Komisyon Adı | : | MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU |
Konu | : | (2/2860) esas numaralı Kanun Teklifi'nin Anayasa'ya aykırı hükümler içerip içermediğine ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 15 .01.2025 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Adalet Komisyonu Cumhuriyet Halk Partisi Grup Sözcüsüyüm.
Tabii, getirilen kanun teklifinin maddelerini inceledik. Bu çerçevede, amaçları konusunda ve içeriğinde bulunan bazı maddeler konusunda, gerekçeler konusunda haklılık yönleri olan gerekçeler var.
Ülkemizin siber saldırılara karşı korunmasına yönelik gerekli düzenlemelere ilişkin bir kanun teklifi gelmiş durumunda. Bu çerçevede, bu kanun teklifinin Anayasa'ya uygunluğu bizim için çok önemli. Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkin, nitelikli bir yasama faaliyeti açısından şunu sormak istiyorum: Anayasa'ya uygunluk konusunda düzenleyici ve etki analizi konusunda Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında bir etki analizi yapıldı mı?
BAŞKAN HULUSİ AKAR - Tabii, tabii; yapıldı.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu konuda gerekli notlar Komisyonumuza iletildi mi? Birinci sorum bu olacak.
BAŞKAN HULUSİ AKAR - Evet.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - İkinci nokta ise, İç Tüzük 38 gereği, kanun teklifinin Anayasa'ya uygunluğu konusunda mutlaka tartışılması gerektiğini düşünüyoruz, bu çerçevede de tarafıma söz verildi, bu konuda bir konuşma yapmak istiyorum.
BAŞKAN HULUSİ AKAR - Buyursunlar.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; hukuk devleti açısından önemli olan husus, hukuki belirlilik ve ölçülülüktür. Bu Anayasa'mızın 2'nci maddesinden, 6'ncı, 7'nci, 11'inci maddesi ve 26, 27'nci maddeleri çerçevesinde basın özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunması, belirlilik, hukuk devleti açısından önemli bir noktadır. Gelen kanun teklifini bu çerçevede Anayasa'ya uygunluğunun oluşması gerekiyor. Bu kanun teklifinin 8'inci maddesi (5)'inci fıkrasının Anayasa'ya uygunluk konusunda sorunlu olduğu düşüncesindeyiz çünkü burada "Hâkim kararı üzerine ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Başkanın yazılı emri ile konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama yapılabilir ve kopya çıkarma, el koyma işlemi gerçekleştirilebilir." deniyor. Hâkim kararı olmaksızın yapılan arama ve gerçekleştirilen kopya çıkarma ve el koyma işlemleri ise yirmi dört saat içerisinde görevli hâkimin onayına sunuluyor. Hâkim kararını kırk sekiz saat içinde vermek durumunda, vermediği takdirde çözümü yapılan metinler derhâl imha ediliyor ve el koyma kendiliğinden kalkıyor. Yani bu fıkra çerçevesinde talepler Ankara sulh ceza hâkimliği tarafından düzenleniyor, yetkili ve görevli belirleniyor. "Ancak kamu kurum ve kuruluşları bakımından hâkimlik kararı aranmaz." diyor. Şimdi, bu çerçevede tartışılması gereken, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 119/2'nci maddesinin çerçevesinde bu konunun tartışılması gerekiyor. Şimdi, burada Anayasa’nın açık bir maddesi olan 9'uncu maddesi, yargı yetkisi maddesi ihlal ediliyor. Şimdi, başkan kim? Bu başkan bir memur, atanan bir kişi. Atanan bir kişiye hâkim kararı dışında