Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 25 .12.2024 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün çok önemli bir gündü. Türkiye'de adalet, sadece adalet saraylarında sağlanmıyor. Türkiye'de adalet, sadece adliyelerde verilen kararlarla sağlanmıyor. Adalet; vergide adalet, gelir dağılımında adalet, eğitimde adalet, sağlıkta adalet ve bu adaletin yaygınlaştırılmasıdır ama ne yazık ki Türkiye'de bugün verilen bir kararla asgari ücret oranı, açık ve net, açlık sınırının altında kalmıştır. Yeniden değerleme oranı 2025'te harçlarla birlikte, birçok artırımlarla birlikte yüzde 43,93 iken asgari ücretin artırımı ise yüzde 30'larda kalmıştır. TÜİK verilerine göre yüzde 48'e yaklaşan bir enflasyon oranı varken yine yüzde 30'larda bir asgari ücret oranı ortaya konulmuştur. Asgari ücret 22.104 TL, açıkça TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK'in açıklamış olduğu açlık sınırının altında bir rakamdır. Türkiye'de çalışanların yüzde 45'inin ortalama ücreti asgari ücrettir. Demek ki çalışanların yüzde 45'i açlık sınırının altında çalışma durumunda kalmıştır. Bu nedenle, bugün yapılan bu açıklamayı kabul etmiyoruz. Bu çerçevede "30 yoksa biz de yokuz!" anlamında Mecliste yapmış olduğumuz tepkimiz nedeniyle Genel Kurula katılmadık. Toplantımız da saat 14.30'da başlayacaktı; Sayın Başkana ilettik Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ve diğer grupların da onayıyla toplantı saat 16.00'ya alındı. Bu nedenle, AK PARTİ Grubuna, MHP Grubuna, İYİ Parti Grubuna, Saadet Partisi Grubuna...
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Şu an Saadet Partisi grubu yok.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - ...DEM PARTİ Grubuna teşekkür ediyoruz bir uzlaşmanın en güzel noktasını ortaya koydukları için.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Grup düştü.
TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Vekili var.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hocamız var, Hocamız var.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Efendim, ona itirazımız yok, sadece grup olarak yok, onu söyledik.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Grup düşünce üyelik düşmüyor mu Başkanım?
TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Hocam tek başına halleder bence.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli arkadaşlar...
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Ben bir Komisyon üyesi sıfatıyla değil, hariçten geldim; itirazınız varsa giderim.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Hocam, yok; milletvekili olarak...
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önümüze gelen...
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Ben size söylemedim, biliyorsunuz Hocam.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, bittiyse biz de devam edelim.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Buyurun Sayın Bülbül, devam edin.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; uzun zamandan beri -yani 27'nci Dönemden 28'inci Döneme geldik- ilk defa bir kanun teklifinde torba yasa olmayan bir teklif önümüzde. Ne güzel! Adalet, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi. İçine bakıyorum acaba bir şey var mı -yani alıştık ya, içinde maddeler, maddeler- içinde bir şeker var mı ya da Türkiye'nin siyasi ya da ekonomik durumunu etkileyecek ya da belirli kesimlere belirli rant sağlayacak bir nokta var mı? Bulamadım. Bu nedenle, bize, bu Komisyona gelen teklif, ilk defa torba yasa dışında gelen bir teklif oldu. Bu açıdan bundan sonra da gelecek tekliflerin böyle olmasını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak diliyoruz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bir anayasasızlaştırma, Türkiye'de Anayasa'ya saygıyı ortadan kaldırıcı, Türkiye'de kuralsız bir uygulamanın olduğu bir Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi var. 2017'deki referandumdan sonra 2018'de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldiği zaman şöyle denmişti: "Anayasa 88 açık ve net; artık Millet Meclisine gelecek teklifler milletvekilleri tarafından getirilecek. Anayasa 104'e göre Cumhurbaşkanlığı kararnameleri şu şu hususlarda, temel hak ve özgürlüklere girmeyen, özlük haklarına girmeyen hususlarda yapılacak. Kanun yapma yetkisi tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olacak. Yasama, yargı ve yürütme arasında güçler ayrılığı sağlanacak." Bunlar söylenmişti ama 2018'den beri gelinen noktada bunun olmadığını açıkça gördük.
