Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Komisyon Başkanı Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun, Komisyonun bugünkü gündemine, şiddetsiz toplumun ve kadın-erkek fırsat eşitliği bilincinin oluşması için eğitimin gerekliliğine, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un "Kurumlararası koordinasyon ve eğitim" başlıklı 16'ncı maddesine, "gösterişçi duyarlılık" kavramına ve Millî Eğitim Bakanlığının kadına karşı şiddetle mücadele ve kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanması konusunda yürüttüğü çalışmalara ilişkin açıklaması |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .12.2024 |
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri -böyle resmî konuşmaya başladım ama ben, ben olarak devam edeyim- Komisyon olarak Kadına Şiddeti ve Ayrımcılığı Önlemeye Yönelik Araştırma Komisyonuyuz malum. Bu konuda çeşitli çevrelerden "Kimlerle konuşacaksınız? Kimlerden bilgi alacaksınız? Sizin komisyonunuzun fonksiyonu nedir?" gibi sorular geliyor. Örneğin, "Millî Eğitim Bakanlığının bu konuyla alakası nedir? Daha çok Aile Bakanlığının ilgisi, bağlantısı vardır." deniliyor ama Millî Eğitim Bakanlığımız, kadına şiddetin önlenmesi konusunda -müfredat bakımından da- kız çocuklarının eğitimi bakımından da anaokulundan belli bir yaşa kadar uyguladığı müfredatla çok önemli bir fonksiyon icra ediyor. O nedenle, bugün kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılıkla mücadelede Millî Eğitim Bakanlığının mevcut düzenlemelerini, uygulamada devam eden sorunların tespitini, alınması gereken önlemleri belirlemek amacıyla Sayın Bakanımızı ve uygun gördüğü Bakanlık bürokratlarını dinleyeceğiz.
Biz neredeyse haftada iki gün toplanıyoruz Sayın Bakanım ve değerli arkadaşlar. Ben de başında, sonradan bana konuşma fırsatı kalmaz diye fırsattan istifade ederek kadın-erkek eşitliği kavramından da yararlanarak kısa bir konuşma yapıyorum.
Şiddetsiz toplum ve kadın-erkek fırsat eşitliği bilincinin oluşması için gerekli zihinsel değişim ve dönüşüm ancak eğitim yoluyla karşılanabilir. Aslında eğitim sadece bu alanda değil, dünyada ve Türkiye'de her şeyin başı. Hani televizyonlarda duyduğumuz gibi "eğitim şart" diyoruz, eğitim şart ama buna rağmen niye bu şiddet ve ayrımcılık devam ediyor; ona bakacağız.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un "Kurumlararası koordinasyon ve eğitim" başlıklı 16'ncı maddesi şunu söylüyor: "İlköğretim ve ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın-erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulur." Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığımız çok önemli bir görev icra ediyor.
Gündemimizdeki konuların görüşülmesine başlamadan evvel, araştırma yaparken her toplantıya her seferinde tekrar tekrar okuyarak gelmeyi tercih ediyorum. Okurken yeni bir kavramla karşılaştım, çok ilginç bir kavram, belki sizler biliyorsunuzdur bunu, "Gösterişçi duyarlılık" diye bir kavram. Gösterişçi duyarlılık, kadına şiddeti önleyelim diye kampanya yapanların bir kısmının sahte bir eylem içinde, kampanya içinde olduğunu gösteriyor.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Şiddete de sebep olabiliyorlar bazen, şiddeti körüklüyorlar.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bravo, evet.
Şimdi, elimde, kaynağı da söyleyeyim, TRT Akademi dergisi var; hakemli bir dergi, akademik bir dergi. Elimdeki Ocak 2024 sayısı -herkese de tavsiye edeceğim bir dergi bu- "Medyada Şiddetin Temsili" başlığını taşıyor. Dün de Aile Bakanımız varken çeşitli konularda medyanın şiddeti özendirmedeki kötücül rolünü tartışmıştık. Burada "Sema Çağlayan" isimli bir akademisyenimizin, doktor araştırmacımızın çalışmasından üç beş cümle okuyup ana akışa döneceğim.
