Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Komisyon Başkanı Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun, YENİ YOL Partisi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Komisyonun bugünkü toplantısıyla ilgili olarak Genel Kurulda yaptığı konuşmasına ve kadına şiddet ve ayrımcılığın insan hakları sorunu olduğuna ilişkin açıklaması |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 12 .02.2025 |
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Konuşmaya başlamadan evvel genellikle resmî bir konuşmamız oluyor. Az önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yeni kurulan YENİ YOL Partisinin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen bugünkü toplantımızla ilgili bir konuşma yapmış, "Bu sene Aile Yılı, Komisyon Zahide Yetiş'ten ne öğrenecek de niye davet etti?" diye. Az sonra öğreneceğiz. Şunu söylemek isteriz Komisyon Başkanı, Divanı ve bütün üyeleri adına: Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir olgu olan kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunun kaynakları nedir, bu kaynakları besleyen yan unsurlar var mıdır? Bugüne kadarki 15 toplantıda medyanın rolüne değinildi üyeler ve üye olmayan vekillerimiz tarafından, sunum yapanlar tarafından. Şöyle genel bir kanı oluştu: "Medya bu tür yayınları yapmazsa şiddet azalır." dendi. Ben de şu soruyu sormuştum onu söyleyen uzmanlara: Varsayalım ki bugün Türkiye'de medya yok, medyayı tümüyle yok varsayalım; şiddet sıfırlanacak mı? Şiddetin artmasında medyanın rolü varsa yüzde kaçtır? Mesela, 5 midir, yüzde 10 mudur, geri kalan yüzde 90'ı ne yapacağız? Şimdi, birçok üyemiz de Diyarbakır Milletvekilimiz de -Suna Vekilimiz de- söylemişti, "Aslında şiddetin faillerini de dinleyelim çünkü bu iki taraflı bir olay, bir fail var, bir mağdur var." Biz mağdurların gözünden baktık, onları korumak bizim görevimiz ama kaynak ne? Sivrisineklerle uğraşırken bataklık devam edecek mi? Bu bataklıktaki konjonktür, yapı nedir? Bunu bilmemiz gerekiyor ki failleri de suçluları da hüküm giymiş olan katilleri de onların psikososyal durumlarını, varsa patolojik durumlarını -yani suç toplumdan mı kaynaklanıyor- çeşitli nedenleri araştırmak bu Komisyonun göreviydi. Şimdi, bu nedenle, Komisyon olarak bizim işimiz Genel Kurul açıklamalarına buradan yanıt vermek, cevap yetiştirmek değil, ancak hepimiz milletvekiliyiz, hepimizin eşit hakları var, konuşma, sorma, sorgulama, cevap verme, açıklama yapma, bilgilendirme hakkımız ve yetkimiz var. Bu nedenle Sayın Ekmen'e de buradan cevap veriyorum: Bütün arkadaşları davet ettik ilgili iletişim yollarımızla. Bugün medya mensuplarımıza ve meslek örgütlerimize soru sormak isteyenler, Zahide Yetiş Hanım'a da gelin, burada sorunuzu sorun. Zahide Yetiş veya diğer meslektaşların, basın mensuplarının, programcıların programlarına eleştiri olabilir, siyasetçilere de eleştiri var, Meclisteki şiddete de eleştiri var, Genel Kurulda birbirlerine hitap şeklinde, başka komisyonlarda veya dışarıda. Şimdi, bunların hepsinin konuşulması gerekiyor. Gelin, burada, konuklara istediğiniz soruyu sorun, bilgiyi alın dedik. Hâlen bu açıklamamız, davetimiz geçerli, davete de gerek yok, İç Tüzük gereğince, buraya üye olan vekiller de olmayan vekiller de gelip katılma hakkına sahip ancak üye olmayanların tek farkı, oy hakları yok, bir de üyelerimizden sonra konuşma durumları var, onun dışında her türlü açıklama, eleştiri, katkı sağlama hakları var. Dışarıdan gazel okumak kolay, dediğim gibi, burada biz toplumsal bir sorunun kaynaklarına inmeye çalışıyoruz. Elini taşın altına koymadan, Freud'un dediği gibi -"İnsanlar bilişsel tembeldir." diyor- çalışmadan, tembelce açıklamalar yapmak, problemle karşılaşmaktan kaçınmak yanlış bir tavır. Her türlü sorunuzu sorarsınız, Komisyon kanunların verdiği yetkiyle kurulmuştur. Şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi için bir katkınız varsa konformist koltuklarınızdan kalkıp gelip burada muhataplara soru sormanız gerekiyor. Bu soru lehte olur, aleyhte olur. Demokrasinin temsil edildiği bir yerdeyiz, Türkiye'nin, Büyük Millet Meclisindeyiz, bu Komisyonun özel bir görevi var, çok değerli bir iş yapıyor bütün üye arkadaşlarımız, milletvekillerimiz; bu yan sırada oturan bütün uzman arkadaşlarımız, gelen konuklarımız bugüne kadar canla başla açıklama yaptılar.