Nerede gördük? İşte, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ve bugün önümüze gelen Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nde gördük. Bu teklifte ne gördük? Anayasa’nın 104'üncü maddesinin on yedinci fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanının yalnızca yürütmeye ilişkin konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkaracağı hükmü açıktı. Hâkim-savcı adaylarının eğitimine ilişkin hususlar da yürütme yetkisine ilişkin bir husus olmayıp yargının niteliğine ilişkin olduğundan dolayı Anayasa’nın 140'ıncı maddesi uyarınca Cumhurbaşkanının cumhurbaşkanlığı kararnamesi (CBK) çıkarma yetkisi olmadığı hâlde çıkarılan kararnameyi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Anayasa Mahkemesine götürdük. 28 Şubat 2024'te Resmî Gazete'de Anayasa Mahkemesi kararı yayımlandı, bu 34 sayılı CBK'nin açıkça Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmetti. Bu tür hususların CBK'yle olmaması, düzenlenmemesi gerektiği, kanunla düzenlenmesi gerektiği Anayasa'da açık ve net belliydi ama CBK'yle düzenlendi.
Bu bir değil, dahası var yani Anayasa Mahkemesi 700 sayılı KHK'yle 2018'den bugüne kadar devletin iğneden ipliğe, baştan aşağı tüm işleyişinin hukuksuz olduğuna geçen dönemde hükmetti; 500 sayfalık karar verdi arkadaşlar Anayasa Mahkemesi. Cumhurbaşkanının rektör atamasından Merkez Bankası Başkanı atamasına, Adalet Bakan Yardımcısının HSK'de doğal üye olmasından HSK'nin yapısına dayanak teşkil eden tüm düzenlemelere, BTK'den tutun da RTÜK'e kadar sayısız başlıkta düzenlemeyi iptal etti.
Yani, bu nedir biliyor musunuz? Bu şudur: Açıkça, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yani yürütme organı, Türkiye Büyük Millet Meclisi denilen Gazi Meclisimizin yasama yetkisini, Anayasa’nın 7'nci maddesini, 11'inci maddesini ihlal edip yasama organını tasfiye etti. Öyle bir hâle geldik ki yargı bağımsızlığı, yargı tarafsızlığı ve bununla birlikte yasamanın yasa yapma hakkı elinden alındı.
Şimdi, yasa teklifimizin gelen genel gerekçesine bakıyorum: "Adil, bağımsız, tarafsız, etkin bir yargı sisteminin varlığı çok önemlidir hukuk devletinde." deniyor. Ya, arkadaşlar, şu anda memleketimizde hukuk devleti var mı? Yani, şu anda hukuk devletinde yaşadığınızı düşünüyor musunuz? Sabahleyin kalkıyorsunuz, bakın, sabahleyin kalkıyorsunuz ne diyorsunuz? Yani, herkes için de geçerli bu nokta, yurttaşların güne hangi ortam ve koşullarda başlayacağı uygulamada belirsiz bir hâl yok mu? Hangi koşullarda başlayacağınızı bilemiyorsunuz. Anayasa biliyorsunuz, demokratik anayasa, otoriter anayasa, bir de keyfî fiilî anayasa... Anayasa rafa kaldırılmış, 153'teki Anayasa Mahkemesi kararları tanınmaz hâlde ve yeni anayasadan bahsediliyor. Anayasa’nın uygulanmadığı, rafa kaldırıldığı, Anayasa’nın ihlal edildiği, Anayasa’da yasama yetkisinin bir kenara itilip de tüm yetkinin Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapıldığı bir devlet yapısı, hukuk devleti olabilir mi? Olamaz.
