| Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Prof. Dr. Güneş Okuyucu Ergün'ün, Ankara Üniversitesi olarak İçişleri Bakanlığıyla birlikte yürüttükleri, faillerin kriminolojik tahlilini amaçladıkları proje, kadına yönelik şiddeti oluşturan fiiller, şiddetin türleri, failin kriminolojik özellikleri, şiddetin nedenleri ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesine yönelik önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 08 .01.2025 |
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Benzer bir şey söylemeyeceğim de aynı konudan bahsedeceğim.
Cezasızlık algısı bence çok mühim bir konu kadına şiddetle ve her türlü şiddetle mücadelede. Belki kavramsal olarak Sayın Başkanımızın dediği gibi, hani biraz daha geliştirilebilir kavram ya da terminolojik olarak. Ben hukukçu değilim ama cezasızlık algısından dolayı kamuda vicdanı zaman zaman yaralanan bir vatandaş olarak konuşacağım şimdi. Ben kanun açığından ziyade ya İnfaz Kanunu'muzdan kaynaklanan bazı şeylerin istismar edilmesi ya da başka yani kanunun yeterince uygulanmaması... Bakıyoruz, 6284 mükemmel bir Kanun hatta benim üzerinde çok çalıştığım başka bir kanun örneği Tütünle Mücadele Kanunu'muz bence mükemmel bir Kanun. Dünyadaki bütün örnekleri incelemiş biri olarak söylüyorum, en kapsamlı bizim kanunumuz. Yani bazen odasında sigara içiyor yasak olmasına rağmen, şu anda Mecliste, koridorda, bunun cezası var fakat olguya dönüşmüyor o ceza. Bence bu cezasızlık algısı üzerinde bu Komisyon çalışmalı Sayın Başkanım, bu çok mühim bir mesele. Yani kanun, evet, geliştirilir, bir de kanunun uygulanması var, uygulanması süreçlerinde de yine insan kaynağı... Çünkü hâkim, savcı, polis ya da ilk acilde müdahale eden hemşirenin bile kadına şiddet konusunda öyle eğitimli ve toplumsal bilinçaltının bu konuda o kadar refleksinin sağlam olması lazım ki bu algı kırılsın. Bir şekilde... Yani ben şaşırıyorum, ben bazen hâkimleri savcıları... Yani şöyle bir söz de var, burada geçti, mesela dendi ki: "Kötü kanun yoktur ama iyi olmayan hâkim vardır." Ben buna inanıyorum.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Ben söylemiştim.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Siz söylemiştiniz.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Tam şöyle söyleyelim: "Kötü kanun yoktur, iyi hâkim vardır."
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Hah, iyi hâkim vardır, aynen. Yani bizim kanun açığımızdan ziyade, bence insan kaynağında takıldığımız şeyler var. Bu Komisyon olarak bunu aşmaya nasıl şey yapabiliriz? Mesela şunu da açık söyleyeyim: Allah'tan Sayın Bakanımız müdahale etti, Sayın Bakanlığımız itiraz etti. Mesela, Narin cinayetinde o küçük yavruyu alıp çuvala sokup gidip bir suda gizlemenin cezası kesinlikle bir sene olmamalı yani benim hukukçu olmama gerek yok bunun için.
MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Dört yıldı.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Evet ama İnfaz Kanunu'na göre bir sene sonra aramızda o yani. Bütün hücrelerimle isyan ediyorum ben buna. Yani burada ya kanunda ya infazda ya insan kaynağında aksayan bir şey var. Bence bunu kesinlikle bu Komisyon çalışmalı ve cezasızlık algısının belki siz değerli akademisyenler tarafından irdelenip çalışılması da bence çok önemli.
Bu konuda ben teşekkürlerimi sunarak böyle bir katkı sunmak istedim.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Çok teşekkürler Sayın Durgut.
Bu algı doğru bir algı mı yoksa medyanın yarattığı bir algı mı? Şimdi bir örnek vereyim buradaki toplantılardan. Şöyle: Şimdi, mesela bakanlarımızı dinledik, RTÜK Başkanımızı dinledik, hepsi bu algıdan yakındıklarını ifade ettiler: "Ya, böyle bir şey yok." Millî Eğitim Bakanımız dedi ya: "Bu soruyu soruyorsunuz ama böyle bir şey yok." Şimdi, ben de dedim ki: Madem böyle sıkıntılar var, her bakanlıkta dezenformasyonla mücadele birimi kurulsun mesela. Medyadan takip ediyoruz bu Komisyondan çıkan haberleri, bir tanesi şöyle yazmış: "Hulki Cevizoğlu sansürün genişletilmesini istedi." Yani aslında Türkçesi şu: Biz yalan söylemeye devam edelim, kimse cevap vermesin demek o. Yani diyoruz ki: Yalan bir haber varsa onu açıklayacak birim kurulsun. Basın büroları gerekli etkiyi yapamıyor, dezenformasyonla mücadeleyi herkes kursun. Bizim Komisyonda bile olabilir. Biz kendimiz burada cevap verme hakkına sahibiz, herkes konuşuyor, eşit, o ayrı ama medya bunu yazdı diye... Eski bir medyacı olarak, kırk üç yıl medyanın içindeydik... Yani medyanın etkisinde kalarak mı konuşacağız, ki biz kendimizi bundan kurtarıp çözüm bulmaya çalışıyoruz. Toplumdaki cezasızlık algısı da aslında olmayan, namevcut bir şey ama toplum bu algıyı haberleriyle, programlarıyla yaratıyor ve biz var mı zannediyoruz olmayanı?
