| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .11.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakanım, değerli bürokrat arkadaşlar, basınımızın çok kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sabahtan beri sağlıkla ilgili konuşuyoruz. Aslında sağlık meselesi, AK PARTİ iktidarlarının geçen yirmi küsur yıldır halkla kurmuş olduğu iletişimdeki en güçlü yönüydü. "Neden bu noktaya geldik ve neden bu meseleleri konuşuyoruz"u daha ciddi bir şekilde masaya yatırıp sadece birilerini dövmek değil, hep birlikte gerçeğe ulaşmamız gerekiyor. Şunu görüyoruz: Yani büyük binalar da yapsak hizmet kalitemizi artıramıyorsak, hekimlerimizi bu ülkede daha fazla tutamıyorsak demek ki sorunlarımız büyüyor.
Sayın Bakanım, şimdi, tabii, Cerrahpaşa ve Çapanın kuruluşunu, geçmişini, mazisini sizler iyi bilirsiniz. Ben zaman zaman İstanbul'da böyle çok yaşlı hekimlerimizle sohbet ettiğimde orada doktorlukta, hekimlikte âdeta bir usta çırak ilişkisinden bahsederlerdi. Ben bu ağın, bu zincirin son dönemde koptuğunu düşünenlerdenim. Dolayısıyla bir kalite sorunumuz var. Bu kalite sorunu öyle bir hâle geliyor ki işte, çeteleşebiliyor ve şu anda konuşmuş olduğumuz bütün meselelerin merkezinde de bu çeteleşmiş yapılar... Tabii, birlikte de İstanbul'da çalıştık, siz aslında sadece İstanbul'un sağlığından sorumlu değilsiniz, Türkiye'nin sağlığından sorumlusunuz. Ben son söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Eğer ortada bir çete varsa, ortada hiçbirimizin sadece taktığımız rozetlerle değil... Yani ahlaksızlığın ve vicdansızlığın partisi olmaz, nerede olursa olsun hep birlikte onun karşısında durmayı bilmeliyiz. Ben, sadece çocuklarda değil, yenidoğanda değil, yetişkinler de dâhil hastanelerde alınan ilaçlar, ekipmanlar, aklınıza ne geliyorsa, ihaleler dâhil, bütün yoğun bakımlarda Türkiye genelinde bir "check-up"a ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum yani bu, bize bir uyarı görevi görsün ve Türkiye'yi bir masaya yatıralım çünkü sağlık meselesi öyle böyle bir mesele değil. Anayasa, açıkça devlete bir görev veriyor yani "Milletin ruh sağlığını, beden sağlığını devlet korur." diyor. Bunu güvence altına alamayan bir devletin yaşama şansı ve vatandaşla iletişim kurma şansı hiç yoktur.
Elbette yani bütçeyi konuşuyoruz, bütçeden bizim ayırdığımız pay yüzde 6,9; şu anda OECD ortalaması yüzde 9'ların üzerinde, genel dünya ortalaması yüzde 10. Şunu da söylemem lazım: 2002'den bu yana yapılanlara bakıldığında yani açılan hastaneler, yatak sayısı, MR'lar, bütün sağlık sistemiyle ilgili olarak olağanüstü büyük işler yapılmış, bunları bir tarafa atamayız ama bizim, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ilk 10 ekonomi içine girme hedefimiz var ve bu ülkeyi geliştirme hedefimiz var ve bunu yaparken de mutlaka, elbette özel sektörle bir çalışma yapıldı. Şu anda özel sektörün bütün sağlık hizmetleri içindeki payı yaklaşık yüzde 25. Buradaki temel soru şu: Ya, biz bu kadar büyük hastaneler açıyoruz, şehir hastaneleri açıyoruz da bu kadar büyük hastaneler açılmış olmasına rağmen neden bizim milletimiz sağlık hizmetlerine cebinden daha fazla para ödüyor? Rakamları sabahtan beri arkadaşlar dillendirdi, girmeyeceğim. Yani bu önemli bir şey, her yıl da bu artış var. Bence bunu tekrar bir masaya yatırmak lazım.
Şimdi, tabii, burada bütün bu sağlık hizmetlerini veriyoruz, çalışmalar yapıyoruz. Türkiye ne kadar sağlıklı bir ülke? En son geçtiğimiz hafta iyi bir endeks yayınlandı, ben de baktım biraz. Şimdi, Avrupa Birliği ortalamasında endeks 2,15; Türkiye 0,60'larda, birçok rapor var bununla ilgili. Dolayısıyla, bizim burada çok açık bir kalite problemimiz var ve çok açık bir denetim problemimiz var. Onun için, Sayın Bakanım, mutlaka uluslararası standartlarda bir denetim yapılması gerekiyor. Bakın, yavrularımızdan bahsediyoruz, bebeklerimizden bahsediyoruz. Biz On Birinci Kalkınma Planı'nda bir hedef koymuşuz Sayın Bakanım, demişiz ki 2018'de: "Bebek ölüm hızları 9,1; her bin canlı doğumda 9,1 bebeğimizi kaybediyoruz. Biz 2023'te bunu 8,5'a indireceğiz." Arkadaşlar, On İkinci Kalkınma Planı'na gelmişiz, bırakın 8,5'u 2018'deki hedefi yakalayamadığımız gibi onun da üzerine çıkmışız; 9,3'e çıkmış ölüm hızı ve şu anda 2028 için bizim öngörümüz tekrar 8,5. Yani 2018'deki hedefi yakalayamayıp tekrar 2028'e koyarsak mutlaka sağlık sisteminde bazı eksiklerimiz var demektir.
