KOMİSYON KONUŞMASI

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, Emisyon Ticaret Sistemi 9’uncu madde; onunla ilgili birkaç sorum ve birkaç yorumum olacak.

Bu sistem, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefine ulaşması için ve uluslararası rekabeti güçlendirmesi için ve yeşil dönüşüm sürecine başlayabilmek için çok önemli, kritik bir öneme sahip şüphesiz. Avrupa Birliği de sınırda karbon düzenleme mekanizmasının pilot uygulamalarını başlattı, 2027 itibarıyla da ithal ürünlere karbon fiyatlaması getirecek. Bu kanun teklifinin Türkiye için çok önemli olduğunu düşünüyorum ancak ETS mantığının işleyebilmesi için ortada bir azaltım sistemine ihtiyaç var yani üst limitler de burada tanımlanmalı, bu üst limit giderek azaltılmalı ve üst sınıra karşılık gelen emisyonlar mümkün olduğunca yani sanayicilerin üzerine anlık stresler koymayacak şekilde net sıfıra ulaşma ideali doğrultusunda fiyatlandırılması gerektiğini düşünüyorum. Şimdi, Ulusal Katkı Beyanı’mıza göre, “Şüphesiz Türkiye 2038’e kadar emisyonları artıracak.” diyoruz ama şöyle bir durum var: 2038’e kadar emisyonları artırmayı düşündüğümüz bir Emisyon Ticaret Sisteminde nasıl bir etkileşim planlıyoruz? Yani bir taraftan, evet, 2038’e kadar emisyonlarımızı artırıyoruz ve sonra düşürüyoruz ama bir yandan da Emisyon Ticaret Sistemi'yle etkileşimi düşünüyoruz. O yüzden bunun örtüşmediğini düşünüyorum, bu konuda biraz açıklama yapabilirseniz çok sevinirim.

Ücretsiz tahsisatlarla ilgili birkaç sorum olacak. ETS kapsamında tahsisatların sağlanması öngörülüyor. Bu, geçiş sürecinde uygulanabilecek bir yöntem olabilir ancak burada ciddi bir belirsizlik görüyorum: Bu tahsisatlar hangi kriterlere göre dağıtılacak yani siyasi saiklere göre dağıtılmaması için bir engel yok burada maalesef; tüm sektörler ücretsiz tahsisat alabilecek mi, yoksa bazıları dışarıda mı kalacak bu sistemde? İleride ücretsiz tahsisatları kaldırmak ya da açık artırma gibi bir sisteme mi geçilecek? Onunla ilgili bir bilgi almak istiyorum.

Bir de burada büyük bir risk var; bu ücretsiz tahsisatlar sürekli hâle gelirse ETS sistemi gerçekten çalışabilir mi? Yoksa kâğıt üstünde bir mekanizmaya dönmesinden tedirginim. Eğer karbon fiyatlamaları da düşük tutulursa Türkiye ihracatçılarının Avrupa Birliği gibi büyük pazarlarda rekabet gücü kaybı olmaz mı? Buradaki fikirlerinizi de dinlemek isteriz.

Ayrıca kritik bir mesele: Şeffaflık… Ücretsiz tahsisatların nasıl dağıtılacağı Karbon Piyasaları Kurulunun inisiyatifine bırakılmış yani onlar isterlerse paylaşıyorlar, isterlerse paylaşmıyorlar; bu konuda da fikrinizi duymak isteriz.

Ayrıca bir konu daha; kanun teklifinde ETS'nin piyasa işletmecisi olarak EPİAŞ yani Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. belirlenmiş ve burada büyük bir sorun olduğunu düşünüyoruz çünkü EPİAŞ zaten elektrik piyasasında faaliyet gösteren bir şirket, Türkiye’de sera gazı emisyonlarının büyük bir bölümü elektrik üretiminden de kaynaklanıyor, bu durumda emisyon ticaretiyle doğrudan ilişkili bir piyasayı yönetenin ETS'yi işletmesi çıkar çatışması anlamına geliyor mu? Yani burada bir çıkar çatışması yaşanabilir.

Bir de teklif, karbon denkleştirme mekanizmasına izin veriyor ancak burada denkleştirmenin nasıl işleyeceği tamamen belirsiz. Bunu bağımsız bir denetim mekanizması olarak mı düşündünüz yoksa şirketler sadece ağaç dikerek emisyon azaltımı yaptıklarını mı iddia edecekler? Türkiye'de karbon denkleştirmesi yapacak kadar arazimiz var mı? Bir de ben bunun planlamasının yapılıp yapılmadığını sormak istiyorum. Avrupa Birliğinde denkleştirme sistemleri de bağımsız kurullar tarafından malumunuz sıkı bir denetime tabi tutuluyor ama bu teklifte ne bağımsız bir denetim mekanizması var ne de sistemin nasıl işleyeceğine dair net kurallar, sistemler ortada. Bir de mükerrer sayım riski tekrar aynen denkleştirmede söz konusu. Aynı emisyon azaltımı hem proje yatırımcısı hem de krediyi satın alan tarafından sayılırsa kâğıt üstünde büyük bir azaltım varmış gibi görünmez mi? Yani bu sistemin sonunda bir yeşil boyama mekanizmasına dönmesinden korkuyoruz.

Son olarak da kanun teklifinde ETS’nin nasıl kullanacağı açık değil yani oradan gelen gelirleri nasıl kullanacağı. Bu gelirler sanayi dönüşümünde mi kullanılacak, bu gelirler adi geçiş sürecini mi destekleyecek? Teklifte bu tarafın da belirsiz olduğunu düşünüyorum ve bu teklifin Türkiye’nin iklim krizine karşı mücadele vermesini zorlaştıran bir teklif olduğuna inanıyorum yani sanayi ve enerji dönüşümü için net bir yol haritası ortada yok, adil geçiş süreciyle ilgili her şey güvence altına alınmıyor, ara hedefler belirlenmemiş, daha da üzücüsü, kömürden -kademeli bile olsa- bir çıkış takvimi yok. Türkiye’nin ihtiyacı olan şeyin de bağlayıcı mekanizmalar içeren, bilimsel verilere dayalı, demokratik ve katılımcı süreçlerle hazırlanmış, gerçekten işe yarayacak bir iklim kanunu olduğunu düşünüyoruz ve dileriz ki, buradaki diğer milletvekili arkadaşlarımızın ve Komisyon üyelerimizin talepleri bir şekilde kâğıda dökülür ve yüce Meclisimize yakışan bir yasa teklifi hâline gelir diyorum.

Teşekkür ediyorum, herkesi saygıyla selamlıyorum.