Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Komisyon Başkanı Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun, Komisyonun bugünkü gündemine, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ve Komisyonun Genel Kurul saatlerinde de çalışma yapabileceğine ilişkin açıklaması |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 26 .11.2024 |
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonumuz çalışmalarına başlamıştır.
Dün, malumunuz 25 Kasımdı; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ydü ve bununla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum, sizler de değerli görüşlerinizi paylaşırsanız mutlu oluruz.
Şimdi, Türkiye'de tartışılan bir İstanbul Sözleşmesi var ve epeyce not topladık, bilgi derledik; elimizdeki bilgilere ve son verilere göre Avrupa Birliğine üye ülkeler İstanbul Sözleşmesi'ni imzalamış olmalarına karşın bazılarının kadına yönelik şiddetle mücadelede kendi ulusal iç mevzuatlarında hiçbir düzenleme yapmadıklarını görüyoruz. Hangileri bunlar? Estonya, Finlandiya, Letonya, İsviçre, Norveç, Güney Kıbrıs, Lihtenştayn gibi ülkeler ve bazı ülkeler ise bu konuda daha az, kısmi düzenleme yapmışlar; örneğin Belçika, Hollanda, Almanya gibi ülkeler ki Belçika, yasasına bir bent eklenmiş, Hollanda, aile içi şiddeti ağırlaştırmış suç kapsamına almış, Almanya, şiddet mağdurlarına yönelik anayasa, ceza yasası ve medeni hukukta düzenlemeler yapmış ve bazı ülkeler ise ceza kanunlarında yer vererek kısmi düzenlemeler yapmışlar.
Öte yandan, bu İstanbul Sözleşmesi'ni 45 ülke imzalamasına karşın imzalayan 26 ülke çekince koymuş, imzalamışlar ama çekince koymuşlar. Türkiye ne yapmış? Türkiye'de çok tartışılmıştı bu ve biz daha sonra çekilmiştik biliyorsunuz. Elimdeki notlar ve belgelere göre Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine karşın sözleşmede yer alan her uygulamayı yerine getirmiş, çok enterasan bir bilgi ve hem de sözel olarak değil yasal olarak, hukuksal olarak her şeyi yerine getirmiş; onların ayrıntıları da önümde ve isterseniz toplantıdan sonra dağıtırız onu. Türkiye, hem iç hukuk mevzuatında hem de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'la konuyu kapsamlı biçimde ele almış ve ikincil mevzuatlarıyla bu mücadelede eksikliklerini tamamlamıştır ve hatta Avrupa Birliği üye ülkeleri arasında bu konuda müstakil bir kanun yapan başka hiçbir ülke yok yani Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri içinde müstakil bir kanun yapan tek ülke.
Özetle geçeceğim; kadına yönelik şiddetle mücadelede yapılan düzenlemeler 2005 yılında başlıyor, uzun başlıklar var ve 2009'da Meclisimizde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruluyor (KEFEK), 2012'de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hayata geçiriliyor ve burada birkaç maddeyi sıralamak isterim; Avrupa'da olmayan pek çok uygulamayı biz hukukumuza alıyoruz bu yasayla. Neler yapmışız 2012'de? Şiddete uğrayan ya da şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları belirlemek ki bu kanunda belirlenmiş bunlar ve şiddet, ev içi şiddet ve kadına yönelik şiddet olarak ayrıntılı olarak yasada tanımlanmış; hayati tehlikesi olması hâlinde ilgilinin Tanık Koruma Kanunu çerçevesinde kimlik ve belgelerinin değiştirilmesi imkânı bu yasayla sağlanmış ve bir başka yenilik de tedbir kararlarının uygulanmasında hâkim kararıyla teknik araç ve yöntemlerin, örneğin, elektronik kelepçenin kullanılabilmesi sağlanmış. Daha önce Komisyondaki arkadaşlarımız elektronik kelepçe uygulamasını yerinde incelemek için İspanya'ya gitmişler ama şimdi aynı uygulama Türkiye'de de var.
