KOMİSYON KONUŞMASI

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Hocam ben teşekkür ediyorum, gerçekten çok önemli bir konuya temas ettiğiniz, anlattınız özellikle bu karar destek modelini ama siz bu konuda o kadar çok şey yazıp çizmiş, çalışmışsınız ki ben mi bilmiyorum ama gelmeden önce acaba size bu karar destek modeliyle ilgili mi bilgi vermeniz söylendi. Aslında siz, bize çok şey anlatabilirdiniz çünkü ben kitaplarınızın büyük çoğunluğunu inceledim ve gerçekten bizim burada yaptığımız görüşmeler olsun, kendi aramızda yaptığımız istişareler olsun, birçoğunu aslında böyle özetleyen, birçoğunu yola koyan, bize bir yol haritası sunan çalışmalarınız var. Mesela benim en çok dikkatimi çeken -siz de söylediniz, mesela bu karar destek modelinde de aynı şey geçerli- bizim dışarıdan aldığımız, başka ülkelerden aldığımız modeller, yöntemler, bunların hepsinin aslında yarım kaldığını, aslında işleyemediğini belli sebeplerden dolayı. Bunların sebeplerinden birinin de bu işlenen yerlerin, mecraların doğru yerler olmadığını... Mesela bir" şemsiye kuruluş" demişsiniz bir yazınızda mesela ben onu çok beğendim. "Diğer bütün kurumların birlikte toplanacağı, birlikte hareket edebileceği bir şemsiye kuruluş oluşturulabilir." demişsiniz, bence çok önemli. Mesela diğeri, polisin en son aşamada müdahil olması, ona kadar tampon mekanizmaların olması gerektiğini söylemişsiniz. Yani o kadar çok önemli tespitleriniz var ki bunları keşke biz dinleme fırsatını... Acaba gerçekten bir daha mı çağırmak lazım, bilmiyorum Hocam ama ben açıkçası diyordum ki: Coşkun Hoca gelsin ve bizim bütün bu dinlediklerimizi... Siz aşama aşama o kadar şeyi ele almışsınız, birçok kitabınızda farklı farklı şeyleri ele almışsınız, buna ihtiyacımız var ama ben dümdüz bir soru soracağım: Biliyorsunuz bu Komisyonun Mecliste kurulan bu araştırma komisyonunun 3'üncüsü ya da 4'üncüsü bilmiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - 2015, 2022 ve şimdi.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - 3'üncü.

Siz diyorsunuz ya, mesela kaynak yönetimi, bence çok önemli, kaynak israfına hiçbirimizin artık tahammülü yok çünkü kaynak çok kıymetli, hakikaten ülkemizde hele çok kıymetli. Komisyon olarak bizim bu son çalışmamızda -şimdi son oluyor- ne üzerine odaklanıp, bu hepimizi derinden sarsan konuda neyi ön plana çıkarıp, onun üzerine çalışıp bir rapor hazırlamalıyız? Yani nerede mesela... Siz gerçekten zaman harcamışsınız. Bize öneriniz nedir? Çünkü o kadar çok köşesi var ki bu işin, neresinden tutalım; önleyicilerden mi tutalım, sizin dediğiniz gibi bu modelden mi bahsedilebilir? Mesela hiç konuşmadığımız -ben görmedim- dijital şiddet, kadına yönelik dijital şiddet, bilmiyorum, son -ben göremedim belki- bu konuda yazdınız mı çizdiniz mi ama yani neyin üzerine odaklanalım ki biz de bir farklılık oluşturalım, bir katkımız olsun, aynı şeyleri tekrar etmeyelim?

Çok teşekkür ederim.

POLİS AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SUÇ ARAŞTIRMALARI ANA BİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. COŞKUN TAŞTAN - Ben teşekkür ediyorum çalışmalarıma değer verdiğiniz için. Yani çok satan kitaplar değil bunlar, raflara koysak belki de 3-5 tane belki satabilir ama değeri olan kitaplar olduğunu söylemeniz, benim açımdan çok motive edici oldu.

Yani zor konularla ilgileniyoruz, özellikle aile içi şiddet konuları çok zor. Ben birkaç kez panikatak olup hastaneye gittiğimi bilirim tutanakların planını incelerken, biraz da hassas bir insan olduğum için. Bunların boşa gittiğini düşündüğüm zamanlar oluyordu ama şu an ben yaptığım çalışmaların bir yere oturduğunu görüp çok mutlu oldum, çok motive oldum. Bundan sonra daha fazla çalışmaya, hizmet etmeye devam edeceğim. Teşekkür ediyorum.

