KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerimiz ve değerli hocalarımız; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, güzel sunumunuz için teşekkür ederim. Tabii, böyle kötü bir olay inşallah hayırlara vesile olur diye ben temenni ediyorum.

Tabii, 2007 yılında -yanılmıyorsam- SGK özel hastanelerden sağlık hizmeti almaya başladı ve Türkiye'de ilk defa kamu, özel sektörden sağlık hizmeti almaya başladı. Tabii, biz bu konuda Türkiye olarak da tecrübesizdik, bir de devletimiz hekimlerimize güveniyordu. Özel sektörde aşağı yukarı 30 binden fazla hekim çalışıyor, bunların kahir ekseriyeti mutlaka düzgün insanlardır ama bu sistemin delinebileceği, bu sistemin açıklarının bulunabileceği konusunda bir öngörüde bulunulmamış ve dolayısıyla da bu sistemin açıklarını kullanan insanlar bu sistemden faydalanmış. Bir de tabii Sağlık Bakanlığımız da bu konuda tecrübeli olmadığı için belki de şimdiye kadar özel sektörü nasıl denetleyebileceği konusunda sizin şimdi sunduğunuz gibi bir hazırlığı da olmamış; işte, yılda bir kez denetleme, rutin, daha çok alet ve personel denetimi yapılmış ama hastaya nasıl nitelikli bakılabileceği ve teşhis ile tedavinin uygun olup olmadığı, hastaların uygun basamaklı yoğun bakımlara yatırılıp yatırılmadığı ve aynı zamanda bu üçüncü derece yoğun bakımlarda nöbet tutması gereken hekimlerin kâğıt üzerinde nöbet tuttuğu hâlde gerçekte nöbet tutup tutmadıkları tabii ki denetlenememiş. Bunları bizim açıklarımız olarak görüyorum.

Yeni Sağlık Bakanımız tabii ki bu olayın üzerinde ciddiyetle duruyor ve dolayısıyla da sizlerden bir komisyon kurmuş. Artık gerçekten de aslında hekimler açısından da bir derecede ayıp bir şey bu yani normalde biz işimizi deontolojik kurallara göre yapsaydık kimse bunu bizden sormayacaktı ve dolayısıyla da böyle bir şeye ihtiyaç kalmayacaktı ama nasıl ihtiyaç olacaktı? Her geçen gün tıptaki yeni gelişmeler neticesinde, belki yeni uygulamaları hayata geçirmek adına sizlerden daha çok yardım alacaktık fakat maalesef böyle gelişmemiş; inşallah, yaptığımız bu yeni düzenlemeyle bunları en iyi şekilde denetleyebiliriz.

Burada özellikle de özel sektör... Yani zaten kamuda böyle bir şeyin olması mümkün değil, ne üniversite hastanelerinde ne de devlet hastanelerinde. Tabii, özel sektöre açılmasını bazı arkadaşlarımız yanlış buluyor ama özel sektöre açıldığı zaman bu sistem aynı zamanda devlet hastanelerinin veya üniversite hastanelerinin gelişimine de neden olmuş ve bunu bazıları kabul etmese de hastalıkları tedavi etme konusunda Türkiye'de önemli bir mesafe katedilmiş ve bunun da etkisi özellikle sağlık turizminde de görülmüş ve biz Türkiye'de de dünyada da söz sahibiyiz. Güvenilir ülkelerden bir tanesiydik, ta ki bu olay olana kadar. Tabii, bu olay münferit bir olay; gerçekten de hem hekimlerimize hem de hastanelerimize olan güvenimizi son derece azalttı. Şimdi, insanlar bilir bilmez "entübe" sözünü duyduğu zaman "Acaba bana zarar mı verecek?" diyorlar. Tabii, bu, münferit, insanların bu işi kötüye kullanmasından; birincisi bu.

Burada, tabii, raporlara girmesi açısından ben şunu da tabii ifade etmek istiyorum: Bu sorun bizim yeni bir sorunumuz değil, esasında yıllardan beri tıp eğitiminde standart sorunumuz var, diyelim ki bir uzman yetiştirirken. Ben kulak burun boğaz uzmanıyım. Diyelim ki bir kulak burun boğaz uzmanı hangi hastanede ihtisas alırsa alsın hangi şeyleri yapabileceğine dair bir standardizasyon yok. Eğer sizin ihtisas aldığınız yerdeki hocanız...

SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - Sertifika...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ya, sertifika alsa da ben size söyleyeyim yani bunun uygulamada şeyi yok hocam.

SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - Tamam, uygulamada hata var da böyle bir program...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ya, program olabilir hocam, olabilir. Biz ihtisas aldığımız dönemde stapedektominin hocalar tarafından gizli ameliyathanelerde yapıldığı dönemlerden geldik, "Yeter ki bu asistanlar bunları öğrenmesin, sadece biz bilelim ve dolayısıyla da biz bunu uygulayalım." denilen günlerden geldik. Mesela rinoplastide de aynı şeyleri yaşadık biz ve dolayısıyla da bir kulak burun boğaz uzmanı mesela bazı yerlerde sadece tonsillektomi, septoplastiyle mezun olurken, başka birtakım yerlerde adamlar larenjektomi yapar, parotidektomi yapar yani standardizasyon yok hocam, kâğıt üzerinde olabilir ve bunun için de tabii, eğitim veren tüm hastanelerimizin de denetlenmesi lazım. Bu eğitimi yeterli veriyor mu, vermiyor mu? Çünkü bu yetişen doktorlar yarın bize bakacak, milletimize bakacak ve dolayısıyla da seviye ne kadar yüksek olursa biz o kadar rahat ederiz; bu, doktorlarda da aynı şekilde, hemşirelerde de aynı şekilde, standartların yükselmesi lazım.

Diğer bir konuyu da ifade etmek istiyorum. "Yenidoğanların ülkemizdeki sayısı 364." dediniz. Bugün için az, doğru ama bundan on-on beş yıl önce belki mesela Uşak'ta yenidoğancı diye bir şey yoktu, yirmi yıl önce "kuvöz" diye bir şey yoktu ama bugün mesela Uşak'ta bile aşağı yukarı herhalde 22 tane falan kuvözümüz var bizim. Yani dolayısıyla da önemli mesafeler katettik. Yenidoğancıların daha fazla ücret alabilmesi konusunda Sağlık Bakanlığımızın sunumunda da biz bunu ifade ettik ve inşallah bu raporlarda da geçecektir diye düşünüyorum ben Başkanım. Çünkü teşvik etmezseniz, pozitif ayrımcılık yapmazsanız insanlar burayı seçmezler. Sadece yenidoğan değil, aynı zamanda bu performans sistemindeki -işte genel cerrahidir, kadın doğumdur, ortopedidir, beyin cerrahisidir- daha çok emek sarf eden, daha yoğun olan, malpraktis davalarının daha fazla açıldığı branşlara döner sermayeden daha fazla pay vermek lazım veya ücrette ne yapılabilirse... Biz bunların raporlarda mutlaka geçmesini de arzu ediyoruz.

Ben sunumlarınız için, bilgilendirmeniz için, emekleriniz için hepinize, sizlere çok teşekkür ederim, çok sağ olun.