KOMİSYON KONUŞMASI

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Sayın Bakanım ve kıymetli ekibine ben de çok teşekkürler ediyorum, güzel bir sunum dinledik.

Ben birkaç noktaya kendi uzmanlık alanım da olduğu için temas etmek istiyorum; bağımlılıklar meselesi ve kadına şiddetle bağlantısı. Enteresan bir bilgi, sigara bağımlılığını 3 kat risk faktörü olarak, önemli bir risk faktörü çarpı 3 olarak slaytlarda gördük fakat benim gözlemim, lise, hatta ortaokul çıkışlarında -gerçekten ruhum azap çekiyor- herkesin elinde bir "puff" ve sigara görüyorum yani çok büyük oranda ergenlerde ve gençlerde maalesef sigara kullanımı artıyor. Türkiye genelinde de arttı, kanunun yeterli derecede uygulanmamasından mütevellit bir durum bu. Okul bazlı çalışmalar aslında sigarayla mücadelede çok şey değil yani bize Dünya Sağlık Örgütünün tavsiye ettiği bir şey değil ama bir taraftan da çok önemli müfredatın içine yedirilmesi. Fakat şöyle; normatif mesajların çok işlemediğini biliyoruz bu konuda yani çünkü ergenler otoriteye karşı durma, bir başkaldırı, böyle kendini ispatlama gibi dürtülerle sigara içtiği için onlardaki bu otoriteye başkaldırma, gençlerdeki antiemperyalist duygular vesaire konusunu hani sağlık mesajları, işte "Sigara bunlara, bunlara zarar veriyor." değil de mesela sigara endüstrisi karşıtı, uluslararası sigara şirketleri karşıtı bir akıma çevirmek. Mesela, bunun bir örneği var Amerika'da "Truth Kampanyası" gençleri odak alarak hazırlanmış bir kampanya; gençlerdeki o asi ruhu başka bir şekilde markalandırıyor çünkü sigara şirketleri tamamen gençleri hedef alarak markalanmış. Oradaki o havalı, asi, özgür imajı, gençler, bu şeyi... Ya bu okullarda değerlendirilebilir diyorum çünkü şiddetin önemli bir risk faktörü.

İkincisi, şiddet kesinlikle bulaşıcı bir olgu. Sevgili hocam tabiatla iç içe olmanın şiddeti önlediğine dair çok önemli bir saptamada bulundu, ben de buna katılıyorum. Hayvana şiddet son zamanlarda maalesef yaygınlaşıyor, bunu basında görüyoruz. Hayvana şiddet de şiddetin öncüllerinden biri. Belki her çocuğa bir evcil hayvan besleme ödevi verilemez hocamın söylediği gibi, belki pratik olmayabilir ama şu anda bu hayvanların barınaklarda barınması gibi bir kanunumuz var. Ama o kadar çok sokak hayvanı var ki barınakların şu anda kapasitesi çok yeterli değil. Okullarda çocukların, özellikle hayvansever çocukların kulüplerde bu şefkat gösterme, yaralı bir hayvanı iyileştirme, engelli bir hayvana bakma, bu şiddet dürtülerini kesinlikle engelleyecek ve şefkat duygusunu, merhamet duygusunu geliştirecektir diye düşünüyorum. Birkaç lisede böyle çok güzel uygulamalar vardı. Bunlardan biri Fenerbahçe Lisesiydi fakat müdire hanım kendi inisiyatifiyle mesela o kulübü kapattı, çocuklar iki gözü iki çeşme ağlayarak aradı, geçen sene oldu bu olay. Yani bu kulüpler aracılığıyla merhamet, şefkatin desteklenmesi...

Ben bir de belki biraz aykırı bir fikir olacak ama kadına şiddetin gelenekten değil, gelenekten kopmanın bir tezahürü olduğunu düşünüyorum çünkü bizim töremizde aslında kadına şiddet kabul edilemez bir olgudur. Dede Korkut Hikâyeleri'ne baktığımız zaman, ilk Müslüman Türk toplumlarının hikâyelerine, kadını böyle toplumun içinde eşit bir şekilde konumlar ve baş tacıdır, toplumda aktif bir rolü vardır, cirit yani spor yapar gerekirse, at biner, devlet kararlarında önemli bir aktördür hatta fakat şimdi "töre cinayeti" diye adlandırdığımız şeyler töreyle o kadar alakasız ki aslında bir dejenerasyonun, bir çürümüşlüğün tezahürüne "töre" diyoruz, çok yanlış bir adlandırma.

Dolayısıyla, ben gelirken hatta danışmanıma dedim ki: Ya, bizim zamanımızda ev ekonomisi dersi vardı, erkekler de tarım dersi alırdı. Şimdi, o kadar şey bir atmosferde yaşıyoruz ki tüketim toplumu, sürekli gençler "reels"lerde, bilmem nerede -tabii çoğunu bilmiyorum o terminolojinin- sosyal medyada ve sürekli tüketime özendiriliyor. Oysa ev ekonomisi dersinde biz örgü örmeyi, birkaç farklı kıyafette farklı kombinasyonlar yapmayı -hani bu "sıfır atık" diyoruz ya, sürekli naylon kıyafet atıyoruz doğaya- yani bu geleneği hatırlamak ve bir şekilde müfredatın içine dercetmek... Bu tarım mesela, erkek çocuklar tarım yapardı. Belki bu toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına aykırı olabilir, belki "Kadınlar da tarım dersi görsün." diye bir itiraz gelebilir, böyle, bu tür revizyonlarda ben bunların önemine işaret etmek istiyorum. Bu konularda çalışmalarınız var mı? Yoksa da bunu bir tavsiye olarak değerlendirir misiniz diye sormak istedim.

Teşekkürlerimi sunmak istiyorum, sağ olun.