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - İkisi de bence vakıa. Çünkü... Mesela Narin cinayetinden örnek verelim. Narin cinayetinde devletin bütün kurum ve mekanizmalarıyla -Cumhurbaşkanından tutun mevcut bakanlara, bütün milletvekillerine kadar- mesele çok yakından takip edilmesine rağmen sanki bu bir sosyal medya başarısıymış, sanki sosyal medya şey yapmasa bu ülkedeki Hükûmetin, insanların bu cinayetten bir sıkıntısı yokmuş gibi bir algı işleniyor. Medyanın böyle korkunç bir tezviratı, dezenformasyonu var.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Medya niye istiyor ona da bakacağız, toplumsal bir mesele medya meselesi. Şimdi, televizyoncuyuz diyelim, reyting yapmaya çalışıyor. Reyting ne demek? Kitleler beni seyretsin demek. Kitle medyayı besliyor, medya kitlenin istediğini veriyor. Biz bunu yıllarca tartıştık. İyi bir örnek olursa medyada, kötüden uzaklaşır, iyiye gelir; öyle değil. Hani, Graham Yasası gibi "Kötü para iyi parayı kovar." deniyor ya. Kötü program iyi programı kovuyor, kötü programı kitleler istiyor galiba. Mesela, kitlelerde bir şiddet dürtüsü var, şiddeti seyrediyor, şiddet istiyor. Herhangi bir yeni televizyon dizisini düşünelim, içinde şiddet yoksa reyting yapmıyor. Yeşilçam filmlerine bakalım, filmin içinde mutlaka bir kötü karakter olacak ki o izletiyor. Yani bizim sosyal, psikolojik açıdan buna bakmamız gerekiyor. Herkes iyi, herkes çok mutlu, seyretmiyor o filmi.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Ama bu cezasızlık algısını medyanın manipüle ettiğine çok katılıyorum. Hatta bunu bence hükûmeti yıpratma politikası olarak da yaptıklarını düşünüyorum.
Medyanın mesela Narin cinayetinde aslında belki hukuki sürecin sağlıklı gelişmesini de engellediğini düşünüyorum, birçok yalan şey de çıktı. Aslında belki de böyle hukukun tamamen kanıta dayalı ve objektif bakarak meseleyi değerlendirmesinin önüne geçti çünkü korkunç bir dezenformasyon o zaman da oldu, bazen olmamış suçlar da, yapılmamış şeyler de anlatıldı mesela. Ben onlara baktım, birçoğu yalan. Medyanın bu tezviratına da neşter vurmalıyız. Fakat cezasızlık algısını vakalar da besliyor. Televizyonda bir adam çıkıyor, 3 eşini öldürmüş ve evlilik programına çıkıyor. Şimdi, ben burada vatandaşım, bu benim cezasızlık algımı... Elbette ki somut vaka yani. Bence şu da yanlış: Memlekette hiçbir şey yolunda... Yani kadına şiddet konusunda her şey yolunda, medya bu algıyı güçlendiriyor da bence gerçek değil. Fakat böyle korkunç bir şey varmış ve herkes aslında kadına şiddeti destekliyormuş, hiçbir bakanlık çalışmıyormuş algısını tezviratla medyanın körüklemesi de şey. İkisinin de kadına şiddetle mücadeleye korkunç zarar veren iki vakıa olacağını düşünüyorum. Çünkü kadına şiddetle mücadele etmeyen kurumlar falan algısı... Yani açık söyleyeyim, mesela ben AK PARTİ Milletvekiliyim ya, ben Narin'in şeyini sanki... Yani bunu işliyor medya açıkçası.
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Cinayeti siz işlemişsiniz gibi.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Hah, "Sen işledin." diyor. Yani ben gece uyuyamıyorum üzüntümden, kahrımdan "Sen işledin." diyor. Bu ne kadar korkunçsa... Ama işte onu da dört sene alıp, İnfaz Yasası'na göre bir seneye çıkıp... Yine bakanlık da müdahale ediyor. İkisinin de hastalıklı bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu ceza... Aslında işte Hükûmet ya da devlet organlarının hiç bu işe dokunmadığı yalanı propagandasının yapılmasının da kadına şiddeti körüklediğini düşünüyorum çünkü faillere cesaret veriyor. Aslında medyada bir taraftan güya -siz dediniz ya- gösterişçi duyarlılık da işte böyle şeylere neden olabiliyor. Aslında kadına şiddeti bu şekilde maalesef körüklüyor.
Teşekkür ederim.