verdiği yazılı emirle, konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama yetkisi vermek, kopya çıkarma yetkisi vermek, bir de el koyma yetkisi vermek açıkça hâkim kararı olmadan yargı yetkisine müdahale anlamına geliyor. Yani Türk Ceza Kanunu'nda, Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu'nda ve Anayasa’nın 13'üncü maddesi, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasıyla ilgili madde çerçevesinde bu açıkça hukuk devletinde olmayan, atanan bir kişiye, yargı yetkisine sahip olmayan bir kişiye el koyma yetkisi vermek, arama yetkisi vermek ve kopya çıkarma yetkisi vermek kesinlikle Anayasa'ya aykırı bir durum. Şimdi, başkanın yazılı emriyle arama, el koyma işlemi yapılabilmesi çok sakıncalı. Siber Güvenlik Başkanının, yargı organının yerine geçerek arama ve el koyma kararı vermesi, şu andaki Anayasa'mıza göre, Türk Ceza Kanunu'na göre ve Ceza Muhakemesi Kanunu'na aykırı bir yetki oluyor. Burada "gecikmesinde sakınca bulunan hâller" ibaresi... Arkadaşlar, "gecikmesinde sakınca bulunan hâller" ibaresi keyfî tutumlara yol açabilecek, muğlak, belirsiz bir ifade. Bizim kanun yapma tekniğinde bir kanunu ortaya koyduğumuz zaman kanunun muğlak olmaması gerekiyor, hukuki belirli olması gerekiyor, ölçülülük ilkesine uygun olması gerekiyor ve karar verecek kişinin keyfî tutumlara neden olabilecek belirsiz bir durumdan yararlanmaması gerekiyor. O nedenle, "gecikmesinde sakınca bulunan hâller" ibaresi Anayasa’nın 13'üncü maddesine, 2'nci maddesine, 8'inci maddesine, 9'uncu maddesine ve 7'nci maddesine aykırı.
Şimdi, "Başkanın emriyle yapılan işlemler daha sonradan hâkimin onayına sunulacaktır." deniliyor. Şimdi "hâkimin onayına sunulacak" hükmü, durumun hukuksuz oluşunu ortadan kaldırmıyor yani hukuksuz bir durumu da hukuki bir hâle getirmiyor. Başkanın hiçbir şarta bağlı kalmaksızın vereceği bir karar vasıtasıyla konut dokunulmazlığı dâhil birçok hak ve özgürlüğe müdahale edilebilecek; karar verecek, konut dokunulmazlığı ihlali olacak. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na aykırı bir şekilde Anayasa’nın 20'nci maddesi de ihlal edilecek ve bu durum kişi hak ve özgürlüklerine müdahale edilebilecek bir alan yaratacak; burada kişilerin huzur ve sükûnuna da dokunulabilecek. Bu işlemler, açık ve net olarak şu andaki hukuki mevzuatımızda sadece hâkim kararıyla yapılabiliyor; bu, açık ve net. Bu hâkim kararıyla yapılacak yetkiyi bir kurumun başkanına vermek yargı yetkisini de ihlal eden bir durum.
Şimdi, arama kararının içeriğinin neye göre belirleneceği... Arama kararının karşılaması gereken kriterlerin neler olduğu açıklanmıyor; bu çok önemli. Şimdi, arama kararının içeriğinin neye göre belirleneceği Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 119/(2)'nci maddesinde açık. "Arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi açıkça gösterilir." diyor Ceza Muhakemesi Kanunu'nda. Burada ise neye ilişkin olduğu, ne sebeple yapıldığı, nerede yapılacağı belirtilmeyen bir arama, el koyma kararı ölçülülük ve belirlilik ilkesine açıkça aykırılık teşkil ediyor. Yani arama ve el koyma işleminin hangi sebeplerin varlığı hâlinde yapılacağı bu kanun maddesinde açıklanmamış durumda; bu açıdan da sorunlu bir madde.
