Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü c) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ç) Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu d) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu e) Nükleer Düzenleme Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 18 .11.2024 |
EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, konuşmanızda "2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi'ni gerçekleştirmeye çalışan bir Bakanlığın bütçesidir." dediniz; bu, çok kıymetli. Lakin üzülerek söylemeliyim ki Bakü'de, COP29'da açıklanan 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi'ne ulaşmak için izleyeceğiniz yol haritasında bazı belirsizlikler ve çelişkiler var. Resmî verilere göre emisyonların yüzde 72'si enerji sektöründen kaynaklanıyor, enerji tüketiminin yüzde 84'ü de fosil yakıtlardan karşılanıyor.
Bu çerçevede, 2053'te net sıfır emisyona ulaşmak için yenilenebilir enerji oranının artması elbette olumlu ancak Bakü'de açıklanan 2053 Net Sıfır Hedefleri'nde veya sizin sunumunuzda en kirli fosil yakıt olan kömürlerden kademeli çıkış konusunda net bir takvim sunulmuyor. Oysa, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişin net bir biçimde tarif edilmesine ihtiyaç var; kömürden kademeli çıkışı planlamadan net sıfır emisyon hedefinin ne kadar gerçekçi olduğu konusunda şüphe uyandırıyor.
Diğer bir konuysa yenilenebilir enerjinin finansmanı. Sunumunuzda "Yatırım hamlesinin toplam tutarı 80 milyar dolar." demiştiniz, bu finansmanın kaynağına ilişkin bir çalışma yapıldı mı? Bu kadar temiz enerjiden bahsederken bu süreçte fosil yakıtlara sübvansiyon verilmesine devam edecek misiniz veya bu kaynakları yenilenebilir enerji yatırımlarına mı aktarmayı düşünüyorsunuz?
Sayın Bakan, yenilenebilir enerjiye dair olumlu hedeflerinizi gölgeleyen bir durum daha var: Termik santraller. Bağımsız bir kurum, OECD ülkelerinin kömürden çıkış konusunda ilerlemesini gösteren bir rapor yayınladı. Bu rapora göre, Türkiye, OECD ülkeleri arasında kömürden enerji üretiminde düşüşü olmayan tek ülke maalesef, kendi ligimizdeki karnemiz bu. Bu sunumda yenilenebilir enerjiye dair çok güzel hedefler gördük ancak kaç tane termik santralden vazgeçildi ya da kaç tane daha az termik santral yapılmasını düşünüyorsunuz; onu göremedik.
Sayın Bakan, yine, "2053 Net Sıfır nükleerde kilit rol oynuyor." dediniz. Bakü'de 2053 hedefleri açıklanırken de nükleerin yüzde 30 artacağı ifade edildi ancak nükleer konusunda bazı tedirginlikler var; bunlardan biri de nükleer atık konusu tabii ki. Bu alandaki riskleri nasıl yöneteceğinizi merak ediyoruz. Bu sorumluluğu üçüncü kişilere verilerek sağlıklı yürüyecek bir süreç mi, onu sormak istiyoruz. Nükleer atıkların güvenli bertarafı konusunda kamuoyunun da endişelerini giderecek şekilde atılacak somut adımları bizlerle paylaşmanızı rica ediyoruz.
Sinop ve Trakya Nükleer Güç Santrali Projeleriyle ilgili hangi ülkelerle temas hâlindesiniz, bu konuda bilgilendirme rica ediyoruz. Nükleer enerjinin atık yönetiminin sıkıntılı, güvenlik risklerinin yüksek ve teknolojisine sahip olmadığımız bir konu olduğu göz önüne alındığında, nükleerde bu kadar yüksek hedeflerin belirlenmesi çok iddialı değil mi?
Ve yine, küçük modüler reaktörlerle ilgili hangi çalışmaları yaptığınızı ve SMR'lerin 2053'teki nükleer hedeflerinin olup olmadığını sormak istiyorum. Mayıs ayında Amerikalı şirketleri SMR alanında Türkiye'de yatırım yapmaya davet etmişsiniz, bu konuda bir gelişme var mı; onu da buradan size yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakan, madenler konusunda "Önce insan, sonra çevre ve sonra katma değerli madencilik." dediniz. Bu konuda fayda zarar hesabı gerçekten doğru yapılıyor mu, merak ediyoruz. Biz elbette madenciliğe karşı değiliz ancak doğru koşullarda yapılması kaydıyla çünkü arama sürecinden cevher olarak üretim sürecine kadar ülkemizde çevresel anlamda çok ciddi maliyetler oluyor; hava kirleniyor, su kirleniyor, toprak kirleniyor, asırlık ormanlarımız da yok oluyor; bütün ekosistem etkileniyor açıkçası ve her şeyden önemlisi halkın sağlığı etkileniyor. Böylesine ağır maliyetlerin karşılığı ne oluyor, Türkiye'nin bu sektörden kazancı nedir?
Altın madenleri konusunda az önce belirttiğim konuları içeren bir soru setini 15 Ekimde CİMER'e sordum. Yalnız CİMER'den gelen yanıt, sadece Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün internet sayfasına yönlendirmek oldu, bu konuda şeffaf bir açıklamaya ihtiyacımız var.
Son olarak da madencilik konusunda rehabilitasyon çalışmalarında bugüne kadar dikilen ağaçlardan bahsettiniz. Peki, ama rehabilite edilmeyenlerden hiç konuşmadık. Rehabilite edilen alanlar hususunda birçok uzman, madencilik faaliyetleri sonrasında toprağın rehabilitasyonunun imkânsız olduğunu belirtiyor ve ağaçlandırma projelerinin çoğunun da başarısız olduğu ifade ediliyor. Bu konuda bir takip programınız var mı, başarı oranlarını ölçebiliyor musunuz? Ayrıca, çevre uyum bedeli gibi teminatların düşük olması da şirketlerin sahayı rehabilite etmeden terk etme riskini arttırıyor. Bu konuda rehabilitasyonun değil, restorasyonun konuşulmasının zamanının geldiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.