KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, kıymetli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2025 bütçesinin hayırlı uğurlu ve bereketli olmasını temenni ediyorum.

Öncelikle, belirtmek isterim ki Türk Kara Kuvvetleri, Türk Deniz Kuvvetleri ve Türk Hava Kuvvetlerinden oluşan Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığının en önemli sigortası ve vazgeçilmezidir. Açık kaynağa yansıyan bilgilere göre, 2024 yılında yaptığı yatırımların sonucunda, Türk Silahlı Kuvvetleri askerî güç sıralamasında 3 sıra yükselmiştir. NATO üyesi olan Türkiye, yaklaşık 355 bin aktif personeliyle nicelik açısından NATO'nun en büyük 2'nci ordusuna sahiptir, biz Türk vatandaşlarının da başının tacıdır. Bu güzel vatan topraklarında rahat yaşamamızın yegâne teminatı Türk Silahlı Kuvvetlerinin her mensubu da çok kıymetlidir. Başta Mehmetçik'imiz olmak üzere hepsine en derin saygı ve minnetlerimizi sunuyoruz; ordumuz var olsun. Bu vesileyle şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarılı kurmay albaylarından olan babam Başbuğ Alparslan Türkeş'i de rahmet ve minnetle anıyorum.

TUSAŞ hain saldırısı sonucu hayatını kaybeden 5 şehidimizin ve 15 Ağustos 1984-15 Ağustos 2024 tarihleri arasında, geçen kırk yılda yani on dört bin altı yüz günde 6.387'si TSK mensubu, 1.512'si güvenlik korucusu, 587'si polis ve 6.416'sı sivil vatandaşımız olmak üzere toplam 14.902 şehidimizin ruhları şad olsun diyorum. Bugüne kadar rahat ve huzurlu yaşadığımız her gün için ortalama 1 şehit vermek suretiyle yürütmekte olduğumuz ve en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar yürüteceğimiz teröristle mücadele harekâtı kapsamında bugüne kadar 73.020 teröristi etkisiz hâle getiren Türk Silahlı Kuvvetleri personeline de başarı diliyorum.

Atatürk'ün bize armağan ettiği Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekası ve devamı için devletin güvenliğini en iyi, en güçlü şekilde sağlamanın tek yolunun güçlü ordu olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Bu nedenle, biz Mecliste olduğumuz her zaman Millî Savunma Bakanlığının ve diğer güvenlik güçlerimizin bütçeleri konusunda çok hassas ve yapıcı bir tutum içerisinde olduk. Bu kapsamda, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı ve Savunma Sanayii Başkanlığı bütçelerine beş yıldır verdiğimiz destek 2025 yılı bütçesinde de devam edecektir.

Bilindiği üzere, Türkiye jeopolitiğindeki tehdit ve riskleriyle dünyada benzeri olmayan bir ülkedir. Bu coğrafya medeniyetler ve imparatorluklar çukurudur. Türk milleti burada bin yıl hayatta kalabilmeyi her dönem sahip olduğu güçlü ordusuyla başarmıştır. Bu ordu, en zayıf hâlindeyken Kurtuluş Savaşı gibi bir savaştan muzaffer çıkan bir ordudur. Bu cümle içinde ifade etmek isterim ki, Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Dışişleri Bakanının ve zatıalinizin üçüncü dünya savaşı riski olduğuna ve hatta, İsrail'in saldırma ihtimali olduğuna dair yaptığınız açıklamalar beni şahsen üzüyor. İsrail'in Türkiye için ne kadar tehdit olabileceğini eminim siz benden çok daha iyi biliyorsunuz. O yüzden bu konunun detaylarına burada değinmek istemiyorum ama diyorum ki: Madem böyle bir tehdit ve saldırı ihtimali var, bu konuda neden ciddi adımlar atılıp önlemler alınmıyor? Gerçekten ciddi bir soru işareti.

Başta, Millî Savunma Bakanlığına tahsis edilmesi planlanan 623,9 milyar TL'lik bütçenin neden merkezî bütçeden aldığı pay hâlâ düşük ve hatta sistematik olarak düşmektedir? Neden hâlâ NATO'nun kriteri olan savunma bütçemizin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 2'nin çok altındadır? Bu risklerin çok yakın olduğunu dile getiren yetkili makamların özellikle savunma yatırımlarımızı artırması gerektiğini düşünüyorum. Ordumuzun gücünün günümüz riskleri hesap edilerek artırılması maksadıyla, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden modernizasyona ayrılan payın da artırılmasının elzem olduğunu buradan vurgulamak istiyorum.

