KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekillerimiz Komisyonun başından itibaren veri sızıntısının olduğunu, Sayın Bakanın da bunu söylediğini, birçok kurumda veri sızıntı olduğunu sürekli söylüyorlar. Biz niçin kanun çıkarmaya uğraşıyoruz? Bunları en aza indirelim diye.

Bir kanunun geçerliliği ve uygulanabilirliği onun müeyyideleriyle bir bütündür. Eğer siz bir kanun yapar, orada müeyyide koymazsanız, bizim hukuktaki adıyla "ölü kanun" doğmuş olur. 217'deki ile bunun farkı nedir? Orada bir bilginin dezenformasyon maksadıyla yayılması var. Burada ne düzenleniyor? Burada siber uzaydaki bir saldırı sonrası veri sızıntısı olduğu iddiasıyla korku, endişe ve panik... Korku, endişe, panik zaten 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Kanunu'muzda o günden beri var, yeni kavramlar değil. Birçok kavramın içini Yargıtay içtihatlarıyla dolduruyor. Hukukta bunlar uygulana uygulana içtihat hâline geliyor. Anayasa'mızın 39'uncu maddesinde ispat hakkı vardır. Bir kamu görevlisine karşı suç isnat eden kişi, hakaret suçlarında ispatı her hâlde kullanır, diğer suçlarda da kamunun bir menfaati varsa ispat hakkını kullanır. Siz kendinize güveniyorsanız bir gazeteci olarak, bir sızıntı olduğunu iddia ediyorsanız bunu ispatlarsınız ve size de hiç kimse Anayasa gereğince bir şey diyemez ama olmadığı hâlde kamuya açık, borsaya açık, küçük yatırımcıların hisse aldığı bir yerde "Burada veri sızıntısı oldu, bütün bilgiler ele geçirildi, şirket batıyor." diye yayın yapıldığında buna müeyyide getirmezseniz bu bütün faaliyetlerimizin bir amacı ve sonucu olmaz. Bence algıyla ilgili kısımdaki haklı eleştirileriniz arkadaşlarımızın bu düzenlemesiyle uygulanabilir. İçeriğinin büyük kısmı belirli ve eksik kalan kısmının da yargı içtihatlarıyla doldurulacağı kanaatindeyim. Anayasa’nın 39'uncu maddesindeki ispat hakkıyla da herkes aksi bir şey olursa ispat edebilir.