Sorunuza gelince yani ben yaklaşık on yıldır, en başta söylediğim gibi, bu sektörde çalışmaların içerisinde bulunuyorum. Farklı komisyonlar, farklı toplantılar, çoğunlukla hep aynı şeylerin konuşulduğu... Ve gerçekten aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri iç bunaltıcı meseleler ama kaçamayız bir yere, bizim bunları konuşmamız, çalışmamız ve bir şeyler yapmamız lazım. Devletimizin de bu konuda bir yere geldiğini ben gerçekten düşünüyorum, bunu samimi olarak söylüyorum. Her ne kadar bize, devletimize ve yapılan şeylere eleştiriler varsa da ben "Eleştiriler bizi ayakta tutar, canlı tutar." diye düşünenlerdenim. En kötü eleştiri bile bizi canlı tutar. Yani dünyada, iddia edildiği şekilde, kadın cinayetlerinde çok çok kötü ülkelerle bizim aramızda yani uçurumlar var. Bununla ilgili istatistikler o bahsini ettiğiniz kitaplarda mevcut. Yani biz Almanya'yla, İspanya'yla, birkaç Avrupa ülkesiyle aynı bant üzerinde yer alıyoruz ama bu eleştirilerden hiç şikayetçi değilim. Çünkü tek bir kadın bile öldürülüyorsa "Bu azdır." diyemeyiz yani sıfır olana kadar biz aynı tempoda devlet olarak çalışmalıyız.

Şimdi, bu çalışmalar yapılıyor, bu Komisyon da onlardan bir tanesi. Çok güzel bir fırsat bulduğum için, bana da bu fırsatı verdiniz madem, bu soruyla bunu dile getirmek istiyorum. Şimdi, kurumlar arası koordinasyon çok çok önemli bir mesele çünkü devletin bütün gücünü neredeyse buna vermeye hazırız gibi hissettiğim zamanlar oluyor ama çoğu yerde bu koordinasyonlarda bazı problemler yaşandığını görüyoruz şu ya da bu sebeple. Ne gibi? Şüpheliyle ilgili mesela firari mi durumda? Yani diyelim ki, 6284 sayılı Kanun kapsamında mağdur geldi, şüpheliyle ilgili bir şey söyledi. Belki de bu, firari durumda. Bu bilgiyi biz otomatik olarak çekip bu forma koymak istedik mesela ama bununla ilgili yani hukuki engeller olduğu bize söylendi. Ben hukukçu olmadığım için o boyutunu çok düşünmedim, bakmadım da açıkçası. Eminim, tabii ki buna engel olan birtakım şeyler vardır ama yani hukuk, yazılan, değişebilen bir şey yani gerekirse değiştirilmeli. Ama bu tip verilerin kurumlar arasında rahatlıkla paylaşılması ve kurumlar arası güvenin tam olması gerekir. Aksi hâlde yani bir kurum diğer kuruma bir şeyi paylaşmaktan imtina ederse işler daha uzuyor ve daha zorlaşıyor. Yani mesele, giderek... Devletin gittiği, bu konularda katettiği mesafeler var. Engel çıktıkça bir şeyler yapmak gerekiyor. Bence engellerden bir tanesi budur. Yani "Kişisel verileri ortalığa saçalım, herkes kullansın." falan tabi ki demiyorum ama kişisel verilerin gizlilik kaydıyla anonimize edilerek paylaşılması hiç zor bir şey değil. Yani onu bir barkoda dönüştürürsünüz, şifrelersiniz; insanlar, bilim insanları bu verileri kullanıp analizler yapabilir; birinci şey bu.

İkincisi daha derin bir mesele. Yani aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet mevzusuyla mücadele, sadece kolluğun sırtına yüklenmemeli, jandarmanın ve polisin. Ben bunu hep şu örnekle anlatıyorum, diyorum ki: Ya, şimdi, kolluk ameliyat eden taraftır yani devletin meşru kaba kuvvetini -tabiri caizse- kullanan organıdır. Şimdi, her vakaya nasıl ki her doktor ameliyatla yanıt vermiyorsa yani biz de her aile içi şiddet vakasını polisin ya da kolluğun sırtına yükleyip her şeyi ondan beklememeliyiz. Diğer tarafların, özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının da çok aktif bir şekilde bu süreçlerde yer alması gerekir, alıyordur da. Yani rolünün daha fazla artırılıp kolluğun arka planda, adli süreçleri işletirken ve korumayla ilgili, tedbirlerin izlenmesi ve uygulanmasıyla ilgili sorumluluklarını elbette ki yerine getirmesi lazım. Ama diğer yönüyle biz Batı ülkelerinde, örneğin Hollanda'da, örneğin Avusturya'da nasıl yapılıyorsa, sivil toplum örgütleri burada nasıl yumuşak bir güç olarak devreye girip gerek tarama aşamasında gerek şiddet varsa şiddetin ayrıntılı bir şekilde sebep-sonuç ilişkileriyle, bilim insanlarıyla koordinasyon hâlinde tespit edilip çözüm önerileri öneriliyorsa, ortaya konuluyorsa bizde de benzer süreçlerin işletilmesi lazım. Her şeyi devlete yüklemenin doğru olmadığını biliyoruz. Yani devlet dendiği zaman da sadece kolluğun ön planda olmasının yanlış olduğuna artık hemfikiriz. O zaman diğer yumuşak güçlerimizin de mutlaka devreye sokulması lazım.