KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Usta, biraz hızlı okudu, ben biraz yavaş yavaş okuyayım o metni, biraz daha sindire sindire okuyalım: "And içeriz ki, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin, bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, Yüce Türk Ulusu'nun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız, şerefimizle öleceğiz. Ne mutlu Türküm diyene."

Şimdi, bu metin yönergeden çıkarılan yemin metni. Sayın Bakanım, bu metinde hangi ifade sizi rahatsız etti? "Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti" ifadesi mi yoksa "Ne mutlu Türküm diyene." ifadesi mi? Bu metin neden kaldırıldı? Ve önemli bir soru: Kim tarafından kaldırıldı, bunun talimatını kim verdi? Şimdi, ben, şahsen, sizin, o metinden, o metindeki ifadelerden rahatsız olduğunuza inanmıyorum, inanamam yani Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir paşamızın bu metindeki ifadelerden rahatsız olacağına ben inanamam çünkü aynı metin 16 Ağustos 2024 tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı kursu mezuniyet töreninde mezun olan personelimiz tarafından okunuyor ve o törende siz de varsınız, Genelkurmay Başkanımız da var; okunan metin sizin tarafınızdan alkışlanıyor. O zaman, şu soruyu soruyorum bir kere daha: Bu metnin sizin tarafınızdan mı kaldırıldı, Millî Savunma Bakanlığı tarafından mı kaldırıldı, yoksa, Millî Savunma Üniversitesi Rektörlüğü tarafından mı kaldırıldı? Kaldırıldıysa gerekçesi ne? Bence, bunun açıklanması lazım. Hangi gerekçeyle bu metin kaldırıldı?

Sayın Bakan, bir sorum daha var: Bu metni okumak yasak mıdır? Yani, mesela, ben bu metni okudum; yasak mıdır bu, herhangi bir suç işlemiş miyimdir? Bu metin yasaklanmış bir metin midir yani Millî Savunma Bakanlığı tarafından bu metnin okunması yasaklanmış mıdır? Eğer yasaklanmış bir metin ise Özel Kuvvetler Komutanlığında bu nasıl okunabildi? Bu metni okumak yasak değilse -ki değildir- o zaman, ortada herhangi bir suç unsuru var mıdır? O zaman nedir suç unsurları; kılıç çatmak mı, yoksa "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diye haykırmak mı?

Kılıç çatmanın çok eski bir gelenek olduğunu biliyoruz. Bizim ailemizde de askerler vardı, albaylar vardı ve evlilik merasimlerinde bile kılıç çatılır; siz de çatmışsınızdır büyük ihtimalle ve bundan sonra da devam edecek bu. Sebep bu da değildir. Geriye bir tek "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." demek kalıyor. Biraz evvel, sabahleyin söylediniz, "Olur mu öyle şey?" dediniz. Demek, gerekçeler, bunların hiçbir tanesi değil size göre ve benim anladığım kadarıyla, o zaman ortada herhangi bir suç yok. Ha, şu söyleniyor: "Millî Savunma Bakanlığı kaynakları." O kaynaklar da kim, onu da bilmiyoruz. Yani, esasında, ben baktım; sizin resmî sitenizde herhangi bir açıklama yok ama gazetelere bakıyoruz, devamlı Millî Savunma kaynakları, Millî Savunma kaynakları... O kaynaklardan anladığımız kadarıyla, okuduğumuz kadarıyla, disiplin gerekçesiyle, emre itaatsizlik gerekçesiyle... Bu arkadaşlar, bu teğmenlerimiz, mezun olacak teğmenlerimiz 7 defa komutanlığa gitmiş, izin istemişler. Peki, ne için izin istediler? "Biz resmî törende bu yemin metnini okumak istiyoruz." diye mi sizden izin istediler? Eğer öyle izin istedilerse, siz vermediyseniz ortada suç yok çünkü resmî törende böyle bir yemin etmediler. Eğer dediğiniz gibi, siz buna izin vermediyseniz, bu insanlar da, bu teğmenler de resmî törende sizin emrinize rağmen bu metni okumuş olsalardı o zaman disiplin suçundan bahsedebilirsiniz. Ha, yok, bunun için izin istemedilerse "Biz tören bitiminden sonra bu metni okumak istiyoruz." diye izin isteyeceklerini zannetmiyorum çünkü gerek yok. Niye böyle bir izin istesinler ki? Yani, ben üniversiteden mezun oldum -burası da Millî Savunma Üniversitesi- resmî törenden sonra benim ne yapacağıma, arkadaşlarımla ne yapacağıma kim ne diyebilir?

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Kep atma gibi bir şey.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Kim ne diyebilir?

Bakın, bunun için izin istemelerine bile gerek yok. Velev ki izin istediler, bunun için sizden veyahut da Millî Savunma Üniversitesi Rektörlüğünden izin istediler; ya, niye buna izin verilmiyor? Çok basit bir soru soruyorum: Buna neden izin verilmiyor? Teğmenler resmî prosedürü yerine getirmişler, yeminlerini etmişler; herhangi bir sıkıntı, problem yok, daha sonra, böyle bir etkinlik yapmışlar.