2013 yılına gelindiğinde 7/24 esasına göre çalışan, kısa adı ŞÖNİM olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kurulmuş, bu da yasalaşmış; 2014 yılında 6545 sayılı Türk Ceza Yasası'yla bazı kanunlarda değişiklik yapılmış ve şunlar uygulamaya girmiş: Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların cezaları kademeli olarak artırılmış; cinsel taciz, söz atma dâhil olmak üzere bu suçun çocuğa karşı işlenmesi hâlinde verilecek ceza artırılmış ve ayrıca, suçun işlenmesini kolaylaştıran vesayet, kamu görevi, koruyucu aile, kayın hısımlığı gibi bazı faktörler ağırlaştırıcı sebep olarak kabul edilmiş, failleri çocuklardan ya da mağdurlardan uzaklaştırıcı bazı hak yoksunlukları ve tedavi yükümlülüğü getirilmiş ve cinsel suçlardan hapis cezasına mahkûm olanlar tıbbi tedavi, mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmamak ya da ikamet etmemek, çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmamak, çocuklarla ilgili bir meslek icra etmemek tedbirlerinden bir ya da birkaçına tabi tutulmuş ve bu kapsamda "Kreş ve okul kantini gibi yerlerde çalışamayacaklar ve okul servisi işletemeyecekler." diye hüküm konulmuş; cinsel saldırı suçundan hapis cezasına mahkûm olanların koşullu salıverilme süreleri 2/3 oranından 3/4 oranına çıkarılmış; bu hükümlülerin daha fazla ceza infaz kurumlarında kalmaları sağlanmış.
Tartışmalı bir nokta yani kamuoyunda tartışılan bir nokta hakkında bilgi vermek istiyorum. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden çekildikten sonra da kadına yönelik şiddetle mücadelede kararlılığını şu düzenlemelerle ortaya koymuş: 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la yapılan düzenlemeler, kısaca infaz paketiyle kadın ve çocuklara karşı işlenen şiddet suçlarında caydırıcılığın sağlanması amacıyla kasten yaralama suçunun canavarca his saikiyle -örneğin, yüze kezzap atmak suretiyle- işlenmesi hâli suçun nitelikli hâlleri kapsamına alınmıştır yani cezalar ağırlaştırılmış; 2021 yılında Ceza Muhakemesi Kanunu yani dördüncü yargı paketiyle yeni düzenlemeler yapılmış; 2022 yılında yine Türk Ceza Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılarak şunlar getirilmiş ve bunlar da bu maddeler de toplumda çok tartışılan maddeler; nedir? Okuyorum: Kadınlara yönelik saldırılarda somut pişmanlık emaresi içermeyen hiçbir davranış indirime tabi tutulmayacak, failin mahkemede kılık ve kıyafetine özen göstermesi -hani medyada tartışılıyor ya "Mahkemeye geldi, kravat taktı, ceza indirimi oldu." tartışması- takım elbise giymesi, kravat takması gibi duruşmadaki şeklî tutum ve davranışları takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmayacaktır bu yasaya göre ve kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedeni varsayılan katalog suçlar arasına alınmış; bu da çok önemli ve ısrarlı takip fiilleri müstakil suç olarak düzenlenmiş ve vekili bulunmayan şiddet mağduru kadınlara istemeleri hâlinde ücretsiz olarak avukat görevlendirilmesi sağlanmış.
Şimdi, bunları söylerken kıymetli arkadaşlar, en son veriler yani dünyada daha güncel bir veri yok, elimizdeki en son evrensel verilere göre Avrupa'da durum şöyle ve önce kaynağı söyleyeyim; Avrupa Kadın Lobisi 6 Şubat 2024 tarihinde bir rapor yayınlıyor, bu rapora göre Avrupa'da 2.300 kadın eşleri ya da önceki eşleri tarafından öldürülmüş ve Avrupa'da bu oran haftada 45 kadının öldürülmesi anlamına geliyor sayı bakımından ve ayrıca, Avrupa'da kadınların üçte 1'i fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor ve 15 yaşından itibaren her 3 kadından 1'i Avrupa'da fiziksel ya da cinsel tacize maruz kalıyor. Bu veriler, bir daha söylüyorum Avrupa Birliği Temel Haklar Biriminin 2014 Raporu ama aynı zamanda 2024 yılındaki Avrupa Kadın Lobisi'nden alınan bilgiler. Yani dünyanın her yerinde görülen şiddet ki biz Türkiye'de şiddeti önlemek için daha düzgün düzenlemelerle ki varsa eksiklikler ya da çağın gereklerine göre eklememiz gereken unsurlar varsa onlara göre düzenleyeceğiz inşallah, önereceğiz bu Komisyon olarak.
