| Komisyon Adı | : | (10/2262,2263,2264,2265,2266,2267) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma usulünün, takviminin, Komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesine, Komisyona davet edileceklerin tespitine ve Komisyon üyelerinin görüş ve önerilerine ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 18 .02.2025 |
NACİ ŞANLITÜRK (Ordu) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de öncelikle hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Tabii, burada öncelikle 78 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ben ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum, ölmüşlerimizin yakınlarına da sabırlar diliyorum. Tüm Türk milletinin başı sağ olsun.
Tabii, çok elim bir olay, onun için biraz da duygusal bir atmosfer. Vekilimizin dediği gibi, Ordu'dan da Nedim Türkmen ve ailesi 2 çocuğuyla birlikte, eşiyle birlikte can verdi. Dolayısıyla, bu olayın yaşanması tüm Türkiye'yi üzmüştür, bizi de üzdü. Tabii, burada vicdani bir sorumluluk da aldık. Ben burada bu Komisyonda olmaktan yani burada bir katkı sunmaktan mutluluk duyduğumu da söylüyorum.
Tabii, Komisyonumuzun buradaki üyelerine baktığımızda hukukçularımız var, mimarımız var, mühendisimiz var, inşaatçımız var, otel işletmecimiz var, biz de hakeza işte yıllardır bina yapıyoruz, yap-sat tabir ettiğimiz işte Ordu'da bu işleri yapıyoruz, "Ruhsatı nereden alırız, iskânını nereden alırız?" bu işlerin içerisindeyiz, hep beraber geldik, devam ediyoruz. Dolayısıyla, bu Komisyonun burada yapacağı çalışmaların ben gerçekten faydalı olacağına inanıyorum.
Bir de sizin başta belirttiğiniz gibi, bu zamana kadar konuşan milletvekillerimizin de belirttiği gibi, bunu siyasetten uzak tutmanın, bu iş üzerinden siyaset yapmamanın önemine arkadaşlarımız değindiler. Ben hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum çünkü gözler bu Komisyonun üzerinde; buradan çıkacak sonuçların, yapılacak açıklamaların belki maksadını aşan cümlelerin adli süreci de etkileyeceği kanaatindeyim. Dolayısıyla, bunlara hassasiyet gösterirsek iyi olur.
Tabii, ben de bu konu üzerinde Genel Kurulda konuşma yaptım. İşte, konuşmayı hazırlarken de sonuçta yanan bir bina var, bunun sorumlularının ortaya çıkarılması tabii ki önemli. Bir daha böyle bir olayın yaşanmaması adına öncelikle bu olayda sorumluluğu olanların -Resul Bey'in dediği gibi, hepimizin de bildiği gibi- ihmali var ki bu kadar ölüm oldu. Bir ihmal var, bir hata var, bir kusur var. Dolayısıyla, bu zamana kadar bu paydaşların, buradaki ruhsatlandırma süreçlerinde bu olayın içerisinde dahli olanların bir şekilde cezalandırılması vatandaşlarımızın da yüreğine bir ferahlık, serinleme getirecektir. Bir de emsal olması açısından bundan sonraki bu ruhsatlandırma ya da izin verilen süreçlerde imza atan arkadaşlarımızın da sorumluluğunun bilincinde imza atması gerektiğini... Özellikle yerelde -bizde taşra sayılır, Türkiye'nin en küçük büyükşehrinde bu işleri yapıyoruz- biraz böyle hani "ahbap çavuş ilişkisi" demeyelim de küçük yerlerde ilişkiler biraz daha iç içe girdiği için göz ardı edilebiliyor bazı hususlar. Bundan sonra bizim yapacağımız bence Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak... Ben de Genel Kurulda olayın sıcaklığıyla söylemeye cesaret edemedim, aslında konuşmamızda da vardı. Hani herkesin sorumluluktan kaçtığı bir dönemde, işte, Belediyesi, Bakanlığı, Özel İdaresi, iş yeri sahibi, sorumlular "Ben değilim, ben değilim, ben değil." diyor, o zaman bu otel niye yandı ya da burada bu kadar can niye verildi? Öncelikle sorumluluğu kendi üzerimize alıyoruz ve diyoruz ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak eğer kanuni düzenlemelerde eksiklik varsa önce biz sorumluyuz, hata bizde, yasama görevi bizde. Biz bu gerekli yasaları bir gözden geçirelim, eksik olan yasaları düzenleyelim, ilgili mevzuatlara bakalım, yönetmeliklere bakalım. İki buçuk yıl önce otel yaptık, ruhsatını aldık, iskânını aldık, binayı yaptık. Mimar vekilimiz bilecek, önceden 2011, 2012 yılına kadar mimari projeler bu tür binalarda çizildiği zaman itfaiyeye giderdi, itfaiyeden bir olur alınırdı, ona göre yapılırdı. Eğer, orada bir kaçış koridorlarında, yangın merdivenlerinde sıkıntı varsa mimar arkadaşımıza "Bunları düzelt." denirdi, geri gönderilirdi, sonra bu uygulama kaldırıldı. Dolayısıyla, bizim bu tür kanunlardaki mevzuatları, düzenlemeleri tekrar yeniden getirmemiz lazım.
