| Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Zahide Yetiş'in, programında işlediği kadına şiddet ve ayrımcılık olaylarına yönelik görüşleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 12 .02.2025 |
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - Teşekkür ediyorum.
Öncelikle hoş geldiniz.
ZAHİDE YETİŞ - Merhabalar, hoş bulduk.
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - Sunumunuz için de bilgilendirmeleriniz için de teşekkür ediyorum.
Şimdi, ben programlarınızı, tabii, epey bir inceledim. Programınızla ilgili -az önce de sizin kendi ifadelerinizle ben burada dillendirmek istiyorum- pişmanlık ve küskünlük yaşayan kişileri televizyon programında bir araya getirme amacı güdüldüğü şeklinde bir ifade mevcut. Fakat ben daha detaylı baktığım zaman programlara, özellikle YouTube'a konulmuş, çokça izlenme rekorları kırmış programları takip ettiğimde şunu gördüm: Daha çok ailevi ilişkilerin açıkça ortaya döküldüğü, ailevi sorunların tartışıldığı, kişilerin özel hayatlarına dair bütün detayların ortalığa saçıldığı ve başka kişiler tarafından bunların konuşulduğu bir program çıkıyor karşımıza ve ben milletin vekili olarak -az önce sizin ifadenizle- böyle bir programa, bu tarz bir içeriğe neden ihtiyaç duyulduğunu açıkçası merak etmekteyim. Fakat programları incelediğimizde enteresan bir şey de görüyorum; mesela 311'inci bölümünüzde programda bir kadının 13 evlilik yapmasının, başka bir kadının 5 evlilik yapmasının tartışıldığı bölümler var ve programın amacı ile bunun ne gibi bağının olduğunu... Hani küskünleri barıştırmak... Hani oturup bunları bir saat boyunca tartışmanın bu amaca nasıl hizmet ettiğini merak ediyorum.
ZAHİDE YETİŞ - Hemen söyleyeyim size.
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - İnsanların yaptıkları evlilik sayısıyla, ekran karşısına geçip milyonların gözü önünde başkaları tarafından yargılanmaları, başkaları tarafından bütün o detayların ortaya saçılmasının program için ne kadar gerekli olduğunu açıkçası merak ediyorum. Bunu da sizden duyarsam sevinirim.
İlaveten, bu bahsettiğimiz, işte, pişmanları ve küskünleri bir araya getirme amacının dışında içeriklere de şahit oluyoruz. Mesela programa bir diş hekiminin çağırıldığını, son teknoloji implant tekniği gibi konuların ele alındığını görüyorum veya fitoterapi gibi tamamlayıcı tıp uygulamalarının kansere kesin çözüm olduğunu söyleyen doktorların programda yer aldığını görüyorum. İşte, hatta bitkilerle yaptığı karışımları kanser ilacı adı altında kendi kişisel web sitelerinde sattığına şahit oluyoruz oraya çıkarılan ve bunu öven doktorların. Bizim burada amacımız, mesela bu hastaların umutsuzluklarından beslenerek bu programlarda karşılaştıkları durumları bir çözüm arayışı olarak bulmalarından ziyade, onkoloji biliminin ışığında tedavi edilmesi gereken hastalıklar olduğu konusunda bilinçlendirme yapılmasını açıkçası görmeyi tercih ederiz. Dolayısıyla, bu gibi durumlara da karşı durmamız gerekiyor. Nitekim, RTÜK tarafından verilen 2018/41 toplantı numaralı 10 Ekim 2018 tarihli ve 129 numaralı kararında birinin yine katıldığı ve aynı beyanlarda bulunduğu bir programda herhangi bir ürünün, işte bitkisel veya takviye edici gıdanın sağlık beyanıyla satışının, pazarlanmasının ve reklamının yapılamayacağı vurgulanmış olup program yayınının 5 kez durdurulmasına ve idari para cezası verilmesine karar verilmiş fakat daha önceki beyanlarıyla bu programın 5 kez ceza almasını ve yayınının durdurulmasına sebep olan bu şahıs sizin programınıza çağrılarak aynı beyanlarda bulunmaya devam etti ve her vatandaş tarafından internet üzerinden yahut kamu kaynakları kullanılarak kolaylıkla ulaşılabilecek olan bu bilgilere sizin çalışma ekibinizin ulaşamamış olmasını veya RTÜK'ün verdiği bu cezaların göz ardı edilmiş olmasını açıkçası çok fazla anlayamadım. Yine, aynı şekilde, işte, su diyeti konusu vesaire, çok fazla bu tarz serpiştirilmiş içerikler söz konusu. Bunların da yine, yayın mantığı içerisindeki programın amaç ve hedefleriyle olan bağını sizden duymayı isterim.