Avrupa Parlamentosunun kadına yönelik şiddet konusunda 51 maddelik direktifi var. AB'ye üye ülkelerin alması gereken tedbirlere madde madde baktığımız zaman ki Türkiye'nin yaptıklarıyla kıyaslıyoruz; Türkiye, bu noktada tek ve örnek ülke olmuş aldığı tedbirler bakımından. Yani biz İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmışız, imzaladık, çıktık ama orada olan bütün tedbirleri aldık ve bunların tamamını alan tek ve örnek ülke Türkiye olmuş; öyle ki direktifte yani 51 maddelik Avrupa Parlamentosu Direktifi'nde dahi öngörülmeyen şeyleri kabul etmişiz. Nedir bu? Mağdurun kimliğinin ve adresinin değiştirilmesi, elektronik kelepçe uygulaması gibi tedbirleri biz uyguluyoruz ve Avrupa ülkelerinin çoğunda bu uygulama yok. Türkiye -bu kurumların adını tekrar saymayacağım çünkü sizlerin görüşlerini almak daha değerli olur- önleyici ve koruyucu düzenlemeler bakımından yarım paragraf daha, sadece başlıklarını sayabileceğimiz uygulamalar yapmış; bu bilgileri de sizlere sunmuş oluyorum.
25 Kasım nedeniyle dün de bir basın toplantısı yaparak, bir de Anadolu Ajansı demeç istemişti, kendileriyle görüşerek Komisyonumuzun çalışmalarını, hedeflerini bir kez daha anlatmış olduk.
Komisyonumuz, Anayasa’nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca verilen 6 adet önergeyle 10 Kasım 2024 tarihinde 1429 sayılı Kanun'la kurulmuştu bildiğiniz gibi. Komisyonumuzun görev süresi ki geçen hafta da vurgulamıştık 3+1 ay, gerektiğinde bu bir aylık süreyi de kullanacağız.
Şimdi, gündemimize geçmeden önce Başkanlık sunuşları kapsamında bazı hususları vermek istiyorum çok kısaca, çok özet. Geçen toplantımızda Komisyonumuzun Genel Kurulumuzun toplantı saatlerinde de çalışma yapabilmesi için İçtüzük'ün 35'inci maddesi uyarınca Başkanlık Divanından izin istenmesini kararlaştırmıştık, oylamıştık. Bu karar doğrultusunda Meclis Başkanlığına yazı yazılarak Komisyonumuzun Genel Kurulun toplantı saatlerinde de çalışma yapabilmesi için izin talep ettik; buna göre, Komisyon toplantılarında bulunacak buradaki kıymetli vekillerimiz Genel Kurul çalışmalarında var gözükecekler bu izin çıktığı zaman.
Komisyonumuzun bundan sonraki aşamasında görsel basın mensubu arkadaşlarımızı dışarı davet ediyoruz.
Evet, detay alan kameraman arkadaşlar da tamamladıysa biz de kendi detaylarımıza gireceğiz arkadaşlar. Vallahi ben de Sırrı Süreyya Önder gibi biraz espri yapayım. Ayrıntı alıyorsunuz ya arkadaşlar, bunları sık sık ekranda, TBMM TV'de kendimizi görmek istiyoruz, haberiniz olsun yoksa daha kısa konuşacağız. Ayrıca, Sırrı Süreyya Önder'e selam olsun; ona cevabını vermiştik. "Bir kadın komisyonunda bir erkek başkan olmasaydı keşke." dedi. Ben eski raporları inceledim, çoğunda Sırrı Süreyya Önder de üye olarak bulunmuş erkek milletvekili olarak, hepsinde, şu raporlarda var. -Sırrı bizim eski arkadaşımız televizyondan, sahne sanatlarından eski arkadaşımız- Ben de dedim ki dün medyaya: "Burada 5 erkek vekiliz, bütün erkek vekillerimiz bana oy vermiş bile olsa benim seçilmem söz konusu değildi, beni kadın vekillerimiz seçti." Sırrı Süreyya'ya buradan selam gönderiyoruz kamera aracılığıyla, sizi de dışarıya davet ediyoruz.