Yargının neresinden tutacağız? Ya, talimatlı yargı var arkadaşlar; bu kadar açık ve net! Gazeteci bir "tweet" atıyor, gazeteci bir beyanda bulunuyor, evinden alınıyor, burada ifadesi alınması ya da davetiye gönderilmesi gerekirken arabaya bindiriliyor, İstanbul'a götürülüyor, İstanbul'da tutuklamaya sevk ediliyor, ondan sonra da ev hapsi veriliyor. Ya, bugün bakıyoruz... Toplumsal davalar konusunda ben Cumhuriyet Halk Partisinin koordinatörüyüm; haftalık, davalara bakıyoruz hep muhaliflere yönelik, muhaliflerin konuşmasının engellenmesine yönelik birçok dava. Dezenformasyon yasası buraya geldiği zaman Adalet Komisyonuna "Siz bu yasayı nerede kullanacaksınız? Muhaliflerin ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne yönelik kullanacaksınız." dedik, dediklerimiz çıktı. Konuşan, iktidarı eleştiren, sarayı eleştiren cezaevinde. Dezenformasyon yasası yetmedi, arkasından seferberlikle ilgili yönetmelik değişikliğine gittiniz, arkasından da etki ajanlığıyla ilgili düzenleme getirdiniz ama onu çektiniz, her an bekletiyorsunuz. O da geldikten sonra yani gerçeğe aykırı bilgi vermeden, dezenformasyondan gireceksiniz, basına sansürden gireceksiniz; bir de başka devletlerin casusluğu nedeniyle ayrı bir ceza verdireceksiniz. Korku iklimi yaratıyorsunuz arkadaşlar. Buradaki gerekçede bağımsız, hür vicdanıyla adil kararlar veren, meslek etik ilkelerini benimseyen hâkimlerden bahsediyorsunuz. Ya arkadaşlar, Ekrem İmamoğlu davasında -bak gene söylüyorum size- karar duruşmasından önceki duruşmaya girdim. İsmi "Mehdi"ydi zannedersem; Taşkın?
TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Soyadı da var da adı "Mehdi."
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - "Mehdi" isimli hâkim o davada dedi ki: "Bu 'ahmak' kelimesinin Süleyman Soylu'ya yapıldığını hepimiz biliyoruz." Ben kulaklarımla duydum. Bir celse sonra karar verdi, bu "ahmak" kelimesiyle YSK üyelerine hakaret edildiğinden dolayı iki yıl yedi ay on beş gün ceza verdi. Yani ondan önceki hâkim Samsun'a sürüldü. Bunun sürüldüğünü de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Grup Sözcüsü açıkladı. Yani bu hâkim talimatlı değil mi, bu hâkimler talimatlı değil mi? Yani bunu söylemek durumundayız.
Akın Gürlek... Akın Gürlek konusunda ben Adalet Komisyonunda iki yıldan beri konuşuyorum arkadaşlar. Akın Gürlek açıkça bir hukuk giyotinidir. Yani Çağlayan Adliyesinde hangi davaları söyleyeyim; Sözcü davasından tutun eski il başkanımızın davası, Türk Tabipleri Birliği davası, Demirtaş davası, o davası, bu davası... Konuşana... "Gezici heyet başkanı" diye dolaştı, dolaştı, dolaştı; ondan sonra Bakan Yardımcısı oldu; Bakan Yardımcı oldu, üst rütbedeyken geriye İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yapıldı. Ondan sonra ne yaptı? Cumhuriyet Halk Partili belediyelere, muhalefet belediyelerine devamlı savcıları gönder...
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Hâkim, savcıların verdiği kararları bu denli yargılamak hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedelemiyor mu?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bütün her şeyi araştır, ondan sonra yetmedi kayyum atamasıyla... Halkın iradesiyle, millî iradeyle gelen Esenyurt Belediye Başkanımızın, gizli tanık gibi nedenler olmadığı hâlde tutuklanmasına karar verildi yani bu korku iklimi değil mi? Talimatlı yargıçlarla, hâkimlerle, savcılarla nereye gideceksiniz? Ondan sonra gerekçe yazıyorsunuz arkadaşlar, gerekçede deniliyor ki: "Hâkim, savcıların meslek etik ilkelerini benimseyen, adil kararlar veren..." Ya, yukarıdan etkilemeyi bırakın, siyasi yönden baskıyı bırakın, yargıyı siyasallaştırmayın; hâkimler, savcılar dosdoğru karar versin arkadaşlar.
