| Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Profesör Doktor Tülin Gençöz'ün, kadına yönelik şiddete genel bakış, şiddetin türleri, ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadele alanında yürütülen çalışmalar, klinik psikoloji perspektifinden kadına yönelik şiddet ve ODTÜ'de konuyla ilgili yazılmış tezler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .01.2025 |
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim.
Öncelikle teşekkürler Hocam, çok yorduk sizi.
Kısaca bir iki soru soracağım ben de: Çocuğun aile içinde şiddete tanıklık etmesinin önemini vurguladınız. Sanki bu açıklamalardan hareketle zihnimizde şu izlenim uyandı: Erkek çocuk annesinin babası tarafından şiddete maruz kaldığına tanıklık ettiğinde o da ileride aynı şekilde babasını kopyalayabiliyor ya da benim zihnimde böyle canlandı diyelim. Peki, bunu tersinden düşündüğümüzde -bir ara öğrenilmiş çaresizlikten de söz ettiniz- acaba kadınlar yönünden de annelerinin şiddete maruz kalıp buna katlanmaları kendileri için de bunun kaçınılmaz kader olduğu biçiminde bir farkında olmadan öğrenme sürecine yol açıyor mu? Bu bakımdan, Türkiye'nin aile ortamı besleyici bir faktör oluyor mu? Bunu sormak istedim.
İkincisi: Sayın Başkanın verdiği örnek benim de aklıma gelmişti, Nokta dergisinin 1980'de yaptığı araştırma. Oradan hareketle şunu ifade edecektim: Türkiye'nin aile ilişkilerindeki davranış kalıplarını incelediğimiz zaman, sanki söze dayalı, iletişimin güçlü olmadığı, çözüm odaklı diyalogların olmadığı yani çözüm bulunamadıkça da bunun kavgayı ve şiddeti tahrik ettiği gibi bir izlenimim var. Acaba aile yapımız için de daha dostane, iletişimi kuvvetlendiren eğitim çalışmaları olsa şiddetin önüne geçilebilir mi?
Bir de arkadaşlarımı belki, belki sizi de şaşırtacak bir soru soracağım; hukukçu olduğum için bizzat bildiğim örnekler var, ondan hareketle soracağım. Biz, tabii, burada Kadına Karşı Her Türlü Şiddeti ve Ayrımcılığı Önleme Komisyonu olarak görev yapıyoruz ama benim tanık olduğum bazı olaylarda naif bir erkeğin dominant ve agresif bir kadınla bir arada olduğu evlilik modellerinde pekâlâ bir erkeğin de şiddete maruz kalabileceğini ve o şiddet döngüsünü kıramadığını gördüm. Hiç size böyle örneklerle başvuran danışanınız oldu mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Hocam, erkek vekillerimiz gitti ama...
Buyurun Tülin Hocam.
PROF. DR. TÜLİN GENÇÖZ - Şiddete tanık olan kız çocuk için de erkek çocuk için de aynı şey geçerli. Aynen dediğiniz gibi, erkek çocuk için "Ben de bunu uygulayabilirim." kız çocuk için de "Ben de bir anne olduğumda, buna maruz kaldığımda tıpkı annemin yaptığı gibi ailenin devamını sağlayarak susmam gerekir." gibi bir varsayımı tabii ki olabilir. Onun için aile içi şiddet. Ama Türkiye'deki aile örneği ya da yapısı demem zor buna. Yani aşırı genellemelerden de biraz kaçınmaya çalışıyorum. Bölgesel olarak var, eğitim düzeyi buralarda çok belirleyici oluyor ama kesinlikle bu sürecin bu şekilde, döngünün döndüğü ailelerimiz var. Onun için, okuldan başlayarak bir eğitim olması... Aslında o eğitimi veren kişi bile o sırada öğreniyor olabilir. Mesela duygusal şiddeti birçoğumuz bilmiyoruz. Verirken "A, bu da mı duygusal şiddetti?" Bu reaksiyonu çok, biz üniversitede de çok alıyoruz. Yani bunun şiddet olabileceğini düşünmemiş, dolayısıyla o eğitimi veren bile verirken öğreniyor olabilir, ilkokul çağında bu eğitimi veren öğretmenlerimiz mesela. O nedenle önemli diye düşünüyorum.
