KOMİSYON KONUŞMASI

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim, Sayın Başkan.

Kısa birkaç noktaya değinmek istiyorum; önce bir soruyla başlayayım. Hani siz sunumunuzda da söylediniz, dünyada çeşitli örnekleri var diye iki kategoride ele aldınız. Yani dünyadaki başarılı ve makul örnekler arasında, baktığımızda herhangi birinde devlet başkanının ya da Cumhurbaşkanının o fonların başkanı olması gibi özellikler taşıyan kaç tane örnek var, hangi ülkelerde? İkincisi de tabii, buna bağlı olarak yani hem denetim mekanizmasını Cumhurbaşkanının yönetiyor olması bir biçimiyle -biraz sonra oraya geleceğim tekrar- hem de Yönetim Kurulunu ataması açısından yani böyle kaç tane örnek var, bunu aslında duymak istiyorum çünkü bu da bir tartışma konusu diye düşünüyorum; bunu ilk olarak söylemek istedim.

İkincisi, denetim meselesi. Bunu geçen sene de konuşmuştuk hatırlıyorum, bu sene yine konuşuyoruz, büyük ihtimalle sistem değişmediği müddetçe biz hep bunu konuşuyor olacağız. Yani bu denetim meselesinin ciddi bir sorun olduğu kanaatindeyim. Biraz evvel kısaca değindim. Yani birincisi, bu bir şirket tarafından, uluslararası bir şirket tarafından denetlenmesi meselesi.

Şimdi, Varlık Fonu nihayetinde kâr amacıyla kurulmuş bir yapı, değil mi? Bunu uluslararası bir şirket de olsa yine kâr amacıyla kurulmuş bir şirketin gerçek anlamda denetlemesi mümkün olabilir mi? Burada bir yapısal sorun var doğrusu çünkü denetim dediğimiz şey esas itibarıyla yani toplumsal yararla ilgili bir şeydir. Niye denetleniyor? Yani bir şirketin denetlenmesinin bir nedeni olur, yani şirketin işleyişinde herhangi bir sahtekârlık var mı, dolandırıcılık var mı, herhangi bir usulsüzlük var mı? Bu nedenlerle denetleme yapılabilir bir tanesi bu ama kamu kuruluşlarına baktığımız zaman, bunun ötesinde toplum yararına ne yapmış bu kuruluşlar yani toplum yararına adımlar atıyorlar mı? Bu nedenle denetlenirler esas itibarıyla. Bizi ilgilendiren kısmı burası. Diğeri önemsiz demiyorum yani öyle anlaşılmasın çünkü Varlık Fonunda bir kere, sanıyorum öyle bir usulsüzlük tespit edildi yıllar önce ve işte, gereken işlem yapıldı, olabilir tabii bu tür şeyler, önemli o açıdan bu denetim ama bizim esas olarak "denetim" diye baktığımız şey, Mecliste konuştuğumuz mesele işin kamu yararı meselesi. Dolayısıyla, birinci olarak denetleyen uluslararası şirket açısından baktığımızda burayı denetleyebilecek bir pozisyonu yok uluslararası bir şirketin, ulusal bir şirketin de yok yani bir kâr amacıyla kurulmuş olan bir şirketin olmaz. İkincisi, Devlet Denetleme Kurulu ki burada biraz evvel de söyledim, hakikaten baktığımızda yani bir tuhaflık var. Yani bunu siz konuşamıyorsunuz belki ama biz bunu konuşmalıyız, dile getirmeliyiz. Yani Devlet Denetleme Kurulu nihayetinde Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışıyor ve yine Cumhurbaşkanının başında olduğu Varlık Fonunu denetleme görevinden söz ediyoruz. Bu, gerçekten baktığımızda yani bu Türkiye'de böyle bir şey oluyor meselesini çıkartalım işin içinden Türkiye kısmını, "Dünyanın başka bir yerinde böyle bir hikâye var." diye konuştuğumuzda eminim bu bürokrasinin de önemli bir kısmı "Yani burada bir tuhaflık var." der yani yapısal bir sorun bu mesele, bunu geçen sene de konuştuk, daha önce de konuştuk ve konuşmaya devam edeceğiz çünkü böyle bir denetim olmaz, layıkıyla yapılamaz böyle bir denetim. Ben Devlet Denetleme Kurulunda çalışan bürokratları zan altında kesinlikle bırakmak niyetinde değilim, öyle bir şey söylemiyorum ama işin doğası gereği yani yürütmenin başı, en yetkili kişi aynı zamanda Varlık Fonunun başı ve Devlet Denetleme Kurulunu da atıyor. Yani bütün bu özellikleri topladığınız zaman bu denetimin layıkıyla yapılabildiğine dair soru işaretleri kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Dediğim gibi, ben kimseyi zan altında bırakmak için bunu söylemiyorum ama bu bir yapısal sorun ve bunun mutlaka revize edilmesi gerekiyor ve bu, yani Cumhurbaşkanına da bir haksızlık esas itibarıyla bakıldığında; bunun da kayıtlara geçmesi önemli diye düşünüyorum.

