Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Muharrem Kılıç'ın, Kurumun kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda görüşleri, kurumsal paylaşımları, faaliyetleri ve çözüm önerileri hakkında sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 09 .01.2025 |
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Başkanım, kusura bakmayın, müdahale edeceğim ama...
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Estağfurullah, lütfen.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Yani özellikle çok güçlenmiş, artık gücün kuvvetin yetmediği sosyal platform var ya, onların yaptıkları bile aslında ortaya çıksa ve onlara da ceza kesebilsek, bilemiyorum, böyle bir yetkiniz olur mu? Mesela Instagram; Diyanet İşleri Başkanımızın hesabını askıya almıştı hatırlarsanız. Sırf, o zaman İsmail Haniye'ye -değil mi- başsağlığı dilediği için. Yani bu tarz...
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Dijital Mecralar Komisyonu da galiba bu konuyla ilgili, değil mi?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Evet.
Yani mesela sizin o anlamda bir yetkiniz olabilir mi? Diyelim ki ben böyle bir paylaşım yaptım ve benim hesabımı askıya aldılar. Burada gerçekten ayrımcı bir durum yaşadığımı dile getirdim ve size başvuruda bulundum. Diyelim ki siz de haksız buldunuz, yaptığınız incelemede bunu gördünüz. Böyle bir kuruma yani sosyal platformlara ceza kesme şeyiniz olabiliyor mu, böyle bir yetkiniz var mı?
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU BAŞKANI MUHARREM KILIÇ - Sayın Üyem, ayırımcılık yasağı kapsamındaysa, ifade ettiğiniz şey ifade özgürlüğü kapsamında ise insan hakları meselesi ama ne bileyim, hizmetin alımı, işte, askıya almasıyla o hizmetten aslında sizi yararlandırmıyor, bir hizmet ilişkisi söz konusu. Başvuru yapılabilir, çünkü orada o internet hizmetini ya da işte veri tabanı hizmetinin sunumunda bir hizmet kısıtı ya da bir engelleme durumu söz konusu. Makul bir gerekçesi -biz kararlarımızda da o çerçevede temellendiriyoruz- orantılılık, makullük ilkesi çerçevesinde varsa hizmetle ilgili ihlal kararı verebiliyoruz. Mesela, Trendyol kararımız var, Gazze'yle ilgili vermiş olduğumuz -medyada aslında epey şey yaptı- bir ihlal kararımız söz konusu. O açıdan, bu noktada -özellikle siz ifade edince aklıma geldi- mesela nefret söylemi nitelikli, içerikli şeyler kanunumuz da yok. Aslında buna ilişkin bir iki tespit kararımız olmuştu, o da yargıdan döndü. Yani, mesela, orada bir ayırımcılık yasağı ihlali yok ama köşe yazısında bir kitleyi ayrıştırmış, nefret söylemi ifadesi var. Bu noktada, iki defa yargıdan döndü. Verilen karar, hizmet ilişkisi olmadığı için ihlal kararının yerinde olmadığıydı ya da iptaline hükmetti mahkeme fakat yeni yasa noktasında, 6701 sayılı Kanun’unda, özellikle Paris Prensiplerine uyumluluk ve A statüsünde akredite olabilmek adına çalışmalarımız var; Bakanımıza konuyu arz ettik, takip ediliyor. Eğer o noktada olursa mesela önerilerden bir tanesi de nefret söyleminin de izlenmesi, incelenmesi ve karara bağlanması. Bunun da ihlal çerçevesinde, ayrımcılık hukuku çerçevesinde incelenmesi yönünde bir öngörümüz, bir yaklaşımımız söz konusu. Ama ona ilişkin şöyle bir yöntem geliştirdik: Bu tür durumlarda belki dikkatinizi çekmiş olabilir, yoğun bir şekilde, hemen anında ona ilişkin bir basın açıklaması yapıyoruz. Mesela Mustafa Keskin diye bir arkadaşımız var, İstanbul 1 no.lu Barosunda Engelli Hakları Komisyonu Başkanı; onun sosyal medyadan duyurduğu birtakım ayrımcılıklarla ilgili, böyle bir iki şeyi olmuştu, onlara ilişkin resen inceleme yetkimiz çerçevesinde harekete geçiyoruz. İslam düşmanlığı için rapor hazırlamamız, İslamofobi'yle ilgili bir rapor hazırlığımız devam ediyor. Nefret söylemiyle mücadele için basın açıklamalarımızı peşi sıra gerçekleştiriyoruz, yapıyoruz.