Hızlıca geçeyim. Tabii, hekim sayılarımız arttı, çok doğru; hastane yatak sayılarımız arttı, çok doğru ama tabii, hasta başına düşen hekim sayısında hâlâ OECD ve Avrupa Birliğinin de altındayız. Çok önemli adımlar atıldı yani 100'lerden geldik, şu anda kalkınma planında 300'ün üzerinde çıkacağız inşallah. Bunlar önemli ama ben hepimizin canını yakan bir konuyu tekrar gündeme getireceğim ve bir program önerisinde bulunacağım size. Bakın, ortalama olarak Türkiye'de -birçok çalışma grubu bunu yaptı- bir hekimin yetişme maliyeti 500 ile 700 bin dolar arasında. Ya, bu ülke, Türkiye Cumhuriyeti devleti... Yani bakın, 2013-2014 yıllarında yurt dışına 56-57 hekimimiz giderken şu anda eğer 3.000'li rakamlarla -ki bunlar tespitli rakamlar- ifade ediliyorsa ya bizim durup bir düşünmemiz gerekiyor. Biz "Çanakkale'de kaç tıbbiyeli öğrencimiz şehit oldu?" diye konuşurken kaç Çanakkale yaşadığımızı bütün milletvekilleri olarak düşünmemiz lazım. Türkiye, bu ülkenin yetişmiş insan kaynağını bu şekilde dışarıya transfer edecek kadar zengin bir ülke değildir. Bağımlılıkla mücadele bütçeniz -tabii, diğer bakanlıkların da var ama ana sorumlularından biri sizsiniz- çok yetersiz tabii, çok yetersiz görüyorum. Onun için, benim önerim şu: Gitme düşüncesi olan ya da gitmiş olanlarla ilgili olarak ayrı bir program başlatalım yani bu gençleri, bu doktorları, bu hekimleri -ki geri dönen birkaç tane oldu, onlar da bizi mutlu etti- mutlaka geri döndürecek, dönüştürecek programlara da ihtiyacımız var.
Şimdi, ben, tabii, bu yenidoğan çetesiyle ilgili olarak sadece bir parti kimliğiyle değil, olanı biraz irdelememiz gerektiğini düşünüyorum. Şimdi, bakın, biz pandemi yaşadık, Covid yaşadık, arkasından deprem yaşadık. Kaderin acı bir cilvesi ki yere göre sığdıramadığımız -milyonu aştı artık- 1,5 milyon sağlık çalışanımız, bu ekip, bu büyük ekip şu anda büyük bir töhmet altında; bunu sağlık camiamıza bence yapmamalıyız, bunu sağlık camiamıza yapmamalıyız; birincisi bu. İkincisi: Birbirine şahit olabilecek kadar bazen birbirimizi korumamız gerektiği kanaatindeyim. Şimdi, ben Sağlık Bakanımızla birlikte çalıştım. Ben, 2023 Mart ayında İstanbul'da o olay başladığında olayın başından beri işi takip ettim ve o savcının videosu ortaya çıkana kadar yani devlet incelemeyi başlatıp altı yedi ay sonra çıkana kadar bir sürü tutuklama olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla Sayın Bakanımızın hassasiyetini biliyorum ama burada bir sorunumuz var. Biz bu denetime gönderdiğimiz... Ki binlerce denetim yapıldı İstanbul'da. Ben bu denetimlerin yapıldığını biliyorum. Nasıl oluyor da bu denetimlerde bunlar ortaya çıkartılamıyor? Demek ki bizim denetimde, sağlıkta uluslararası bir stantardizasyona ihtiyacımız var; sağlıkta buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Bir de bir üzüntümü ifade edeyim. Yani burada konuşması gerekenler var ve bu konuşması gerekenlerden hiç ses çıkmadı -bu beni çok rahatsız etti- sonuçta bir şey yaparsınız ve onun da mutlaka bir bedeli vardır. Bir çete varsa bu çeteyle ilgili olarak gereken sözleri söylemesi gerekenler yeteri derecede konuşmadı. Tabii, bütün bu meseleden sonra sağlığın ticaretleşmesinin, sağlığın parasal bir şeye dönüşmüş olmasının aslında ülkeyi yönetenler tarafından daha fazla kontrol gerektiren bir alan olduğunu bizlere söylüyor. Ya, önümüzdeki dönemde -elbette Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızı da dinledik, sizi de dinledik- bu alanda hakikaten denetim konusunda çok daha fazla bir çalışmaya ihtiyacımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum.
Şimdi, tabii, doktorlarımızın gelir durumları... Şimdi, bu gelir durumunu -işte, bu sabah söylendi- hiç olmazsa yoksulluk sınırına çıkartalım. Hakikaten Türkiye'de yuva kuracak, iş yapacak, mutlu olacak, sağlıkta şiddetle karşı karşıya kalmayacak yani doktorların burada kalması için bizim ayrı bir çalışmaya ihtiyacımız var ve hekimlerimizin, özellikle bu şiddet konusunda hâlâ bence bazı endişeleri var çünkü fiilî saldırma oluyor, büyük sıkıntılar oluyor, içeri giriyor bu saldırıyı yapan insanlar, bir bakıyorsunuz, aynı hastanenin kapısında bir hafta sonra görüyorsunuz. Dolayısıyla o hekimleri burada, kendi can güvenlikleri de dikkate alındığında tutmak mümkün olmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Aile hekimleriyle ilgili söylendi, varsa sorunları alıp bunu konuşmak lazım ve aile sağlığı merkezlerinin bir gözden geçirilip aile hekimliğiyle ilgili Sağlık Bakanlığımızın yeniden böyle bir şey olduğunu topluma duyurması lazım. Birçok kişi aile hekimleriyle ilgili zihninde "Burada bir doktor var, benim hekimin var." düşüncesine sahip değil.