KOMİSYON KONUŞMASI

SEYİT TORUN (Ordu) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, Bakan Yardımcıları, Türk Millî Savunma Bakanlığının değerli mensupları; öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." sloganı atan ve aralarında Kara Harp Okulu birincisi hemşehrim Ebru Eroğlu'un da bulunduğu 5 teğmen ve mezuniyet töreninde görev alan alay komutan yardımcısı, tabur komutanı ve bölük komutanı da tören öncesinde gerekli tedbirleri almadıkları ve eylem esnasında müdahalede bulunmadıkları gerekçesiyle Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmiştir. Teğmenlere atfedilen suçun planlı emre itaatsizlik olduğu açıklanmıştır. Mezun olmanın verdiği coşkuyu ebedî Önder'imiz Mustafa Kemal Atatürk'ü anarak kutlayan teğmenlerimiz ve komutanları soruşturma geçirmektedir. Emre itaatsizlik ediminin işlenmiş olması için ortada bir emir olması gerekliliğinden hareketle soruyorum: "Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılık yemini edilmeyecek." emri, Türk Silahlı Kuvvetleri sorumluluk alanının tamamında geçerli bir emir olarak uygulanmakta mıdır? Teğmenler hakkında MİT raporu istendiğine ilişkin iddialar doğru mudur? Eğer doğruysa sormak isteriz: Birisi Harp Okulu birincisi olan teğmenimiz kaç yıldır TSK bünyesinde eğitim almaktadırlar? Söz konusu teğmenlerin eğitim aldıkları süre boyunca geçirdikleri güvenlik soruşturmalarının sayısı ve soruşturmaların tarihlerini açıklar mısınız? Teğmenlerin topçu okulundaki tabur komutanının yıllardır atama yapılmayan bir göreve atanarak -halk arasındaki deyimle- sürgün edildiğine dair basında çıkan haberler gerçeği yansıtmakta mıdır? Sözü geçen binbaşının böyle bir atamaya maruz kalmasının sebeplerini açıklar mısınız?

Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılık yemini eden teğmenlerin devletimizin kozmik odasına giren ve Genelkurmay Başkanımıza yaver olmayı başaran terör örgütü üyelerinden daha büyük bir güvenlik tehdidi olarak görülmesinin sebeplerini açıklar mısınız?

Sayın Bakan, güçlü bir ordusu olup da askerî sağlık sistemi olmayan Türkiye'den başka bir ülke bulunmamaktadır. Türk ordusu bu yeteneğini 2016 yılında kaybetmiştir. GATA ve asker hastanelerimiz bu alanda dünya ölçeğinde sayılı ve saygın kurumlarken menfur darbe girişimi sonrasında, 17 Ağustos 2016 tarihli ve 669 sayılı OHAL KHK'siyle kapatılmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz temmuz ayında yaptığı bir açıklamada "Maalesef Batı'da üçüncü dünya savaşının önünü açacak bir yaklaşımı destekleyen ülke ve unsurlar var." ifadesini kullanmıştır. Bugün partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli "Putin'in savaşın küresel boyut kazandığına dair söylemi üçüncü dünya savaşı ihtimalini gün ışığına taşımıştır." şeklinde bir açıklama yapmıştır. İktidar koalisyonunun ortakları böyle bir savaş riskini öngördükleri hâlde askerî hastanelerin yeniden yapılandırılarak açılmasına yönelik herhangi bir çalışma yürütülmekte midir? Allah korusun, ortaya çıkacak bir çatışmada en çok ihtiyaç duyulacak hizmetlerin başında askerî sağlık hizmetleri gelmektedir. Sınırlarımızı korumak için gözünü kırpmadan ateşin içerisine koşan kahramanlarımızın hiç kıymeti yok mudur? Sözünü ettiğimiz askerî hastaneler barış zamanlarında da hem askerimize hem de sivil vatandaşlarımıza hizmet veren, varlıklarıyla güven veren kurumlardır. Düşmanla göğüs göğüse çarpışan kahramanlarımızın hayatları darbe paranoyalarından ve ekonomik tasarruf söylemlerinden daha değerlidir.

Son olarak, geçtiğimiz ekim ayında Akdeniz'de yaşanan askerî hareketlilik ve Yunanistan askerlerinin deyim yerindeyse bir sızma girişimiyle Ege kıyılarımıza ayak basmasına ilişkin bir yazılı soru önergesi vermiştim. Ancak tarafıma gönderilen cevap metninde sadece gereken önlemlerin alındığını ifade ettiniz. Bu sefer net cevap vermeniz dileğiyle hayati gördüğüm sorularımı tekrar sormak istiyorum: Yunanistan Silahlı Kuvvetlerine mensup askerlerin Ege Denizi üzerinden rahatlıkla topraklarımıza ayak basabiliyor olmasının sebeplerini açıklar mısınız? Mülteci çiftliğine dönüşen kara sınırlarımızın ve Yunan tacizlerine maruz kalan mavi vatanın güvenliğinin sağlanması için hangi önlemlerin alınması düşünülmektedir? Gerekli önlemlerin alındığını yazılı olarak ifade etmenize rağmen, bu önlemlerin işe yaramadığı yaşadığımız olaylar vasıtasıyla görülmüştür. İşe yaramayan tedbirlerinizi açıklar mısınız? İşe yaramadığı hâlde tedbir alma tarzınızı değiştirmemekte kararlı mısınız? Hamasi bir söylem malzemesi olarak iktidar temsilcilerinin sıklıkla kullandığı mavi vatan tezinden vaz mı geçilmiştir?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin İsrail ve dünya süper güçleri tarafından kuşatılmasına göz yumulmasının Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından olumlu karşılandığı ve Kıbrıs Adası'na ilişkin Yunan-Rum tezlerini güçlendirdiği açıktır. Böylesine hayati bir konuda her mecrada Türkiye'nin Kıbrıs tezlerinin savunulması gerekirken sessiz kalınmasının sebepleri nelerdir? Kıbrıs davası bizim millî davamızdır. Acaba bu davamızda bir zafiyet mi vardır, bir eksiklik mi vardır?

Teşekkür ederim.

2025 bütçeniz hayırlı uğurlu olsun.