Ayrıca, Sayın Yetiş'le ilgili şunu eklemek isterim, programlarına katılırsınız katılmazsınız, bizim işimiz tarafgir olmak değil, bir gerçeği ortaya çıkarmak. Benzer programları yapan, sabah kuşağındaki programları sunan ve yapımcı olan arkadaşlara uzman arkadaşlarımız gerekli başvuruları yaptılar. Benim eski meslektaşlarımdan bazı mazeretler geldi, "Efendim, yayın saatimiz tutmuyor, şu gün şu toplantımız var." veya benzeri veya farklı açıklamalar geldi. Sonuç itibarıyla, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin çağrısına uyup gelmiş, her türlü soruya açık bir programcı var karşımızda, teşekkür ediyoruz.
Sayın Yetiş'e teşekkür etmemiz, onunla aynı görüşte olduğumuz anlamına gelmiyor. Zaten burada Komisyon üyeleri farklı partilerden oluştu, farklı görüşler olacak ki biz gerçeği bulalım. Genel Kurulda oturup ahkâm kesmek kolay bir iş, Freud'un dediği gibi "tembel bir iş", burada gelip saatlerce oturup... Belki bugün dört saat sürecek, bir toplantımız beş saat sürdü ama ortalama üç buçuk saat sürüyor sunumlar, soru-cevaplar. Şimdi, bu açıklamayı zorunlu bulmuştum, yaptım. Bu konuda konuşmak isteyen meslektaşlarımız, milletvekillerimiz de konuşabilir.
Ben giriş bölümünü şöyle sürdürmek istiyorum: Bir insan hakları sorunu olarak karşımızda kadına yönelik şiddet ve çok farklı boyutlara sahip olan bir ayrımcılık olgusu var; bu, ekonomik gelişmişlik düzeyine, eğitim kalitesine, eğitim düzeyine bakmaksızın devam eden bir sorun ve olgu; bütün dünyada var. Türkiye, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bir devlet politikası hâline getirdi ve 2006 yılından itibaren yani devlet olarak Hükûmet olarak bu şiddeti ve ayrımcılığı önlemek için hem yasa çıkarmak hem cezalandırmak hem önünü almak, önlemek, olay vuku bulmadan önlemek hem toplumsal bir farkındalık yaratmak hem de kaynak ne ise o kaynağı incelemek ve yerinde engel olmak, kötü kaynağı kurutmak. Yani buna bir anlamda, geçmişten bugüne kadar gelen, "geçmiş" dediğimiz yüz yıllık, bin yıllık, insanın var olduğundan beri bir şiddet var dünyada, insanoğlunun yapısında şiddet de var. Bugüne kadar gelen, aslında toplumsal bir lanetli miras diyebiliriz buna. Yani, şiddet lanetli bir iş, lanetleyeceğimiz bir iş, şiddetin her türlüsü öyle. Bu lanetli mirası bugün, günümüzde paylaşmak değil, yok etmek için buradayız. Bu konuda medyanın konuyu doğru şekilde ele alıp almadığı bu Komisyonumuzda tartışıldı. Bugün yetkililerinden, konunun içinde pratiğini gerçekleştirenlerden dinleyeceğiz, nasıl oluyor. Şimdi, toplumun vicdanını derinden sarsan bu kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda televizyon yayınları bir, toplumu korku ve infiale sürüklüyor mu; iki, mağdur kadınların kişisel haklarını ihlal ediyor mu; üç, şiddet ve ayrımcılık içerikli yayınlar, toplumun şiddeti ve ayrımcılığı sıradanlaştırarak, olağanlaştırarak yayılmasını teşvik ediyor mu gibi soruların yanıtlarını bulmaya çalışacağız. Bu konunun muhatabı sadece bir kişi, bir kurum değil; topyekûn bütün toplumun kendisi. Bütün kurumlar, bütün bireyler, üniversiteler, eğitim kuruluşları, hukuk kurumları; bunların hepsinin kolektif bir mücadele içinde olması gerekir diye düşünüyoruz.
Bugün gündemimizdeki işlerin görüşülmesine başlıyoruz.
Şiddetle topyekûn mücadele yani kolektif mücadele edilmesini teminen toplumsal farkındalık ve duyarlılığın artırılması önemlidir, tekrar üzerine basarak vurgulamak istiyorum.
Komisyonumuzun görev alanıyla ilgili olarak şiddet ve ayrımcılık olaylarının medyada ele alınması, yaşanan sorunlar ve alınması gereken önlemler gibi konularda sunum yapmak üzere sözü "Zahide Yetiş ile Yeniden Başlasak" programının sunucusu Sayın Zahide Yetiş'e veriyorum.
Buyurun Sayın Yetiş.