Söze dayalı iletişim... Şöyle bir yanlış şeyimiz var: Problem çözücü olmalıyız. Çok güvenli bir örnekten gideyim: İşte çocuk "Nereyi yazayım ben, üniversite sınavında nereyi yazayım?" diye düşünüyor. Anne baba diyor ki "Şurayı yaz, burayı yaz." "Sen ne istiyorsun? Neden burayı istiyorsun? Kendi becerilerin neler?" Bunlar yok. Problemi çözeceğiz, rollerimizi bu olarak tanımlıyoruz. Aslında rolümüz hiç problem çözme değil karşıdakini geliştirmek, onun tercihlerine, becerilerine düşünmesine fırsat vermek.
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Bireyselliğine saygı duymak.
PROF. DR. TÜLİN GENÇÖZ - Kesinlikle ama o yetkiyi de vermek ona. "Yani sen bunu kendin bilebilirsin, bir düşün bakalım, sen nereyi yazmak istiyorsun? On sene sonra, elli sene sonra kendini nerede görmek istiyorsun? Düşündüğün mesleklerle ilgili kişilerle gidip görüştün mü?" İşte "Tıp yaz." ya da "Tıp yazma." İşte "Gece nöbetleri var, sakın tıp yazma."
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Aslında ben "çözüm odaklı" derken bunu kastediyorum yani karşılıklı diyalog, müzakere ve onun sonunda...
PROF. DR. TÜLİN GENÇÖZ - Dolayısıyla o süreç sonunda bir... Ama o çözümü de uygulayacak olan... Nihai karar o davranışı hayata geçirecek olana ait olmalı ve orada da diğerleri saygı duymalı. Yani babalarımız var, "Bak, ben mühendisim, sen de aynı şeyi yazmazsan çok darılırım." Böyle babalarımız var, annelerimiz de var. Dolayısıyla, "Bak annem babam da şöyle, sen yani şu mesleği artık alman lazım." ya da işte -tehlikeli olmayacak ümit ederim- diş hekimlerimiz çoğunlukla "Bak, muayenehanem var, şunum var, her şeyin hazır. Sen de diş hekimi ol." Bunlar çok sık olan... Ama çocuk bunu istiyor mu, böyle bir merakı var mı ya da kendinin farklı bir merakı var mı; bunun konuşturulması tabii...
Peki, şiddeti mi konuşuyoruz? İnanın, bu örneklerle de şiddeti konuşuyoruz. Yani her türlü, fiziksel şiddeti bile konuşuyor olabiliriz bu örneklerle, duygusalı yüzde 100 konuşuyoruz da. Çünkü duygusal şiddet tırmana tırmana fiziksele götürür. "Nasıl benim dediğimi yapmıyorsun. Ben sana söyledim böyle yapman gerektiğini." O artık tırmanıyor. Tırmanınca karşıdaki reaksiyon da olumsuz oluyor. Dolayısıyla olumsuz bir döngü, birbirini olumsuz yönde besleyen bir döngü dönmeye başlıyor.
Güçlü kadınlarımız var, agresif, güçlü kadınlarımız var. Onu aslında birazcık söylemeye çalıştım. Yani kadını da güçlendirirken tam güçlü değil çünkü hiçbir özne tam güçlü değil. Onun farkına varmamız lazım. Yani hiçbir erkek tam güçlü değil, hiçbir kadın tam güçlü değil, hiçbir insanoğlu tam güçlü değil. Bunun farkına varmamız lazım. Tam güçlü olduğunu zanneden kadın ya da erkek neyini neredeki eksikliğini fark ettirmemeye çalışıyor? Bu da çalışılacak bir alan.