KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Çok teşekkür ediyorum sunumunuz için, bayağı güzel bilgiler aldık, aydınlandık gerçekten. Yalnız ben en sona kaldım, soracağım soruların çoğu soruldu. Tabii, biz birçok komisyonda birçok uzmanla beraber olduk, çok güzel sunumlarını dinledik, güzel bilgilerden yararlandık. Tabii, eğitimin ne kadar önemli olduğu, kadın-erkek fırsat eşitliği ve kadına şiddet konusunda bu çok vurgulandı. Ancak geçen toplantıda Nevzat Tarhan Hocamız bizim biraz moralimizi bozdu çünkü kişiler ne kadar eğitim alırlarsa alsınlar aslında aile içerisindeki durumları ya da olayları örneklediğini söylediler. Tabii ki eğitim çok çok önemli. Biz acaba yükseköğretim kurumunda da farkındalığı arttırarak -öğrenciler arasında ya da öğretim üyeleri arasında da mutlaka oluyordur şiddet olayı- bunu en aza nasıl indirgeyebiliriz? Çünkü bir tane vakayı biz engellemiş olursak o bile bizim için çok değerli çünkü çok fazla sayı var. Bu konuyla ilgili bir yol planınız var mı, bir projeniz var mı? Şunu da söylemek istiyorum: Aslında kamusal alanda diğer bakanlıkların ne yaptığıyla alakalı kamunun bilgisi oluyor ama YÖK Başkanlığıyla alakalı çok fazla bir şey kamusal alanda duymadık, görmedik. Sizin daha görünür olma ya da bu konudaki farkındalığınızı daha üst düzeye çıkarmayla alakalı bir yol planınız var mı? Neye öncülük etmek istiyorsunuz, bunu soracaktım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Çok teşekkürler Sayın Ersoy.

Hocam, ben de siz cevap vermeden şunu ekleyeyim: Mesela, üniversitelerimiz ya da YÖK sadece az önce Naci Hocamızın verdiği gibi akademik çalışmalar, tezler, yayınlar yapıyor, onları denetliyor, bölümler açılıyor; bununla mı sınırlı yoksa mesela bazı ülkelerde kentlerde kent mimarisinde düzenleme yapılıyor. Mesela, bazı caddeler, parklar özellikle gece saldırı olmasın diye ışıklandırılmış, literatürde var. Mesela, üniversitelerimizin mimari yapısında ya da bazı uygulamalarda şiddetin önünü almak için bir önlem olarak öncesinde yapılan böyle uygulamalar var mı? Sadece yayın yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz, o düzeyde miyiz? Bundan sonra yapılabilir mi, hâlen var mı?

Buyurun.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Şimdi, tabii, Yükseköğretim Kurulunun Anayasa ve ilgili kanunlar dolayısıyla üzerine terettüp eden sorumluluklar çerçevesinde Yükseköğretim Kurulu aslında üniversitelerle çok yakından çalışıyor. Planlama belki en önemli görevleri arasında bulunuyor. Yükseköğretimin gelecek vizyonunun çizilmesi, ülkenin öncelikli alanlarında üniversitelerin teşvik edilmesi ve bu konuda gerekli idari, hukuki ve akademik kararların alınması gibi görevler Yükseköğretim Kuruluna terettüp ediyor. Bu konuda, tabii, şöyle, üniversitelerimizde tabii farkındalığın yani bu konuda kadına şiddet ve bunun önlenmesine yönelik olarak farkındalık çalışmaları fevkalade önemli. Peki, farkındalık çalışmaları nelerden meydana geliyor? Bence dersler önemli yani konuşmamın başında da ifade ettim, derslerde bunların birer tema olarak geçmiş olması çok önemli ama "kadına şiddet" diye bir ders olur mu, o tartışmaya açık bir konu. Bir sefer bir derse intikal yani derslerin içeriğinde mutlaka bunların işlenmesine ihtiyaç var. Üniversite mevzuatı gözden geçirilerek, bilhassa tabiri caizse kadın veya erkek cinsiyetine herhangi bir avantaj sağlayan bir kuralın, mevzuatın olup olmaması çok kritik. Bu açıdan biz sürekli değerleme yapıyoruz yani Yükseköğretim Kurulu olarak acaba mevzuat bu tür bir şiddete veya ayırımcılığa meydan verir mi vermez mi diye böyle bir çalışma, mevzuat çalışması oluyor. Bunların dışında, tabii, akademik çalışmalar -Komisyon Başkanımız söyledi- önem arz ediyor aslında. Yani o da bir farkındalık üretmek bakımından bence önemli, yayın konusunu hafife almamak lazım çünkü çok etkili olduğunu biz düşünüyoruz.

