Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Savunma Bakanlığı b) Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 26 .11.2024 |
NECMETTİN ERKAN (Kırşehir) - Sayın Komisyon Başkanım, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli basın mensupları; Millî Savunma Bakanlığının 2025 yılı bütçe görüşmelerinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yeni bir yıla yaklaşıyoruz, üzülerek söylüyorum ki 2025 pek çok jeopolitik riskle birlikte gelmektedir. İsrail'in Gazze katliamı, Rusya-Ukrayna savaşı, ABD ve Çin gerilim hattı ve İran konusundaki senaryolar, belirttiğim risklerden sadece birkaçıdır. Saydığım bu risklerin hepsi Türkiye'yi yakından ilgilendirmektedir. Şimdi soruyorum: İsrail'in Orta Doğu'daki yaktığı ateşin Türkiye'ye sıçramayacağının garantisi var mıdır? Suriye'de kurulacak olan sözde terör devletinin sınırlarımıza dayanamayacağını kim iddia edebilir? İran'da olası bir kaosta, oluşacak göç dalgasının önüne kim geçebilecek? Lütfen dikkat buyurunuz, tüm bunların işaret fişeğini İsrail ateşlemiştir. Bu ülke, Gazze'de 416 gündür soykırım yapmakta ancak Türkiye'nin dışında kimse yüksek sesle, bu katliama itiraz etmemektedir. İsrail'in soykırımı, Irak'taki gelişmeler, Suriye'deki terör devleti hevesi, bölgesel düzeyde yeni istikrarsızlıklara, dahası yeni çatışmalara kapı aralamaktadır. Bu hesapların önündeki en büyük engel ise Türkiye'dir. Türkiye, bunun içindir ki jeopolitik gerçeklikler ışığında değişen tehdit ortamlarını iyi anlamalıdır. Savunma ve güvenlik konusunda her zamankinden daha güçlü olmalıdır. Bu, ancak askerî gücü ve savunma sanayisini en üst seviyede tutmakla mümkün olacaktır. Türkiye, bu seviyeyi yukarı çıkardıkça sadece kendi güvenliğini sağlamayacak, bölgesindeki barış, istikrar ve güven ortamının da garantörü olacaktır. Bu hususun önemini Türkiye'nin geçmişini ve bugününü kıyaslayarak vaktinizi almadan, kısaca anlatmaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, askerî anlamda güçlü olmak istiyorsanız savunma sanayisi dışa bağımlı olmamalıdır. Aksi hâlde, askerî anlamda etkinliğiniz ve caydırıcılığınız size izin verildiği ölçüdedir. Türkiye, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası bu müşkül durumu pek çok kez yaşamıştır. Bunun en güzel örneği, Truman Doktrini'yle Türkiye'ye yapılan askerî yardımlardır. Cumhuriyet Dönemi'nde bir nebze gelişen Türk savunma sanayisi Marshall yardımları sonrası gerilemiştir. Türkiye, üretmek yerine satın alan, askerî anlamda bağımlı bir ülke hâline gelmiştir. Truman Doktrini çerçevesinde Amerikan askerî misyonu Türkiye'de görev yapmıştır. Bu misyon eliyle askerî anlamda pek çok husus, ABD ve İngiliz askerî altyapısına uygun hâle getirilmiştir. Bu süreç, bu anlamda Türkiye'yi zorunluluklar hâlinde, askerî anlamda ABD ve İngiliz teknolojisine muhtaç hâle getirmiştir. İşin en enteresan tarafı ise, Türkiye 1955 yılına kadar süren bu yardımların bedelini, aldığımız askerî teknolojide elli yıl boyunca ABD'ye fazlasıyla ödemiştir. Yine, Türkiye uzun yıllar İsrail'in askerî teknolojilerini kullanan en büyük müşterisi olmuştur. Çok değil, bundan yirmi yıl önce tanklarımız bile İsrail firmaları tarafından modernize edilmiştir.
Son olarak, İsrailli firmaya ödenen 700 milyon dolara rağmen iş teslimi yapılmamıştır. Yine hatırlayınız lütfen, 90'lı yıllarda terörü bitirme umuduyla İsrail insansız hava aracı olan Heron'lar için anlaşma yapılmış, Heron'lar Türkiye'ye hiç teslim edilmemiş veya amacına ulaşamamıştır. Dahası, parasıyla ABD'den insansız hava aracı istenmesine rağmen verilmemiştir. Şükürler olsun ki yaşadığımız bu sorunlar, Türkiye'yi araştıran, geliştiren ve üreten bir ülke hâline getirmiştir. Bugün, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde hayata geçirilen Millî Teknoloji Hamlesi'yle savunma sanayisindeki yerlilik ve millîlik oranımız yüzde 20'lerden yüzde 80'lere çıkmıştır. Bu oran, her geçen yıl biraz daha artmaktadır. Türkiye, dün, piyade tüfeğini dahi ithal ederken bugün, fırtına obüsleri ve çok namlulu roketatarlarla gücüne güç katmıştır. Bugün, insansız hava araçlarında tüm dünyaca bilinen ANKA, AKSUNGUR, İHA sistemlerimiz, Bayraktar TB2 SİHA'larımız ve Akıncı TİHA'larımız var. Kimsenin yapamaz dediği temel eğitim uçağımız HÜRKUŞ'umuz var, TCG ANADOLU'muz var, ALTAY tankımız, insansız hava uçağımız, KIZILELMA ve millî muharip uçağımız KAAN'ın ise Millî Savunma Bakanlığının envanterlerine girmesine sayılı günler kalmıştır. Türkiye'nin yirmi yılda gösterdiği bu başarı uluslararası pazarda büyük bir talep görmektedir. Savunma sanayisi ürünlerimize gösterilen bu ilgi Türkiye'nin hem teknolojik etkinliğini hem de güvenilirliğini ortaya koymuştur.
Değerli Komisyon üyeleri, Türkiye, AK PARTİ hükûmetleri döneminde koyduğu perspektif, teşvik ettiği savunma sanayisi kümelenmeleri ve koyduğu iradeyle savunma sanayisinde çok daha güçlü bir ülke hâline gelmiştir. Geldiğimiz bu nokta da sadece ülkemizin güvenliğini sağlamak değil, bağımsız ve güçlü bir Türkiye vizyonunu gerçekleştirmek adına da son derece kıymetlidir. Elbette bu başarı, en başta yirmi iki yıldır bize güven duyan, desteğini esirgemeyen necip milletimize aittir.
Bu vesileyle, gazilerimize acil şifalar dilerken en sevgiliye komşu olmuş şehitlerimize bir kere daha Allah'tan rahmet diliyorum. Günümüz konjonktüründe, sınırlarımızda oynanan oyunlara karşı dosta güven, düşmana korku salmaya devam eden tüm Mehmetçiklere şükranlarımı sunuyorum. Mevla ordumuzu aziz kılsın. Millî Savunma Bakanlığımızın 2025 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.