KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Sunumlarınız için çok teşekkür ediyorum ben de.

Özellikle, böyle güçlü bir kadın topluluğunu bir arada görmek ve bunlara emek verilmesi beni de bir kadın olarak gerçekten çok mutlu etti.

Konumuz tabii, kız çocukları ve kadınlar olunca bizler de kadın olarak daha büyük hassasiyet gösteriyoruz ister istemez. Tabii ki her bir proje kendi içinde çok büyük anlam içeriyor ve çok değerli. O yüzden ben emekleriniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.

Tabii, burada sorgulanması gereken şey şu aslında bizim açımızdan: Sonuçta biz küresel anlamda da ve kendi ülkemizde de bu kadın şiddetiyle hâlâ uğraşıyoruz, kadın-erkek fırsat eşitliğinin hâlâ istediğimiz düzeyde olmadığını görüyoruz. Tabii ki bu çalışmalar, bu projeler çok çok önemli, herkesin katkıda bulunması tabii ki çok değerli. Sizin yaptığınız bu projelerle ilgili şunu sormak istiyorum: "Biz başardık." dediğiniz başarı oranınız ne yani yapmak istediğiniz şeye ne kadar oranda ulaştınız? Biz neyi değiştirebildik bu projelerle? Çünkü sonuca baktığımızda aslında hâlen sonuç değişmedi, kadına şiddet hâlâ var, problemlerimiz değişmedi. Biz, artık, sonuç görmek istiyoruz. Bu sonuca gitmek için de belki de bütün dinamiklerle birlikte beraber çalışmak, bir araya gelmek gerektiğini düşünüyorum çünkü biz burada sizin sunumlarınızla ve gelen diğer değerli katılımcıların sunumlarıyla bir sonuca ulaşmak istiyoruz. Bu anlamda, sizin fikirlerinizi merak ediyorum yani sonuca ne zaman ulaşacağız? Kendinizi ne kadar oranda başarılı görüyorsunuz?

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Çok teşekkürler ama anladığımız kadarıyla Birleşmiş Milletlerin ilgili kuruluşları, temsilcileri Sayın Dora'nın dediği gibi "müdahale" yetkisine sahip değil; yaptıkları, kamu kuruluşlarıyla iş birliği, onlara rapor hazırlamak, birlikte çalışmak. Sayın Ersoy Vekilimizin söylediği soru doğrultusunda şunu söyleyebilir misiniz: "Biz gerekenleri, her türlü çözüm önerilerini kuruluşlara söyledik, bizim işimiz bitti, yapan ya da yapmayan kuruluşlardır mı?" diyorsunuz yoksa sizin çalışmalarınızda bir eksik mi var yani nereden kaynaklanıyor sonuç alınamaması?

Buyurun.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Evet, soru çok derin Sayın Vekilim, konu da zaten çok derin.