Tarhan Hocanın söylediği tabii çok önemli yani aileden getirilen konular var. Yükseköğretim çağı artık tabiri caizse çocuğun büluğ çağından çıkıp yetişkinliğe adım attığı devirde başlıyor. Medeni, demokratik bir toplum içinde çocuğun olgunlaşmasına fırsat veren kurumlar üniversiteler. Biz hatta Yükseköğretim Kurulu olarak üniversiteleri konvansiyonel veya geleneksel tariflerin dışında başka türlü de anlamaya çalışıyoruz Değerli Komisyon. Mesela, ne gibi diyeceksiniz? Bakın, beceri, yetkinlik, bilgiyi vermek bir tarafa, bunların hepsini bir kenara koyun, üniversite hayatı dediğimiz şey aslında gençliğe yeni adım atan insanları kadın olsun, erkek olsun, kendi yaşıtlarıyla ve kendilerine yakın zekâ düzeyindeki insanlarla sağlıklı sosyalleşmesinin önünü açan ortamlar. Biz Yükseköğretim Kurulu olarak üniversiteleri biraz da bu açıdan görüyoruz. Yani çocuk sosyalleşirken bunları öğreniyor yani bizatihi aslına bakarsanız siz mevzuat ve ilgili kuralları doğru kurduğunuz zaman, inşa ettiğiniz zaman, aslında çocuklar o ortam içerisinde sizin arzu ettiğiniz sosyalleşmeyi beceriyorlar, başarıyorlar ama elbette bunların dışında da bunların dışına çıkan insanlar olabiliyor hayatın diğer alanlarında olduğu gibi. Sayın değerli Komisyon Başkanım, dolayısıyla üniversitelerimizi gençlerin sağlıklı sosyalleşebildiği, erdem ve etik üzerinde ilişkiler inşa edebildiği, network kurabildiği, doğrusunu söylemek lazımsa yaşam alanları olarak görmemiz lazım. Bu açıdan bakıldığında, yükseköğretim kurumlarımızda yani en azından dünyadan bizi takip eden uluslararası kuruluşların raporlarına intikal ettiği kadarıyla -belki ondan da biraz söz etmek lazım- kampüslerimiz gerçekten çok elverişli kampüsler. Anadolu'nun belki en güzel yapıları üniversitelerimize ait. Anadolu'da hangi ile giderseniz gidin -belki büyükşehirleri dışarıda tutmak lazım Değerli Komisyon Başkanım- en güzel yapılar üniversitelerde şu anda. Doğu Anadolu'da da böyle, Güneydoğu Anadolu'da da böyle, Karadeniz'de de böyle, İç Anadolu'da da böyledir.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Galiba biraz da o yüzden herkes rektör olmak istiyor, mekânlar çok güzel.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Bu bakımdan, bana sorarsanız Sayın Vekilim yani ortamımız aslında sosyalleşmeye çok elverişli. Bazı yeni düzenlemeler yani farkındalığı gerektiren yeni düzenlemelerle çocuklarımızın ben burada doğru bir şekilde öğrenim alarak ayrıldıklarını, ayrılmakta olduklarını düşünüyorum. Üniversitede "eğitim" tabirine biraz mesafeli yaklaştığımızı da bu bakımdan değerlendirmenizi arzu ederim. Yani daha ziyade öğrenimi, aslında biz yetişmiş bireylere öğrenim imkânlarını sağlamak bakımından görüyoruz. Yani 18 yaşına gelmiş bir çocuğu düşünün, bir genci düşünün, 22 yaşına kadar buradan bir şeyler alacak, ne alacak, ne alacak çocuk? İşte, bu bakımdan aslında Meclisimizin yaptığı çalışmalar, Hükûmetin yaptığı çalışmalar, kamu kurum ve kuruluşlarında en azından indikasyonların bize yani geleceğe ilişkin daha ümitvar bakmamızı gösterdiğini söyleyebilirim. Yazılı olarak belki bu konuda yapılması veya yol haritasının çıkartılmasına mutlaka ihtiyaç olduğunu söylemem lazım ama burası makam yani Yükseköğretim Kurulu makamı icrai, siyasi bir makam olmamasını da hesaba katarak ben biraz konuşmalarımı ayarlamaya çalışıyorum.