Bundan sonraki sorumuz: Kanun, toplumsal şiddet... Kıymetli hazırun, sayın üyelerimiz; şiddet konusunda perspektif itibarıyla az önce de ifade ettiğim, girizgâhta da ifade ettiğim üzere daha kuşatıcı, daha kapsamlı, sadece kaba şiddet anlamında ya da Chul Han'a atıfla, yine egemenlik toplumunun yaratmış olduğu -o "kan toplumu" diyor- çıplak şiddetle değil; bu bir anlamda -az önce sayın üyemiz, siz mi ifade etmiştiniz- ne bileyim, eril şiddet ya da işte başkaca güç ilişkileri, otorite ilişkileri üzerinden üretilen şiddet değil; yatay anlamda da akranlar düzeyinde de şiddetin ortaya çıktığını görüyoruz, illa bir güç ilişkisinin oluşması gerekmiyor. O noktada perspektifimiz, ifade ettiğim üzere, mesela algoritmik ayrımcılık; belki çok akla gelebilecek bir şey değil, belki dünyada birkaç tane... Mesela Danimarka Ulusal İnsan Hakları Enstitüsünün çalışması var. Bu noktada ender ulusal insan hakları kurumlarından bir tanesiyiz, onun için perspektifimizin daha geniş olduğunu ifade edeyim.
Veri toplama, izleme raporu konusunda şunu söyleyeyim, herhâlde paylaşmadım: Mesela mobbing anketi gerçekleştirdik ilk kez kamu kurumları ve belediyelerde ve burada acaba 5 bin kişi falan olur mu diye öngörürken 130 bin, 140 binlere ulaşan, baliğ olan anketler dolduruldu ve onun raporlaması tamamlanmak üzere. Bu da önemli bir şey. Katılıyorum izleme açısından veri toplamanın gerekliliğine.
Davaya müdahillik. İrlanda örneğini özellikle onun için ifade etmiştim, bir "intervention" yetkisi; "amicus curiae" ilkesi çerçevesinde mahkeme dostu olmak, bunlar gerçekten önemli yetkiler ulusal insan hakları kurumları adına. Aslında az önce de söylemiştim, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun yasa koyucunun da öngörüsü çerçevesinde hak, daha doğrusu yetki alanları itibarıyla çeşitli ve zengin olduğunu ifade edebilirim ama bu yetki yasada söz konusu değil, davaların takibi söz konusu değil. Yasada şöyle açık bir hüküm var: Yargısal alana intikal eden ya da yargısal süreçlerde devam eden konulara ilişkin herhangi bir kurumsal yetkimizin yasayla açık bir şekilde, yasaklayıcı hükümle, düzenlemeyle olmadığını söyleyebilirim.
Şiddet verileri tutuyor muyuz? Bu noktada bize gelen başvurularla ilgili olarak, başvurularda eğer söz konusuysa, kendi başvurularımızın alt kırılımlarını, hangi temele dayalı olduğunu, hangi gerekçeyle ne kararları verdiğimizi -ki paylaştığımız bilgi notlarında da var gerekçelerimiz ayrımcılık kararlarında- söyleyebilirim.
Cinsiyet temelli ayrımcılığa ilişkin kararlar var, gebelik, annelik, süt iznine ilişkin bir kararımız var; cinsiyet nedeniyle mobbing kararlarımız var mesela. Burada da şöyle bir şey oluyor: Mobbing kafa karıştırıcı bir şey, malumunuz olduğu üzere, yargısal içtihat süreçlerinde aslında türedi bir alan, 2010'lar diye hatırlıyorum. Şimdi, bu noktada bize mesela ayrımcılık başvurusu geliyor. Mobbing -bizde- iş yerinde yıldırma, bir ayrımcılık türü. Şimdi geliyor başvuru, mobbing olgusal olarak var yani hadise olarak var fakat bunun bir temele dayalı olarak ortaya çıkması lazım; kişinin renginden, yaşından, servet durumundan, medeni hâlinden ötürü, işte, bekâr olduğu için iş yerinde mobbinge uğraması ya da kadın olduğu için uğraması gibi. Bu noktada ön inceleme birimimiz tabii, bu safahatlarıyla şey yapıyor, yoksa göz ardı edildiğinden değil. Bu noktada, mobbing ayrımcılık türünde cinsiyet temelli ayırımcılık kararımızın da olduğunu söyleyebilirim.
Bir diğer konu, LGBTİ bireylerle ilgili bir soru vardı. Az önce de söyledim, bu noktada kanunun literal anlamda öngördüğü çerçevede cinsiyet temelinde ayrımcılık temelleri kanun koyucunun, yasama organının takdiri çerçevesinde görev ve yetki alanımızın belirlendiğini söyleyebilirim. Literatürde tabii ki başka ulusal insan hakları kurumlarında birçok konu olabiliyor, saç renginden bilmem nesine kadar, sadece kişinin etnik kökeni değil, işte, soyağacına varıncaya kadar farklı ayrımcılık türlerinin de şey olabileceği... Fakat kanun koyucunun belirlemiş olduğu 15 temel sınır çerçevesinde biz başvurularımızı alıp kararlarımızı veriyoruz.