Bu çerçevede 8'inci maddenin (5)'inci fıkrasının açıkça Anayasa’nın 2'nci maddesi olan hukuk devleti ilkesine, insan haklarına dayalı bir hukuk devleti ilkesine, 9'uncu maddesinde bulunan yargı yetkisinin kullanılmasının tamamen hâkimin elinden alınıp bir başkanlığa verilmesi açısından 9'uncu maddesi yargı yetkisinin kullanılması ilkesine, 11'inci maddesinde Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü maddesine, 13'üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması maddesine, 21'inci maddesinde konut dokunulmazlığı maddesine, 20'nci maddesinde kişisel verilerin kullanılmasında Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na aykırılık maddesine açıkça aykırılık teşkil ediyor. Bu nedenle, bu maddenin yeniden düzenlenmesi ya da geri çekilmesi gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Anayasa'ya aykırılık konusunda ikinci söyleyebileceğimiz 16/(5)'inci madde var. Burada ise 16'ncı maddede düzenleme yapılmış, bu (5)'inci fıkra ise "Siber uzayda veri sızıntısı olmadığı halde veri sızıntısı yapılmış gibi bu yönde algı oluşturmak suretiyle kurumları veya şahısları hedef almaya yönelik faaliyet yürütenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir." maddesi var. Şimdi, arkadaşlar, bu da sorunlu bir madde. Bu madde metninde yer alan "veri sızıntısı olmadığı halde" ifadesinin fiiliyatta ne şekilde tespit edileceği açıklanmamış durumda; hukuki belirlilik ilkesine ve ölçülülük ilkesine aykırı. Bu durumun tespiti amacıyla bir mahkeme kararının mevcudiyeti yahut bilirkişi incelemesi veya veri sızıntısının olup olmadığını objektif bir şekilde ortaya koyabilecek bir test sonucunun esas alınması gerekmekte.
Diğer yandan, bu hususta yapılan bir açıklamanın etkinliği, ağırlığı tespit edilmeksizin, kurumsal ve bireysel açıklama ayrımı yapılmaksızın, yalnızca "hedef almaya yönelik faaliyet yürütenler" şeklinde ifade edilmesi de muğlaklık açısından sorunlu bir ifade. Zira, sade vatandaşlar ya da sosyal medya kullanıcıları bu noktada verilerin çalındığını düşünse dahi düşünce açıklamasında bulunamayacak ve bu bir otosansür yöntemine dönüşecektir. Arkadaşlar, bunu yaşıyoruz, geçen dönemde, 27'nci Dönemde çıkarılan Dezenformasyon Yasası'nda yaşadık yani gerçeğe aykırı, yalan haber yaymayla ilgili olarak -sosyal medya da olsun- basına bir sansür getiriyor ve vatandaşın ifade özgürlüğünü sınırlayıcı otosansürü ortaya koydu. Yani o zaman da söyledik; gerçeğe aykırı, yalan haber yayma... Ne demek gerçeğe aykırı, yalan haber yayma? Muğlak ifadelerle çıkmıştı bu. O Dezenformasyon Yasası ifade özgürlüğünü daha sınırlayacak ve vatandaşta otosansürü ortaya koyacak, Anayasa’nın 25 ve 26'ncı maddelerinde oluşan ifade özgürlüğünü ortadan kaldıracak, objektif kriterlere sahip olmayan bir madde olarak önümüze gelecek.
Son olarak, bu maddede "algı oluşturmak suretiyle" ifadesi de izaha muhtaç yani açıklamanın algı oluşturmak maksatlı yapılıp yapılmadığının ya da algının oluşup oluşmadığının ne şekilde saptanacağına ilişkin bir ayrım ortaya konulmamış durumda. Yani nitelikli bir yasama yapacaksak, yapacağımız nokta şu: Artık, "torba yasa" içeriğine giren, örneğin Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nu ilgilendiren, Türk Ceza Kanunu'nu ilgilendiren, ifade özgürlüğünü ilgilendiren ve uzmanlık alanı Adalet Komisyonu olması gereken bu yasal düzenlemenin kesinlikle tali komisyon olarak Adalet Komisyonuna mutlaka gönderilmesi gerekiyordu. Ve bu konunun da gönderilmemesinin de nitelikli yasama faaliyeti açısından sorunlu olacağını düşünmekteyiz.
BAŞKAN HULUSİ AKAR - Evet, teşekkür ediyoruz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu çerçevede, sonuç olarak, Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz bu 8'inci maddenin (5)'inci fıkrasının...
BAŞKAN HULUSİ AKAR - 8 ve 16, evet.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - ...ve 16'nın (5)'inin Anayasa'ya aykırı olduğu düşüncesiyle ya yeniden düzenleme yapılmasını ya da geri çekilmesini düşünüyoruz.
Teşekkür ederim.