Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Profesör Doktor Nevzat Tarhan'ın, şiddet konusunda Türkiye ve dünyada durum analizi kapsamında birincil koruma çalışmaları, pozitif psikoloji çalışmaları; ikincil koruma, şiddeti önleme, müdahale ve tedavi çalışmaları; üçüncül koruma, rehabilitasyon çalışmaları, sürdürülebilirlik ve kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmalarının önlenmesine yönelik çözüm önerileri ve yürüttükleri projeler hakkında sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 30 .01.2025 |
ELİF ESEN (İstanbul) - Çok özür diliyorum Hocam sizden de zaten bir sorum dijitalleşmeyle ilgiliydi.
Sadece şunu burada ifade etmenin doğru olduğunu düşünüyorum: Kadın konukevi ve sığınmaevi konusu geçti. Aslında tam da Aile Bakanlığının sitesinde "Kadın konukevleri: Fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik ve sözlü istismara veya şiddete uğrayan kadınların şiddetten korunması, psikososyal ve ekonomik sorunlarının çözülmesi, güçlendirilmesi ve bu dönemde kadınların varsa çocuklarıyla birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri ve kadın konukevi, sığınmaevi, kadın sığınağı, kadınevi, şefkatevi ve benzeri adlarla açılmış ya da açılacak yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır." diye bir tanım var. Hani burada bunu bir netliğe kavuşturmanın doğru olacağını düşündüm.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Elif Esen Vekilime katkısı için teşekkür ederiz, sağ olun.
ELİF ESEN (İstanbul) - Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Hocam, buyurun.
PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Şimdi, burada eğitim sistemimizle ilgili -ezbere dayalı test sisteminden dolayı- eski bakanlarımızdan birisi "Gençler test ile tost arasında sıkıştı." demişti, gerçekten o devam ediyor fakat benim torunlarım biri 9'uncu sınıfa gidiyor, orada bu yeni maarif modelinin uygulamasını yapıyorlar okulda. Şimdi, proje yapıyorlar, projelerini düşünerek yani soru sordurtan bir eğitim sistemi örneği başladı şu anda. Bu inşallah devam eder, kabul görür. Yani ezberleyip tekrar eden, ansiklopedi gibi olan genç yerine şu anda düşünüp, soru sorup yorum yapabilen bir eğitim sisteminin adımları atılmış durumda. Okuduğunu anlamayan bir nesil yetişiyor bizde, bu devam ederse zaman içerisinde o minimize olmuş olacak. Bu o açıdan önemli.
Diğer konuda da yani demokrasi ile şiddet arasındaki, siyaset arasındaki o ilişki gerçekten şu anda dünyada... Hatta bizdeki hocalarımızdan birisi Deniz Ülke Hocam "Duvar" diye kitap yazdı yani "Kuşaklar arasındaki, toplumlar arasındaki köprülerin yerine duvarlar örülmeye mi başlanıyor?" diye. Bu otoriterleşme eğiliminde küresel olarak onlar var fakat bunun geçmişte yaşanan Hitler gibi örnekleri olduğu için, kötü örnekleri olduğu için bunun kabul göreceğini sanmıyorum ben. Bu siyasal anlamda var ama sokakta yok, Batı toplumunda karşılık görmüyor bu yeteri kadar, karşılık gördüğünü söyleyemeyiz, hani seçimlere yansıyan bazı yönleri var. Ben buradaki en büyük tehdit gibi gözüken bir şeyin aslında fırsat olduğunu da görüyorum: Nükleer başlıklar. Şu anda nükleer başlıkların olması insanlık için de üçüncü dünya savaşını önlüyor çünkü eğer bir küresel savaş çıkarsa nükleer başlıklar çok fazla var, İncirlik Üssü'nde de dünya kadar var, bütün her tarafta var; yani dünya şey olur. Bir siyasetçinin söylediği gibi "Üçüncü dünya savaşının silahını bilmiyorum ama dördüncü dünya savaşının silahı taş devri silahları olacaktır." dedi, böyle olursa olur. Yani bunun için, büyük savaş olamayacağı için küçük, lokal kalıyor savaşlar; küreselleşmiyor. Demokrasinin de kültür olarak devam etmesinden... Özellikle şu anda insanlık