KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Resmî açıdan baktığımız zaman Komisyonumuzun bu 6'ncı toplantısı, aslında 7 toplantı yaptık, galiba seçim yaptığımız 1'inci toplantı dâhil edilmiyormuş. Biz hep beraber 7 toplantı yaptık ama resmî olarak bu 6'ncı toplantımız.

Girişte çok kısa bazı açıklamalar yapmak istiyorum. Bugüne kadar yaptığımız bütün toplantıların hemen hepsinde ya da çoğunluğunda RTÜK'ün adı geçti; televizyonların, medyanın -Tabii, RTÜK, yazılı medyayla değil görsel medyayla ilgili bir üst kuruluşumuz- adı geçti, televizyonların şiddeti özendirip özendirmediği konusu tartışıldı. RTÜK Başkanımızı ve ekibini davet etmek ve bilgi almak zaten bizim gündemimizde vardı.

Şu anda herkese dağıtıldı mı bilmiyorum -dağıtılmış görüyorum- sunum metni var; Sayın Deniz Güler, Başkan Yardımcısı sunumunu yapacak Başkanımızın açıklamasından sonra...

Görsel medya açısından şunları söylemek istiyorum: Malum, medya, bu toplumsal problemin çözümünde çok paydaşlı ve bütüncül yaklaşımın bir parçası, en önemli parçalarından biri. Şiddetin kaynaklarını daha önce konuştuk; biyolojik, psikolojik, ekonomik ve diğer nedenler ama bunların arasında medya önemli bir yer tutuyordu ya da tuttuğuna, medyanın önemli bir yer işgal ettiğine ilişkin yaygın bir algısal inanç vardı, bugün onu göreceğiz. Bütün dünyada olduğu gibi medyamız hem gerçeği üretiyor, var olan gerçeği iletiyor ya da kendisi bir gerçek üretiyor. Toplumsal algılarımızı da oluşturan en önemli aygıtlardan, mekanizmalardan biri bütün dünyada olduğu gibi medya; bu, güzel bir şey.

Kadına yönelik yayınlar konusunda da medyamızın dili önemli. Medyada şiddet haberleri verilirken kadınlara ve erkeklere yönelik kalıplaşmış kavramlar var, medya bu dili kullanıyor, bunun dışına çıkmıyor. Bu kavramların çoğu doğru ama çok sayıdaki doğrunun arasında iki tane yanlış olması kitlelerin, hangisinin doğru olduğuna inanmasını zorlaştırıyor. Eskiden Rusya'da Gorbaçov'un Başkanlığı döneminde bir hikâye anlatırlardı: Gorbaçov'un 99 danışmanı varmış ama içlerinden biri akıllıymış, hangisi olduğunu bilmiyormuş Gorbaçov derlerdi. Şimdi, bu gerçeklerin yayılması da böyle, bir tane çürük elma olduğu zaman hepsine sirayet ediyor.

Şunları söylemek istiyorum: Görsel medyada kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda bir eril yani erkek dili kullanıldığını görüyoruz. Polis Akademisindeki akademisyenler bu konuda ciddi bir bilimsel çalışma yapmışlar; bu çalışmanın bazı başlıklarını söylemek istiyorum: En eril dili bir gazetemiz -isim vermeyeceğim- kullanıyor, bunu bir başka gazetemiz politik hâle getirerek sunuyor. Araştırmayı dağıtırız isterseniz, hani "Ben söylemedim, siz söylediniz ağam." olur o zaman; siz söylersiniz.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Ben söylerim.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - İkinci olarak, bu bilimsel çalışmada ortaya çıkan ikinci bulgu şu: Kadın cinayeti haberlerinin içeriği çok farklı. Erkeği ve kadını temsil eden sözcükler var, anahtar sözcükler; bunlar sıralanmış araştırmada. Bugün uzmanlar varken sözü onlara bırakacağız, öğreneceğiz.

Bir başka bulgu, bu haberlerdeki haberlerde adı geçen failin, maktulün, mağdurun yaşları, genellikle yaşlar dile getirilerek haberleştirilmiş. Kadınlar bakımından burada örnek veriliyor araştırmada, örneğin "Genç kadın öldürüldü." yani kadın öldürüldü değil, genç kadın öldürüldü. "Yaşlı kadın öldürüldü." gibi kadınlık temsilleri ifadeleri var. Erkekler; fail olan, cinayet işleyen ya da şiddet uygulayan erkekler konusunda da başka kavramlar kullanılıyor.