Bunun haricinde, şimdi, ben programlara baktığımda, küskünleri barıştırma ve yıkılan yuvaları yeniden inşa etme amacı güdüyor diyerek, kendimi de zorlayarak açıkçası çok iyimser bir yaklaşımda bulunmak istiyorum fakat Youtube kanalında yer alan kesitlere baktığımda başlıklar genellikle şu şekilde: Direkt ben size başlıkları okuyayım: "Beni kendi kızım dolandırdı." "Ablam kızımla aramı bozdu." "Ev aldım, ailem elimden aldı." "Kaynanam yuvamı yıktı." "Borç yüzünden dünürüm canına kıydı." "Annemi ablam zehirledi." gibi başlıklarla programın sunulduğunu görüyoruz. Şimdi, biz, kutsal addettiğimiz bir aile kavramımız var, bunun üzerinde çok fazla duruyoruz ve bunu korumak üzerine de hepimizin hem birey olarak toplumsal bir rolümüz ve sorumluluğumuz var hem de hani ben milletin vekili olarak, sizler bu programın yapımcıları olarak ayrı ilave sorumluluklar taşıdığımızı düşünüyorum. Dolayısıyla, aile kavramına karşı güven kırılımını içeren, çok sert güven kırılımı içeren ve bu güven bağını zedeleyen, olumsuzlukları derinleştiren ifadeler maalesef çok yaralayıcı, bizim aile kavramımıza çok uzak ifadeler. Şimdi, az önce dediniz ki "Biz şiddeti övünmüyoruz." Şimdi, şiddeti övmek demek sadece "Şiddet çok güzel bir şeydir." deyip bunu güzellemekle sınırlı değildir. Şiddetin çok konuşulması bir süre sonra şiddetin normalleşmesi bakımından halkın gözünde maalesef bir etki oluşturur. Bizim burada bütün mücadelemiz aynı zamanda bu algı yönetimiyle de ilişkin. Yani "Şiddeti övmüyoruz." demek maalesef burada bir çıkış noktası vermiyor size çünkü şiddetin çok konuşulması toplum nezdinde şiddeti normalleştirir, bir şeyin çok konuşulması o şeyi normalleştirir, çokça tartışılması, çokça halkın gözüne sokulması maalesef bunu normalleştirir ve biz buna karşıyız.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sayın Dora, şimdi, televizyonculukta, medyada şöyle bir usul var: Eğer karşınızdakinin sorulara cevap vermesini istemiyorsanız, çok soruyu aynı anda sorarsınız, sorular boğulur. Cevap almak istiyorsanız tek tek sorun, tek tek cevap versin. Tercih sizin.
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - O zaman son, özetleyeyim.
Hani az önce "Bir öneride bulunun." demiştiniz. Ben biraz açıkçası eleştiri de getirdim hani bundan sonrası için, bu, bizim görev kapsamımızda bulunduğu için. Fakat "Önerileri istiyoruz." dediniz, ben şunu söyleyebilirim sizin için: Bizim bu kadın programlarımızın içeriğinin daha çok kadınların bir meslek ve hobi edinmesine, gündelik yaşamlarına, yemek, giyim, sanat, edebiyat gibi alanlarda bilgilendirici ve kişisel gelişimlerine yönelik olması gerektiğin düşünüyorum. Kadınların içerisinde bulundukları cendereden bu şekilde kurtulduklarının hikâyelerini çoğaltmalıyız, paylaşmalıyız, yaymalıyız; şiddet kısmını deşmek, irdelemek yerine, iyileşme süreçleri ve buna giden yolları ve mekanizmaları konuşmalı ve insanlara örnek teşkil edecek programlar yapmalıyız diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Teşekkürler.
Buyurun Sayın Yetiş.
ZAHİDE YETİŞ - Teşekkür ediyorum Sayın Vekilimize.
Sizin söylediğiniz programları ben yıllarca yaptım aslında, yıllarca sağlık programı yaptım, ilk defa insanlar bedenimizin içini görmüş oldular. Ben de bilmiyordum o zaman hatta çoğu kişi beni doktor zannetti o zaman, çok değerli, kıymetli profesörlerimizle muazzam yayınlar yaptık, adı "Doktorum"du programın ve beş sene sürdü ve aslında sağlığımızı orada daha fazla öğrendik ve tanıdık, ben de dâhil.
Sonrasında da mesleki bilgilendirme de dâhil olmak üzere kadınların günlük yaşamlarını konu alan ve gerçekten iyi örnekler oluşturabilecek, güler yüzlü, harika programlar yaptım. Ben sabah insanıyım ve çok neşeli uyanırım ve o neşeyi... Hatta bana şey derlerdi o zaman: "Günün, sabahın gülen yüzü." Ben de sizin gibi yüzümüzün hep gülmesini istiyorum. Siz anlatırken, eleştirirken de yüzünüz hep güldü ne güzel ama hayatımızın gerçekleri içinde bizim misafir ettiğimiz konukların ne yazık ki yaşadıkları var ve bunlar gerçek. Bunları daha az söyleyelim, tamam; hiç söylemeyelim, peki; bu kadınlar hiç ekrana çıkmasın, tamam ama bu kadınlar nerede hayat bulacak? Evet, hukuki bir süreç var, doğru ama bu kadınların çoğunun sorununu çözdüğümüzü de özellikle ifade etmiştim, programın adı "Yeniden Başlasak" idi.