Ben 2009 yılından beri kadına yönelik şiddet alanında çalışıyorum, kendim de sosyal hizmet uzmanıyım, çokça da kadınla çalıştım, şiddete uğramış kadınlarla ve çocuklarla çalıştım. Çok doğru bir yerden şu oluyor: Bir yerden sonra okyanusta denizyıldızı topluyorum ben, hani "Bu meseleyi ben başlatmadım, ben de bitirmeyeceğim belli ki, ne yaparsak yapalım olmuyor." dediğimiz bir yere geliyoruz. Tam geldiğimiz noktada -ben, tabii Birleşmiş Milletler Kadın Birimi adına da, kendi adıma da konuşuyorum, sizleri de tenzih ediyorum ama- şöyle bir şey oluyor ve tekrar başlıyoruz galiba: Örneğin, işte, arkadaşlarımın söylediği gibi, depremden sonra Kocaeli'de Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, AFAD, Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri vesaire haberleşiyoruz "Kocaeli, depremin olma ihtimali çok yüksek bir il, o yüzden -biz de bu depremde gördük ki hazırlıklı olmak çok kıymetli- Kocaeli'de bir afet durumunda kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik ne yaparız; bir akış, bir eylem planı yapalım." diyoruz. Mesela, o eylem planı çıkıyor "Tamam, bir taş koyduk." diyoruz çünkü gerçekten çok boyutlu. Bunun, sizlerin de bahsettiği gibi, izleme boyutu var, koruma boyutu var, önleme boyutu var; bizim zaten ülkemizde ulusal bir eylem planı var kadına yönelik şiddetle ilgili, kendi iç kanunumuz var vesaire. Kurumlar olarak aslında hep birlikte neyin ucundan tutacağımızın çabasını sarf ediyoruz, orada biraz daha böyle sağlık boyutuyla ele alan bir kurum var hem akademiyle hem sivil toplumuyla kalkınma var. İşte, biz de bahsettiğim alanlarda, sunumda aslında kurtardığımız denizyıldızları üzerinden bu mücadeledeki etkimizi ölçmeye çalışıyoruz ama çok haklısınız. Biter mi? Bitmez. Bitmediği için de zaten belki de sunumlarda şunu görüyorsunuz Sayın Vekilim: Tekrar görüyorsunuz, birbirini tekrar eden, tekerrür eden projeler görüyorsunuz. Bunun sebebi şu oluyor: Çünkü yetmiyor çünkü tek bir kurumun koordine etmesi de yetmiyor, tek bir kurumun sivil toplum örgütünü desteklemesi de yetmiyor. Örneğin, Birleşmiş Milletler Kalkınma Birimimiz alanında uzman ama biz de kadının ekonomik güçlenmesiyle ilgili çalışıyoruz. Neden? Çünkü ihtiyaç var çünkü onlar da eğitim veriyor, biz de veriyoruz. Neden? Çünkü tekrar tekrar maruz kaldığımız zaman bu konulara, bu başlıklara o zaman unutmuyoruz çünkü gündemimiz çok çabuk değişebiliyor haklı olarak. Temel ihtiyaç problemi yaşarken yani -tabiri caizse, samimiyetle söylüyorum- açken ya da bir şehir mahvolmuşken kadına yönelik şiddeti önceliklendiremiyoruz ama bir yandan da bitsin istiyoruz. Dolayısıyla çok derin bir soru, çok da somut bir cevap veremedim ama.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Çalışmalar, sorular depreme bağlandı genellikle. Niye öyle oldu? Deprem bölgesindeki şiddeti mi araştırıyoruz biz, tamamını mı?

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Ben örnek verdim sadece.

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Tabii, bu kadar kadının olması çok güzel, harika, bir de erkek var burada. Aslında, ben erkeklerin önemsemesini ve sahiplenmesini daha daha önemsiyorum, o yüzden ben beyefendinin de görüşlerini almak istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Mustafa Bey, buyurun.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI TÜRKİYE TEMSİLCİ YARDIMCISI MUSTAFA ALİ YURDUPAK - Çok teşekkür ediyorum Sayın Vekilim.

Tabii, ideal bir dünya ya da ideal bir "setting"den bahsedemiyoruz yani herhangi bir proje alanını tespit etmek, o proje alanıyla ilgili gerekli kaynağı üçüncü taraflardan temin etmek, projeyi yapmak, projede belli bir şehri ya da belli bir sorun alanının bir alt kümesini tespit edip orada bir deneme yapmak, sonrasında da hani o denemeye bağlı olarak bir kamu politikası tavsiyesini ilgili kamu kuruluşuna iletmek... Bir projenin yaşam döngüsünü bu şekilde özetleyebiliriz.

Buraya baktığımız zaman, dışarıdan bir göz de şunu sorgulayabilir: Bu yaşam döngüsünün içerisinde kamu politikasıyla ilgili bazı önerilerin verilmesi var ve bu önerilerin de ilgili kamu kuruluşu tarafından hayata geçirilmesi gerekiyordu; demek ki geçirilmemiş, demek ki burada bir eksiklik var. Bu bence olayı çok basitleştirerek ele almak oluyor çünkü belli politika önerilerinde bulunuyorsunuz ama bu politika önerilerinin beraberinde getirdiği birtakım beşerî ve finansal maliyetler olabiliyor ya da bu politika önerilerinin bir kısmının ilgili kontekstte uygulanması çok gerçekçi olmayabiliyor.