Burada geçen toplantıda söylemiştim, farklı bir kavram -kavram kullanmayı ben seviyorum ve üretmeyi de seviyorum- neydi? Gösterişli duyarlılık, gösterişli duyarlılık kavramını söylemiştik. Yani duyarlıymış gibi yaparak bir konuda yoğun duyguyu aktararak sosyal medyada aslında o problemin üstünü örtmek ve duygusuzlaştırma anlamına geliyordu.

Şimdi, bugün kullanacağım, alıntı yapacağım bir kaynak haber de şu: "Öldürücü şiddet pornografisi" diyor Polis Akademisinin akademik araştırmasında. Aynen okuyorum: "Kadın cinayetlerini habere dönüştürme tekniğine bakıldığında 'öldürücü şiddet pornografisi' diye ifade edilen şiddetin çıplak ve çarpıcı hâliyle herhangi bir sansüre uğratılmadan direkt, doğrudan okuyucuya hissettirilerek verildiği görülmektedir." diyor. Bu çalışmada üç temel öneri ortaya çıkmış; birincisi, yayın etik ilkelerinin üzerinde durulması; ikincisi, medya okuryazarlığına yapılan vurgu yani haberi sunanın değil sunulanın da belli bir farkındalık düzeyinde olması gerekliliğinin altı çizilmiş; son olarak da şiddetle karşılaşacak mağdurun başvurabileceği çeşitli yolların bir dipnot olarak yer alması, bilgilendirmelerin artırılması ve sadece infial ve dehşet yaratan olaylar yerine bunların cezalandırılmasının sonuçlarının da görsel medyada verilmesinin yararlı olacağına vurgu yapılmış.

Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kadına yönelik şiddetle ve ayrımcılıkla mücadelede medya içerik denetimi yapıyor, bu konuda yoğun uygulamalı ve teorik çalışmaları var. Bugün Sayın Başkan Ebubekir Şahin ve değerli heyetinden bunların açıklamasını alacağız.

Özetliyorum sözlerimi, bitiriyorum. Belki Sayın Başkan ve ekibi söyleyecektir ama ben başlıklarını söyleyerek vurgu yapmak istiyorum. Medyada kadına yönelik şiddeti önleme konusunda RTÜK'ün, Üst Kurulun aldığı etik ilkeler var, başlıkları şöyle: Bir, mağduru değil faili göster; iki, şiddeti meşrulaştırma; üç, saygın değil, suçlu, dört, mücadeleyi destekle; beş, çocuklara örnek ol; altı, güçlü kadını anlat ya da kadını güçlü anlat; yedi, cezayı yayınla, adaleti göster; sekiz, destek al, destek ver. Bu etik ilkelerin ayrıntılarını az sonra göreceğiz.

Bir de soru bölümüne geçtiğimiz an ben de soracağım ama şimdi bir tane sorayım da siz hazırlık yapın. Sizin daha önce gönderdiğiniz PDF'yi, şimdi sunacağınız açıklamayı gördüm. Burada vatandaşlarımızın -tabii, vatandaşlarımız burada televizyon izleyicisi kavramına giriyor- yaptıkları şikâyetlerin başında yüzde 33,6 oranıyla televizyon yayınlarının, dizilerin, programların genel ahlak, manevi değerler ve ailenin korunması ilkesine aykırılık maddesinden geldiği görülüyor. Buna rağmen nasıl oluyor da bu yayınlar azalmıyor, aksine çoğalıyor. Sadece reyting kaygısı mıdır bu; başka nedenleri mi vardır; cezalar mı yetersizdir; ödüllendirme mi azdır? Bu bence önemli bir konu.

Sayın Başkan ve ekibi, tekrar hoş geldiniz.

Biliyorsunuz, bu toplantılara çok sık katılıyorsunuz. KEFEK'te de sunum yaptınız siz. Başkanımız da burada. Siz de hoş geldiniz, diğer ekibimiz gibi.

ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) - Teşekkürler.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Kuralımız şu: Soruları ve görüşleri sizlerin sunumlarınızdan sonra topluca alıyoruz. Bir kısmına -uzun olursa- yazılı yanıt verme hakkınız, durumunuz var, ötekileri de burada yanıtlarsanız memnun oluruz.