İkinci önemli söylemek istediğim konulardan biri de bizim sistemimiz maalesef düğmesine basmadan çalışmıyor. Ne demek bu? Yani elektriğin düğmesine basıyorsun, yakıyorsun, ondan sonra kapatmasan sabaha kadar yanıyor. Yani ehliyeti alıyorsunuz -şimdi süre geldi galiba- ömür boyu. "Ya kaza mı geçirdin, engelli hâle mi geldin?" Ehliyeti almışsan görme engelli bir vatandaşımız araba sürmeye devam ediyor yüzde 10 görmesiyle birlikte gibi...
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Şimdi değişti herhâlde o değil mi? Yenilecek filan diye konuşuluyor.
NACİ ŞANLITÜRK (Ordu) - Şimdi değişti.
Sayın Başkanım, şimdi, burada da iskân veriyoruz. Tamam, iskân almışsın -özellikle inşaatta söylüyoruz- adam hayati kolon kesmiş, özellikle depremdeki bu şeyde. Birisinin şikâyet etmesi lazım yani düğmeye basması lazım ki sistem çalışıyor. Ne yapalım şimdi bütün iskân verdiğimiz binaların hepsini tekrar bir daha belediyeler denetlemez ki. Bizde mesela yaptığımız işlerde geriye dönemeyiz, buna bir çözüm bulmamız gerekir geri dönmemek adına.
Şimdi, burada bakıyoruz, biz bir yabancı markanın temsilciliğini yapıyoruz otel olarak, baktığımızda o marka bize belli şeyleri dayattı, kuralları verdi. Özellikle, yangın mevzuatına uymamız gerektiğini, kaçış koridorlarının 1,5 metreden mesela kurtarmadığını söyledi, biz köşe başındaki en iyi odamızı bina yapılırken yangın merdivenine çevirdik çünkü bina yapılırken görüşmeleri devam ettiği için. Bunun gibi birtakım şeyler yapılabilir ama biz Meclis olarak öncelikle kanunlarda neyimiz var onlara bir bakacağız.
Bir de mesela, otelde şimdi gıdayla ilgili Tarım Bakanlığı geliyor, otelinize baskın yapıyor tarım il müdürlükleri, ilçe müdürlükleri, gıdayla ilgili denetimi onlar yapıyor ve diyor ki bize yine o firma: "Menşesi belli olacak." Mesela, turşu yaptırıyorsun -biz turşuyu kendimiz kuruyoruz- diyor ki: "Markası olacak. Mesela, arıcıdan aldığın balı kabul etmiyor, diyor ki: "Markalı olacak. Burada birisinin alerjisi olursa ne olacak?"
Rıdvan Bey de sigortacı, bizim de sigorta acenteliğimiz var, yaklaşık yirmi-yirmi beş senedir sigortanın içerisindeyiz. Zaten şirketler bu binayı da sigorta etmemiş. Diyor ki: "Sen eğer yangında...
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Ben sigortası var diye biliyorum.
RIDVAN UZ (Çanakkale) - Banka yapmış.
RESUL KURT (Adıyaman) - Birçok yer kabul etmemiş.
NACİ ŞANLITÜRK (Ordu) - Sayın Başkanım, siz poliçeniz var zannediyorsunuz, o belli "clause"larla içi boşaltılıyor, diyor ki: "Sen bu önlemleri almadığın için muafiyetler koyuluyor." Bunun gibi birtakım -dediğim gibi- mevzuatlar var, bizim en çok -burada ehliyet olayında örnek verdiğim gibi- rutin denetim... Bunu ne yapacağız?
Deprem Yönetmeliği'nde de... İşte, Sayın Vekilimiz Antep Vekili, Hatay'daki depremin gücü ile Antep'teki depremin gücü aynı değil. Şimdi, Hatay'a gelen yıkım Antep'in 2,5 katı. Sizin 2018'deki Deprem Yönetmeliği'nizin üzerine çıkmış yani o 2018'deki Deprem Yönetmeliği'ne göre ben o binayı yapmışım ama ben 1'e göre yaptıysam 2,5 katı şey gelmiş. Dolayısıyla, burada şunu anlatmaya çalışıyorum: Aynı ehliyet işinde olduğu gibi, eğer bu bina otel olarak kullanılacaksa Turizm Bakanlığının belli yetkilendirilmeleri yapması lazım.
Yerel yönetimlerde de itfaiyeyle ilgili farklı bir çalışma yaptık. İşte, acaba burada bir sertifika verilebilir mi? İşte, bir AFAD gibi ayrılabilir mi? Onunla ilgili bir kanun teklifinde de bulunacağız, öyle bir hazırlığımız da var yerel yönetimlerden alınarak... Liyakatsiz insanlar itfaiyelerde çalışma saatleri nedeniyle tercih ediliyor, torpilliler belediyelerde geliyor oralara çünkü bir gün çalışıyor, üç gün yatıyor, bu yattığı dönemde de gidiyor farklı işlerle iştigal ediyor. Dolayısıyla, yangına nasıl girilir? Mesela, yurt dışında böyle bir yangın olsa -tabii, bizim insanlarımız hemen o acıyla insanların orada bağırmasına, çağırmasına duygusal olarak dayanamadığı için- yanan binaya nasıl girilir? Bunların eğitimlerinin verilmesi gerekir diye düşünüyorum.