çözüm arayışı içinde. Böyle kötü örnekler o kadar çok arttı ki, şiddet olayları, cinayet, uyuşturucu kullanımı, intihar... İntihar salgınıyla ilgili videoyu gösterdim, İngiltere'de intihar salgınından dolayı üniversite ders koyuyor. Yani bundan dolayı insanlar çözüm arayışı içerisindeler şu anda. 20'nci yüzyıl bilgi çağıydı, 21'inci yüzyıl bilgelik çağı olacak; ona doğru gidiyor. Onun için yani demokrasinin sarsılması, bu sosyolojik olayları biliyorsunuz, sinüzoidaldir, artar, iniş çıkışlar vardır. İniş çıkışlar böyle durumlarda güçlünün dediği olmaya başlıyor gibi dönemler oluyor, otokratik dönemler oluyor, demokrasi zarar görüyor gibi oluyor ama bunun kötü sonuçları iletişim çağında yaşadığımız için görülüp tekrar toparlanacaktır diye düşünüyorum. Bu olayı desteklemeyen kişilerin... Bunu, demokrasiyi kültür hâline getirmemiz lazım. Demokrasi aileden başlar onun için. Biz bunu kendi alanımızda yaparsak, kendimiz inanırsak buna, karşıt fikirleri dinleyebilirsek, eleştiriye açık olabilirsek, o ailede demokratik kültür var demektir. Ailede ayrımcılık yapanlara "Baba, kardeşime kıyak geçtin. Bu doğru değil." diyebilmesi lazım çocuğun; bunu öğretmek gerekiyor. Onun için aileden başlıyor. Bunun toplum olarak sosyal hayatta, siyasal hayatta, her alanda yapılması lazım. Arızalar yok mu? İdeali yok bunun ama hiç olmazsa bence bu yolda olabilmenin, demokrasi kültürünün önemli olduğunu düşünüyorum.
Osmanlılardaki sorunuzu tam olarak...
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Yaratıcılık eğitimiydi, cevap verdiniz Hocam.
PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Ha, yaratıcılık eğitimiydi değil mi? Tabii.
Yaratıcılık eğitimi... Şu andaki eğitim sistemimizde rahatlıkla o yönde adımlar atılabiliyor. Yani, bu eğitim sistemimizde bizim farklı düşünen, kreatif düşünen kişiler yetiştirebilmemiz gerekiyor. Yani, eğitim sistemimize şu andaki bu değişiklikte... Hatta benim eleştirdiğim şeylerden biri de, Kültür Bakanlığı sadece somut kültürlerin bakanlığı gibi çalışıyor; maddi kültür, müze bakanlığı gibi. Hâlbuki Kültür Bakanlığının müze bakanlığı olmaması lazım. Gençlik ve Spor Bakanlığı sadece spor bakanlığı gibi çalışıyor. Hâlbuki gençlik, kültür, eğitim ve aile, bunların ayrı bir çatı altında olması lazım. Soyut kültür... Biz "kültür" deyince somut kültür anlıyoruz, taşa toprağa yatırım yapıyoruz. Taşa toprağa yatırım zamanını artık geride bırakıp insana yatırım yapmamız gerek. Yaratıcı insanlar o zaman çıkıyor.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Şiddete doğru toparlarsak Hocam, hani şiddetin önlenmesi konusuna.
PROF. DR. NEVZAT TARHAN - Tamam.
Fatih İstanbul'u aldıktan sonra Fatih Camisi'ne medrese yaparken oraya o zaman maliye vekili olan kişi 40-50 kişilik öğrenci alıyor sınıfa. Fatih 100 kişi alınmasını istiyor. Diyor ki: "Niye 100 kişi değil?" "Ama bütçemiz yetmez efendim, ancak sınıfı açtık." diyor; "Yok, 100 kişi olacak, onun içerisinde geleceği değiştirecek insanlar olacak, ne kadar çok yetiştirirsek o kadar iyi olur." diyor. Fatih Sultan Mehmet'in vizyonu Kanuni'den sonra kayboluyor, Kanuni'yle birlikte kayboluyor. Onun için o vizyon, yaratıcılık... Osmanlı'da Kanuni'ye kadar sorgulama vizyonu vardı. Mesela tarihte iki tane yargılama örneği vardır; biri Fatih'tir, mahkemede yargılanmış, biri de Hazreti Ali'dir. Ondan sonra hiçbir padişah, hiçbir şey yargılanmamış. Bastırıldığımız zaman yaratıcılık kayboluyor; bastırılan kültürlerde, korku, baskı, tehdidin olduğu yerde yaratıcılık kayboluyor. "Babam bilir." Orta Asya'da "Sultanlar bilir." Osmanlı'da "Hakan bilir." Şimdi de "Devlet baba bilir." olmuşuz. Bunun için bu tarz kültürün sorgulanması gerekiyor, onu diyebilirim.