Cezaevlerinde ŞÖNİM'ler, izleme kurulu, hapishanelerde çıplak arama... ŞÖNİM'lerin ziyaret edilmesi hususunu yeniden değerlendireceğiz ve Aile Bakanlığıyla iletişime tekrar geçeceğiz. Malumunuz olduğu üzere bu merkezler gizli, adresleri gizli, bu noktada bir güvenlik açığı oluşmaması için... Çünkü biz ziyaretlerimizin yüzde 90'ını habersiz gerçekleştiriyoruz. O açıdan, oradaki mağdur kitle ya da kadınlar açısından bir güvenlik açığı oluşmaması için Aile Bakanlığı güvenlik endişesiyle bunları şey yapmak istemiyor. İzleme kapsamında değil ama tabii ki bunların da bizim ilgili sözleşme, OPCAT çerçevesinde denetim şeyimiz söz konusu. ŞÖNİM ziyaret planlamasına dâhil ettik, bu var ama Aile Bakanlığı merkezlerinin gizliliği ve adreslerin gizliliği çerçevesinde bu noktada hareket edemediğimizi ifade edeyim. Sözleşmelerle ilgili, uluslararası sözleşmelerin tabii ki bunların uygulanması ve ilgili komitelere ülke raporlarına da katkı sunuyoruz, biz kendi özel raporumuzu da ilave raporumuzu da tabiri caizse gölge raporumuzu da sunduğumuzu ifade edeyim.
Kıymetli hazırun, İstanbul Sözleşmesi konusunda, malumunuz olduğu üzere, bu noktada sözleşmelerin takip edilmesi, izlenmesi, uygulanmasının izlenmesi bir kurumsal yükümlülüğümüz. Bu noktada, burada kurumsal perspektif ya da bakış açısını paylaşmak adına söylüyorum; çekilmiş olmanın yarattığı, bunun politik zeminde tartışması bir tarafa fakat buna ilişkin biz takibimizde, 6284 sayılı Kanun’un -ki uygulamaya medar olan şey sözleşmelerin kendisi değil, Anayasa madde 90'ın farkında olarak bunu ifade ediyorum- uygulamaya medar olan şey ilgili hukuki deliller, başta Anayasa, yasa normlar piramidi hiyerarşisi çerçevesinde uygulamaya medar olduğunu ifade edebiliriz. Bu noktada zaman zaman il istişare toplantılarında öneriler, teklifler, yorumlar geldiği takdirde bunları da dolaysız bir biçimde aktarıyoruz, önerileri raporlarımıza dercediyoruz, yıllık raporlar başta olmak üzere bütün raporlamalarımıza mutlak surette veri temelli, literatür temelli ve almış olduğumuz istişari görüşler temelli yapıyoruz; masabaşı bir raporlama asla yapmıyoruz.
Bir diğer şey, CEDAW 8. Ülke Ara Raporu'na katkı sunduk, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bu noktada ilettik sunmuş olduğumuz katkımızı. İstişare toplantılarımızın ara raporda kurumumuza ilişkin tespitlerde vermiş olduğumuz, yapmış olduğumuz çalışmalara ilişkin, özellikle istişare toplantılarına ilişkin pozitif olumlu bir değerlendirmenin de olduğunu söyleyebilirim.
6284 sayılı Kanun'a dair bir izleme durumu söz konusu mu? Ancak bunu -az önce de söylemiştim- bu noktada, Ayrımcılık Komisyonu toplantılarında buna ilişkin geri dönüşler ya da ilgili paydaşların katkılarını aldığımızı, bunu müzakere ettiğimizi, takip ettiğimizi söyleyebilirim.
Bir diğer konu ziyaretlerle ilgiliydi, bunun cevabını vermiştik.
"Ayrımcılık konuları nelerdir?" diye bir soru vardı. Bu konuda şunu söyleyebilirim: Temelleri sıraladım kayda girmesi açısından, 15 temel ama hizmet alanları itibarıyla yasa koyucu herhangi bir sınırlama yapmamış durumda, bunu da zikretmiştim aslında. İşte, her türlü hizmet olabilir; turizm, adalet, bilmem ne şeklinde ifade edebiliriz.
Başvuru sayısının azlığına ilişkin tespitimi sizlerle de paylaşmıştım. Bu noktada kurumsal tanınırlığın artışıyla orantılı olduğunu ve bu noktada kurumsal yoğun bir çaba ve girişim içerisinde olduğumuzu söylemiştim. Sadece bu noktada "Kamu kurumlarına eğitim var mı?" Bu noktada kamu kurumlarına MEB, Ulaştırma Bakanlığı mesela şey yapmıştım, Ankara Barosu; 1 No.lu Baro, 2 No.lu Baro... Önümüzdeki hafta yine bir eğitim programımız söz konusu olacak avukatlara. Bu noktada yoğun bir şekilde Maltepe Üniversitesiyle iş birliği hâlinde bir on-line eğitim modülümüz var ve eğitimlerimizi sürdürdüğümüzü bu şekilde ifade edeyim.
Evet, başka diğer soru...