İş yeri açma çalışma ruhsatı verildikten sonra -ehliyet örneğinde verdiğimiz gibi- bunları denetlememiz gerekir ama insan hayatını ilgilendiren, mesela benim burada, konuşmamda da söylediğim bir şey var: Senin binayı neye göre yaptığın beni ilgilendirmiyor -2020'de de açsan, 98'de de açsan, atıyorum- 98'deki yönetmeliklere göre, son çıkan yangın yönetmeliğine göre ya da mevzuata göre binanı sen uygun hâle getirmezsen ben sana çalışma, işletme ruhsatı vermem. Böyle sert bir şeyi getirebilirsek dolayısıyla... Burada, mesela, belli bir kiralama var, kırk dokuz yıllığına kiralanmış, herhâlde onun da süresi...
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Hazineden ve ormandan kiralıklar, Sururi Bey bilir, kırk dokuz yıldır.
NACİ ŞANLITÜRK (Ordu) - Evet, evet, şimdi bu otelin bir yılı mı, iki yılı mı ne kalmış, dolayısıyla otellerde beş yılda ya da yedi yılda, on yılda bir yenileme zorunluluğu var. Bunlara tekrar, dediğim gibi, baştan bakarsak ama bizim yasama görevini yapmamız lazım, yasalarda eksikliğimiz varsa onlara bakmamız lazım; ilgili arkadaşları, konunun ilgilisi; işte, iş sağlığı ve güvenliği olur... Şu anda da çok ciddi, sıkı tedbirler alındı o manada, bir kişi bile çalıştırsanız ilgili mevzuat var. Ama, burada, bunu hemen ilk toplantıda da söylemek çok da doğru olmaz.
Ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz, yüreğimiz yandı. Bu acıyı hafifletmek ya da hafife almak gibi lütfen yanlış anlaşılmasın ama kocaman bir sektör var değil mi, bir turizm sektörü var, bunu düşünmemiz lazım. Bundan sonra, burada, 78 kişinin bir otelde can verdiği Türkiye'ye kim gelir, dünyadan kim gelir? Öyle mi? Onları da düşünerek dünyaya örnek bir düzenleme buradan, bu Meclisten, bu Komisyonundan çıkmalı, örnek olmalı. Yani geçmişten biliyoruz, 8 milyar, 10 milyar dolarlardan şu anda 62 milyar dolara yakın bir turizm gelirimiz var. Buna da uygun, bize yakışır bir kanuni düzenlemeyi yapıp "Türkiye'ye gittiğimde -Almanya'dan ya da atıyorum farklı ülkelerden geldiğimde- can güvenliğiyle ilgili bir sorun yaşarım." diye düşünmeden gelebilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Tabii, üç ay, dört ay vaktimiz var, daha çok konuşacağız bunları, illa on dakika konuşmak için zorlamamak lazım. Dediğim gibi, ben bu Komisyonda olmaktan mutluluk duyuyorum -katkı verebilirsek- elimizden geleni sağlamamız lazım. Ben arkadaşlara da hepinize de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Herkesi iyi niyetli görüyorum. Dolayısıyla, bunun üzerinden, hele hele de... Mesela burada Grup Başkan Vekillerimize de ricada bulunulabilir, Komisyon Başkanlığı olarak ricada bulunulabilir, yani bu olay gerçekten çok ağır bir olay, 78 canımız gitmiş, tabirimi mazur görün, bunu Genel Kurulda sakız gibi çiğneyip yani her olayda Genel Kurula getirilmesini ben çok doğru da bulmam. Dolayısıyla, olur olmaz, konunun açık olmadığı bir zamanda bunların konuşulmasını doğru bulmuyorum. Komisyonumuza biraz süre versinler, bir çalışma çıksın, biraz müfettişlerimize süre verilsin, şu anda kovuşturma devam ediyor, soruşturma devam ediyor, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması adına müfettişler çalışıyor, onlara bir süre verelim. İşte, hemen, "Biz sorumluyu bulduk." İşte, muhalefet tarafı "Bakanlık sorumlu, Bakanı yargılayalım." İşte, iktidar tarafında, biz de "Sen dayı oğlunu getirmişsin oraya, işte, liyakat esaslı insanların itfaiyeye gelmesi..." dersek... Birbirimizi suçlamakla bu iş olmaz. Çünkü orada sağcısı da yandı, solcusu da yandı, hepimiz yandık, yüreğimiz yandı. Yani iktidarı da muhalefeti de ben biliyorum ki orada kimsenin eline bir diken batsın hiç kimse istemez. İster miyiz Sayın Vekilim? Dolayısıyla, bundan sonra bu hassasiyetle götürelim diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.