Ne yaparsanız yapın, yeniden başlamaya hakkınız var. Hepimiz hata yaptı, siz hiç yapmadınız mı? Mutlaka yapmışsınızdır. Biz hiç yapmadık mı? Mutlaka yapmışızdır, herkes ikinci şansı hak eder, belki üçüncü şansı da; aslında programa gelen insanlar o şansı istiyor. Ayrıca, Youtube'a düşen ya da böyle şeylere düşen yerler en "-miş" olan ve en komik olan, en altına yazı yazıp da daha fazla izlenme oranına ulaşılabilecek yerler. Oysa, belki ondan öncesinde ya da sonrasında biz çok fazla şey yaptık. Annesiyle oğlu buluşturduk ki artık çocuğun bulma ihtimali yoktu annesini. Aileleri defalarca bir araya getirdik. Karı koca kavga edip birbirleriyle iletişim konusunda sıkıntı yaşadıklarında....
Bizim mesela, diğer programlardan farklı bir masamız var. Bu masada asla yan yana gelmeyen, artık tamamen teması kopartmış ama asla evliliğinin... Yani, bir şey, bir kıvılcım gerekiyor, o evlilik devam etsin dedirtilen şey vardır ya, biz o masada onları karşılıklı konuşturduk, biz yokmuşuz gibi onlar konuştular, çoğu da barıştı biliyor musunuz? Hâlbuki iki dakika önce yani birbirlerine kavgayla bir sürü şey söyledikten sonra, bizim programda o masada -sadece kendi programımda değil bu arada, diğer programlarda da oluyordur mutlaka- onları barıştırmayı başardık. Evet, hep beraber düşünelim, bunu çok fazla dile getirmek mi, hasır altı etmek mi, yoksa ortaya çıkarıp neyse gerçek onu beraberce paylaşmak, yaşamak ve çözüm bulmak mı?
Bu arada, "13 eşli" dediniz ya, Makbule Hanım'dan bahsediyorsunuz, bu kadın enteresan bir kadın gerçekten fakat aslında 13 değil, 6 bildiğimiz kadarıyla resmî olan ama bize geliş sebebi bu değildi, ben bunu bilmiyordum mesela program başlarken, benim bildiğim 3 resmî evliliği vardı, olabilir.
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - Fark etmiyor. Benim söylediğim şey bu konularla sulandırılması, bunun üzerine gitmeniz, bunun üzerine asılmanız, oradan onun üzerine giderken yeni ailevi detayların ortaya saçılması, olumsuz örnek teşkil edebilecek ifadeler kullanılması.
ZAHİDE YETİŞ - Hemen anlatayım: Bu hanımefendi geldiğinde 3 resmî evliliği vardı ve kocalarının ondan para alıp kredi kartıyla para çektirip sonra da ödemediğini söyledi. Biz de kendisine, tabii ki böyle bir hakkı vardır, gelsin, konuşsun ve eşleri de... Bu arada söz hakkı da veriyoruz tabii ki onlar da çektilerse böyle bir şey yasal yollarla, hukuki düzende zaten bunu yapacaktır ama bunu gelsin, anlatsın istedik. Sonra olay kendiliğinden, bağlananlarla, bize gelen ihbarlarla bu hâle geldi. Bu arada, tabii, canlı yayın yapıyoruz biz ve o kişiyi tutma ihtimalimiz de bir yere kadar. Kendisi söylediğinde bunu yalanlama özgürlüğüm yok benim, ben programın sadece sunucusuyum bu arada yani kimin geleceğine, kimin gelmeyeceğine karar veren değilim ben. Geldiği zaman onu halka en iyi, en doğru şekilde aktarabilen bir aracıyım aslında.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Katkıda bulunayım Sayın Dora'nın sorusuna.
ZAHİDE YETİŞ - Buyurun efendim.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bu dediğiniz doğru olabilir, bilmiyordunuz, şöyle çıktı; ertesi gün bir program yaptınız, bilmiyordunuz, orada da "canlı yayın kazası" deniyor ya, orada da bir şey çıktı.
ZAHİDE YETİŞ - Artık halk biliyor ya.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Hayır, soracağım şu: Sonuçta programın bir profili çıktı ortaya, değil mi, siz de biliyorsunuz, toplum da biliyor yani gelenlerin durumu "Şunu yapabilirler, bunu söyleyebilirler." gibi. "Genel bir çatı ortaya çıktıktan sonra niye devam ettiniz?" diye ben Sayın Dora'ya katkıda bulunayım.
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim.
ZAHİDE YETİŞ - Çünkü hâlâ dolandırıcılık devam ediyor ve karşıdaki kişiler ne kadar dolandırdığını, kaç para aldığını... Mesela o diyor ki: "Ben 90 bin lira çektim." Karşı taraf diyor ki: "37 bin lira çektim." Yani onların hâlâ dolandırılma, 2 kişi tarafından, 2 eşinin dolandırması devam ettiği için biz de programa devam ediyoruz kendisiyle.