Üçüncü denetleme mekanizması; biz burada "Meclis" diye konuşuyoruz yani şimdi açık yüreklilikle ifade edelim hani içinde bulunduğumuz Komisyonu küçümsemek diye bir derdimiz elbette ki olamaz ama bizim yaptığımızı bir denetleme faaliyeti olarak görmek yani çok yeterli değil, öyle söyleyeyim yani en kibar ifadesiyle. Biz denetleme yapmıyoruz aslında bu raporlar ve bu yaptığımız toplantıyla, siz bizi bilgilendiriyorsunuz yani iyi bir şey tabii bilgilendirilmemiz fakat bu bir denetim faaliyeti değil esas itibarıyla sürece baktığımızda. Biraz evvel usul tartışması sırasında bu zamanlarla ilgili tartışma yapıldı ve Sayın Muş da haklı bir şekilde iyi toparladı, bu konuda bir zaman ayarlamasının yapılması gerektiği konusunda fakat bu bile her seferinde bunu konuştuğumuz için bunun tekrar bu sene konuşuluyor olması bile -çünkü geçen sene de konuştuğumuzu hatırlıyorum- aslında Varlık Fonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimi meselesini ciddiye almadığını gösteriyor. Yani ciddiye alınmış olsa biz bu sene aynı şeyi konuşmak durumunda kalmazdık, bu aşılmış olurdu, aradan en az bir sene geçmiş, biz tekrar aynı şeyi konuşuyoruz çünkü bizim yaptığımızın da denetim olmadığını Varlık Fonu yönetimi biliyor. Dolayısıyla, "Ya, tamam işte orada da milletvekilleri sözlerini söylüyorlar, biz de bunu bir kenara yazıyoruz." demiş oluyorlar. Bu da ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. Ben bunları hep -hani gelecek sene yine burada olursak, konuşuyor olursak- merak ediyorum acaba aynı konuları tekrar mı konuşacağız diye ama görünen o ki bu gidişle bu şekilde devam edecek bir revizyon yapılmadığı müddetçe.

Sonuncu söylemek istediğim, biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de dile getirdi, ben de kayıtlara girmesi açısından söylüyorum. Dış kaynak sağlamak amacıyla kurulan bu Varlık Fonunun aslında çok tartışmalı bir yapısı var amaç açısından da baktığımızda. Yani Hazine ve Maliye Bakanlığı dış kaynak sağlama konusunda üzerine düşenleri yapamıyor da bir tür paralel kuruluş aracılığıyla bir "paralel hazine" mi diyeceğiz buna, ne diyeceksek? Yani "paralel" lafını yanlış anlamayın, başka bir şekilde kullanmak istemiyorum ama aynı işi yapmaya çalışan farklı devlet kurumlarından söz ediyoruz. Yani Hazine ve Maliye Bakanlığı var, dışarıda borçlanma yetkisi olan bir kamu kurumu olarak da Varlık Fonuna ihtiyaç duyulmuş. "Neden?" sorusunu sormaya devam edeceğiz elbette ki. Temel hatlarıyla dile getirmek istediğim eleştiriler, aslında bunlar. Kuruluş yapısı, denetim meselesi ve bunun revize edilip edilmeyeceği meselesi.

Son onu söyleyeyim, siz de takdir edersiniz ki yani denetim meselesinde bu kadar hassas olmamızın nedeni, maalesef bugün Türkiye'de var olan sistem bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, denge denetleme mekanizmalarını işlevsiz hâle getirdi ve bu konuda işlevsiz hâle gelmiş olan yerlerden bir tanesi de Türkiye Büyük Millet Meclisi. Dolayısıyla, bir hassasiyetimiz var yani Meclisin denetleme görevi, Meclisin denetleme işlevi, bunun uygulanabilir olması ve denge denetleme mekanizması olarak işliyor olması önem taşıyor elbette ki. Dolayısıyla, böyle bir hassasiyetimiz var, bunu dile getiriyoruz haklı olarak ve bunun uygulanamaz hâle getirilmesini de eleştiriyoruz yine haklı olarak. Yani sonuç olarak baktığımızda bir bütün olarak bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki işleyişin yanlışları ve zaafları Türkiye Varlık Fonunda da karşımıza bir kez daha çıkmış oluyor, onu dile getirmiş oluyoruz. Umarım gelecek seneki tartışmada aynı konuları dile getirmekten en azından biraz uzaklaşırız. Elbette ki daha ciddi bir revizyon konusu ancak yeni bir anayasayla ve yeni bir denge denetleme mekanizmalarını ve kuvvetler ayrılığını içeren bir mekanizmayla gerçekleştirilebilir. Bunun olabilmesi için de elbette ki mücadele edeceğiz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.