Burada tek bir sorumlu, tek bir mesul atamak çok zor yani bazen -yapılan müdahalenin yani daha doğrusu "müdahale" kelimesinden pek hoşlanılmadı- yapılan çalışmanın, projenin sonucunda çıkan politika önerilerinin belki yeterince pratik olmaması ya da yeterince üst kalitede olmaması ya da bu politika önerilerinin çok cüretkâr olması ve uygulanabilir durumda olmaması ya da politika önerileri uygun olsa bile ilgili kamu kuruluşlarından bir sahipliliğin olmaması ya da sahiplik olsa bile -hani az önce bahsettiğim gibi- mali ve beşerî birtakım sermaye problemleri sebebiyle onların gerçekleştirilememesi gibi çeşitli şeyler oluyor.

Burada meslektaşlarım bir noktayı ifade ettiler "Aynı konuyla ilgili birkaç proje yapılıyor." diye. Doğru, aslında bu bahsettiğimiz de cari hayatın gerçeklerinin getirdiği bir şey yani böyle ideal bir dünyada olsaydık her konuyla ilgili yapacağımız bir proje, kamu politikası önerileriyle beraber, ilgili kamu kuruluşunun da o önerileri hayata geçirmesiyle sona ererdi ama böyle ideal bir dünyada yaşamıyoruz. İşte, kadına yönelik şiddette herhangi bir proje yapıyorsunuz ancak o projenin bir yerine müdahale ederken aslında başka bir yerdeki eksiklikleri görmeyi engellediğini fark ediyorsunuz.

Mesela, işte biz girişimcilikle ilgili ağırlıklı olarak çalışıyoruz. Girişimciliği bir yandan kadının güçlenmesi için bir araç olarak kullanmaya çalışıyoruz ama öte yandan "Bu politikalar belli çevreler tarafından yeterince iktisadi olarak hayatta kalması mümkün olmayan birtakım girişimlerin, yapay olarak hayatta kalmasına sebep oluyor." gibi bir eleştiriyle karşılaşılabiliyor. Yani bunu şu örnek bağlamında veriyorum: Bir sorunun birkaç boyutu olabiliyor, bazen bir boyutuna yönelik yaptığınız müdahale diğer boyutları gölgeleyebiliyor ya da orada başka sorunlara da sebep olabiliyor. Aslında bizim kamu politikamızla ilgili çok bilindik bir söz vardır "Her kamu tercihinin bir kazananı ya da kaybedeni olur." diye. Bazen kazanan ve kaybedenlerin arasında bir tercih yapmak zorunda kalıyorsunuz, bazen bu tercih bazı politik tercihlerle tam olarak uyuşmayabiliyor.

Biraz karmaşık bir resim çizdiğimin farkındayım ama anlatmaya gayret ettiğim şey, buradaki her kamu, her Birleşmiş Milletler teşkilatı konuyla ilgili belli bir noktadan hareketle bir müdahale geliştirmeye çalışıyor. O müdahalenin daha sonrasında, eksik kalan, aksadığını düşündüğü noktalarını -ikinci ya da üçüncü fazlarıyla- o müdahalenin o eksiklerini gidermeye gayret ediyor ama sonunda kalkınma perspektifinden baktığımız zaman...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Peki.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI TÜRKİYE TEMSİLCİ YARDIMCISI MUSTAFA ALİ YURDUPAK - Sadece onunla ilgili bir cümle söyleyip bırakıyorum Sayın Vekilim.

Hâlâ daha şöyle bir gerçeğimiz var: Türkiye hâlâ aslında kalkınmakta olan bir ülke yani hâlâ sorunlarımız var; demek ki bu sorunlarla ilgili çözüm önerisi, proje geliştirmek, o projeleri uygulamak, uygulamadaki aksaklıkları görüp not etmek ve dersler çıkarmak hâlâ Türkiye için cari bir kamu politikası alanı.

Teşekkür ediyorum.