Bu kapsamda, beşinci nesil teknolojik yeteneklere sahip olacak olan millî muharip uçağı KAAN, Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın modern tank ihtiyacının karşılanması maksadıyla başlatılan Altay ana muharebe tankı, uzun, orta ve kısa menzildeki hedeflere karşı etkili bir hava savunma sisteminin azami oranda millî imkânlarla geliştirilmesini ve yurt içi kaynaklar kullanılarak üretilmesini amaçlayan SİPER gibi savunma sanayimizin stratejik projeleri, gecikmeye uğratılmadan merkezî yönetim bütçe ödeneğinin yanı sıra, Savunma Sanayii Destekleme Fonu imkânlarından istifadeyle, mutlak suretle planlandığı şekilde hayata geçirilmelidir. Modernizasyon projeleriyle eş güdümlü olarak Silahlı Kuvvetlerimizin harbe hazırlık durumunu negatif yönde etkilediğini düşündüğümüz problemleri de ivedilikle çözmek zorundayız.

Bilindiği üzere, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası oluşan OHAL ortamında, uzun vadede etkileri bizce yeteri kadar düşünülmemiş bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi başta olmak üzere askerî hastaneler, TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi, askerî dispanserler, revirler ve benzeri sağlık hizmetleri, askerî sağlık sınıfına mensup hekim, hemşire, teknisyen ve benzeri personelin tamamı Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Bugün, sağlık hizmetleri ihtiyacı siviller tarafından sağlanan bir ordumuz bulunmaktadır maalesef yani Suriye'den gelip burada görev yapan doktorlara Suriye'de savaşırken yaralanmış evlatlarımızın hayatını teslim ediyoruz. En son sağlık skandalında gördük, bölücü terör örgütü propagandasından hüküm giymiş sözde doktorlar çatışmalarda yaralanmış askerlerimizi nasıl tedavi edecek? O konuda endişelerimiz büyük. Osmanlı zamanında kurulup günümüze kadar gelmiş GATA gibi köklü askerî sağlık kurumlarımız ivedilikle Millî Savunma Bakanlığı bünyesine geri alınmalıdır.

Yine, OHAL zamanı yapılan değişikliklerle yine, Osmanlı zamanında kurulan ve TSK'ye kurmay subay yetiştiren, Harp Akademileri Komutanlığı, harp okulları ile astsubay meslek yüksek okullarının kaynağını teşkil eden askerî liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatılmış, söz konusu askerî eğitim ve öğretim kurumlarının yerine Millî Savunma Bakanlığına bağlı Millî Savunma Üniversitesi kurulmuştur. Buna ek olarak, Millî Savunma Üniversitesi Rektörü, rektör yardımcıları, genel müdürler, genel müdür yardımcıları ve daire başkanı gibi görevlere askerî olmayan personel atanmış ve kendilerine general rütbe karşılığı ünvanlar verilmiştir. Kimse kusura bakmasın ancak görüldüğü gibi, bu düzenlemeler ordunun sivil iradenin emrine girmesi ile ordunun sivilleştirilmesi gibi bir yanlışı birbirine karıştırmış kapsamda düzenlemelerdir. Çok daha fazla örnek var ama bugün bütçe kapsamında olan konuların tartışmasına daha fazla ağırlık vermek için bunlara çok girmiyorum.

Son olarak, askerî personel kanununun artık yamalı bohçaya döndüğü ve ciddi problemlere sebep olduğu da gayet açıktır. Hatta, öyle ki yıllarca bu şanlı ordu içinde görev yapmış, gözünü budaktan esirgememiş bir sürü emekli TSK personeli aldığı çok düşük maaşlar yüzünden hayatlarını çok zor idame ettirmektedirler. Özellikle, emekli astsubaylar, binbaşılar mağduriyetlerini ciddi şekilde dile getirmektedir sırf kendi sınıfının içindeki dengesiz uygulamadan ötürü. Şehit aileleri ve gazilerimiz de aynı durumda, onlar da kendileri arasında çeşitli sınıflandırmalara tabi ve buna bir türlü anlam veremeyip bize şikâyetlerini devamlı dile getirmektedirler.

Sayın Bakanım, Bakanlığınızdan beklentimiz, ordumuzu zafiyete uğratacağına inandığımız bu ve benzeri alelacele alınmış kararları bir an önce Hükûmetinizin gündemine almanızdır. Biz bu konuda İYİ Parti olarak her zaman yapıcı desteğimizi size vermeye hazırız. Faaliyetlerinizde de başarılar diliyoruz.

Çok teşekkür ederim.