesef, 4 bin TL layık görülmüş.
Şimdi, diğer bir taraftan, burada, kanun teklifinde doğum yardımlarının artırılması yönünde bir düzenleme var. Şimdi, 2015 yılında 1'inci çocuk için 300, 2'nci çocuk için 400, sonraki çocuklar için 600 TL doğum yardımı yapılmaktaydı. Şimdi, bakın, enflasyon demiyorum, dolar demiyorum, altın demiyorum, sadece asgari ücret artışına göre bir artış yapılsa bugün 3'üncü çocuk için yapılan doğum yardımının 14 bin TL olması lazım. Yani 2015'teki desteklere göre, bakın, sadece asgari ücret çerçevesinde artırsak 14 bin TL olması lazım ama bunun ne kadarını verebileceğiz? Bizim hesaplamalarımıza göre galiba 5 bin TL'yi falan bulacak şu anda doğum yardımı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Şimdi, bir de bu kapsamda şunu sorayım: Ya, şimdi 5 bin lira, 3 bin lira, 2 bin lira alacağım diye kim çocuk yapmak ister, bu çocuk yapmayı teşvik edici bir şey mi? Yani bir kere çocuk olacak, sonra 5 bin lira doğum yardımı alacağım.
Bakın, ülke olarak doğurganlık hızımız düşüyor, risk altındayız, yaşlanıyoruz, genç nüfusumuz azalıyor. Eğer biz ülkede doğurganlık hızını artırmak istiyorsak, bir kere ülkeyi ekonomik refah olarak yaşanabilir bir ülke hâline getirmemiz lazım, enflasyonu düşürmemiz lazım, hayat pahalılığını düşürmemiz lazım, hayatı kolaylaştırmamız lazım. Yani şu anda değil 3 bin, 5 bin, 20 bin verin, kimin çocuk yapmayı gözü kesebilir? Şu anda gençler evlenemiyor ki, yuva kuramıyor ki, gelsin de daha sonra çocuk sahibi olması için bu 3 bin, 5 bin teşvik onları teşvik etsin. Sayın vekillerim, şu anda hepimiz yaşıyoruz, siz de işin içindesiniz yani şu anda hayat kurmak, yuva kurmak, evlenmek çok zor, evlendikten sonra çocuk sahibi olmak ayrı zor. Yeni evlenip de eşi hamile olup da borç içinde olmayan birini görmüyorum. Hayatın şöyle bir gerçeği de var, onu da konuşalım: Şimdi, şu anda maalesef sağlık kalitesi, ilk önce özellikle 2002'den başlayarak 2008, 2010, 2012 yıllarına kadar ülkemizin çok iyi sağlık kalitesi vardı ama sağlık kalitemiz de gittikçe düşüyor, eski şikâyetlere geri dönüyoruz. Artık MR'ların, hastaya verilen randevuların süresi gittikçe uzuyor, sizleri de arıyorlardır, yani kanser hastasına iki ay, üç ay sonraya MR günü veriliyor. Şimdi, doğum hastanelerinin kalitesi de düştü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Adana'dan örnek vereyim: Şimdi, devlet hastanesindeki bir doğum hastanesinin tamamı şu anda Suriyelilere hizmet veriyor yani oraya bizim bir vatandaş gidip de sıraya girip de normal bir memur arkadaş ya da işte normal bir orta sınıftaki bir arkadaş, beyaz yakalı bir arkadaş, mavi yakalı bir arkadaş şu anda mesela kadın doğum hastanesine gidemiyor, çoğu özele gitmek zorunda kalıyor. Özel hastanelerin fiyatları -özellikle bu bir süreç biliyorsunuz, dokuz ay boyunca belli aylarda gidiliyor- ciddi rakamlar. Şimdi varı yoğu bir çocuğu var, onu da yani bir şey olacak... Şu anda gebeliklerin çoğu riskli hâle geldi, riskli gebelik diye geçiyor yani şu andaki maalesef işte yediğimizden içtiğimizden, yaşların artmasından dolayı. Dolayısıyla şu anda gerçekten yani yuva kurmak ayrı bir dert.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kısacık, lütfen tamamlayın.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Bitiriyorum Başkanım.
Hamilelik süreci ayrı bir dert, hayat pahalılığı ayrı dert, yaşam ayrı bir dert, büyüttüğünüz çocukların okutması apayrı bir dert. Dolayısıyla tüm bunları üst üste koyduğumuz zaman biz burada şu desteği vermesek de olur. Ben bu desteğin hiçbir anlam ifade etmediğini düşünüyorum. Yani kimse bu destekler için aman ben teşvik alayım, işte 3 bin, 5 bin lira alacağım da çocuk yapayım demeyecektir. Biz hayatı kolaylaştırmalıyız, yaşamı ucuzlatmalıyız diyorum.
Teşekkür ediyorum.