Gösterişçi duyarlılık, daha basit ifadesiyle, kamuoyunda hani gençlerin kullandığı kavramla "duyar kasma" demekmiş, -İngilizcesi "virtue signalling"-gençlerin kullandığı kavram bu. Şimdi, ne demekmiş bu? "Temel olarak iyi ve erdemli davranışlara ilişkin topluma dürüst olmayan sinyaller verme." demekmiş. Yani "Kadına şiddete karşıyız, karşıyız." diye kampanyalar yapılıyor; evet, o kampanyaları biz de destekliyoruz, en azından ben de destekliyorum ama bu kampanyalar ne kadar samimi, bunun üzerine akademik bir çalışma yapılmış; bu makale onu anlatıyor. İnceleme yapmışlar, şimdi şuradan iki satır okuyacağım: Bu sosyal medyadaki paylaşımların büyük bir kısmı özgün ve yazılı ifadeden yoksunmuş. Kolaycı bir yaklaşımla yalnızca etiket kullanılarak destekte bulunulmaya çalışılmış. Mevcut ifadeler, bireylerin görüş ve düşüncelerini aktarmada yetersiz kalan ifadelermiş. Yoğun bir duygu gösterimi var bu ifadelerde ancak bu duygunun yoğunluğu tam tersi bir işlem hâline gelmiş, akademik araştırmaya göre. Gösterişçi duyarlılık şüpheleri, bu ifadelerde tam tamına oturuyormuş.
Şimdi, son cümleleri okuyorum, diyor ki uzmanımız, yabancı kaynaklardan alıntı yaparak: "Gösterişçi duyarlılık, etik söylemin gerçekliğini ihlal eden ahlaki sinizm, öfkenin sahte bir şekilde sıklıkla tekrarlanması nedeniyle güven kaybetmesi sonucu öfke tükenmesi." Sizin dediğiniz gibi Sayın Vekilim yani "Sık sık bunu yüksek bir duyarlılıkla medyada, sosyal medyada yazıyor ama şiddeti önlemek için bir öfke tükenmesi ve duyarsızlaşmaya neden oluyor." diyor. Yani biraz Bourdieu'nun söylediği gibi sahte gerçeklik ortaya çıkıyor. Yanındaymış gibi yaparak aslında konudan uzaklaşıyor, çözümden uzaklaşıyor. Makalede "Bunun sonucunda, ahlaki değerlere dair ifadeler değer kaybediyor. Sosyal medya ortamında oluşturulmak istenen sözde farkındalık çalışmalarının ifadelerdeki yüzeysellik ve etkileşim oranlarının düşüklüğü dolayısıyla olumsuz durumlardan öfke tükenmesi ve duyarsızlaşmaya yönelik negatif etkiye neden oluyor." deniyor. Çok önem verdiğim ve hoşuma giden bir kavram, gösterişçi duyarlılık.
Şimdi, Sayın Bakanım ve kıymetli vekil arkadaşlarımız; kız çocuklarının okullaşma oranının artırılması, eğitim çağı dışında kalan kadınların okuryazarlık oranlarının artırılması, şiddetin önlenmesi açısından Bakanlığımızla bağlantılı bazı konu başlıklarını söylüyorum. Okul öncesi eğitimden başlayarak örgün ve yaygın eğitimin tüm kademelerinde kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele kapsamındaki müfredat çalışmaları; farkındalık yaratma ve zihniyet dönüşümünü sağlama çalışmaları; bunu sağlamak için gerçekleştirilen eğitim, seminer, atölye çalışmaları gibi etkinlikler; kadınların istihdama yönelik meslek edindirme kursları ve girişimcilik eğitimleri; şiddete uğrayan, tanık olan çocuklar ile şiddete eğilimli ya da şiddet davranışı gösteren çocuklara yönelik özel terapi ve rehabilitasyon programları Millî Eğitim Bakanlığımızın çalışma alanlarında yani bu toplumsal problemin çözümü için Bakanlığımızın üzerine büyük görevler düşüyor.
Şimdi, gündemimizdeki işlerin görüşülmesine başlıyoruz.
Sayın Bakanımıza söz vereceğiz. Sonra, sunumdan sonra -Bakanlığımızın bir sunumu olacak, Genel Müdürümüz yapacak sanıyorum- hem soruları hem milletvekillerimizin değerli görüşlerini alacağız.
Birkaç saniyenizi rica ediyorum Sayın Bakanım, eğer kameralar sizi göstersin istiyorsanız.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; şimdi, bu resmî toplantıları yapıyoruz ama çok da resmiyete gerek yok galiba.
Bu arada bir anımı anlatayım: Biz Turgut Özal'ı gazeteci olarak izlerken bütün basın mensupları Başbakan Özal'ın karşısına geçerdi, Başbakan Özal konuşmazdı, niye bekliyor diye önce anlamazdık. "TRT geldi mi?" diye sorardı -o zaman özel kanal yok tabii, yeni yeni başlıyor- TRT kameramanı görünce Başbakan Özal konuşmaya başlardı.
Evet, Sayın Bakanım, buyurun.