Biz kaç gündür, inan olun, bunu tartışıyoruz. Yani, esasına bakılırsa, ben süreci başından beri takip ediyorum ve şuna eminim ki bu görüntülerde "Mustafa Kemal'in askerleri" söyleminden rahatsızlık duyan bir trol aklı var Sayın Bakanım, bir trol aklı var. Bu trol aklı ne yazık ki... İktidar içerisinde ilk başta, ilk günlerde bir çekişme oldu; iktidarın sözcülerine bakıyoruz biz, teğmenleri savunurken nedense bu trol aklı, bu görüntülerden askerî vesayet çıkaracak derecede paranoyak olan bu trol aklı iktidar cephesinde baskın geldi. Eğer bu olmasaydı yani bu troller bu işin içine girmemiş olsaydı, bizim bugün bunları tartışmayacağımızı düşünüyorum ben. Bir de size sabahleyin çok basit bir soru sorduk -bakın, bütün gün bu sorularla karşı karşıya geleceksiniz Sayın Bakanım- sabahleyin bize bir açıklama yapabilirdiniz -bilmiyorum, akşam yapacak mısınız, yapmayacak mısınız da- yani neden herhangi bir açıklama yapmıyorsunuz? Yani, ortada bir soruşturma var ve bunun selameti, esenliği için mi açıklama yapmıyorsunuz? Eğer böyleyse, o zaman "Başkomutanım." diyen Cumhurbaşkanı daha şimdiden yargıyı verdi; bunun hakkında ne düşünüyorsunuz, onu sormak istiyorum size.

Bir de şunu sormak istiyorum: Eğer yaptıkları emre itaatsizlikse emre itaatsizliğin şeyi ne yani direkt ihraç mıdır, onu sizden öğrenmek istiyorum.

Bir de burada, esasında sistemi ele almak lazım. Buradaki en büyük problemlerden bir tanesi, sistem. Sorun, askerî liselerin kapatılması. Biz sorunun harp okullarının, akademilerinin, meslek yüksekokullarının Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklarının hiyerarşik yapısının dışına çıkarılıp doğrudan Millî Savunma Bakanlığına bağlı sivil bir rektör emrinde faaliyet gösteren bir üniversiteye bağlanmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Benim gördüğüm olay bu, siz ne düşünüyorsunuz, bilmiyorum.

Hâlihazırda ülkemizdeki akademik eğitim yapısı ortada. Çok ciddi şekilde siyasallaşmış bir üniversite yapısı var ne yazık ki, nepotizmin en fazla olduğu, adam kayırmacılığın en fazla olduğu bir üniversite yapısı var. Bu üniversitelerimizde iyakate dayalı olmayan, sadakate dayalı akademik kadrolaşma çabası göz önünde bulundurulduğunda, Millî Savunma Üniversitesinde yapısı itibarıyla siyasilerin, siyasetin kesinlikle girmemesi gereken askerî okulları siyasetin içine çekecek bir ortam oluşturulmaktadır. Yani, bu sistem yapısı gereği , şu anki kurgulanan Millî Savunma Üniversitesi yapısı gereği bundan kendini kurtaramaz.

Diğer yandan da dünyadaki tüm askerî okullarda okulların akademisyenleri ekseriyetle o okuldan mezun olanlardan oluşturulmakta. Millî Savunma Üniversitesi sonrası, okullardaki Harp Okulu mezunu akademisyen sayısında bir azalma olduğunu duymaktayız; doğru mudur, bu oran nedir; onu sormak istiyorum.

Bir de TUSAŞ saldırısından biraz bahsetmek istiyorum. Savunma Sanayii Güvenliği Yönergesi'ne göre Millî Savunma Bakanlığı bu tip tesislere yılda en az 1 defa haberli veyahut da habersiz denetim yapmak zorunda. Burada amaç, güvenlik önlemlerini test etmek, alınması gereken ilave önlemleri tespit etmek. TUSAŞ için de bu rutin gerçekleşmiş midir Yani her yıl bu rutin kontrolleri yapılmış mıdır? TUSAŞ'ın tesis güvenliği bakımından yeterlilik sağlamadığı bir denetleme bugüne kadar olmuş mudur? Tesise özel Güvenlik El Kitabı'na göre, savunma sanayisi şirketlerinden tesisin en az üç çember çevre güvenliğinin alınması istenmekte. TUSAŞ'ın bu biriminde, söz konusu o menfur saldırının olduğu birimde üç çember emniyeti alınmış mıdır?

Başka sorularımız var: Yıllara sari olarak uzman erbaş ve sözleşmeli erbaşlardan kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilenlerin sayısı nedir? Bakın, bu çok önemli bir konu. Yani, bu insanlar hizmet veriyorlar, savaşıyorlar ve daha sonra işsiz kalıyorlar, kanunen hakları olmasına rağmen işsiz kalıyorlar. Bu konudaki oran nedir?

Başka bir sorumuz: Ayyıldız Karargâhı 29 Ekim 2023'te yani Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında tamamlanacaktı, hizmete girecekti ancak henüz daha açılmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Toparlıyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika ek süre veriyorum.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Neden hâlen daha açılmamıştır? Ne zaman tamamlanacaktır?

Ve başka bir soru: Bu karargâh tamamlandıktan sonra Ankara'daki Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıkları karargâhları bu karargâh içerisinde toplanacak. Peki, bu eski binalar ve araziler ne olacaktır, bunlarla ilgili tasarrufunuz nedir?

Teşekkür ederim.