Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
Konu | : | İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve Bursa Milletvekili Emel Gözükara Durmaz ile 99 Milletvekilinin İklim Kanunu Teklifi (2/2927) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 26 .02.2025 |
PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
14'üncü madde, idari yaptırımlara ilişkin bir madde, ozon tabakasını incelten ve florlu sera gazlarının kullanımına dair yaptırımlar öngören bir madde.
İdari cezalar ve yaptırımlara ilişkin öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Ülkemiz, malumunuz, sermaye açısından bir vergi affı cennetine dönüşmüş durumda; aynı zamanda, teşvik ve faiz ödemelerinde de bir cennete dönüşmüş durumda patronlar ve patron dostları açısından. Her yıl merkezî bütçelerde de bu 3 başlık temelinde aslında bütçe görüşmelerinin yapıldığını görüyoruz. En son 2025 bütçesinde de bunu görmüş olduk, sermayeye ayrılan payın ne denli büyük olduğunu görmüş olduk; devamında, akabinde yapılan aflar ve teşvikler de cabası. Böyle bir ortam içerisinde sermayeye yönelik nasıl bir yaptırım ya da caydırıcılık olacağını açıkçası bizler merak ediyoruz. Somut anlamda bir planlama bu açıdan var mı? Mesela, iklim suçu işleyen Cengiz Holdinge bir yaptırım olacak mı? Milyarlarca liralık kıyakların döndüğü bir ortamın içerisinde denetimden uzak yaptırımların hiçbir caydırıcılığının olmayacağını bugünden öngörebiliyoruz. Bir sürü doğal alanın "Olumsuz ÇED" raporlarına rağmen yıkım alanına dönüştürüldüğünü biliyoruz zira. Yine, yürütmeyi durdurma raporlarına, kararlarına rağmen yıkımların devam ettiğini sit alanlarında, yaşam alanlarında biliyoruz.
Yine, maddede florlu sera gazlarının kullanımına dair mesela somut bir ibare ve para cezası olarak 5 milyonluk ceza öngörülüyor ama bunun, böylesi bir meblağın bir sermaye grubu için herhangi bir caydırıcılığı olmayacağını da kâhin olmaya gerek yok, şimdiden görebiliyoruz. Yani idari ceza, yaptırım gibi görünen bir cezasızlık hukukuyla karşı karşıyayız. Bu cezasızlık hukuku kirletmenin yolunu açacak bir maddeyi bağrında taşıyor, kirletmeye teşvik edecek bir uygulama alanını bağrında taşıyor. "Nasıl olsa ceza yok." diyerek şirketler ve sermaye grupları atmosferi dilediğince aslında kirletecekler, kirletme hakkını parayla alıp satabilecekler yani bunun da bir metaya dönüştürüldüğünü biz bu maddeyle çok net bir şekilde görebiliyoruz.
Hakeza, birçok maddede de ifade etmiştim denetim mekanizmalarıyla ilgili, denetim mekanizmalarında özel sektör olduğu için, sermaye ve sermaye yanlısı gruplar olduğu için bu caydırıcılık noktasında da herhangi bir takibinin olamayacağını da olmayacağını da yaşadıklarımızdan, yirmi iki yıldır uygulanan hukuk biçimlerinden de biliyoruz. Çünkü gerçek bir denetimin olabilmesi için o mekanizmanın içerisinde bilim insanlarının olması gerekiyor, yurttaşların olması gerekiyor, sivil toplum kuruluşlarının olması gerekiyor, ekoloji örgütlerinin olması gerekiyor. Yoksa, bu idari yaptırımlara baktığımızda gördüğümüz üzere, bu denetim mekanizmalarında gördüğümüz üzere önümüze İklim Kanunu diye getirilen bu kanun ve madde bir yıkım kanununa kolayca dönüştürülecektir.
Teşekkür ediyorum.