NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Çok teşekkür ediyorum. Göreviniz de hayırlı olsun. Ben de sunumun başını kaçırdım ama şöyle hızlıca bir göz gezdirdim. Evlilik programlarından da bahsetmişsiniz.

Şimdi, RTÜK önemli bir kurum ama sadece cezalarıyla gündeme gelen bir kurumsal yapı konumunda yani RTÜK âdeta bazı yayın kuruluşları tarafından öcü gibi gösterilmeye çalışılan bir kurum. Ama esasında bir regülasyon mekanizmasıyla çalışan, daha doğrusu öyle çalışması gereken bir kurum. Ben de Ayşe Hanım gibi, Sayın Başkanımız gibi düşünüyorum, sadece ceza değil, ödül mekanizmasının da gündeme getirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Ama bu ödül istediğiniz kadar yani ekonomik anlamda bir ödül getirdiğiniz zaman bazı ulusal kanalların çok fazla hitap etmeyeceği bir ödül olacaktır. Ama yerel televizyonların işte frekans ücretlerini bile yatırmakta zorluk çektiğini zaman zaman hepimize gelen taleplerden biliyoruz. Ama yerel kanallar da kabul etmek lazım ki izleniyor. Bu yerel kanalların uygun programları yani aile bütünlüğüyle ilgili konuşuyoruz, genel ahlak, toplumsal değerler ve aile bütünlüğüyle alakalı yayın yapan kuruluşlara bir ödül mekanizmasının geliştirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama salt sizinle alakalı değil, işte, biraz önce Kültür Bakanlığımız da bir sunum yaptı. Onların da mutlaka bu konuya destek vermesi gerekiyor. Bu birincisi söyleyeceğim şeylerin.

İkincisi, yayın cezası verilen televizyonları görüyoruz. Yayın cezası verildiğini şundan anlıyoruz. Hep izlenen kanallarda hiç kimsenin izlemeye -tabirimi bağışlayın- tenezzül etmeyeceği birtakım belgeselleri filan koyduğu zaman diyoruz ki, ha, demek ki bu yayın cezası filan vermiş. Acaba bu yayın cezası o yayın kuruluşuna bir ceza mıdır, yoksa topluma, "Ya, bunu izlemeyin." falan demek midir? Onun yerine, uygun hazırlanmış, daha iyi örnekleri yayınlamak, şayet o yayın kuruluşunun prensiplerine uygun değilse tam tersi onu yayınlamak çok daha önemli bir şey olur, toplum için de bir ödül olur o ceza. Ama tabii o yayınları kim hazırlıyor, siz mi hazırlatıyorsunuz, onu bilmiyorum. Ama o hazırlanan şeylerin çok başarılı olmadığını söylemeliyim, en azından ben onu görünce kanal değiştiriyorum.

Üçüncü söyleyeceğim şey, RTÜK daha çok görüntüye dayalı bir müessese gibi algılanıyor. Hâlbuki bazı diyaloglar var ki bir müstehcen görüntü görüldüğü zaman aile hemen ona müdahil oluyor, kanalı değiştiriyor. "Ya, aman çoluk çocuk bunu izlemesin." diyor. Ama diyalog olduğu zaman o diyaloğu hiç kimse değiştirmiyor. Pekâlâ çok fazla o diyaloglar yapılabiliyor. Onun en tipik örneği evlilik programlarıdır. Evlilik programları sanki hiç birbirini tanımayan 2 kişinin evlenmesi için değil evlenmeyi düşünen kişilere "Aman ha, evlenirseniz bak başınıza neler gelir." dedirtecek türden şeyler. Bu çok fazla ironi yapılan da bir konu olduğu için toplumda... Ratingi de var yani ben bakıyorum, 70-80 yaşındaki hanımlar, beyler o programı izliyor. Ya, sana hitap eden bir şey var mı? "Yok." E niye izliyorsun? "Orada çok şey oluyor, bak Burcu bilmem neye gelecek." falan filan gibi şeyler söylüyor.

Onun için, oradaki diyaloglara da, özellikle, hassaten, RTÜK'ün dikkat çekmesi gerektiğini, hem kültürü hem Türkçeyi hem genel adabı tahfif eden, tahkir eden birtakım diyaloglar var. Ona da RTÜK'ün özellikle dikkat çekmesi gerektiği kanaatindeyim. Bunu sadece bir İslami hassasiyetle de söylüyor değilim. Yani oradaki diyaloglar semavi bütün dinlerin reddettiği türden şeyler. Yani ensest ilişkiyi her din reddetmiştir ama pekâlâ orada ensest ilişkiye doğru giden birtakım taşlar çok rahatlıkla döşenebiliyor. Hem de akşamın saat sekizinde en fazla izlenen kanallarda ve araya serpiştirilerek yapılıyor.

Onun için, bu konuda Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bilhassa hassasiyet göstermesini bir Komisyon üyesi olarak istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum.