Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | İstanbul Milletvekili Nurettin Alan ve Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser ile 39 Milletvekilinin, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/2616) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 22 .10.2024 |
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkürler.
Şimdi, burada aslında bir yandan özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından sonra baş başa kaldığımız kadına karşı vahim şiddet olaylarıyla ilişkili sanki pozitif bir değişikliğe de imkân verecek bir değişiklik önerisiyle karşı karşıyaymışız gibi görünüyor ama bunun en başından böyle olmadığını söyleyerek başlamak istiyorum. Her şeyden önce, böyle önemli bir kanun maddesinin Noterlik Meslek Kanunu kapsamında karşımıza gelmesi, böyle bir başına, sanki arada gözlerden kaçırılmak istenildiği bir düzenlenmesi son derece vahim çünkü biz bunu bir süreden beridir biliyoruz ki Medeni Yasa kapsamında kadınların kazanımları çerçevesinde epeyce bir değişiklik uzun süredir müzakere ediliyor ve kadın örgütleri, kadın hareketi, kadın vekilleri mütemadiyen burada yapılmak istenen değişikliğin kadınların kazanımlarını tırpanlanması olduğunu anlatmaya çalışıyor. Çünkü 2002 yılında revize edilerek günün şartlarına uyarlanmış ve görece demokratik bir aile hayatı, cinsiyet eşitlikçi bir Medeni Kanun’da bu kazanımlardan geriye götüren, nafaka konusunda, velayet konusunda, mal paylaşımı konusunda, birçok konuda çeşitli değişiklikler uzun zamandır siyasi iktidarın gündeminde. Bu her defasında yoğun tepkilerle geri püskürtülüyor ama böyle parça parça, ilgisiz kanunlar etrafında yeniden karşımıza geliyor.
Şimdi, burada da 22 Şubat 2024 tarihli AYM kararına dayanarak bir değişiklik önerisi getiriliyor. Burada az önce Değerli Serap Hoca çok güzel ifade etti, AYM kararlarını nasıl kendi amaçlarınız çerçevesinde eğip bükerek bazen hiç dikkate almıyorken, bazen de böyle çok temel bir değişikliğe gerekçe olarak önümüze getiriyorsunuz, bu kabul edilemez bir şey. Bu kanun kapsamında yapılacak olan bu üç yıllık sürenin bir yıla indirilmesinin yani özellikle kusurlu erkek bakımından değerlendirdiğimizde reddedilmiş bir dava sonrasındaki fiilî ayrılık süresinin üç yıldan bir yıla düşürülmesinin boşanmayı kolaylaştıracağı, tarafların hayatlarına yeniden başlamaları önündeki engelleri kaldıracağı ve yolu açacağı söyleniyor. Oysaki Türkiye'nin sosyokültürel yapısına, aile yapısına baktığımız zaman, böyle bir an önce hayatına başlamak isteyen kusurlu tarafın genellikle kadın olmadığı, erkek olduğu görülüyor. Bu süre üç yıldan bir yıla düştüğü zaman kadın lehine hiçbir şey vadetmiyor, erkeğin kolayca boşanması ama bir yandan da sonuçlanmamış tazminat, nafaka sürecinin de zaten boşanmış olan erkek bakımından ne kadar uzatılırsa fayda telakki edildiği bir sürece terk edildiği ve evlilik içinde zaten yoksullaşmış, haklarını, sosyal çevresini ciddi biçimde kaybetmiş kadınlar bakımından çok eşitsiz bir durumu iyice kökleştireceğini görüyoruz. Dolayısıyla da bu “Üç yıllık süreç uzadıkça bu şiddet olaylarına da zemin hazırlıyor.” falan, bunların zaten şiddet istatistiklerine vesaire baktığımız zaman o noktadan da savunulacak hiçbir tarafı yok çünkü şiddet zaten çoğu zaman bu süreçlerde evin dışına çıkarılmış erkek tarafından yapılıyor ve bu bir yıl da olsa üç yıl da olsa zaten bu şekilde şiddeti önleyici bir mekanizma söz konusu değil.
Dolayısıyla, bizim buradaki düsturumuz: Medeni Yasa’dan kaynaklanan kadınların haklarının hiçbir şekilde tırpanlanmasına izin verilmemelidir, buna dokunulmamalıdır. Eğer bu üç yıllık süreçlerde her iki taraf için de eşitlikçi bir düzenleme yapılarak bu sürecin en az hasarla atlatılması düşünülüyorsa bunun böyle bir Noterlik Kanunu içine sıkıştırılarak önümüze gelmemesi, bu konuda bütün tarafların, kadın örgütlerinin, bu konudaki çalışmaların dikkate alınması...
Nitekim, son bir şey, baktığımız zaman, 2016 yılında karşılaştırdığımız bu TBMM Boşanmaları Araştırma Komisyonu Raporu’nda ya da Diyanet sayfasında sık sık gördüğümüz bu boşanmalarla ilişkili olarak kadının elini zayıflatacak, erkek için boşanmayı kolaylaştıracak ve hayatı kolaylaştıracak bir mekanizma kurmanın bütün şeyini burada da zuhur etmiş biçimde görüyoruz. Bu niyet aynen burada da zuhur ediyor. Nitekim biz Diyanet raporlarında şunu bile gördük: “SMS’le, WhatsApp mesajlarıyla “Boş ol!’ diyerek bile boşanmak mümkündür.” diyerek bu konu hep erkek cephesinden ele alındı. Bizim bütün tecrübemiz, bütün hafızamız bize bunun kadınlar lehine bir düzenleme olmadığını söylüyor ve bunu bu şekliyle kabul etmiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Çok teşekkür ediyoruz Sayın Çelenk.