KOMİSYON KONUŞMASI

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Çok fazla uzatmak da istemiyorum ama öncelikle şuna bir açıklık getireyim: Sakın, hiçbir arkadaşımızın burada en azından benim Hamas'ı terör örgütü olarak gördüğümü düşünmesini istemem.

BAŞKAN - Öyle bir anlam çıkmadı, tam tersi çıktı hatta.

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Tamam.

Sayın Kurt soruya cevaben bir açıklama yaptı, aradığım cevap, o değildi. O cevap, Sayın Torun'dan geldi, çok teşekkür ediyorum.

Demek ki terörizm konusunda ya da kimin terörist olup olmadığı konusunda devletler arasında bir konsensüs varsa bunlar yürüyor yoksa yürümüyor. O, iç ferahlatıcı bir durum.

Şeye dönmek istiyorum, bu mülteci meselesine. Arkadaşlar, görebildiğim kadarıyla, bu konuyu da yakından takip ediyorum, hem akademik düzeyde takip ettim hem siyaseten takip ediyorum. Bu mülteciler, mülteci hakları konusunda ülkemizin de sicili çok parlak değil. Burada da parlak değil yani biz dışarıda mülteci haklarını savunduğumuzu falan söylüyoruz bir taraftan ama Türkiye'de Afgan mültecilerin yaşadığı sıkıntıları biliyoruz, Van sınırında dünya kadar ölümle sonuçlanmış olay biliyoruz. Yine, bu geri gönderme merkezlerinde ciddi sıkıntılar olduğunu biliyoruz. En son olarak Eş Başkan Yardımcımız Avukat Meral Hanım'ın, Meral Beştaş'ın takip ettiği bir dosya... Dilo Derviş 20 yaşında, Erzurum'da cesedi çıktı. Bunu biliyoruz yakın bir dönemde. Tabii, intihar ettiği söyleniyor ama olayın üzerine çok defa gidilmişti, Mecliste girişimlerinde bulunulmuş, birçok yetkili kurumda girişimde bulunulduğu hâlde bir şekilde ölümünün önüne geçilemedi, nasıl olduysa. Onun dışında yine çok yakın zamanda Türkiye'de iltica statüsü olan ancak geri gönderme merkezleri üzerinden Kobane'den gelen birinin Azez'e gönderilmesi meselesi var. Yani, çok net, rahat bir şekilde öldürülebilecek bir noktaya gönderildi. Gerçi kendi çabalarıyla, bir daha, gizli saklı bir şekilde Kobene'ye geçmiş, sonra ailesini götürmüş. Bu, militan falan değil, ailesi çoluk çocuğu burada olan bir insan. Bu tür sıkıntılar da varken bu mülteci meselesini özellikle bu tür yasalarda çok hassasiyetle üzerinde durmak lazım. Bana çok da mantıklı gelmiyor yani bu Akdeniz'deki şu andaki mevcut mülteci trafiğinin çok fazla da hani konuyla ilgili çalışma yapması gereken kurumların gözetiminin dışında olduğunu düşünmüyorum. Her gün yüzlerce bot kalkıyor Akdeniz'de, Adana'da, Mersin'de, orada, Muğla'da, Bursa'da, her tarafta. Ben bu hâlimle çıkıp gidersem akşam 2-3 insan kaçakçısı bulurum orada ama biz bir türlü devlet olarak bulamıyoruz. Bu insanlar buradan biniyorlar, sonra cesetleri kıyıya vuruyor ve büyük bir mülteci krizi üzerinden Avrupa'da bir diplomasi yürütüyoruz şu an. Ben o konuda, şu mülteciler meselesi konusunda o kadar da hümanist bir noktada olduğumuzu şahsen düşünmüyorum çünkü dünya kadar mülteci hak ihlali söz konusu, dünya kadar insan ölüyor ve biz bu konuda ya güç yetiremiyoruz veyahut da yapamıyoruz. O konuda önyargılı olmak istemiyorum ama mülteci karnemiz çok temiz değil. Ne buraya gelip... Çünkü, Türkiye bütün Afganistan'dan, Pakistan'dan, uzak Asya'dan, Orta Doğu'dan gelen neredeyse bütün mültecilerin uğrayıp çıkmaya çalıştıkları bir nokta ve bu insanların önemli bir kısmı çatışma bölgelerinden geliyor ve o çatışma bölgelerinde birçok -tırnak içerisinde söylüyorum- terör örgütü var, birçoğu da bunlarla da ilintilendiriliyor. Çok karmaşık, buna derli toplu bakmamız gerekiyor. Bütün bu sebeplerden dolayı tekrar söylüyoruz, bu tür manipülasyona açık, kullanıma açık yasaların bir de mülteci ve insan hakları açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tekrar önerimizdir, belki bu tür şeyler İnsan Hakları Komisyonuna gidip orada etraflı bir şekilde değerlendirilmeli.