Ama ne yaparsanız yapın, önümüzdeki seçimlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde özgür bir şekilde adayımızın, adaylarımızın önünü kesemeyeceksiniz, kesemeyeceksiniz. Halk bu konuda size destek vermiyor, vermeyecek. O nedenle, bu gerekçede belirttiğiniz noktalar hep yukarıda kalan noktalar, hukuk devletinde, demokratik ülkelerde olan noktalar.
O kadar şey var ki hangisinden girelim, hangisini anlatalım? Hasan Yılmaz'ı da mı anlatalım? "Hasan Yılmaz" denen İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili SBK'nin yurt dışına çıkışındaki tedbir kararını olmayan MASAK raporuna göre talep etmedi mi? Hâkim Yunus'tan mı bahsedelim? Yine, olmayan MASAK raporuna göre tedbir kararını kaldırıp Süleyman Soylu'yla konuştuktan sonra bir gün içinde yurt dışına kaçmadı mı SBK? Yapmayın arkadaşlar! Sonra getirdiniz Hasan Yılmaz'ı yine Bakan Yardımcısı, şimdi de Yargıtay üyesi yaptınız.
İsmail Uçar'dan mı bahsedelim? İsmail Uçar'ın yaptığı mektuplardan mı bahsedelim? Kimlerden bahsedelim? Birçok şey var.
O bakımdan Türkiye'de yargı siyasallaşmış; yargı tarafsız değil, bağımsız değil. Türkiye'de açık ve net talimatlı yargıç ve savcılarla siyasi davalar düzenlemesi yapılıyor. Anayasasızlaştırma açık ve net ortada, sistem bir kenara itilmiş durumda, Anayasa'yı tanımayan açıklamalar da ortada. Bu nedenle bunları tartışmamız lazım, bunları konuşmamız lazım. Bunları konuşmadan bu yasa tekliflerini konuşamayız, konuşamayız arkadaşlar.
Bugün ne oldu? Bu asgari ücret açıklamasından sonra üzülüyorum AK PARTİ'li milletvekillerimiz, AK PARTİ'li meslektaşlarımız nasıl sokağa çıkacaksınız arkadaşlar, nasıl çıkacaksınız sokağa? Ne demek bu? Yüzde 45 ya, yüzde 45! Bu memlekette çalışanın ortalama ücreti, asgari ücret açlık sınırının altında. Bu insanlar nasıl ev kirası verecek? Bu insanlar nasıl gidip de çocuklarının eğitimine para ayıracak, sağlığa para ayıracak, evine ekmek götürecek? Ben işçi çocuğuyum, SÜMERBANK'ta çalışan bir işçinin çocuğu olarak ben İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudum, okudum, avukat oldum, kendi ekmeğimize sahip çıktık. Hangi işçinin çocukları, hangi emekçinin çocukları, hangi asgari ücret alanın çocukları gidip de üniversitelerde okuyabilecekler? Evini geçindiremeyen insanlar nasıl çocuklarının eğitimine para ayıracaklar?
İşte, yirmi iki yılda geldiğimiz nokta: Hukuk yok, adalet yok, eğitim yok, sağlık yok; ne var? Kaos var, kaos var arkadaşlar. Cumhurbaşkanı "Anayasa, yeni anayasa". Neyin yeni anayasası? Anayasa'yı tanımayanlar özgürlükçü ve kapsayıcı anayasa yapacaklarmış. Hangi kapsayıcı anayasası? O nedenle, Türkiye'nin artık normalleşmesi için AKP'nin mutlaka ve mutlaka önümüze sandığı getirmesi gerekiyor. Sandık gelecek, sandık gelmek zorunda çünkü sokağa çıkamayacaksınız, sokağa çıkıp da vatandaşa dert anlatamayacaksınız.
Bu çerçevede, biz bu gelen teklifin anayasasızlaştırma çabaları noktasında Anayasa 2, Anayasa 138, Anayasa 140 çerçevesinde Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu teklifin geri çekilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.