KOMİSYON KONUŞMASI

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Teşekkürler Hocam.

Ya, açıkçası 2'nci kez söz istemek istememiştim çünkü ayrılanlar var, azaldık, siz de yoruldunuz fakat mümkünse iki dakikada toplamaya çalışayım.

LGBT konusu ben konuşmaya başladığımda açılmamıştı, sonradan açıldı ve bu konu bu şekilde konuşulurken bazen kendimize bir sorumluluk da tanıyoruz, bunlar tutanaklara giriyor vesaire.

NETFLIX KAMU POLİTİKALARI DİREKTÖRÜ PELİN MAVİLİ - Hocam, çok özür dilerim, ne konusu?

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - LGBT.

Hiçbir şey söylememiş olmayı açıkçası çok tercih edeceğim bir konu değil. Bu konunun kullanıldığı terminoloji, aslında hepimizin benimsediği bir terminoloji olmayabilir; hani bunu yurttaşlar da dinleyecekler, anlaşılır hâlde ifade etmeye çalışayım. Normal, normalleştirme vesaire, -LGBT'ler hep vardı, hep var olmaya devam ediyor- o kadar herkesin üzerinde net uzlaştığı bir şey olmadığı gibi, esas olarak naçizane şunu belirtmek istiyorum: Bu cinsellikte normalliğin kuruluşu, cinsel normalliğin kuruluşu diye bir bilimsel çalışma Türkiye'de yapıldı yakın dönemde; Osmanlı'dan Cumhuriyete Cinsel Normalliğin Kuruluşu gerçekten çok ilginç bir eserdir. Baktığınız zaman bu çok dönüşüyor. Burada da işte, bana kalırsa, LGBT içeriklerine yer vermenin özendirici ya da normalleştirici olması doğru bir tartışma değil çünkü bütün kültür aslında, popüler içerikleri, bütün platformlarda sadece Netflix değil, HBO'dan, bizim Kanal D'den, Show TV'ye baktığınız zaman, esas olarak, heteroseksüelliğin yoğun biçimde yer aldığı yani yüzde 90'a yüzde 10 bile değildir... Şimdi, heteroseksüellik neden özendirilemiyor o zaman? Hani böyle de bakılabilir, özendirmek değil yani cinsel yönelim, cinsel yönelimdir; hep vardı, şimdi farklı olan onlara bir görünürlük alanı açılıyor. Burada Elif Hanım'ın sorduğu soruda da şöyle bir hakikat payı var: Yani bir anlaşma çerçevesinde belirli oranda LGBT'lere yer açmak değil esas mesele. Özellikle bu alanda farklı yayın politikalarını benimsemiş, nefret söylemine karşı, LGBT'lerin toplum hayatından dışlanmasına, baskılanmasına karşı politikaları olan ülkelerde bir yerli dramada bir LGBT karakterin yer alması ya da işte, bu şöyle da olabiliyor: Bir teamül gibi aslında, bir siyahın yer alması, işte, bir Amerikan dizisinde bir Latin'in yer alması gibi, böyle bir uzlaşılar silsilesi var aslında. Dolayısıyla, böyle, anlaşmalarla, oraya konuluyor, özendiriliyor gibi bakmak bence çok doğru değil ama nefret söylemini engellemek üzere, dışlama pratiklerini engellemek üzere alan açıldığı doğru. Bu çok uzun bir konu, dediğim gibi keşke bir gün başka bir oturumumuz olsa -çünkü bizim alanımızla çok çakışıyor bu- hep birlikte daha derin konuşabilsek. Sadece "aile" dediğimizde de hepimiz aynı şeyi söyleyemiyoruz, bana kalırsa aile mefhumu eğer korunacaksa, yerli dramamızın her bir üyesinin, bir diğerinin kuyusunu böyle, çok derin kazan o kadar çok aile üyesinin olması çok daha tehlikeli yani. Bakıyorsunuz, kayınpeder gelinini, gelin kendi kayınbiraderini, kardeş diğerini ölümcül pratiklerle zorlayabiliyor ve müthiş bir husumet var bütün aile yapımlarında; dramamız esas olarak bu tür çatışmalar üzerine kurulu. İşte, çocuğun biyolojik babası bir kilit çatışma konusu olarak oraya konuyor mesela, arkasından kıyametler kopuyor. "Bunlar aile yapımızı tehdit etmiyor da hani, niye öteki ediyor?" diye farklı düşüncelerimiz olabilir.

Bunu belirtmek istedim, teşekkür ederim.