| Komisyon Adı | : | (10/1899,1900,1901,1902,1903,1904) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü ile Genel Müdür Yardımcısının, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürünün ve Teftiş Kurulu Başkanının yaptıkları sunumlara ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .12.2024 |
AYLİN YAMAN (Ankara) - Öncelikle sunum için teşekkür ediyorum, genel bilgilendirme için.
Benim de size, Bakanlık bürokratlarına 4 tane sorum olacak.
Bir tanesi: Biliyorsunuz, hastane yataklarının verimliliği çok önemlidir yönetimlerde; bir bakanlık yönetimi için de çok önemli, hastane yöneticileri için de çok önemlidir. Nedir bu? Ortalama kalış gün sayısı, yatak devir hızı ve yatak doluluk oranları yöneticilerin düzenli olarak takip ettiği, Sağlık Bakanlığının da takip ettiği bir şeydir. Bu, hem hastane yataklarının ne kadar verimli kullanıldığının göstergesidir hem de bir yere hasta yığılıyor mu, bir yere yeni yatırım yapılması gerekiyor mu, onun da bir göstergesidir. Benim size sormak istediğim ilk soru -bunları takip ettiğinizi biliyorum, özel hastaneleri de takip ettiğinizi biliyorum- acaba bu hastanelerde böyle bir yığılım fark edildi mi? Yatak doluluk oranlarındaki genel ortalamaya göre yükseliş, yatak devir hızları ve ortalama kalış gün sayılarında -yenidoğan için konuşuyorum- bir farklılık gözlendi mi, bunları takip ediyor musunuz acaba? İlk sorum bu.
İkincisi: 2008 yılında özel hastaneler için bir milat yaşandı, Şubat ayında bir planlama mevzuatı yayınlandı ve o planlamaya göre hem yeni hastane açılmasının önünde engel olduğu gibi, hastanelerin mevcut kadroları kendi norm kadroları hâline geldi -Ertuğrul Bey bunu çok iyi bilir- ve yeni hekim kadrosuna yeni hekim alabilmenin önünde de bir engel çıktı. Ben özel hastanelerin kırılma noktasının 2008 yılı olduğunu düşünüyorum yıllarca özel sektörde çalıştığım için. Çünkü o yıla kadar hekimler kadrolu olarak son derece takip altında çalışırken o dönemden sonra yeni kadroya izin verilmediği için özellikle yoğun bakımlar gibi kapalı kutularda, kapalı sistemlerde kayıt dışı çalışmalar artmaya başladı, en büyük gözlemlerimizden bir tanesi buydu. Acaba bu konuda ne düşünüyorsunuz sizler? Gerçekten, bu planlama mevzuatının özel hastaneler için bir kırılma yaşattığını düşünüyor musunuz ve özellikle bu tür SGK'yle yoğun çalışan hastanelerin o hasta devrini sağlamak için hekim kadrolarını birtakım kayıt dışı yöntemlerle uygulamaya ittiğini düşünüyor musunuz? İkinci sorum bu.
Üçüncüsü: Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 10'uncu maddesinde, herkesin bildiği gibi, klinikler üçüncü bir şahsa devredilemez yani işletme usulü bir klinik çalıştırılamaz fakat bunun yolunu açmak için özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin vergilendirilmesinde 7394 sayılı Kanun'la yapılan bir değişiklik var; Vergi Usul Kanunu yani özel hastanelerde hekimlerin serbest meslek makbuzuyla çalışmalarının yolu açıldı. Bu, aslında indirekt şirketleşmek demek oldu. Bunu, evet, yönetmelikte şirket usulü çalıştırılamaz ama bu serbest meslek makbuzuyla çalıştırmanın önünün açılması kontrolsüzlüğü de beraberinde getirdi ve şirketleşmenin de önünü açtı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz acaba? Bu uygulama böyle devam edecek mi? Sizce de bu uygulama denetimsizliği de beraberinde getirdi mi?
Son sorum İstanbul İl Sağlık Müdürüne, sistemde bir defekt görüyor musunuz acaba? Şu anda İstanbul'daki hem transferlerde hem özel sağlık sistemindeki denetimlerinde bir zafiyet, bir defekt görüyor musunuz? En büyük izlem size aittir çünkü bir il sağlık müdürü bütün transferleri, bütün hasta nakillerini, bütün hastane doluluk oranlarını bire bir izleyen kişidir. Keza, Sağlık Bakanlığı da öyle ama Sağlık Bakanlığı Türkiye genelini takip ederken il sağlık müdürleri kendi illeri içindeki kamu, üniversite, özel hastanelerin takibini çok sıkı yapmakla yükümlüdür. Böyle bir zafiyet görüyor musunuz acaba?
Teşekkür ediyorum.